Çocuk sokakta arkadaşlarıyla oynarken aklına evde unuttuğu bir şey gelir. Acıkmış ya da susamış da olabilir. Evde kimse yoktur. Belki vardır da çocuk kapıyı çalıp evdekileri üşendirmekten, kızdırmaktan çekinir; eve başka bir yol bularak girer. Elbette bugünlerde daha zor; ama çocukluğumuzun evlerinde bunun çeşitli yolları vardı
Büyüklerin tepkisini çeken yollardı: Evladım, hırsıza yol mu gösteriyorsun?
***
Türkiye solunun, düzenin bugün içinde bulunduğu, yakın gelecekte risk yaratabilecek kimi açmazlardan kurtulup kendini nasıl restore edebileceğine ilişkin öngörüleri ve senaryoları akla bunu getiriyor. Gerçi hepimiz yapıyoruz; ama bir noktada durup düşünmenin yararı var: Yoksa tutup hırsıza yol mu göstermiş oluyoruz? Ya aslında adamların hiç aklında olmayan kumpaslar bizim bu öngörülerimiz sonucunda gündeme gelir, bir güzel uygulamaya konursa?
Bir ihtimaldir; ama fazla dert etmemek gerekir. Zaten hırsızlık vakaları arasında çocukların gösterdikleri yoldan gerçekleşenlerin sayısı istatistiksel olarak ihmal edilebilir düzeydedir.
***
Sadede gelirsek gündemdeki soru şu: Türkiyede düzen, kritik dönemeç noktalarında kendini yeniden inşa ederken solu ne kadar düşünür, ne ölçüde hesaba katar? Özel olarak sol için geliştirdiği ince oyunların bu girişimlerdeki ağırlığı ne kadardır?
Bu soru yanıtlanırken ilk olarak herhalde solun o dönemdeki gücüne bağlı denecektir.
Akla yatkın geliyor; ama belirli sınırlar çizilmesi koşuluyla: 1919-22 döneminden başlayarak bu ülkenin tarihindeki kuruluş-yeniden kuruluş operasyonlarında sol, verili durumda sahip olduğu gücün ve etkinin ötesinde hesaba katılmıştır. Kurtuluş savaşı dönemi, 1920ler ve 1930lar, çok partili rejime geçiş, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül diye gidecek olursak, bunların hepsinde sol şu ya da bu ölçüde hesaba katılmış, oyunlar buna göre oynanmıştır.
Ancak, elbette tartışmaya açık olmak üzere bir ek daha yapacak olursak, bir tanesi hariç bu dönemeçlerin her birinde operasyonların solu ehlileştirme, durdurma, sindirme, yok etme boyutu ana kurgunun yan unsuru olarak kalmıştır. Tek istisna 12 Mart 1971dir: Burada ana kurgu, doğrudan doğruya solu durdurmaya yöneliktir; yan unsurlar diğerleridir
***
Peki, bu kısa tarihçeden bir örüntü çıkarıp bugünkü durum için bir şeyler söyleyebilir miyiz?
Görünenleri şöyle sıralayabiliriz:
Birincisi: Birincil ve doğrudan hedefi sol olan 12 Martı bir yana bırakacak olursak, diğer dönemeçlerin hepsinde akıllarda az çok tekâmül etmiş, üzerinde büyük ölçüde mutabakata varılmış kurgular vardı. Bugün pek böyle değildir.
İkincisi, pek öyle olmayışının nedenleri şöyle sıralanabilir: AKPnin geleceğinin hala tartışmalı oluşu; Erdoğan faktörü; dış ve iç egemen güçler açısından AKPnin yaptığı iyi şeylerin AKPsiz bir dönemde nasıl sürdürülebileceğine ilişkin belirsizlikler; AKP ile emperyalist odaklar arasındaki açı ve eğer sol da hesaba katılacaksa solu ehlileştirmenin bugün daha güç görünmesi
Üçüncüsü: Var olduğu söylenebilecek kurguların istisnasız her birinde Kürt faktörüne önemli bir yer tanınmış olduğu kesindir. Daha ilerisini söylemek gerekirse, eğer solun ehlileştirilmesi de gündemdeyse, bugünkü siyasal-ideolojik konumuyla Kürt faktörünün bu alanda işlevli sayılması da mümkündür. Gelgelelim, birincisi, bugünkü içeriğiyle bile Apo-PKK-HDP imzalı geleceğin Türkiyesi projesinin iç-dış güçlerin kurgularıyla her alanda tam tamına örtüştüğünü söylemek zorlama olacaktır. İkincisi, Kürt tarafından gelebilecek örtüştürücü çabaların o tarafta tam bir suskunluk ve kabulle karşılanması da pek mümkün görünmemektedir.
Neticede, bizim işimiz zordur, ama karşı tarafınki de o kadar kolay görünmemektedir.
***
Son olarak, solun tarz-ı siyasetine ilişkin kısa bir söz: Artık hangi oyun öngörülüyorsa, salt oyun bozacağım diye, yalnızca buradan kalkarak siyaset yapılmaz. Tek başına oyun bozmaya odaklı siyaset solu ya birilerinin yanına yama yapar ya da dar bir çevrede izole eder. Sen kendi bağımsız siyasetini hakkıyla izlersen, zaten pek çok oyunu bozmuş olursun.
Bu kadar. Sol adına ille de akıl sergileyeceğiz diye daha ötesine geçmeye, ayrıntılara inmeye gerek yok.
Ne olur ne olmaz; hepimiz böyle yaparsak belki de sahiden hırsıza yol göstermiş oluruz.
Çulhaoğlu ve dolayısıyla HTKP ısrarını sürdürüyor. İyi bir şey, en azından kötü değil. Ama bir yerden sonra insanı gerçekten bayıyor ve bu soyutlamalar da bir yerden sonra anlamını yitiriyor. HTKP ya pratikte somut adımlar atarak iddia ettiği gibi ''hırsıza yol göstermeyi'' umursamadığını göstermeli veya bu somut pratiği gösterinceye kadar bu soyutlamalardaki ısrarından vazgeçmeli. Çünkü bu açıklamalar soyutlama düzeyinde kaldığı sürece KP'nin durduğu yerin ( o durduğu yer TKP'nin durduğu yerdi) yanlışlığını göstermeye yetmiyor.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.