Ortaçağ Gerçekten Karanlık Bir Dönem miydi?-İzge Günal
Ortaçağa genellikle pek olumlu gözle bakılmaz. Ortaçağ dendi mi akla karanlık, kasvetli boğucu görüntüler gelir. Bu, hemen tüm alanlar için geçerlidir ve ortaçağ bilimine de genellikle böyle bakılır. Peki, bu yargı veya önyargı doğru mu? Batı Roma İmparatorluğu nun çöküşü ile başlayıp Rönesans ile son bulan, yaklaşık on yüzyıl süren bu dönem karanlık çağ olarak nitelendirilebilir mi?
Sorunun yanıtını baştan vermek gerekirse, bence hayır. Bir kere, tarihsel materyalist bakış açısı, en genel anlamıyla uzun sayılabilecek bir dönemin kendi öncülünden ileride olmasını gerektirir. Kaldı ki, insanlığın en önemli adımlarından biri olarak kabul edilen ve ortaçağın bitişi olan Rönesansın durup dururken ortaya çıkmadığını kadar mantıklı bir şey olamaz. Rönesansın kökleri ortaçağdadır.
Ortaçağdaki bilim insanlarını sayacak değilim tabii ki, internet elimizin altındayken bunlara herkes ulaşabilir ama genel bir bakış bile bu dönemde sivri tonozdan ticari senetlere, diyalektikten gökbilime kadar çok çeşitli ve önemli buluşların ve ilerlemelerin olduğunu gösterecektir. Bu dönemin en büyük keşfi ise, bence, üniversitenin kuruluşudur. Üniversite denilen yeni bir kuruma dayalı, skolastik düşünce diye adlandırılan yeni bir eğitim ve bilim türü, kiliseye bağlı kalsa da, eleştirel bakışı geliştirmiş ve bir ölçüde kısa bir süre sonra kilisenin denetiminden çıkıp var olan hukuk ve tıp bilgilerinin ve pratiklerinin gelişmesini kolaylaştırmıştır. Üniversitenin yine çok önemli diğer bir katkısı ise kitabın put olmaktan çıkıp, araç olmasıdır. Kitabın gerçek anlamıyla seri üretimi üniversite ile birlikte Ortaçağda başlamıştır.
2000 yılında bilim insanları ve uzmanlar arasında yapılan bir soruşturmada bilim dünyasını damgasını vuran en önemli bilimsel gelişme veya buluş nedir? sorusuna verilen 35 farklı yanıttan birisi, üniversitelerin ortaya çıkışı olmuştur. Yani kimi bilimciler üniversitenin kuruluşunu kâğıt üretimi, atomun parçalanması veya genetik şifrenin çözümünden daha önemli bulmuştur. Ve bu gelişme Ortaçağa denk gelir.
Kimileri daha da ileri gidip, bilimin ortaçağda doğduğunu düşünür. Üniversitelerin kuruluşu ile ampirik bilgilerin sınıflandırılması, daha doğrusu bilginin bilim halini alması gerçekleştirilmiştir. Böyle bakılacak olursa elbette doğuş koşullarında bilimin gelişimi yavaş olacaktır. Düşüncede dinileşme sürecinin sonunda, Eskiçağın ilk dönemlerinde yürürlükte olan doğru bilgi arayışı, Ortaçağda yerini doğru davranış arayışına bırakınca, ister istemez bilimsel etkinliklerde yavaşlama olmuştur. Ancak şurası açıktır ki, bilimin ve felsefenin yaşamla sınanması için böyle bir aşama zorunludur.
Ortaçağda bilim, çeşitli nedenler yüzünden Batı Dünyasında eski değerini bir ölçüde yitirse de abartıldığı gibi unutulmamıştır. Bilimin unutulması veya tarihin herhangi bir döneminde herhangi bir toplum içinde tamamen işlevsiz kalması olanaksızdır çünkü hem insan aklının işleyiş biçimi hem de insan toplumlarının gündelik gereksinimlerini gidermeye yönelik eylemleri, şu veya bu biçimde, şu veya bu miktarda bilimsel etkinliği kaçınılmaz kılmaktadır. Ortaçağda da böyle olmuş, Yunanlıların bilimsel bilgi birikimi, özelikle quadrivium (aritmetik, geometri, astronomi ve müzik) dersleri okullarda okutulmuş ve öğretilmiştir.
Sonuç olarak Ortaçağa haksızlık edilmemesi gerektiği kanısındayım. Dediğim gibi, böyle bir haksızlık, aslında tarihe yanlış bakmaktan kaynaklanır. Pek yaptığım ve sevdiğim bir iş olmamasına karşın bazı kitaplar önereceğim. Bunlar, bahsedilen dönemin çok daha iyi kavranmasını sağlayacaktır.
İşte önerilerim:
Ortaçağda Entelektüeller. Jacques Le Goff, Ayrıntı Yay.
-Ortaçağ Batı Uygarlığı. Jacques Le Goff, Dokuz Eylül Yay.
Galileodan Önce. Ortaçağ Avrupasında Modern Bilimin Doğuşu. John Freely, Kolektif Yay.
-Ortaçağ Avrupasının Ekonomik ve Sosyal Tarihi. Henri Pirenne, İletişimYay.
Ortaçağ, Avrupa için karanlık olabilir. Ortaçağ'da Doğu'daki medeniyetlerden altın çağını yaşayanlar için bilim, tartışma, teknik en ileri düzeydeydi. "Osmanlı merkezci" ya da "Selçuklu Merkezci" tarihimiz bunları yazmasa da, Aryan ve Türk kavimlerinin kurdukları orjinal medeniyetlerde (biz bunlara kent diyoruz) ileri bir bilim anlayışı vardı.
Tabii ki hepsi tefeci-bezirgan sınıf tarafından "din" kisvesi altında baskı altına alınmış ya da yok edilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.