30 Mart 1972de Kızıldere'de katledilen Mahir Çayan ve yoldaşları Ankara'da mezarları başında anıldı
Kızılderede katledilen Mahir Çayan ve 9 yoldaşı Ankarada mezarları başında anıldı. Devrimci Gençler, tarafından Karşıyaka Mezarlığında gerçekleştirilen anmada yapılan konuşmada, Kızıldereden Fatsaya, Fatsadan Hazirana mücadele sürüyor denildi.
30 Mart 1972de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanın idamlarını engellemek için 3 NATO teknisyenini Tokatın Kızıldere köyüne kaçıran ve askeri operasyonla katledilen THKP-C ve THKO militanları Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Saffet Alp, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Nihat Yılmaz ve Ahmet Atasoy için Ankara Karşıyaka Mezarlığında anma yapıldı.
Devrimci Gençler, Mahir, Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadar savaş, Mahirlerden Özençe selam olsun Dev-Gençe sloganları ile yürüdü. Mahir Çayanın mezarı başında Devrimci Gençler adına yapılan açıklamada, Fatsadan Hazirana Kızıldere yolumuza ışık tutuyor denildi. Açıklamada, Devrimci mücadelemizi öğrendiğimiz, iktidara karşı nasıl direneceğimizi öğrendiğimiz önderlerimiz için buradayız. İnsanlar katledilebilir ancak yıllar sonra binlerce genç o fikirleri devam ettirirler. Fatsadan Hazirana mücadelemiz sürüyor, Gezi direnişi bize gösterdi ki 40 yıl önce bitmedi bu kavga, sürecek ifadeleri kullanıldı.
Kızıldere Katliamı anma toplantısına katılan Ankara Bağımsız Ortak Sol Adayı Özcan Kaya Güvenç de yaptığı konuşmada Onlar bizlere devrimci dayanışmanın en güzel örneklerini sundular, onları mücadelemizde yaşatacağız açıklamasını yaptı.
Antalya Halkevleri, Liseli Genç Umut, Öğrenci Kolektiflerinin birlikte düzenlediği Mahir Çayan ve yoldaşlarının katledilmesinin 42. yılındaki anma etkinliği gerçekleştirildi.
Kapalı yol Halkbankası önünden Attalos meydanına sloganlarla yürüyen kitle burada bir basın açıklaması ve şiirlerle türkülerle bir anma gerçekleştirdi. Bağlama eşliğinde Oy dere Kızıldere, Demiri toz ederler, Kızıldere adın ahire kalsın türküleri hep birlikte söylenirken, üniversiteli bir kadın öğrenci Mahirim şiirini okudu.
Liseli bir gencin okuduğu basın açıklamasında "Gezi direnişinde mücadele edenler Mahirlerin Kızıldere'de yaktığı ateşi Haziran barikatlarında yeniden alevlendirdiler" denildi. Etkinlikte Sık sık "Kızıldere son değil savaş sürüyor" , "Tek yol sokak tek yol devrim" sloganları atıldı.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan'ın idamlarını engellemek için NATO üssünde görevli 3 İngiliz teknisyeni kaçıran Mahir Çayan ve arkadaşlarının, katledilişlerinin üzerinden 42 yıl geçti. Devrimci dayanışmanın sembolü Onlar dün Ankarada mezarları başında yapılan etkinlikle anıldı.
Türkiye devrimci mücadelesinin öncü sembolerinden Mahir Çayan ve arkadaşlarının Tokatın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde kolluk güçleri tarafından katledilmesinin üzerinden 42 yıl geçti. THKP-C ve THKO üyesi Çayan ve arkadaşları NATO üssünde görevli İngiliz askerleri tarafından kaçırılmış ve yapılan operasyonda on devrimci katledilmişti.
Operasyon öncesi ne olmuştu? THKO üyeleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan hakkında Ekim 1971de çıkarılan idam kararının ardından, idamları engellemek isteyen Mahir Çayan ve arkadaşları, idamları önleyecek yasal yolların tıkanması durumunda, NATO dinleme üssünde görevli İngilizlerin rehin alınmasını kararlaştırdı. Kaçırılan İngilizlerin eylem sonrasında Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Saffet Alp ve Ömer Ayna'nın bulunduğu Kızıldere köyüne götürülmesine karar verildi.
Kaçırma eyleminin ardından rehin alınan üç İngiliz teknisyenle birlikte Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy ve Nihat Yılmaz, İngilizlerin aracı ile Kızıldere köyüne doğru yola çıktı. 27 Mart sabahı Kızıldereye ulaşan ve arkadaşlarının konakladığı muhtarın evine yerleşen devrimcilere, 30 Mart 1972 günü sabah 05:00'te muhtarın, evine bilgi almak için gelen jandarmalara önceden hazırlanmış ihbar mektubunu teslim etmesi üzerine operasyon başlatıldı.
Devrimcilere yapılacak olan operasyonda binlerce komando görev alırken Mahir Çayan ve arkadaşları taleplerine karşılık verilmez ve yaylım ateşi açılırsa rehineleri öldürüp çarpışma kararı aldı. Kolluk güçleri bu sırada rehinelere görüşme talep etti. Görüşme talebine olumlu yanıt veren grup rehineleri çatıya çıkardı. Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Cihan Alptekin ve Saffet Alp görüşme için çatıda beklerken, gruba makineli tüfeklerle ateş açıldı. Üç kişi deliklerden eve atlamayı başarırken, Mahir Çayan vücuduna isabet eden altı kurşunla can verdi.
Toplu katliam Devrimciler yaylım ateşine teknisyenlerin öldürülmesi ile karşılık verirken çatışmada jandarmanın açtığı ateşte Ömer Ayna gözünden, Cihan Alptekin karnından vuruldu. Çatışmada devrimcilerin olduğu eve giren jandarma güçleri yaralı Saffet Alpi de kurşuna dizerek katletti. Çatışamadan yaralı olarak kurtulan Ertuğrul Kürkçü ise muhtarın jandarmaya verdiği sayı ile ölü sayısının tutması sayesinde hayatta kalabildi. Kürkçü daha sonra ağır yaralı olarak yakalandı.
İleri Haber yazarı Emrah Akansu bugünkü yazısında Kızıldere katliamının yıldönümünde Mahir'leri mirasına değinerek, Haziran Sözleşmesi'nin Türkiye'yi karanlıktan kurtaracak yol olduğunu belirtiyor.
Kızıldere mirası-Emrah Akansu
Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı
Dişiyle, tırnağıyla, üç kıtada karşı koyanlar,
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim Adamın ormanlığından aldıkları fideleri,
Birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına.
Kel dünya, Adamın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
Güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Adalıları iyi tanı.
Mahir Çayan
Her yıl 30 Martta, ülkenin bağımsızlığı ve halkların kurtuluşu için kavga verip, Kızılderede katledilen devrimci önderleri, Mahir Çayan ve yoldaşlarını anıyoruz.
Kızıldereyi, devrimciler için örnek bir dayanışma bilincinin, kardeşçe bir yoldaşlık bağının, her ne pahasına olursa olsun, devrimcilerin kendilerini çevreleyen koşullara, devrimin çıkarlarına göre müdahale etme arayışının, somut bir ifadesi olduğu için değerli buluyoruz.
Türkiye solunun böylesi onurlu ve mücadeleci bir mirasa sahip olmasını önemsiyoruz.
Bu mirasa hep birlikte sahip çıkmak gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye uzun süredir, devletin her kademesinde örgütlü bir suç çetesi tarafından teslim alınmak isteniyor. Özgürlüklere ve laikliğe saldırının yasalaştığı, yağmanın yaygınlaştığı, kuralsızlığın kural haline geldiği, emekçi halk üzerinde her türlü baskının sıradanlaştığı bir Türkiye istiyorlar. 7 Haziranda yapılacak seçimleri de bu yolun döşenmesini hızlandıracak yeni bir anayasaya ve başkanlık sistemine geçiş için fırsat bildiklerini ilan ediyorlar.
Türkiyeyi teslim alamayacaklar
Bu saldırılar karşısında, ülkenin aydınlık, devrimci, yurtsever birikimi, bulunduğu yerden bir adım geri basmayacağını her fırsatta gösteriyor. Fakat gerilememek yetmiyor. Suç çetesinden kurtulmayı önüne koymak, bunun için ileri çıkmak gerekiyor.
Türkiye her zamankinden daha fazla devrimcilerin yol göstericiliğine, toplumu saran gerici, piyasacı kuşatmaya, sonuç alıcı bir biçimde müdahale edilmesine ihtiyaç duyuyor.
Bizim misyonumuz budur; AKPyi geriletmek için, Haziran Türkiyesini elle tutulur, gözle görülür bir seçenek haline getirmek.
Haziran Türkiyesi için sözleşelim
Milyonlarca yurttaşın, gerçek ihtiyaçları somut talepleri var. Kendisine, ülkesine, geleceğine dair kaygıları, reva görülenlere dair öfkesi var.
Ay sonunu nasıl gelecek diye düşünenler, işsiz, aşsız, muhtaç hissedenler, milyarlarca dolarlık sarayda sürülen saltanatı görüyor.
Başkanlık sevdasının ülke çıkarıyla, istikrarla alakası olmadığını biliyor.
Dişimizle tırnağımızla yarattığımız zenginliklere el koyanların, milletin hizmetkârıyız palavrasını halk yutmuyor.
Kadınlar, ayrımcılığı, şiddeti, ölümü kendilerine hak gören sapık yobazları tanıyor.
Çocuğunu okula gönderen veli, bilim ve akıl düşmanı eğitim sisteminin çocuklarını zehirlendiğini fark ediyor
İnşaatlarda, madenlerde şantiyelerde çalışan işçiler, patronun kar hırsı yüzünden, üç kuruşluk tedbir alınmadığı için, her gün ölümle yüz yüze geldiğini biliyor.
Parklarımıza, bahçelerimize, derelerimize kimin neden el uzattığını, betona boğulmayan tek metre kare kalmamacasına, doğanın nasıl talan edildiğini herkes izliyor.
Türkler, Kürtler ve memleket toprağında, bir arada kardeşçe yaşama iradesine sahip tüm halklar, kimlerin düşmanlıktan çıkarı olduğunu, kimlerin inançlarımız ya da inançsızlığımız üzerinden bizleri böldüğünü görüyor.
Yukarıda sıraladığım her farkındalık, hem bir öfkeyi hem de insanca, onurlu bir yaşam talebini kendi somutluğunda barındırıyor.
Haziran Türkiyesi için sözleşmek, bu farkındalığı yaymak, bu öfkeyi büyütmek, somut taleplerle birleşik bir mücadeleyi örgütlemek anlamına geliyor.
Haziran Türkiyesi için sözleşmek, Türkiyenin karanlıktan kurtuluş yolunda birleşmek anlamına geliyor.
Bugün Kızılderenin yıl dönümü.
Bu mirasının hakkı, sadece anmalarda buluşmakla, Mahirin yazdıklarını okuyup, fotoğraflarını evlere asmakla, hakkında iki üç cümle konuşmakla verilmeyecekse, Sarayı sultanın başına yıkacak iradeyi örgütlemek gerekiyor.
Mahir Çayan ve yoldaşlarının Kızıldere'de katledilmesinin üzerinden tam 43 yıl geçti.
Denizlerin idamını engellemek için başlattıkları mücadelenin sonunda Tokatın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde katledilen Mahir Çayan ve yoldaşları ölümlerinin 43. yılında ülke genelinde yapılan eylemlerle anılıyor.
DENİZLERİ KURTARMAK İÇİN YOLA DÜŞTÜLER
THKO üyeleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan hakkında Ekim 1971de çıkarılan idam kararının ardından, idamları engellemek isteyen Mahir Çayan ve arkadaşları, idamları önleyecek yasal yolların tıkanması durumunda, NATO dinleme üssünde görevli İngilizlerin rehin alınmasını kararlaştırdı. Kaçırılan İngilizlerin eylem sonrasında Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Saffet Alp ve Ömer Ayna'nın bulunduğu Kızıldere köyüne götürülmesine karar verildi.
Kaçırma eyleminin ardından rehin alınan üç İngiliz teknisyenle birlikte Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy ve Nihat Yılmaz, İngilizlerin aracı ile Kızıldere köyüne doğru yola çıktı. 27 Mart sabahı Kızıldereye ulaşan ve arkadaşlarının konakladığı muhtarın evine yerleşen devrimcilere, 30 Mart 1972 günü sabah 05:00'te muhtarın, evine bilgi almak için gelen jandarmalara önceden hazırlanmış ihbar mektubunu teslim etmesi üzerine operasyon başlatıldı.
Devrimcilere yapılacak olan operasyonda binlerce komando görev alırken Mahir Çayan ve arkadaşları taleplerine karşılık verilmez ve yaylım ateşi açılırsa rehineleri öldürüp çarpışma kararı aldı. Kolluk güçleri bu sırada rehinelere görüşme talep etti. Görüşme talebine olumlu yanıt veren grup rehineleri çatıya çıkardı. Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Cihan Alptekin ve Saffet Alp görüşme için çatıda beklerken, gruba makineli tüfeklerle ateş açıldı. Üç kişi deliklerden eve atlamayı başarırken, Mahir Çayan vücuduna isabet eden altı kurşunla can verdi.
Devrimciler yaylım ateşine teknisyenlerin öldürülmesi ile karşılık verirken çatışmada jandarmanın açtığı ateşte Ömer Ayna gözünden, Cihan Alptekin karnından vuruldu. Çatışmada devrimcilerin olduğu eve giren jandarma güçleri yaralı Saffet Alpi de kurşuna dizerek katletti. Çatışamadan yaralı olarak kurtulan Ertuğrul Kürkçü ise daha sonra ağır yaralı olarak yakalandı.
Mahir Çayan ve 9 yoldaşı, 30 Mart 1972 yılında Kızılderede katledilmelerinin 43. Yıldönümünde Devrimci Gençler tarafından Karşıyakadaki mezarlıkta anma töreni düzenlendi.
Kızılderede 43 yıl önce katledilen Mahir Çayan ve 9 yoldaşı, katledilmelerinin 43. Yılında Ankarada yüzlerce genç tarafından anıldı.
Devrimci Gençlerin Karşıyaka mezarlık girişinde oluşturduğu kortej Mahir, Hüseyin, Ulaş Kurtuluşa kadar Savaş, ONlar ölmedi, mücadelemizde yaşıyor, Faşizme Ölüm, Tek Yol Devrim, Kızıldere son değil, savaş sürüyor sloganlarıyla Mahir Çayanın mezarının başına kadar yürüyüş gerçekleştirdi.
Devrimci Gençler adına yapılan konuşmada, Mahir Çayan ve yoldaşlarının devrimci dayanışma adına gözlerini kırpmadan ölüme gittikleri belirtilerek, Kızılderenin çağrısı Fatsadır, Hazirandır. Bu mücadeleyi Devrimci Gençler olarak sahipleniyoruz, önderlerimizin ayak izlerinde yürüyoruz denildi.
Devrimci Gençler konuşmalarının sonunda Kızıldereyi Kutup Yıldızımız yapan Mahir Çayan ve 9 yoldaşının nezdinde Devrim Andı içti.
Mahir Çayanın mezarından sonra, Sinan Kazım Özüdoğru ve Hüdai Arıkanın mezarlarına giden Devrimci Gençler, saygı duruşunda bulunarak devrimci şiirler okudu.
Onların devrimcilik anlayışında kurulu düzenle hiçbir biçimde uyuşmamak vardır. Devrimcilik onlar için biçimsel bir davranış değildir. Her şeyden önce bir yaşam biçimidir. Yarınlarda gerçekleşebilecek devrimin güzelliği onların yaşamının doğal bir parçasıdır. Paylaşımları, dava arkadaşları için gösterdikleri fedakârlıklar devrim ve devrimciliğin bir slogandan, bir ünvandan çok daha öte bir şey olduğunu göstermektedir. Yoldaşlık, en doğru tanımını onların hayatlarında bulmuş, bizlere miras kalmıştır.
Tarihin öyle sayfaları vardır ki hem taşıdığı anlam nedeniyle kızıl bir ayraçtır, hem de geleceğe tuttuğu ışık nedeniyle bir meşale. 30 Mart işte böyle bir tarihtir. Tokatın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü bir son durak değil, aksine devrimin sarp ve engebeli yollarındaki uzun maratonun bir parçasıdır. Ki Kızıldereye çıkan bu maratonun 6 Mayıs şafağında da devrimin en güzel yüz metresi koşulmuştur.
Hani şu günlerde revaçta olan seçim sandıklarının cezbedici büyüsü o günlerde de etkilidir. Vietnam, Latin Amerika devrimleri, gençlik hareketinin yükselişi güçlü bir sol rüzgâr estirmiştir. Bu rüzgârı arkasına alan Türkiye İşçi Partisi seçimlerde 15 kişiyi meclise gönderir. Keza CHP de sol söylemleriyle popülerdir. Yükselişte olan işçi hareketi DİSKi yaratmış ve 15-16 Haziranda doruğuna ulaşmıştır. Bu düzenin sınırlarını aşamayan TİP ve MDD gibi sol akımların oldukça popüler olduğu bir dönemde devreye zamanın maceracıları girmiştir. 71in devrimci önderleri tarih sahnesine çıkmış, devrimin ancak zor yoluyla gerçekleşebileceğine olan inançlarıyla rotalarını çizmişlerdir.
Elbette kurulu düzen yaklaşan tehlikenin farkına varmakta gecikmemiştir. 12 Mart 1971 faşist darbesiyle Nihat Erim başkanlığında bir teknokrat hükümet kurulur. Balyoz Harekatı adı altında bir sürek avı başlar. Türkiyedeki bütün sol ve muhalifler üzerinde tam bir devlet terörü estirilir. Ankara, İstanbul ve İzmir gibi birçok ilde sıkıyönetim ilan edilir. Hedefin başında devrimci önderler bulunmaktadır. 71in devrimci önderleri, gelecek düşlerini bu düzene sığdırmamalarının faturasını hayatlarıyla ödeyeceklerdir.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalanmıştır. Sıkıyönetim mahkemeleri Denizlerin idamını istemektedir. İdamları engellemek için Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) ve THKO ortak eylem kararı alır. Bu karar doğrultusunda 1972 Martında Ünyeye gidilir ve burada bulunan NATO üssünde çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı radyo teknisyeni kaçırılır. Rehinelerin serbest bırakılması için koşul Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmasıdır.
ONların Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyünde saklandıkları yer muhtarın evidir. İhbar sonucu ev devlet güçleri tarafından kuşatılır. Kuşatılan devrimcilerin cephaneliği; bir sten, bir kısa namlulu tüfek, bir uzun şarjörlü tabanca ve iki sıradan tabancadan ibarettir. Kuşatanların ellerinde ise ağır silahlar ve helikopter desteği vardır. Yine bazı köylülerin iddiasına göre NATO askerleri de bu kuşatmaya katılmışlardır.
Teslim ol çağrılarına kuşatma altındaki devrimcilerin talepleri üç maddeden ibarettir:
1. İnfazlar derhal duracak.
2. Hiçbir yurtsever ve devrimci asılmayacak.
3. En çok 48 saat içerisinde bu konuda Türkiye radyolarından infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılacak.
Ancak devleti ilgilendiren rehinelerin durumu değildir. Ya içerdeki devrimcileri teslim alacaklardır ya da imha edeceklerdir. Her halükarda da direniş iradesini kıracaklar, devrim idealini devrimci örgüt fikriyle birlikte ortadan kaldıracaklardır. Ancak küçücük bu köy evinin çatısından Mahir Çayanın sesi devletin kendisine bir meydan okumadır; Sıradan askerleri gönderin, rütbeliler gelsin!, Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!
İlk yaylım ateşinde Mahir başından vurulur. Türkiye devrim tarihine adını yazdıran, sonraki kuşaklara bir gelenek devreden bu destansı direnişte, Mahirin ardından THKO liderleri Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, THKP-C üyeleri Nihat Yılmaz, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp, Hüdai Arıkan (Dev-Genç Merkez Yürütme Kurulu üyesi), Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan ve Sabahattin Kurt da katledilirler. Rehinelerin de öldüğü bu katliamdan sadece samanlığa saklanan Ertuğrul Kürkçü kurtulur ve o da yapılan aramalar sonucu askerler tarafından bulunur.
Kızıldere sadece mazide bir hatıra değildir!
Devrimin ve devrimci düşüncenin, devrim davası uğruna savaşmanın ve ölmenin, devrimci dayanışmanın ve siper yoldaşlığının sembolüdür artık Kızıldere.
Mahiri, Denizi, İbosu, Cevahiri, Ulaşı, Sinanı ile bir bütün olarak 71 devrimci kuşağı burjuva reformculuğundan devrimci bir kopuştur. Devrimciliğin bir yaşama biçimi ve savaşma arzusu olduğunu gösteren bu genç devrimcilerin yolunun Nurhaklara, Kızıldereye, Şarkışlaya çıkması maceracılık değildir. Onları sonu ölümle bitecek bu yola gönüllü ve büyük bir huzurla çıkaran yegane gerçek, devrim davasının düzen sınırlarına sığmayacak olmasıdır. Devrimci yaşamlarında edindikleri birikim onları proleter sosyalizmine ulaştırmamış olsa da, bıraktıkları miras devrim yolunun tatlı sulardan değil, sarp, dolambaçlı ve engellerle dolu patikalardan geçtiğini göstermeye fazlasıyla yeterlidir. Onlar rüzgârla sürüklenmek yerine fırtınalara karşı göğüs germeyi tercih etmişlerdir.
Onların devrimcilik anlayışında kurulu düzenle hiçbir biçimde uyuşmamak vardır. Devrimcilik onlar için biçimsel bir davranış değildir. Her şeyden önce bir yaşam biçimidir. Yarınlarda gerçekleşebilecek devrimin güzelliği onların yaşamının doğal bir parçasıdır. Paylaşımları, dava arkadaşları için gösterdikleri fedakârlıklar devrim ve devrimciliğin bir slogandan, bir ünvandan çok daha öte bir şey olduğunu göstermektedir. Yoldaşlık, en doğru tanımını onların hayatlarında bulmuş, bizlere miras kalmıştır.
Devrimcilikleriyle emekçidirler. Yapılacak işlerin en önünde onlar vardır. Ölümle sonuçlanabilecek eylemlerde, emek gerektiren başka işlerde de esirgemedikleri hayatlarının yanında alınterleridir. Giriştikleri ve yaptıkları her işte başarılı olmaları tesadüf değildir. Zira tercihleri rastgele değildir. Düşündükleri gibi yaşamakta ve yaşadıkları gibi de düşünmektedirler. Bilinç ve emeğin üzerine kurdukları devrimci yaşamlarında ölümü bile tereddütsüz karşılamalarının gerisinde, işte bu bilinçli tercih bulunmaktadır.
Devrim onlara yarın olabilecek kadar yakındır ve bu nedenledir ki tüm kötülüklerin sebebi olan bu kurulu düzende mezar taşları dışında tek bir dikili ağaçları yoktur. Bu düzen onlar için kendilerine hayat kuracakları bir dünya değildir. Aksine yıkılması gerekmektedir. Çünkü insanın insan üzerindeki sömürüsünü ortadan kaldıracak, birlikte üretilen her şeyin yine birlikte paylaşılabileceği, halkların kardeşçe yaşayabileceği sosyalist bir gelecek, ancak kurulu düzen yıkılarak inşa edilebilecektir. Eskiye ait tüm o yoz değer ve kötülüklerse enkazla birlikte tarihin çöplüğüne atılacaktır.
Geriye sadece adlarını ve anılarını yaşatan devrimci yaşamlarını bırakmışlardır. İşte bu miras, bu düzende elde edilen hiçbir servet ve mülkle, hiçbir ayrıcalık ve makamla kıyaslanamaz.
Kızıldere sadece mazide bir hatıra değil, bir savaş çağrısıdır.
Bu ülkede ON'lar hiç eksilmeyecek, ON'ların türküleri söylenmeye hep devam edecek. Dün ON'lardı devrim bayrağını yükselten, bugün ON'larcası. Şafak ve Bahtiyar da ON'lardandı. Işıklar yağsın üzerlerine. Mücadeleleri mücadelemize ışık tutmaya devam edecek.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.