[size=2]AKPyi aklamak için ölü çocukları harcamak
Can Soyer
AKPnin iktidar yılları boyunca en fazla başvurduğu ve hala kullanmayı sürdürdüğü stratejilerden biri, bir hükümet olarak sorumlu olması gereken durumlar karşısında, sürekli farklı iktidar odaklarını işaret etmesi ve kendisini sorumluluk alanından uzaklaştırmasıdır. Buna göre, ister kaza, ister doğal afet, ister kasıtlı fiil, ülkede tepki uyandıran hangi uygulama varsa, bunun sorumlusu asla hükümette olan AKP değil, kimliği ve varlığı somut olarak tespit edilemeyen kimi gizli güçlerdir.
Bunun daha ilkel örneklerini, 90lı yıllardan hatırlamak mümkün. Örneğin, yolları kan gölüne çeviren kazaların sorumlusu, ulaşım politikasını belirleyen ve yöneten hükümet değil, trafik canavarı denilen çizgi karakterdir. Ya da artan yoksulluğun sorumlusu, uygulanan ekonomi politikaları değil, enflasyon canavarı adı verilen hayalettir. Görüldüğü gibi, 90lı yıllarda da aynı stratejiyle karşılaşıyoruz, ancak AKP ile kıyaslandığında 90ların tarzı çok daha naif ve çocukça geliyor.
AKP döneminde ise bu strateji iki açıdan geliştirildi. Birincisi, işaret edilen muhayyel güçler, eskisine kıyasla çok daha şeytani ve ürkütücü hale geldi. Yabancı servisler, satanistler, mason tarikatları, ateist çeteleri, faiz lobileri, İsrail dölleri gibi...
İkinci olarak ise, AKP geçmiş dönemin hükümetlerinden farklı olarak, bu stratejiyi bir çaresizlik nosyonuyla değil, iktidar vurgusuyla birlikte hayata geçirdi. Yani AKP bir takım gizli güçlerin oyunlarını ya da kumpaslarını engelleyemediği ölçüde gerçek bir hükümet olarak sorumlu görülemezdi; ancak aynı AKP, halkın temsilcisi ve halkın değerlerinin savunucusu olarak tüm bu kirli tezgahlarla savaşma kudretine ve gücüne sahipti. Evet, sorumluluğun yasal sahibi anlamında hükümet değildi belki, ama meşru bir iktidar olarak savaşma yetkisine sahipti. Yasallığı değil, meşruluğu; sorumluluğu değil, yetkisi olan bir hükümetti AKP.
Bu söylemin ardında, esasında Türkiye sağının gelenekselleşmiş bir üslubu yatıyor. Galip Yalmanın muhalif ama hegemonik olarak tanımladığı bu söylem, 60 yılı aşkın bir süredir ülkeyi resmi ve fiili olarak yönetmesine rağmen, söyleminde sürekli muhalif tavırlar takınan bir pozisyonu üretiyor. Buna göre, Türkiyede bir gerçek bir de görünmeyen iktidar ya da hükümet odağı vardır. Liberal-sağ hükümetler ya da hareketler ne zaman hükümete gelse, ne tesadüfse, hep gerçek olmayan hükümete gelmiş olurlar. Gerçek hükümet ise, arkada bir yerlerde kurduğu tezgahlarla, görünür hükümetin halkın yararına icraatlarda bulunmasını engeller, hatta daha da ötesine geçerek halka zarar verir.
Böylelikle resmi olarak sorumluluk sahibi olması gereken hükümet, sürekli başka güçlerin, kaynağı saptanamayan, tanımlanamayan gizli odakların arkasına saklanmış olur.
Buraya kadar olan kısmı fazla şaşırtıcı değil. Konuyu ilginçleştiren ve söz konusu stratejiyi AKPnin kapasitesinin ötesinde güçlendiren ise, kimi sol liberal çevrelerin de aynı tarz ve üslupla aynı stratejiyi kullanması.
Ancak bu çevreler açısından söz konusu stratejinin kullanımı kimi sınırlarla çevrelenmiş durumda. Klasik bir sağcı, piyasacı, dinci parti olarak AKP, stratejisini uygulamaya döktüğünde ırksal, dinsel, cinsel, kültürel sıfatları bir hakaret olarak kullanabilecekken, özgürlüğün tapulu sahipleri olduğunu iddia eden liberallerin bunu yapma şansı yoktur. O yüzden onlar hükümetin yerine başka güçleri sorumlu olarak ilan edecekken, çok daha ince bir zeminde, çok daha az seçenekle hareket etmek zorundadırlar.
Açık söylemek gerekirse, bu çevrenin uzunca bir süre en çok beslendiği kaynak Cumhuriyet Mitingleri ile özdeşlemiş siyasal dinamik oldu. Darbeci, kemalist, elitist, vesayetçi gibi argümanların bu somutlukla dolaysız biçimde özdeşleştirilebileceğini düşündüler. Ancak söz konusu dinamiğin geri çekilmesi, liberal söylemin sürdürülebilirliğini zayıflatıyordu.
İşte tam bu anda, Gezi Parkında başlayan direniş tüm ülkeye yayıldı ve Haziran Direnişi tüm heybetiyle Türkiye gündemine ağırlığını koydu. Konumuz açısından ise, liberaller ve onların bekçiliğini üstlenen solcular, Haziran Direnişinin nezdinde stratejilerini işletebilecekleri bir nesne buldular.
Haziran Direnişi, Türkiyede liberallerin ve AKPnin bir kez daha üzerinde tepinebileceği bir nefret objesine, psikolojik harp sathına dönüştü. Üstelik Haziran Direnişi, Cumhuriyet Mitingleri ile kıyaslandığından hem daha geniş bir toplumsallığı kapsıyor hem de daha dirençli bir profil çizerek sahneden çekilmemekte ısrar ediyordu. Dolayısıyla, AKPnin bir hükümet olarak sorumluluğunu üstlenmesi gereken ne varsa, hepsinin bir takım gizli güçlerin işi olduğunu, bu gizli güçlerin ise Haziranda cisimleştiğini söylemek kullanışlı bir argüman olarak devreye sokuldu.
O yüzden, nereden türetildiği gayet belirsiz gerekçelerle solcu sayılan ya da öyle olduğunu iddia eden kimilerinin, öyle dolaylı falan da değil, basbayağı AKP tarafından işlenmiş suçların ardından Geziye, Hazirana, Haziranda somutlaşmış değerlere saldırmasını tesadüf ya da akılsızlık saymamak gerek.
Bu saldırıların hedefi, AKP karşıtı mücadelenin öncü gücü olan sosyalist hareketi, bu mücadelenin sahibi olan ilerici kesimleri itibarsızlaştırmak; amacı ise AKPyi aklamak, AKPnin suçlarını saklamaktır.
Bu yüzdendir, elebaşları meydanlarda ölü bir çocuğun annesini yuhalatırken, uşakları ölü çocukları birbiriyle kıyaslayıp kendilerine makam mevki kurarlar.
AKPyi aklamak için ölü çocukları harcarlar.
Dün Cizrede devlet tarafından öldürülen 14 yaşındaki bir çocuğun daha ölü bedeni soğumamışken, nefret ve pislik saçan bir üslupla Geziye, Haziran Direnişine saldırmanın başka türlü bir açıklaması olamaz.
Hal böyleyken, AKPye soldan destek atanların ihaneti ise tartışma konusu dahi olamaz.
[/size]
Bu ileti en son denizcan
tarafından 10.01.2015- 13:16 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Hal böyleyken, AKPye soldan destek atanların ihaneti ise tartışma konusu dahi olamaz.
Hal böyle ve AKP'ye ''soldan'' destek atanlar hala desteklerini sürdürüyorlar. Aynı dili kullanmasalar da destek sürüyor. Bazıları kuyrukçulukları gereği yapıyor bunu, bazıları AKP'den kendilerine özgürlük ve demokrasi geleceğini düşünerek yapıyor, bazıları ise liberal duruşlarını sol olarak tanımlayarak yapıyor. Bu konuda hiç değişiklik yok.
Siyasette olası gelişmeleri önceden kestirip hazırlıkları buna göre yapmak ya da beklemek ve izlenecek hattı ortaya çıkan durumlara göre belirlemek
Herhalde pek çoğumuz yukarıdakilerden ilki için en iyisi diyecektir. Gerçekten en iyisidir. Ancak her zaman mümkün değildir. Dahası, siyasette tam olarak böyle yapılabildiği durumlar nadiren görülür. Burada kuşkusuz anlık ya da kısa vadeli karar ve tercihlerden değil biraz daha uzun döneme yayılan bir siyasal hattan söz ediyoruz.
Gene de, kesin siyasal hat tespiti anlamında olmasa bile nispeten uzunca bir dönemin olası gelişmelerini tartıp belirli hazırlıklara ve düzenlemelere önceden gidilmesi mümkündür. Öyle ki yapılan gelecek değerlendirmeleri bugünün kararlarını kesinkes belirlemesin, ama bu kararlara sigortalar ve şerhler koyabilsin, kimi esneklikler getirebilsin.
***
Bugün Türkiyede sol AKPyi amasız fakatsız karşısına almış durumda. Defolsun gitsin diyenler çoğunlukta; ama daha gerçekçi olup en azından geriletilsin, tek başına iktidar olamasın diyenler de var. AKPnin defolup gitmesi bugünden kestirilemeyecek başka süreçleri ve dinamikleri gerektirdiğinden, şimdilik, gerçekçi olanların dediklerine kulak vermek durumundayız.
AKPnin geriletilmesi, tek başına iktidar olamaması için 2015 seçimlerinde yapılabilecekler artık çeşitli kesimlerce dile getiriliyor. AKPye karşı olan irili ufaklı güçler arasında çeşitli kombinasyonlar kurgulanıyor ve en iyi sonucun nasıl alınabileceği üzerinde duruluyor.
Bunlardan herhangi biri en doğrusu bulundu ve bunda karar kılındı diyelim.
Derin bir oh çekip rahatlayacak mıyız?
İşte bu noktada şeytanın avukatlığı gibi görünse bile yazının yukarıdaki üçüncü paragrafına bir kez daha bakmak zorunlu oluyor: Alınacak kararlara belirli sigortalar ve şerhler konulması, belirli esneklikler getirilmesi
Meramımızı daha açık söyleyelim: AKPyi geriletmek üzere bulunan, gerçekten geriletebilecek ve insanlara evet, işte bu dedirtecek formüllerin, AKPnin 12 yıllık müktesebatını ana hatlarıyla muhafaza eden bir tür post-AKP restorasyon sürecine hizmet etmesi olasılığı vardır
Dikkat edilsin; işin aslı budur, böyle bir tezgâh kurulmuştur demiyoruz. Bir olasılığın varlığından söz ediyoruz.
O zaman daha açık konuşalım.
Muhalefetteki bir parti olarak CHP mi?
AKPnin seçim başarılarından, kitle desteğinden fazlaca etkilenmiş görünmektedir. Ondan kopya çekmektedir ve çekmeye devam edecektir. Dahası, bu partinin en azından kurmayları, emperyalist odaklar ve sermaye sınıfı açısından AKPnin getirdiği hangi yeniliklerin geri dönülmez ve feda edilmez sayıldığını kestirebiliyordur.
Muhalefetteki bir parti olarak HDP mi?
Söylediklerinde mutlaka samimidir; ancak AKPnin ve malum soruna yaklaşımının büsbütün ortadan çekildiği bir siyasal ortamda çözüm sürecinin geleceği konusunda kimi kaygılar beslemediği söylenebilir mi? Sonra, Türkiye sınırlarının ötesinde bölge vizyonu deniyorsa böyle bir vizyonun Kürt siyasetinde, en azından liderinde olduğu belli. Bölge vizyonu başka kimde var? AKPde. Bu durumda Kürt siyaseti oturup karşılıklı vizyon tartışabileceği bir muhatabı bu kadar kolay gözden çıkarabilir mi?
Bir kez daha tekrar ediyoruz: Bu söylenenler, özel olarak 2015 seçimlerine yönelik şu ya da bu tutumun doğruluğunu/yanlışlığını kendi başına ortaya koymaz; sadece, hangi tutum benimsenirse benimsensin konulması gereken şerhler ve titizlenilmesi gereken noktalarla ilgilidir.
***
Türkiyenin önümüzdeki yıllarında, emperyalist odaklar ve sermaye sınıfı, (eğer giderse) 13 yıllık AKP iktidarını ya hayır dualarıyla anacak ya da lanet okuyacaktır.
Hayır duaları şıkkı: Allah razı olsun. Aşırılıkları, sivrilikleri vardı, ara sıra kontrolden çıkıyordu, ama sonunda Türkiyeyi onun sayesinde istediğimiz kıvama getirebildik, buradan geri dönüş olmaz
Lanet şıkkı: Ne musibet bir iktidarmış? Yaptıkları yüzünden kendi tahtımız, nüfuzumuz ve varlığımız sorgulanır, tehdit edilir hale geldi
Solun işi bunlardan ikincisinin gerçekleşmesine çalışmak, bunu sağlamak olmalı.
Tabi, hele bir gerilesin, sonrasına bakarız denmiyor, kimi olasılıklar karşısında bugünden tahkimat yapılması gerekli görülüyorsa
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.