Farkediyor musunuz bilmiyorum, sürekli olarak ''olamadınız'', ''yapamadınız''''etkisizleştiniz'' etrafında dönen bir söylem içindesiniz. Yani kendinizi solun dışında tutuyorsunuz; doğru da yapıyorsunuz, çünkü sol sizin yazıyazforumdan beri durmaya çalıştığınız bir konumlanışın çok dışında. O zamanlar da size söylenmişti, şimdi de söylenebilir, siz solcu değilsiniz. ''İnternetten her gazeteyi okuduğunu'' söyleyen ve yorumlarınızdan anlaşılacağı gibi AKP'den yana bir liberalsınız. Liberal demek ne kadar doğru, onu da bilmiyorum ama, liberal geçinen AKP yalakalarından farklı değilsiniz demek pek şık olmayacağının da bilincindeyim. Ve ne gariptir ki, sizlerde sola akıl verme bir alışkanlık haline gelmiş.
Şu yazdıklarınız o kadar yüzeysel ki, bu konuda bir tartışmaya gerek bile yok. Çünkü bu yazdıklarınız temelinde yürütülecek bir tartışma bile yorguluk ve sıkıntı olmanın ötesinde bir işe yaramayacak. Solu eleştirmek için eleştirmeye çalışıyorsunuz. Sadece bu. Ve belki, biraz da, forumlarda yazma hevesinizi bu şekilde gideriyor, daha önceleri söylediğiniz gibi ''boş zamanlarınızı bu şekilde değerlendiriyorsunuz''!
Örtünen hanımlara böcek davranışı, Kemalist laiklik vb.
Sol, sokak denildiğinde bunlar aklınıza geliyorsa, bunları söylüyorsanız, inanın hiç ciddiye alınmazsınız. Sokağın sol için neden önemli olduğu konusu matematiğin türeviyse, bu konuya iki kere ikinin kaç olduğundan başlamak gerçekten yorgunluk ve sıkıntıdan başka bir sonuca yol açmayacaktır.Buna da gözüm kesmiyor; Ayrıca yararı olmayacağını da biliyorum.
Farkediyor musunuz bilmiyorum, sürekli olarak ''olamadınız'', ''yapamadınız''''etkisizleştiniz'' etrafında dönen bir söylem içindesiniz. Yani kendinizi solun dışında tutuyorsunuz; doğru da yapıyorsunuz, çünkü sol sizin yazıyazforumdan beri durmaya çalıştığınız bir konumlanışın çok dışında. O zamanlar da size söylenmişti, şimdi de söylenebilir, siz solcu değilsiniz. ''İnternetten her gazeteyi okuduğunu'' söyleyen ve yorumlarınızdan anlaşılacağı gibi AKP'den yana bir liberalsınız. Liberal demek ne kadar doğru, onu da bilmiyorum ama, liberal geçinen AKP yalakalarından farklı değilsiniz demek pek şık olmayacağının da bilincindeyim. Ve ne gariptir ki, sizlerde sola akıl verme bir alışkanlık haline gelmiş.
Şu yazdıklarınız o kadar yüzeysel ki, bu konuda bir tartışmaya gerek bile yok. Çünkü bu yazdıklarınız temelinde yürütülecek bir tartışma bile yorguluk ve sıkıntı olmanın ötesinde bir işe yaramayacak. Solu eleştirmek için eleştirmeye çalışıyorsunuz. Sadece bu. Ve belki, biraz da, forumlarda yazma hevesinizi bu şekilde gideriyor, daha önceleri söylediğiniz gibi ''boş zamanlarınızı bu şekilde değerlendiriyorsunuz''!
Örtünen hanımlara böcek davranışı, Kemalist laiklik vb.
Sol, sokak denildiğinde bunlar aklınıza geliyorsa, bunları söylüyorsanız, inanın hiç ciddiye alınmazsınız. Sokağın sol için neden önemli olduğu konusu matematiğin türeviyse, bu konuya iki kere ikinin kaç olduğundan başlamak gerçekten yorgunluk ve sıkıntıdan başka bir sonuca yol açmayacaktır.Buna da gözüm kesmiyor; Ayrıca yararı olmayacağını da biliyorum.
Sayın Melnur,
Bu sözünüze ben de katılıyorum. Yani eğer sizler solcuysanız, tabii ki ben solcu değilim. Ama devamı da var; ben solcuyum. Bunun da devamı var, ama onu sizin anlayışınıza bırakıyorum.
Sizlerin mantalitesiyle aynı yaklaşımda bir solcu olmayı bırakalı çok oldu. Giderek de daha çok ayrıştım. Çünki giderek daha fazla görmeye başladım sizdeki türden solculuğu.
Ama bunu geçelim. Asıl önemlisi şu: İnsanların ne olduğuyla değil, ne dediğiyle ilgilenmeye çalışın. Benden size tavsiye.
İnternetten her gazeteyi okumamı bile olumsuz karşılamışsınız. Sanırım siz sadece soL, Cumhuryet, Birgün vb gazeteleri okuyorsunuz. Solculuğunuzun kanıtı da bu oluyor yani?!
Benimse AKP'liliğimin kanıtı her gazeteyi okumam oluyor bu durumda. Evet ama okuyorum, katılmıyorum ki.
Ayrıca her gazete değil. Bazı gazeteler ve yazarları... O kadar bol vaktim yok.
"Boş zamanlarımı" da değil, işimi yaparken arada kalan boş zamanlarımı... İşlerimin arasında bir cevaplık süre kalıyor bana. Bunu da sizler için harcıyorum.
Çözüm sokak ve sol dendiğinde ertesi gün devrim olacağını mı sanıyordun? Onun için mi soldan bu kadar korkup nefret etmen? Gülme krizleri iyiye işaret değil, hastalık sende ilerlemeye başladı.
Aynı yazılım ürünü sözler. Ertesi gün devrim olmaz, peki ne zaman olur? Kaç ertesi gün, ay, yıl, yüzyıl sonra olur?
Sürekli "sokak" deyip sürekli başarısız olan, sürekli gerileyen ve etkisizleşen bir solun aklını başına alıp düşünmesi gerekmez mi? "Çözüm" diye diye, hep başarısız olunan bu alanı bir kere daha işaret edenlere gülmek, ama sinirden, ama keyifle gülmek, sence de normal değil mi?
Düşün; adamın biri, iri yarı bir birinden sürekli dayak yiyor. Ama biraz yataktan doğrulunca gidip yine aynı kişiye horozlanıyor. Sen olsan bu adama biraz acımaklı da olsa gülmez misin? Herkes güler. Döven kişi de güler. Her seferinde biraz daha az döver. Bir süre sonra artık kaâle bile almaz.
Sokağı reddettiğim anlaşılmasın. Elbet o da olacak. Ama daha makul, daha akılcı, daha gücü oranında olacak. Burnu havada bir sokakçılık olmayacak. Kendini güldüren, bezdiren bir "ne çıkarsa bahtımıza" yaklaşımının getirdiği yer ortada.
***********
Sürekli sokak diyenlerin başarı ölsünü de yazabilseydiniz, yazdıklarınız bir ölçüde anlam kazanırdı, ama bu haliyle söylediğiniz yine ''şu adamlara bir çakayım'' biçiminden öteye gidememiş ki, bu da sizde üzerinizde atamadığınız bir alışkanlık olmuş.''Kendi düşüncenizle benimle tartışın'' demeye getiriyorsunuz da, bu zihnin bir solcu için tartışılmaya değer bulunacağını nasıl düşünüyorsunuz? Sonra da sokağı reddetmediğinizi ekliyorsunuz! O zaman sokağın nasıl başarı getirdiğini ve başarıyı sosyalist sol olarak nasıl yorumladığınızı anlatmayı deneyin de ''birbirinin aynı yazan yazılım''lar sizden bir şey öğreniversin!
Bir şeylerin başarı ölçüsü yaptıkları eylem karşısında elde edilen kazanıma ve karşı geldiği gücünde ne kadar geriletildiğine bağlıdır.
Ağzınızda sakız olan sokak hareketiniz için herhangi bir kazanım veya şu anki iktidarın geriletildiğine dair verileriniz varmı? Ben olmadığını söylüyorum. Başarıya neden ulaşamıyorsunuz, bunun cevabıda çok basit. Başarıya ulaşamıyorsunuz çünkü, halkı arkanıza alamıyorsunuz, sokağa dökemiyorsunuz,....... Halka devamlı akıl vermeye çalışıyorsunuz ve bu yüzdende kimse size inanıpta arkanızdan gelmiyor. Bir kaç bin kişiyle ara sıra sokağa gitmeniz sizi yanıltıyor, bir kaç günde olsa oyalıyor ama aslında elde tutabilecek herhangi bir başarı yok, iktidarı gerileten veriler yok.
Zaten gücünüz olmadığı için parlementoyu ciddiye almıyorsunuz, seçimleri ciddiye almıyorsunuz, aynen ete erişemeyen kedinin mındar demesi gibi bir davranış içerisindesiniz. Hem başarısızsınız, gücünüzde yok hemde ufak tefekte olsa başarı gösterenleri, iş yapanları,..... küçümsüyorsunuz, beğenmiyorsunuz, eleştiriyorsunuz,.....
Bu ileti en son Alisan
tarafından 16.03.2015- 17:12 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
İsterseniz, sahnedeki aktörleri (şimdilik bir kısmını), olguları, öznel tercihleri ve olasılıkları sıralayarak başlayalım.
Türkiyede olup bitenlerle ve yakın gelecekteki olasılıklarla özel olarak ilgilenen emperyalist güç odaklarını ve ülkedeki sermaye sınıfını aktörlerden biri sayabiliriz. Aralarında nüanslar olabilir; hepsinin tek bir blok oluşturmadığı da söylenebilir. Ancak o kadar önemli değildir.
İkinci aktör AKPdir. Burada da iç gerilimlerden, ayrışmalardan, Erdoğanın çevresini boşaltmaya yönelik girişimlerden vb. söz edilebilir. Bunlar o kadar önemsiz değildir; ancak bugün için bu kesimi tek bir aktör saymayı engelleyecek kadar önemli de sayılamaz
Kürt siyasal hareketi üçüncü aktördür. Bu cenahtaki nüanslar, farklılaşmalar, bir yerde saymakla bitmez; ancak Öcalan faktörü, bu faktörün yapıştırıcılığı göz önüne alındığında sadece bugün için değil görünür gelecekte de tek bir aktör olarak sahnede kalacağını söyleyebiliriz.
Ya diğer aktörler? CHP ve MHP?
Evet, CHP de MHP de birer aktördür; ancak ikisi de rollerini başta sıralanan üç aktörün sahnedeki performansından türetmektedir. Bu nedenle yerleri ayrıdır; ikinci planda da denebilir.
Şimdilik, bunlar
***
Birinci aktörün, bir tür restorasyon peşinde olduğu açıktır. Bir tür dedik: AKPnin Erdoğanıyla, bugüne kadar yaptığı iyi şeylerle, Türkiyeyi getirdiği noktayla tarihin derinliklerine gömüldüğü, geride iz bırakmadan ortadan silindiği bir restorasyon hiçbir şekilde birinci aktörün gündeminde değildir. Eğer restorasyonsa, birinci aktör, AKPye özgü renklerin ve tonların içerildiği, hatta ağırlıkta olduğu bir yerine oturtma operasyonu peşindedir.
İkinci aktör AKP, birinci aktörün bu niyetinin farkındadır ve eyvallah demek şöyle dursun, gidebileceğim yere kadar gideyim, inceldiği yerden kopsun kararlılığındadır. 7 Haziran seçimleri bu kararlılık doğrultusunda vereceği ilk sınavı olacaktır. Sınavı başarıyla verirse (örneğin yüzde 45in altına düşmezse), restorasyon projelerine nanik yapıp burnunun doğrultusunda gidecektir. Bu, önüne hangi sıfatı, eki koyarsanız koyun bir tür faşizmdir.
Devam ediyoruz
Devam edince, elbette mutlak bir yazgı değil, ama ciddiye alınması gereken bir iç savaş olasılığını karşımızda görüyoruz. İkinci aktör, AKP, seçim sınavından başarıyla geçtiği halde yoluna devam ederken ciddi dirençle karşılaşırsa ya da kan kaybetse bile belirli bir eşiğin altına gene de düşmemişse, ülke sathında, önemli kurumlarda, sokaklarda ve kamusal alanlarda ayaktayım mesajı ileten ciddi tahriklerde bulunacaktır. Bu yazıda iç savaş olasılığı, olgunlaşmış haliyle değil, AKPnin bir prelüd (başlangıç, giriş) olarak bu zemini yoklaması bağlamında gündeme getirilmektedir.
Birinci aktörün, bugünkü Türkiye vizyonuyla, böyle bir yola hayırhah bakacağı pek düşünülemez. Tamam, bir yere kadar kaos tercihi olabilir; ama ne çıkarsa bahtıma anlayışıyla bu kadar risk alacağını söyleyemeyiz. Dolayısıyla, birinci aktörün operasyonları, seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın devam edecektir.
***
Üçüncü aktörün Kürt siyasal hareketi olduğunu söylemiştik.
İç savaş dediğimiz olasılığın gündeme gelmesi hiçbir şekilde işine yaramaz.
Dolayısıyla, meclise girsin girmesin, seçim sınavından başarıyla çıkan AKPnin ülkeyi bir tür faşizme götürme ya da az önce değinilen iç savaş temrinlerine başlama politikaları karşısında bir konum belirlemek zorunda kalacaktır.
O halde, bu aktörün durumu da güçtür. Bu güçlük dolayısıyla elini en fazla rahatlatacak senaryo, başlarda sözü edilen restorasyondur.
Ama nasıl bir restorasyon?
AKPden büyük ölçüde arınmış bir versiyon mu yoksa öbür türlü, AKPnin kendi renk ve tonlarının az çok belirleyici damgasını taşıyan bir restorasyon mu?
Kürt siyasal hareketine dışarıdan akıl vermek etik, hukuken ve dinsel anlamda olmak üzere sırasıyla yanlış, suç ve günah sayıldığından bu soruların yanıtına cüret edemiyoruz.
***
Gelelim yazıda hiç geçmeyen bir aktör olarak sola, sosyalist harekete
Böyle bir tablo karşısında o ne yapmalı?
Önümüzdeki seçimlerin önemi var mı yok mu?
Önemliyse, bu seçimlerde ne yapmak gerekir?
Bu soruların yanıtına da cüret edemiyoruz.
Çünkü örneğin Kürt siyaseti söz konusu olduğunda alınan referansa göre sırasıyla yanlış, suç ve günah olabilen yanıtlar, Türkiye sol hareketi gözünde herhangi bir referans da olmadan aynı anda hem yanlış, hem suç hem de günah sayılabilmektedir.
Zaten gücünüz olmadığı için parlementoyu ciddiye almıyorsunuz, seçimleri ciddiye almıyorsunuz, aynen ete erişemeyen kedinin mındar demesi gibi bir davranış içerisindesiniz.
..............................
Bugün Türkiye'de emekçi halk kitleleri parlamentodan da, seçimlerden de birşey beklemiyor. Namuslu bir anket yapılsa ve halka "parlamentodan sorunlarınızın çözümünü bekliyor musunuz" sorusu yöneltilse, seçimlerde oy verenlerin büyük çoğunluğu, ki buna AKP'ye oy verenler de dahil, "hayır beklemiyorum" der.
Yalnız bu kadar da değil tabii. İnsanlara kendi seçim bölgesinin, kendi oy verdiği partinin milletvekillerinin, hepsinin değil, birkaçının adını söylemesini isteyin, büyük çoğunluk birkaç ad bile sayamaz.
Size böyle sayısız örnek verebilirim.
Yani sizin eriştiğiniz ve mundar değil dediğiniz et (lafın doğrusu et değil ciğer olacak) böyle bir et işte. Ye yiyebildiğin kadar. Biz sosyalistler bunu yemek istemiyoruz.
Bu ileti en son yorum2006
tarafından 18.03.2015- 21:24 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Zaten gücünüz olmadığı için parlementoyu ciddiye almıyorsunuz, seçimleri ciddiye almıyorsunuz, aynen ete erişemeyen kedinin mındar demesi gibi bir davranış içerisindesiniz.
..............................
Bugün Türkiye'de emekçi halk kitleleri parlamentodan da, seçimlerden de birşey beklemiyor. Namuslu bir anket yapılsa ve halka "parlamentodan sorunlarınızın çözümünü bekliyor musunuz" sorusu yöneltilse, seçimlerde oy verenlerin büyük çoğunluğu, ki buna AKP'ye oy verenler de dahil, "hayır beklemiyorum" der.
Yalnız bu kadar da değil tabii. İnsanlara kendi seçim bölgesinin, kendi oy verdiği partinin milletvekillerinin, hepsinin değil, birkaçının adını söylemesini isteyin, büyük çoğunluk birkaç ad bile sayamaz.
Size böyle sayısız örnek verebilirim.
Yani sizin eriştiğiniz ve mundar değil dediğiniz et (lafın doğrusu et değil ciğer olacak) böyle bir et işte. Ye yiyebildiğin kadar. Biz sosyalistler bunu yemek istemiyoruz.
Hangi verilere ve araştırmalara dayanarak Türkiye'de emekçi halk kitlelerinin parlementodanda, seçimlerden de bir şey beklemediğini söyleyebiliyorsun? Söylediğin doğruysa neden o bahsettiğin halk hala seçimlerde oy sandığına gidiyor?
Böyle bir bilgiye sahip olduğuna göre halk parlemonto ve seçim yerine neyden sorunlarına çözüm beklentisi olduğunuda biliyorsundur.
Kendi niyet okumalarını değil araştırma sonuçlarını buraya getir.
Zaten gücünüz olmadığı için parlementoyu ciddiye almıyorsunuz, seçimleri ciddiye almıyorsunuz, aynen ete erişemeyen kedinin mındar demesi gibi bir davranış içerisindesiniz.
..............................
Bugün Türkiye'de emekçi halk kitleleri parlamentodan da, seçimlerden de birşey beklemiyor. Namuslu bir anket yapılsa ve halka "parlamentodan sorunlarınızın çözümünü bekliyor musunuz" sorusu yöneltilse, seçimlerde oy verenlerin büyük çoğunluğu, ki buna AKP'ye oy verenler de dahil, "hayır beklemiyorum" der.
Yalnız bu kadar da değil tabii. İnsanlara kendi seçim bölgesinin, kendi oy verdiği partinin milletvekillerinin, hepsinin değil, birkaçının adını söylemesini isteyin, büyük çoğunluk birkaç ad bile sayamaz.
Size böyle sayısız örnek verebilirim.
Yani sizin eriştiğiniz ve mundar değil dediğiniz et (lafın doğrusu et değil ciğer olacak) böyle bir et işte. Ye yiyebildiğin kadar. Biz sosyalistler bunu yemek istemiyoruz.
Hangi verilere ve araştırmalara dayanarak Türkiye'de emekçi halk kitlelerinin parlementodanda, seçimlerden de bir şey beklemediğini söyleyebiliyorsun? Söylediğin doğruysa neden o bahsettiğin halk hala seçimlerde oy sandığına gidiyor?
Böyle bir bilgiye sahip olduğuna göre halk parlemonto ve seçim yerine neyden sorunlarına çözüm beklentisi olduğunuda biliyorsundur.
Kendi niyet okumalarını değil araştırma sonuçlarını buraya getir.
Bu niyet okuma filan değildir. Benim anket şirketim yok. Zaten anket yapsam da, havuz medyası, satılık medya yayınlamaz bunu. Halkın içinde olan, halkın nabzını tutan herkes bunu rahatlıkla görebilir. Zaten zaman zaman bazı anketlerde "en güvendiğiniz kurum" diye soruyorlar, meclis asla ilk sıralarda çıkmıyor. Son yıllarda seçimlerde hiçbir coşku da yok, katılmayan da çok. Ben son 50 yılın tüm seçimlerini az veya çok anımsıyorum, halkın hiç bu denli ilgisiz olduğunu görmedim, üstelik bu ilgisizlik giderek de artıyor. Halkı zorla sandığa götürüyorlar. Oy atmayana para cezası da var. Daha neyi tartışıyorsunuz?
Zaten gücünüz olmadığı için parlementoyu ciddiye almıyorsunuz, seçimleri ciddiye almıyorsunuz, aynen ete erişemeyen kedinin mındar demesi gibi bir davranış içerisindesiniz.
..............................
Bugün Türkiye'de emekçi halk kitleleri parlamentodan da, seçimlerden de birşey beklemiyor. Namuslu bir anket yapılsa ve halka "parlamentodan sorunlarınızın çözümünü bekliyor musunuz" sorusu yöneltilse, seçimlerde oy verenlerin büyük çoğunluğu, ki buna AKP'ye oy verenler de dahil, "hayır beklemiyorum" der.
Yalnız bu kadar da değil tabii. İnsanlara kendi seçim bölgesinin, kendi oy verdiği partinin milletvekillerinin, hepsinin değil, birkaçının adını söylemesini isteyin, büyük çoğunluk birkaç ad bile sayamaz.
Size böyle sayısız örnek verebilirim.
Yani sizin eriştiğiniz ve mundar değil dediğiniz et (lafın doğrusu et değil ciğer olacak) böyle bir et işte. Ye yiyebildiğin kadar. Biz sosyalistler bunu yemek istemiyoruz.
Hangi verilere ve araştırmalara dayanarak Türkiye'de emekçi halk kitlelerinin parlementodanda, seçimlerden de bir şey beklemediğini söyleyebiliyorsun? Söylediğin doğruysa neden o bahsettiğin halk hala seçimlerde oy sandığına gidiyor?
Böyle bir bilgiye sahip olduğuna göre halk parlemonto ve seçim yerine neyden sorunlarına çözüm beklentisi olduğunuda biliyorsundur.
Kendi niyet okumalarını değil araştırma sonuçlarını buraya getir.
Bu niyet okuma filan değildir. Benim anket şirketim yok. Zaten anket yapsam da, havuz medyası, satılık medya yayınlamaz bunu. Halkın içinde olan, halkın nabzını tutan herkes bunu rahatlıkla görebilir. Zaten zaman zaman bazı anketlerde "en güvendiğiniz kurum" diye soruyorlar, meclis asla ilk sıralarda çıkmıyor. Son yıllarda seçimlerde hiçbir coşku da yok, katılmayan da çok. Ben son 50 yılın tüm seçimlerini az veya çok anımsıyorum, halkın hiç bu denli ilgisiz olduğunu görmedim, üstelik bu ilgisizlik giderek de artıyor. Halkı zorla sandığa götürüyorlar. Oy atmayana para cezası da var. Daha neyi tartışıyorsunuz?
Hani desenki son 50 yılın veya son yıllarda seçimlere katılım oranı o kadar düşükki, halk gerçekten senin iddia ettiğin gibi parlementodan ve seçimden bir şeyler beklemesin. Madem halk bu kadar açık bir şekilde parlementoya ve seçimlere güvensizliğini beyan ediyor seçime katılmadığı için vereceği cezadan çekinmemesi gerekli. Bir kere ceza verir ama sonunda seçimlere katılmayarak parlementonun ve seçimlerin geçersizliğini sağlar. Niyet okumuyorsan gerçeklerle alakası olmayan iddiada bulunuyorsun.
Diğer taraftan halkın parlemento ve seçimden bir beklentileri yoksa neyden bir beklentileri var? Bu soruma değinmemisin. Evet halk kendisine nasıl bir alternatif üretmiş?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.