Vaziyet çok mu fenadır? Bir yerden bakılınca öyledir ve hem de katmerlisinden fenadır. Henüz tek parti olmasa da hâkim parti rejimi iyiden iyiye tesis edilmiş durumda. Siyasi sistemimizin ne olduğu belirsiz. Parlamenter sistem desen değil, başkanlık desen değil.
Anayasaya bakarsanız sistem parlamenter. Erdoğanın niyetine bakarsanız sistem başkanlığa gidecek. Bunun için anayasa değişikliği gerek. O değişikliği de eğer bir erken seçim olmazsa ancak on ay sonra yenilenecek Meclis yapacak.
O arada anayasada cumhurbaşkanına verilen yetkiler Erdoğan tarafından belli ki sündürülerek kullanılacak. Cumhurbaşkanının sorumluluğu yok. Yani Erdoğan aslında anayasada kendisine verilmeyen yetkileri eline alacak hem de cumhurbaşkanı olacağı için sorumluluğu olmayacak. Abdullah Güle de yolu kapattığına göre 27 Ağustosta bu durumu içine sindirecek bir sınıf başkanını başbakan olarak atayacak. AKP delegeleri de kurultayda bu atamayı onayacak.
Kendisini denetleyebilecek bir güç yok.
Manzara iç açıcı değil.
Fakat manzara aslında yeni de değil. Erdoğan başbakanken cumhurbaşkanının sorumsuzluğundan faydalanmıyordu da ne değişiyordu? Fiilen sorumsuzluğunu zaten ilan etmişti.
Yolsuzluk iddiaları itinayla sumenaltı edilmedi mi? Zamanında dokunanın yandığı polisler yakılmadı mı? Mecliste yolsuzlukla ilgili kurulması öngörülen komisyon ayak oyunlarıyla iç edilmedi mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan değil de Abdullah Gül iken cumhurbaşkanlığı makamı Erdoğanı dengeleyecek bir rol üstlenmiyordu. Gül, Erdoğan rejimini kuran bütün kanunları zaten itinayla onamaktaydı.
Erdoğan ya cumhurbaşkanlığına bir sınıf başkanı seçtirerek başbakanlığa devam edecekti ya da başbakanlığa bir sınıf başkanı seçtirerek cumhurbaşkanlığına uzanacaktı. Seçim sonuçlarından görüyoruz ki ilk yolu seçse kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirmesi çok kolay olmayacaktı. O da ikinci yolu tercih etti. Amaç her durumda üzerinde hiçbir denetim olmayan bir Erdoğan rejimi. O rejim cumhurbaşkanlığıyla taçlandı. Fakat zaten o rejimde yaşıyorduk.
Erdoğanın cumhurbaşkanı seçilmesiyle beraber AKPde derhal bir ANAPlaşma başlamayacaktır. Özal köşke çıktığında partisinin oyu düşüktü. O da zaten biraz da o sebeple köşke kaçmıştı. AKP ve Erdoğan açısından böyle bir sorun şimdilik yok.
Fakat bu yeni cumhurbaşkanının ülkeyi krizsiz ve istikrarlı bir şekilde yönetebileceği anlamına gelmiyor.
Genel seçimlere kadar attığı neredeyse her adımın anayasaya uygunluğu sorgulanacak. AKPde yeni genel başkan idaresinde her şeyin sütliman gitmeyeceğinin işaretlerini şimdiden gözlemek mümkün. Bunun yanı sıra AKPnin genel seçimde anayasayı tek başına değiştirecek güce ulaşacağı şüpheli.
Maç henüz bitmedi. Daha genel seçim sonrasında da muhtemel bir anayasa referandumu var. Erdoğan ise başbakanlığından daha fazla bir yetkiye kavuşmuş değil.
İktidar zannedildiğinin aksine en güçlü değil hatta uzun süredir en zayıf halinde. Ekonomide tehlikeli fanteziler deneneceğinin sinyallerini veriyor. Dış politikada ise kendini içine hapsettiği kibirli bir zavallılık yaşıyor.
Muhalefet, Erdoğan rejimine karşı kapsamlı ve anlaşılır yeni bir siyasi vizyonu şimdiden ortaya koyarsa çok şey değişebilir.
Nasıl bir ülke istemediklerini biliyoruz. Artık nasıl bir ülke istediklerini anlatma zamanı.
Ne diyordu Erdoğan seçim reklam filminde: Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Yeter ki yenilgiye yol açan nedenler iyi incelensin.
Ne her şey bitmiştir ne artık her şey için çok geçtir. Maç oynanmaya devam ediyor.
Bu maç hiç bir zaman bitmeyecek! Ya da bu maç sosyalizmin nihai zaferine kadar hep sürecek. Sonunda kazanacağız! Yarın olmazsa bir sonraki gün, o da olmazsa elbet bir gün. Ama mutlaka kazanacağız; bir gün mutlaka yoksulun, emekçinin, işçi sınıfının iktidarı kurulacaktır. Başka seçenek yok; ya barbarlık hakim olacak yeryüzüne ya da sosyalizm!
Bu maç hiç bir zaman bitmeyecek! Ya da bu maç sosyalizmin nihai zaferine kadar hep sürecek. Sonunda kazanacağız! Yarın olmazsa bir sonraki gün, o da olmazsa elbet bir gün. Ama mutlaka kazanacağız; bir gün mutlaka yoksulun, emekçinin, işçi sınıfının iktidarı kurulacaktır. Başka seçenek yok; ya barbarlık hakim olacak yeryüzüne ya da sosyalizm!
Solculuk nedir diye konuşuyoruz ya, işte solculuk bir anlamıyla budur. Bunu anlayabiliyorsak, bunun altını doldurabiliyorsak solcuyuz demektir, benim düşüncem bu.
Bu maç hiç bir zaman bitmeyecek! Ya da bu maç sosyalizmin nihai zaferine kadar hep sürecek. Sonunda kazanacağız! Yarın olmazsa bir sonraki gün, o da olmazsa elbet bir gün. Ama mutlaka kazanacağız; bir gün mutlaka yoksulun, emekçinin, işçi sınıfının iktidarı kurulacaktır. Başka seçenek yok; ya barbarlık hakim olacak yeryüzüne ya da sosyalizm!
Solculuk nedir diye konuşuyoruz ya, işte solculuk bir anlamıyla budur. Bunu anlayabiliyorsak, bunun altını doldurabiliyorsak solcuyuz demektir, benim düşüncem bu.
Bunun altı dolmuş zaten. Amerika'yı yeniden keşfetmenin anlamı yok ki! Okuyacağız, okuyacağız, okuyacağız. Solcuysak zaten ne okunması gerektiğini de biliyorsak bütün bu konularda evrensel çözümler ve yanıtlar olduğunu da biliyor olmamız gerekir.
Bu maç hiç bir zaman bitmeyecek! Ya da bu maç sosyalizmin nihai zaferine kadar hep sürecek. Sonunda kazanacağız! Yarın olmazsa bir sonraki gün, o da olmazsa elbet bir gün. Ama mutlaka kazanacağız; bir gün mutlaka yoksulun, emekçinin, işçi sınıfının iktidarı kurulacaktır. Başka seçenek yok; ya barbarlık hakim olacak yeryüzüne ya da sosyalizm!
Solculuk nedir diye konuşuyoruz ya, işte solculuk bir anlamıyla budur. Bunu anlayabiliyorsak, bunun altını doldurabiliyorsak solcuyuz demektir, benim düşüncem bu.
Bunun altı dolmuş zaten. Amerika'yı yeniden keşfetmenin anlamı yok ki! Okuyacağız, okuyacağız, okuyacağız. Solcuysak zaten ne okunması gerektiğini de biliyorsak bütün bu konularda evrensel çözümler ve yanıtlar olduğunu da biliyor olmamız gerekir.
Okumak yalnızca yol gösterir. Sosyalist devrim nasıl olacak, sosyalizm nasıl kurulacak, bunun sihirli bir formülü yok. Toplumlar da, toplumsal gerçeklik de zamana ve mekana göre değişiklik gösteriyor. Yalnızca okumak yetmez, kendi çağınızın, kendi toplumunuzun gerçekliğini analiz edip, ona uygun devrim stratejini belirlemek, savaşın aşamalarına uygun olarak taktik değişiklikler yapmak gerekiyor. Şunu da söyleyeyim, sosyalist devrim kaçınılmaz diye birşey yok. Bu kaderci bir yaklaşım olurdu. Bilimsel sosyalizmde kadercilik yoktur. Sosyalizm kendiliğinden gelmez, gelecekse siz getireceksiniz.
Bu ileti en son yorum2006
tarafından 14.08.2014- 01:44 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.