DOĞU PERİNÇEK/ Öncü Parti ile sıradan protestocunun farkı
İşçi Partisinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde temel siyasetini belirleyen esas açı, iktidar mücadelesidir.
BELİRLEYİCİ SORU
Soru şudur: Önümüzdeki ekonomik bunalım sürecinde hangi iktidara karşı mücadele ederek Millî Hükümeti kuracağız?
Bu soruyu sorduğumuz anda adayların farklı konumlarda olduğunu görürüz.
Evet doğru, adayların üçü de Açılım girişimini benimsiyorlar. Başka deyişle ABD güdümündeki bölünme planını savunuyorlar. Ancak Türkiye halkı vatanı bütünleştirmek için Tayyip Erdoğan iktidarını yıkacak ve Güneydoğumuzdaki PKK hükümetçiklerini temizleyecektir. Tayyip Erdoğan, Cumhuriyeti yıkan iktidarın başındadır ve Millî Hükümet mücadelesinin esas hedefidir.
ESAS VURUŞ
Millî Hükümet için mücadele mevzisine yerleştiğiniz zaman, Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlunu aynı kefeye koymak hayata uymuyor; daha önemlisi iktidar mücadelesinin kenarına düşmeye yol açıyor.
Her üç adayı da eşit olarak karşımıza alalım anlayışı, esas vuruştan vazgeçiyor. Oysa savaşlarda olsun, siyasal mücadelede olsun, esas vuruşun yönünü doğru belirlemek stratejik başarının şartıdır. Öncü Parti ile sıradan protestocunun farkı da buradadır.
Sıradan yurttaş, bu ayrımı yapmayabilir; bir stratejiye göre hareket etmez. Ama Öncü Parti, iktidar mücadelesinde esas vuruş, ikincil vuruş gibi sorulara cevap vererek yol haritasını çizer. Önderlik birikiminden yoksun olan partiler, bu sorumluluğu üstlenmez, sıradan yurttaşın düzlemine girer. Oysa Öncü Parti sıradan yurttaşa önderlik için gereklidir.
HALKI BİRLEŞTİRMEK
Seçmen düzlemine indiğimiz zaman, sandığa giden ve gitmeyen, geçersiz veya geçerli oy kullanan bütün yurttaşlarımızı kucaklıyoruz. Tamamlanmış bir seçimde Şu adaya oy ver diyerek, onları yanıltmıyoruz. Bütün yurttaşlarımıza 11 Ağustos sabahında daha büyük değer kazanacak esas görevi hatırlatıyoruz. İktidar mücadelesinde hedef gösteriyoruz. Oysa Üçünü de oy verme dediğimiz zaman, hiçbir hedef göstermiyor, her tarafa yumruk sallıyor ve sıradan protestocu konumuna iniyoruz, önderlik görevinden vazgeçiyoruz.
ÖNCÜ PARTİ VAR
Çankayaya tırmansa bile, Tayyip Erdoğanı oradan kesinlikle indireceğiz.
Tayyip Erdoğan saltanatını yıkma mücadelesinde, hangi oyu verirse versin halkı birleştiriyoruz!
Hedefimiz, Milletin Hükümetini kurmaktır; halka dayanan güçlü devleti ve özgür-çağdaş toplumu inşa etmektir.
İşçi Partisinin Millî Hükümet programı var, iktidar stratejisi var, kurmay kadrosu var ve göreve hazırdır.
Sevgili Abbas, bu milli hükümet CHP, MHP ve (dışardan) İP olacaksa böyle bir hükümetle hangi sosyalizmi kuracaksınız
Sosyalizme giden yol çetrefillidir. Basit bir reçeteyle sorunu çözemezsiniz. Gerekirse adım adım gideceksiniz. Milli bir hükümet bu yolda gericiliği ortada kaldırabilir, sosyalizmin önüne engel olarak dikilen çıkıntıları düzleyebilir. Yapabiliyorsa emperyalizme mesafe koyabilir, NATO'dan çıkabilir, Amerikan üslerini ülke topraklarından çıkartarak daha bağımsız bir yol tutturabilir. Böyle bir sürecin sosyalizm olduğunu hiç kimse iddia edemez, ama sosyalizm öncesinde böyle bir düzleştirmenin sosyalizm öncesi mücadele için gerekli olmadığını kim iddia edebilir?
Doğru bir teriniz-yol göstericiniz yoksa doğru bir sonuca varamazsınız. Bugünün Türkiye'sinde bir burjuva devrimi yapılamaz. Olmaz. Bilimsel bir yanlış bu. Burjuvazinin kuyruğuna takılmaktan başka bir kapıya da çıkmaz. Üstelik bugün dünyasında gericileşen burjuvazinin...
Halk devrimini amaçlıyorsanız, emperyalizm karşıtı güçleri bir devrim perspektifinde bir araya getirecekseniz, bunun ideolojik karşılığı var. Sosyalist devrim. Hem sosyalizmi amaçlamak, hem de burjuvazinin kendi devrimini yaptığı, emperyalist çağda ise nesnel koşullar sonucu ( özellikle ülkemizde) gericileştiği bir momentte hangi burjuva devrimini öne çıkartıyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi?
Garip bir şekilde bizi alıştırdılar, zihnimize nereden soktularsa soktular, farkında olmadan kapitalizmi mutlaklaştırıp, sosyalizmin neredeyse imkansız olduğuna bizi inandırdılar. Böyle olduğu için solun samimi unsurları kah liberalizme, kah ulusalcılığa ve kah kuyrukçuluğa savrulup sosyalist devrim perspektifinden uzaklaştırdılar ve sonuçta ağzımıza sosyalist devrimi alamaz bir hale getirdiler. Gerekçeler de bulduk. Kimimiz enternasyonalistiz deyip devrim sorununun bir iktidar sorunu olduğunu unuttu. Kimimiz devrimi ağzından düşürmüyor ama adını da sosyalist devrim koyamıyor. Böyle olduğu için de kendimize çizdiğimiz rotanın sosyalizmle, sosyalist mücadeleyle hiç bir ilgisi kalmıyor. Sosyalizm kavramı beyhude bir gevezeliğe dönüşüyor.
Bu durum nasıl düzelir, bilmiyorum ama, belki de en baştan başlamak gerekiyor; kapitalizmin, sömürünün, sınıfların, sınıfsal mücadelenin ne olduğundan. Sonra da çevremize, ülkemize, yakın coğrafyaya ve dünyaya yeniden bakmak gerekiyor. Belki o zaman sosyalizmin ne kadar yakıcı bir gerçeklik olduğunun ayırdına varmak mümkün olabilir!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.