SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
CHP ve HDP'ye vurmak!           (gösterim sayısı: 5.976)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.438
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

37 kere teşekkür etti.
53 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 08.05.2015- 18:50


7 Haziran seçimleri yaklaşıyor ve sosyalist sol ne yazık ki yine toplumsal bir güç olamamak kaynaklı ''seçeneksizlik'' içinde. Çoğunlukla yine CHP ve HDP'ye yönelim olacak. Hatta eminim, seçime giren KP sempatizanları bile sandığa gittiklerinde bu iki partiden birine oy verecekler, AKP kaynaklı bilinen nedenlerden ötürü. Doğru, yanlış bir tarafa bu seçimde ilgi çekici bir özellik, kendilerini sosyalist gören bir kısım çevrelerin ki, sanalın kuyrukçuları da bu konuda başı çekiyor, solun HDP'de toplanmasını solculuğun bir koşuluymuş gibi ileri sürmeleri. Bu siyasi tavrın savunulacak ve tartışılacak bir yanı yok; bu ayrı, ama bence daha önemlisi, sol sempatizan kitle başta olmak üzere bazı sol aydın ve siyasilerimizin, seçimde CHP veya HDP'ye vurma alışkanlıklarını devam ettirmeleri. Sıradan eleştirilerden söz etmiyorum, sistematik bir ''vuruş''tan, ve adeta sanki iktidar partileriymiş gibi bu partilere kesin cephe almalardan ve acımasız, neredeyse düşmanlığa varan eleştirilerden ve karşı duruştan söz ediyorum.

CHP de HDP de burjuva partileridir, sistemin partileridir. CHP sosyal demokrat bir parti olma iddiasını taşıyor, HDP radikal demokrat bir parti olduğunu söylüyor. Bu kavramlar bile tartışmasız bir biçimde sistem çerçevesi içinde kalan kavramlardır. Bu konunun tartışılır bir yanı da yok. Bu yüzden kendisini solcu, daha daraltalım sosyalist olarak niteleyenlerin bu iki partiye seçim konusunda çağrıda bulunulması, sosyalizmin toplumsal bir güce her zamankinden daha da fazla ihtiyaç duyduğu koşullarda aymazlıktan başka bir şey değildir. Geçelim.

Peki ya CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşı duruşlara ne demeli? Birincisi yanlış da bu tavır doğru mu? Hayır, bu da en az birincisi kadar yanlış. Eğer ''iktidarda faşizm var'' diyorsak, ''7 Haziran'dan sonra faşizmin anayasal bir meşruiyet kazanabileceği''nden söz ediliyorsa, kuru sıkı gevezeliklerle bunu önleyebilmenin olanağı yoktur. Türkiye'de AKP karşıtlığı daha çok aydınlanma ve laiklik bağlamında ortaya çıkmaktadır. Haziran da böyle bir direnişti özünde. Hem CHP kitlesi ve hem de olabildiğince yanlışlarına rağmen kürt hareketi bu iki kavramın sahiplenenidir. AKP'yi bir kenara bırakıp, seçime giderken HDP ve CHP'ye vurmak AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. İdeolojik tartışmalar her zaman yapılır. Ama sanıldığı gibi toplumsal alanda ideoloji ile siyaset birbirinden farklılık göstermez, göstermemeli. Yaşanan sürecin ne olduğunu kavrayabiliyorsak, tam da bu nedenle CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşıtlığın doğru bir siyasi yönelim olmadığını da görebilmek gerek.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 09.05.2015- 12:07


7 Haziran Sonrasında HDP ve Sosyalistler (Cihan Keskin)

Cihan Keskin - İleri Forum

Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerine sahip çıkmak, her sosyalist, devrimci örgütün tartışmasız gündemindeki en önemli sorundur. Haziran 2013 direnişi de, AKP gericiliğinin bu değerlere saldırısının tepkisi olarak ortaya çıktı.

Kürt siyasetinin 35 yıllık mücadelesi de aynı şekilde sosyalist siyasetin en önemli başlıklarından birisidir.

Sosyalist siyaset, 12 Eylül darbesinin karanlığından çıkıp kendisini yeniden şekillendirirken bu iki yakıcı mücadele başlığı, siyasetlerinin ana gövdesi oldu.

Ne var ki, sosyalist hareket bu iki başlığın geleneksel siyasi öznelerinin gücü ve alan kapatmaları nedeniyle kendi bağımsız hattına bu gerilimlerin enerjisini katamadı ve Kürt siyaseti ile CHP’ye verdiği ideolojik desteği kendi örgütlenme alanına taşıyamadı.

Kürt siyaseti ve CHP’nin ülke siyaseti üzerindeki politikalarının çatışması ise solu iki özne arasında salınır hale getirdi.

Örneğin Kürt Siyasi Hareketi ve CHP, 12 Eylül 2010 Referadumu’na boykot ve hayır seçeneğiyle girince sosyalistler bu iki siyaset arasında ayrıştı.

Anılan referandumda liberallerin 'yetmez ama evet' kampanyasının solla arasındaki bağı kopartması ise referandumun en önemli kazancı oldu. Siyasette sadeleşmenin önü açıldı.

Sosyalist siyasetin özneleri, 7 Haziran Seçimleri’ne de aynı siyasetlerin, özellikle de HDP’nin siyasal konumlanışının destekçisi olarak girmektedir.

Bu seçim siyasetinin ardından sosyalist sol ancak HDP ile olan ilişkisini bağımsızlaştırırsa, etkisiz kaldığı 7 Haziran Seçimi’nden tıpkı 2010 referandumundaki gibi kazançla çıkmış olur.

Bağımsızlaşmadan kastım; liberallerle olduğu gibi “artık herkes kendi yoluna gitsin” değil elbette.

Kastım Kürt siyasetine artık “bizim varlık nedenimizi sadece size destek vermek olarak sınırlandırdığınız bakış açısını değiştirin” demektir.

Sosyalist sol 8 Haziran'da bunu yapmazsa, 8 Haziran sonrası görünen kaotik ortamda yeniden bu iki hareketin liberal demokrasisi ve radikal demokrasisi arasında patinaj yapar duruma düşecektir.

HDP’nin pragmatist siyaseti, zaman zaman AKP ya da bir başka burjuva siyasal aktör ile örtüşebilir. Kürt siyasal hareketi, bu örtüşme zamanlarında sosyalist siyaseti yanında görme talebinden vazgeçmelidir.

HDP ana dilde eğitim gibi temel bazı politikalarında sosyalist solu elbette yanında görmek isteyebilir, üstelik bu desteği de her zaman alacaktır. Desteğin dışında sol'un görevidir de bu.

Sosyalist sol artık HDP’ye; “AKP'nin Türkiye’ye dayattığı yalnızca Kürt halkının hak gaspı değil, Türkiye’nin bütününe dayattığı İslami yaşam tandanslı otoriterlik siyasetidir ve bu iki başlık birbirinden kopartılamaz" demelidir.

HDP'nin ezilen-ezen arasındaki mücadele hattının, emek sermaye çelişkisi başlığında ortaklaştırılmasının ayakları oluşturulmalıdır. Bu başlık için örnek olsun, Kürt siyasal hareketine şu söylenebilir:                                                          

“Türkiye'nin her yerinde inşaatlarda çalışan Kürt kökenli emekçiler taşaronlaşma politikaları ile katmerlenmiş bir sömürü sistemiyle karşı karşıyalar. Kimlik siyasetinin yanında taşeronlaşma karşıtlığını koyup örgütlenme politikaları üretelim!”

Sosyalist siyaset, Rojava ve Kobane’deki Kürt siyasal oluşumlarının mücadelesini ikirciksiz olarak desteklemiştir. Kürt siyaseti de, AB ve ABD ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli, en azından bizim bu konudaki siyasallaşmış duyarlılıklarımızı gözetmelidir.

Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarı olarak kalması HDP açısından gerekli ve değerli olabilir. Bizim bu konudaki en hafif deyimle bilgiye dayalı tedirginliğimizi gözetmeden 'çözüm süreci' başlığıyla bize yaklaşılmamalıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş, Kürt siyasetinin mücadele başlıklarını başarılı bir dille solun duyarlılıklarıyla birleştirmişti.   Bu söylemi ile de sosyalist solun önemli kesiminin de desteğini aldı. Oysa seçim sonrasında kimi sol duyarlılıklarının da adayı olduğunu unutup Tayyip Erdoğan'ı alkışlayabildi.

Demirtaş, burjuva siyasetinin dehlizlerinde bu alkışı centilmenlik olarak adlandırılabilir.

Ama unutulmamalıdır ki,   bizim AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtlığımız burjuva siyasetinin dehlizlerine sığmaz. Olabilecek en eşitsiz şartlarda seçim kazanan AKP ve lideriyle hesabımız bir seçimle ve o seçimin sonucuyla bitmez ve bu karşıtlık bir sonraki seçime kadar da rafa kaldırılmaz.

7 Haziranda HDP'nin barajı aşması dileğiyle.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 09.05.2015- 14:38


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

7 Haziran seçimleri yaklaşıyor ve sosyalist sol ne yazık ki yine toplumsal bir güç olamamak kaynaklı ''seçeneksizlik'' içinde. Çoğunlukla yine CHP ve HDP'ye yönelim olacak. Hatta eminim, seçime giren KP sempatizanları bile sandığa gittiklerinde bu iki partiden birine oy verecekler, AKP kaynaklı bilinen nedenlerden ötürü. Doğru, yanlış bir tarafa bu seçimde ilgi çekici bir özellik, kendilerini sosyalist gören bir kısım çevrelerin ki, sanalın kuyrukçuları da bu konuda başı çekiyor, solun HDP'de toplanmasını solculuğun bir koşuluymuş gibi ileri sürmeleri. Bu siyasi tavrın savunulacak ve tartışılacak bir yanı yok; bu ayrı, ama bence daha önemlisi, sol sempatizan kitle başta olmak üzere bazı sol aydın ve siyasilerimizin, seçimde CHP veya HDP'ye vurma alışkanlıklarını devam ettirmeleri. Sıradan eleştirilerden söz etmiyorum, sistematik bir ''vuruş''tan, ve adeta sanki iktidar partileriymiş gibi bu partilere kesin cephe almalardan ve acımasız, neredeyse düşmanlığa varan eleştirilerden ve karşı duruştan söz ediyorum.

CHP de HDP de burjuva partileridir, sistemin partileridir. CHP sosyal demokrat bir parti olma iddiasını taşıyor, HDP radikal demokrat bir parti olduğunu söylüyor. Bu kavramlar bile tartışmasız bir biçimde sistem çerçevesi içinde kalan kavramlardır. Bu konunun tartışılır bir yanı da yok. Bu yüzden kendisini solcu, daha daraltalım sosyalist olarak niteleyenlerin bu iki partiye seçim konusunda çağrıda bulunulması, sosyalizmin toplumsal bir güce her zamankinden daha da fazla ihtiyaç duyduğu koşullarda aymazlıktan başka bir şey değildir. Geçelim.

Peki ya CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşı duruşlara ne demeli? Birincisi yanlış da bu tavır doğru mu? Hayır, bu da en az birincisi kadar yanlış. Eğer ''iktidarda faşizm var'' diyorsak, ''7 Haziran'dan sonra faşizmin anayasal bir meşruiyet kazanabileceği''nden söz ediliyorsa, kuru sıkı gevezeliklerle bunu önleyebilmenin olanağı yoktur. Türkiye'de AKP karşıtlığı daha çok aydınlanma ve laiklik bağlamında ortaya çıkmaktadır. Haziran da böyle bir direnişti özünde. Hem CHP kitlesi ve hem de olabildiğince yanlışlarına rağmen kürt hareketi bu iki kavramın sahiplenenidir. AKP'yi bir kenara bırakıp, seçime giderken HDP ve CHP'ye vurmak AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. İdeolojik tartışmalar her zaman yapılır. Ama sanıldığı gibi toplumsal alanda ideoloji ile siyaset birbirinden farklılık göstermez, göstermemeli. Yaşanan sürecin ne olduğunu kavrayabiliyorsak, tam da bu nedenle CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşıtlığın doğru bir siyasi yönelim olmadığını da görebilmek gerek.





Sosyalistler doğrudan CHP veya HDP'ye saldırmıyor, CHP veya HDP'yi işaret eden sosyalist görünümlü öznelere veya kişilere karşı bir savunma durumuna geçiyorlar. Böyle olunca sanki doğrudan CHP veya HDP eleştiriliyormuş gibi bir algı oluşuyor. Üstelik sosyalistler bağımsız bir siyaset izlemek durumundayken CHP de HDP de eleştirilebilir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekyoldevrim
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 17.12.2013
İleti Sayısı: 212
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekyoldevrim
Cevap Tarihi: 10.05.2015- 20:18


Çok uzağa gitmeyin daha önce yazdıklarınızı okuyun HDP için neler yazıldığını göreceksiniz. HDP'nin kürt milliyetçi bir parti olduğu buradaki her üye tarafından yazıldı ve bunu yazanlara da kimse ses çıkarmadı. HDP'ye söylenenlerin binde biri bile CHP'ye karşı söylenmemişken 'biz eleştirmiyoruz, yazdıklarımızdan böyle bir algı oluşuyor'' dediğinizde hiç inandırıcı olmuyorsunuz. Türkiye solu AKP'yi geriletmek ve iktidardan düşürmek için her türlü eylemi yapmıştı. Şimdi önlerine bir fırsat çıktı, HDP barajı aşarsa AKP gerileyecek, tek başına iktidar olamayacaktır. Bu konuda solun daha açık bir pozisyon alması lazım. Sosyalistlerin seçimde barajı aşacak bir güçleri de yoksa, bazı sosyalist partilerin yaptığı gibi HDP'yi desteklemelerini açıklaması ve bu konuda açık olmaları lazım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 10.05.2015- 22:00


Netekim, faşizm iktidarda hâlâ…
Mesut Örs



Eğer biz ekmeğimizi kazanmak için madenlerde ölmeye devam ederken birileri gemicikler yüzdürüyorsa, çocuklarımız sokaklarda vurulmaya devam ediyorsa, hakkımızı istediğimizde devlet tepemize biniyorsa faşizmin sembolü anlamındaki “Evren” ölmemiş demektir.

Resim Ekleme

Eğer Kenan Evren eceliyle ölmüş değil de, devrimciler tarafından cezalandırılmış olsaydı, bugün ölüsüne küfredenlerin bir kısmı, “provokasyon” diyecekti. “Tam da seçimler öncesinde yapılır mı? Hem de çözüm sürecinde?”diyecekti.

Belki beş yıl önce Erdoğan’ın “darbecilerden hesap soracağız” diye meydanlarda dolaştığı, Şafak Türküsü‘yle gözyaşı döktüğü, “sol”dan “yetmez ama evet” destekli referandum günlerinde olsa, bu “provakosyon” korosu daha kalabalık olacaktı.

Şimdi hastane koşullarında, devlet denetiminde eceliyle ölmüş ve herkes rahat rahat küfrediyor. Bahsettiğimiz 35 yıl önce yapılan askeri darbenin başındaki isim. Evet bazı isimler sembol haline gelir. Kenan Evren de 12 Eylül faşizminin sembolüdür. Erdoğan’ın AKP faşizminin sembolü olduğu gibi.

Dönemler ve semboller değişir. Hatta bazen 2010 Referandumu’nda olduğu gibi bunlar birbirine karşıymış gibi bile görünebilirler. Sembollerle veya isimlerle sınırlı düşünmek kafa karışıklığına neden olup, bir faşistten kurtulmak için öteki faşisti desteklemeye kadar gider. Oysa aslolan semboller, isimler değil; onların üzerinde durduğu altyapıdır. Aslolan; dönemler, isimler değişse de ülkede faşizmin varlığıdır.

Dönemler ve semboller değişir. Aslolan; dönemler, isimler değişse de ülkede faşizmin varlığıdır.


“Fikirlerimiz iktidarda ama biz içerdeyiz”

Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Agah Oktay Güner böyle diyordu 12 Eylül mahkemelerinde verdiği savunmasında.   Yani “yahu biz sizinle aynı düşünüyoruz, biz niye içerdeyiz?” gibi bir yakınmaydı ve aynı zamanda MHP ile 12 Eylül faşist cuntasının “aynı saflarda” olduğunun itirafıydı. MHP şu anda meclisteki partiler arasında.

12 Eylül günü sabaha karşı saat 04:00’te CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze, Başkan Jimmy Carter ‘a “Bizim   çocuklar işi bitirdi” diyerek haber vermişti darbenin gerçekleştiğini.   İç ve dış siyasetten güvenlik ve ekomnomi politikalarına kadar her alanda ülkemizin yönetiminde ABD’nin belirleyiciliği devam ediyor. Başbakan olan herkes gidip ABD’den icazet alıyor.

12 Eylül döneminde yaşanan zulüm, baskı ve yasakların bilançosuna herhangi bir kaynaktan ulaşılabilir. Özellikle referandum sürecinde bu bilanço değişik mecralarda çokça yayımlandı.

Faşist cunta meclisi feshedip siyasi partileri yasakladıktan sonra, faşist devlet yönetiminin kurumlaşmasına dönük yeni bir anayasa hazırladı ve 7 Kasım 1982’deki referandumla aynı zamanda Kenan Evren’i de 7. Cumhurbaşkanı yapan bu Anayasa yürürlüğe girdi. Sadece bu uygulama bile, faşist cunta yönetimin sivil yönetime taşınmasının göstergesidir.

Postallı faşizmden “sandık demokrasisi”nde seçmeli faşizme

Sonrasında 1983’te seçimler yapıldı ve tek başına iktidar olan ANAP’la Özallı yıllar başladı. Sırasıyla Özal, Demirel, İnönü, Çiller, Erbakan, Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönemlerin ardından son olarak da 13 yıldır AKP hükümeti var.

Kısa bir araştırma yapıldığında bile, tüm bu isimlerin başbakanlık yaptığı dönemlerde de 12 Eylül bilançosunda görülen baskı, yasak, zulüm ve katliamların artarak devam ettiğini görmek mümkündür.

Hak gaspları, sendikasızlaştırma, yayın yasakları, sansürler, iş cinayetleri,   tutuklamalar, işkenceler, işkencede ölümler devam ederken, gözaltında kayıplar, fail-i meçhuller, hapishane katliamları, yargısız infazlar, köy yakmalar, Gazi Mahallesi Katliamı ve Sivas Katliamı gibi saldırılar bu dönemlerde yaşandı.

2002 yılından beri iktidarda olan AKP hükümetlerinin ilk 8 yıllık bilançosu da şöyle.   Sonraki dört yılın raporları da burada. Bu raporlara bakıldığında sivil yönetimlerin de 12 Eylül yönetimini aratmadığını, partiler veya başbakanlık yapan isimler değişse de faşist devlet yönetimin değişmediğini görüyoruz.   Aksine yeni çıkarılan İç Güvenlik Yasası’nda olduğu gibi varolan baskı ve zulmü yasallaştırılıp en alt birimlere kadar yaygınlaştırmaya dönük adımlar atılıyor. Son dönemde sadece “Erdoğan’a hakaret”ten onlarca kişiye dava açıldı, hapis cezaları verildi. Neredeyse her olayda bütün gazete ve televizyonlara yayın yasağı getirmek rutin bir uygulama haline geldi.

Hitler’in de fiziki ölümü intiharla oldu. Ama asıl ölümü, dün 70. Yıldönümü kutlanan Zafer’le, sosyalizmin ordusunun faşizmi ezmesiyle gerçekleşmiştir.


Simdi önümüzde seçimler var. Meclis ve seçimler “demokrasinin teminatı” olarak gösteriliyor. Kısaca özetlediğim Türkiye tablosu ise 12 Eylül Cuntası’nın uyguladığı faşist yönetim   ile daha sonraki sivil hükümetlerin uyguladığı faşist yönetim arasında bir fark olmadığını, aksine baskı, sömürü, yasak ve zulmün artarak devam ettiğini, dolayısıyla meclisin ve seçim sandıklarının sadece göstermelik bir demokrasicilik oyunundan ibaret olduğunu kanıtlıyor.

Hal böyleyken; devletin emperyalizme bağımlı faşist niteliği yerinde durdukça, Evren mi gitmiş, Erdoğan   mı gelmiş, o gitmiş başka parti mi gelmiş, fark etmiyor. Jimmy Carter’ın yerinde Barack Hussein Obama, Evren’in koltuğunda Erdoğan olur, gün olur bu isimler de değişir. Eğer biz ekmeğimizi kazanmak için madenlerde ölmeye devam ederken birileri gemicikler yüzdürüyorsa, çocuklarımız sokaklarda vurulmaya devam ediyorsa, hakkımızı istediğimizde devlet tepemize biniyorsa faşizmin sembolü anlamındaki “Evren” ölmemiş demektir.

Hitler’in de fiziki ölümü   intiharla oldu. Ama asıl ölümü , dün 70. Yıldönümü kutlanan Zafer’le sosyalizmin ordusunun faşizmi ezmesiyle gerçekleşmiştir.

Evren’in de fiziki ölümü nasıl olursa olsun. Gerçekten yok olması, ülkemizde de faşizmin topyekün ezilmesiyle olacaktır.yazisonuikonu





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 11.05.2015- 12:04


Seçime Giderken Duyulan Sıkıntılar-Yusuf Akay


Her seçim dönemi, siyasetin karnının şiştiği sancılı bir süreçtir. “Karın ağrısı” diye adlandırılan, insanda acı ile karışık bir kızgınlığın depreştiği bu zaman dilimini bizde partilerin, özellikle HDP’nin aday listeleri oluşturdu. HDP’nin milletvekili aday listelerinde “yetmez ama evet”çileri ve de eski yılgın solcuları görünce küçük bir not düşme gereği duydum.

HDP’nin ABD emperyalizminin kurguladığı ve uygulamaya soktuğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olduğu, geçmiş ve hâlihazır icraatlarından anlaşılacağı gibi, İmralı buluşmaları ile başta Abdullah Öcalan’ın demeçlerinden de rahatça kavranabilecektir. Ne demişti Öcalan: “Yeni Türkiye, Yeni Cumhuriyet ve İslam Ağırlıklı Yeni Ortadoğu”.

HDP’nin hedefi, AKP ile koalisyon kurmak ve ABD’nin Ortadoğu Projesi doğrultusunda Yeni Türkiye’nin kurulmasını sağlamaktır. Bu Yeni Türkiye projesi, bugünkü faşist rejimden daha da baskıcı, tabiri caizse tam anlamıyla bir diktatörlük olan dini bağnazlığı içinde barındıran bir başkanlık sisteminden başka bir şey değildir.

HDP’ye olduğunun dışında bir anlam yüklemenin devrimci mücadelenin geleceğine ne kadar zarar verdiğini her devrimcinin bilmesi gerekmektedir. HDP’nin bir takım popülist eski solcuları aday göstermesi düşündürücüdür. Bu tasarruflarıyla önemli değerleri sulandırmış oluyorlar. Bu adaylar, HDP’nin vesayeti altında gösterilerek, Türkiye sosyalistleri etkisizleştirilmek isteniyor.

Bu sürecin ipuçları açığa çıkmaya başlamıştır bile. Dün, “Mahirlerin, Denizlerin yolundayım” diyenler, bugün “Yiğit arkadaşım Öcalan’ın yolundayım” diyebilmekteler. Daha dün, Gezi Direnişi başlayıp bir başkaldırıya dönüştüğünde bu hareketi “faşist karakterli bir darbe girişimi” olarak niteleyenler, seçim sürecinde demokrasi havarisi haline geldiler. Eski solcularla birlikte bu görüntüyü vermeye çabaladılar ve çabalamaya da devam ediyorlar.

HDP demokrat bir parti değildir. Değildir, çünkü genelde devletin, özelde MİT’in onay verdiği mesajları taşıyan, bunları deklere eden, inisiyatifsiz bir parti konumundadır. Partinin içerisinde demokratların olması bu gerçekliği değiştirebilecek ağırlıkta değildir. Başkanlık, yeni anayasa gibi konulara yaklaşırken Kürt halkının isteklerini teğet geçerek bugünkü faşist sistemden daha beter, dini, yobaz bir sistemin kurulmasına çanak tutuyorlar. İmralı dememiş miydi “Başkanlık sistemi tartışılabilir” diye! İşin komik yanı, düşünülen yeni anayasa ile oluşturulacak yeni Türkiye’yi daha barışçıl, daha demokrat bir sistem olarak lanse ettiler ve etmeye de devam ediyorlar.

Ama, biz çok iyi biliyoruz ki Türkiye halklarına demokrasi ancak demokratik devrim ile gelebilir. Bu da, devrimci mücadeleyi kotarması gereken devrimcilerin işidir. Sözün kısası Türkiye’deki demokrasinin inşası, başlı başına bir demokratik devrim sorunudur.

Kürt halkının sosyalist yolla kurtulmasından vazgeçtiler. Şimdilerde seçim sürecinde, demokratik Türkiye’yi kurma hayaline kapıldılar. Yıllardır sivil toplumcuların, İkinci Cumhuriyetçilerin ve Birikimcilerin savundukları tezlerle demokrasi algısı yaratmaya başladılar. Bu ülkenin bağımsızlığını savunan devrimcileri, demokratları, sosyalistleri kandıracaklarını sanıyorlar. Oysa devrimciler, yaratılmak istenen algının teslimiyetin bir teorisinin olduğunu çok iyi biliyorlar. Türk ve Kürt halkı bu gerçekliği bir gün elbette anlayacaklardır nasıl bir ABD eksenli bir Kürdistan teorisi çizildiğini…

Liste başlarına popülist, eski solcu, Alevi, Ermeni koymakla demokrat olunmaz. Demokratlar, emekçi halklara birliğin adresi olarak İslam’ın birleştiriciliğini göstermezler. Hatırlayalım, daha önceki bir Nevroz mesajında İslam’ın birleştirici güç olduğu nasıl da savunulmuştu. Şimdi de sanki bunlar hiç söylenmemiş gibi, eski solcu, Alevi, Ermeni adayları listeye alarak demokrasi ve barış savunuculuğu yapıyorlar!

Umalım ki, kendisine “ilericiyim, demokratım” diyen herkes bu hileleri görür ve en önemlisi HDP projesinin kimin projesi olduğu anlaşılır ve ona göre davranılır.

Yazmaya değer mi bilmiyorum… Ana Gerilla Birliği’ni dağıtıp, arkasından “Gerilla Kartaldır” diye yazdığında anlamıştım, “O”nun sol gösterip sağa savrulduğunu… Ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Mahirlerin yolundan sapıp “Beni öldürmezseniz devletin hizmetindeyim” diyenlerin yoluna gireceğini…

Seçimlerden sonra, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan onaylı bir belge ile İmralı’ya gitmek ona çok yakışacak. Yazık, yazık… Bir insan, “aklı başında bir insan” güzel geçmişini bu kadar kirletemez.                                                              

Sivas Devrimci Yol Davası’ndan

  Yusuf Akay




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 11.05.2015- 13:32


Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Çok uzağa gitmeyin daha önce yazdıklarınızı okuyun HDP için neler yazıldığını göreceksiniz. HDP'nin kürt milliyetçi bir parti olduğu buradaki her üye tarafından yazıldı ve bunu yazanlara da kimse ses çıkarmadı. HDP'ye söylenenlerin binde biri bile CHP'ye karşı söylenmemişken 'biz eleştirmiyoruz, yazdıklarımızdan böyle bir algı oluşuyor'' dediğinizde hiç inandırıcı olmuyorsunuz. Türkiye solu AKP'yi geriletmek ve iktidardan düşürmek için her türlü eylemi yapmıştı. Şimdi önlerine bir fırsat çıktı, HDP barajı aşarsa AKP gerileyecek, tek başına iktidar olamayacaktır. Bu konuda solun daha açık bir pozisyon alması lazım. Sosyalistlerin seçimde barajı aşacak bir güçleri de yoksa, bazı sosyalist partilerin yaptığı gibi HDP'yi desteklemelerini açıklaması ve bu konuda açık olmaları lazım.



AKP projesini geriletmenin yolu başka bir Amerikan projesini desteklemek sola mı düştü? AKP'yi AKP'cilikle mi gerileteceksin? Amacınız AKP'yi geriletmek değil, projeye uygun olarak AKP gericiliğini tahkim etmek. HDP'yi savunuyor görünmenizin sebebi budur. Bugün yetmez ame evetçiler dahil, ne kadar sağcı ve solcu geçinen varsa HDP'ye alkış tufanı içindeler. Sağcıları ve liberalleri biliyoruz, da, bu solcu geçinenlere ne oldu? HDP AKP'yi geriletecekse, adama sormazlar mı, bugüne kadar AKP'yi geriletmek için ne yaptı? AKP'yi iktidarda biz tutuyoruz diyenlerin AKP'yi gerileteceğiz yaygaralarının altında hinoğlu yattığını görebilmek zor mu geliyor; yoksa sizlerin amacı başka bir şey mi? Sol söylemli bir sağ yaratmak için kulaklarınıza mı fısıldandı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 11.05.2015- 13:38


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

7 Haziran seçimleri yaklaşıyor ve sosyalist sol ne yazık ki yine toplumsal bir güç olamamak kaynaklı ''seçeneksizlik'' içinde. Çoğunlukla yine CHP ve HDP'ye yönelim olacak. Hatta eminim, seçime giren KP sempatizanları bile sandığa gittiklerinde bu iki partiden birine oy verecekler, AKP kaynaklı bilinen nedenlerden ötürü. Doğru, yanlış bir tarafa bu seçimde ilgi çekici bir özellik, kendilerini sosyalist gören bir kısım çevrelerin ki, sanalın kuyrukçuları da bu konuda başı çekiyor, solun HDP'de toplanmasını solculuğun bir koşuluymuş gibi ileri sürmeleri. Bu siyasi tavrın savunulacak ve tartışılacak bir yanı yok; bu ayrı, ama bence daha önemlisi, sol sempatizan kitle başta olmak üzere bazı sol aydın ve siyasilerimizin, seçimde CHP veya HDP'ye vurma alışkanlıklarını devam ettirmeleri. Sıradan eleştirilerden söz etmiyorum, sistematik bir ''vuruş''tan, ve adeta sanki iktidar partileriymiş gibi bu partilere kesin cephe almalardan ve acımasız, neredeyse düşmanlığa varan eleştirilerden ve karşı duruştan söz ediyorum.

CHP de HDP de burjuva partileridir, sistemin partileridir. CHP sosyal demokrat bir parti olma iddiasını taşıyor, HDP radikal demokrat bir parti olduğunu söylüyor. Bu kavramlar bile tartışmasız bir biçimde sistem çerçevesi içinde kalan kavramlardır. Bu konunun tartışılır bir yanı da yok. Bu yüzden kendisini solcu, daha daraltalım sosyalist olarak niteleyenlerin bu iki partiye seçim konusunda çağrıda bulunulması, sosyalizmin toplumsal bir güce her zamankinden daha da fazla ihtiyaç duyduğu koşullarda aymazlıktan başka bir şey değildir. Geçelim.

Peki ya CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşı duruşlara ne demeli? Birincisi yanlış da bu tavır doğru mu? Hayır, bu da en az birincisi kadar yanlış. Eğer ''iktidarda faşizm var'' diyorsak, ''7 Haziran'dan sonra faşizmin anayasal bir meşruiyet kazanabileceği''nden söz ediliyorsa, kuru sıkı gevezeliklerle bunu önleyebilmenin olanağı yoktur. Türkiye'de AKP karşıtlığı daha çok aydınlanma ve laiklik bağlamında ortaya çıkmaktadır. Haziran da böyle bir direnişti özünde. Hem CHP kitlesi ve hem de olabildiğince yanlışlarına rağmen kürt hareketi bu iki kavramın sahiplenenidir. AKP'yi bir kenara bırakıp, seçime giderken HDP ve CHP'ye vurmak AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. İdeolojik tartışmalar her zaman yapılır. Ama sanıldığı gibi toplumsal alanda ideoloji ile siyaset birbirinden farklılık göstermez, göstermemeli. Yaşanan sürecin ne olduğunu kavrayabiliyorsak, tam da bu nedenle CHP ve özellikle HDP'ye yönelik sistematik karşıtlığın doğru bir siyasi yönelim olmadığını da görebilmek gerek.





Yazdığınız yazının başlığını ''CHP ve HDP'ye vurmak'' olarak koymuş ve bundan da yakınmışsınız. Yanlış bulmuşsunuz. Ben sizin gibi düşünmüyorum. Türkiye solu eğer yol almak istiyorsa CHP ve HDP'ye karşı çok daha fazla eleştirel tutum almalıdır. HDP'nin gerçek yüzü ve bir Amerikan projesi olduğu teşhir edilmelidir. HDP Türkiye'de solun toplanma merkezi olarak tanıtılmak istenmektedir. Bu konuda yoğun bir kampanya var. Türkiye solu bu kampanyaya karşı çıkmalı ve HDP'nin ne olduğu, Amerkan emperyalizminin bölgedeki projesi olduğunu halka ve aydın çevrelere açıklamalıdır. Liberal ve yetmez ama evetçi tayfa dün AKP için söylediklerini bugün HDP için söylemekte ve kamuoyu oluşturmaktadır. Sol bugun önüne geçmeli ve bu konuda daha yoğun bir eleştirel tutum takınmalıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekyoldevrim
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 17.12.2013
İleti Sayısı: 212
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekyoldevrim
Cevap Tarihi: 16.05.2015- 20:44


Alıntı Çizelgesi: abbas yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Çok uzağa gitmeyin daha önce yazdıklarınızı okuyun HDP için neler yazıldığını göreceksiniz. HDP'nin kürt milliyetçi bir parti olduğu buradaki her üye tarafından yazıldı ve bunu yazanlara da kimse ses çıkarmadı. HDP'ye söylenenlerin binde biri bile CHP'ye karşı söylenmemişken 'biz eleştirmiyoruz, yazdıklarımızdan böyle bir algı oluşuyor'' dediğinizde hiç inandırıcı olmuyorsunuz. Türkiye solu AKP'yi geriletmek ve iktidardan düşürmek için her türlü eylemi yapmıştı. Şimdi önlerine bir fırsat çıktı, HDP barajı aşarsa AKP gerileyecek, tek başına iktidar olamayacaktır. Bu konuda solun daha açık bir pozisyon alması lazım. Sosyalistlerin seçimde barajı aşacak bir güçleri de yoksa, bazı sosyalist partilerin yaptığı gibi HDP'yi desteklemelerini açıklaması ve bu konuda açık olmaları lazım.



AKP projesini geriletmenin yolu başka bir Amerikan projesini desteklemek sola mı düştü? AKP'yi AKP'cilikle mi gerileteceksin? Amacınız AKP'yi geriletmek değil, projeye uygun olarak AKP gericiliğini tahkim etmek. HDP'yi savunuyor görünmenizin sebebi budur. Bugün yetmez ame evetçiler dahil, ne kadar sağcı ve solcu geçinen varsa HDP'ye alkış tufanı içindeler. Sağcıları ve liberalleri biliyoruz, da, bu solcu geçinenlere ne oldu? HDP AKP'yi geriletecekse, adama sormazlar mı, bugüne kadar AKP'yi geriletmek için ne yaptı? AKP'yi iktidarda biz tutuyoruz diyenlerin AKP'yi gerileteceğiz yaygaralarının altında hinoğlu yattığını görebilmek zor mu geliyor; yoksa sizlerin amacı başka bir şey mi? Sol söylemli bir sağ yaratmak için kulaklarınıza mı fısıldandı?



Solun kitle tabanının ne olduğu malum. yıllardır AKP faşizmi deyip duruyorsunuz. HDP'nin barajı geçmesi AKP'yi geriletmez mi? AKP'yi geriletmek için neden CHP'yi eleştirmediğiniz kadar HDP'yi eleştiriyorsunuz? HDP'ye oy vermek HDP'li olmak değil ki? Solculuğunuzdan da bir şey kaybetmezsiniz, merak etmeyin.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   CHP,   HDPye,   vurmak
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS