Sosyalist hareket, 7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan duruma bakarak elbette önemli kararlar alacak. Özellikle nerelere yükleneceğini daha net belirleyecek, gerekenleri yapmak üzere yoluna devam edecek
İşin bu yanını seçimler sonrasına bırakıp, az önce söylenenleri de kapsayacak daha genel bir bakış geliştirmeye çalışalım.
Genel çerçeve, dünya, Türkiye ve sosyalist hareket sıralamasıyla çizilir. Yerleşiklik kazandığını söyleyebileceğimiz bu yaklaşımda yanlış olan bir yan yoktur. Gelgelelim, yanlış yoktur diye aynı sıralamanın bize her durumda çok net mesajlar vereceğini söyleyemeyiz. Örneğin bugün dünyaya şöyle bir bakıp Hımm, demek Türkiyede bize düşen işler şunlar şunlar diyebiliyor muyuz?
Diyemesek de, aynı sıralamayla devam edebiliriz.
Dünya: Kriz içindeki kapitalizm kendi entegrasyonunda ileri adımlar attıkça, önündeki kimi engelleri ortadan kaldırdıkça ve ulusal sınırları bu anlamda silikleştirdikçe, yukarıda başka şeyler olmaktadır. Dünya kapitalizminin siyaseti, ideolojisi ve kültürü, alttaki bütünleşmenin tersine merkezkaç yönelimler sergilemekte, yakın geçmişte ulaşıldığına inanılan nihai doğrular giderek erozyona uğramaktadır. Ayrışma, çeşitlenme ve uçlaşma, buluşmaya ve ortaklaşmaya ağır basmaktadır.
Tekrar ediyoruz: Altta değil üstte, yani siyaset, ideoloji ve kültür alanlarında böyle olmaktadır
Buradan ne çıkar?
Ne çıkmayacağı bellidir: Buradan, örneğin 1990lardakine benzeyen, belirli merkezlerden tüm dünyaya yayılan yeni bir liberal dalga çıkmaz.
Küresel entegrasyon, kapitalizmin doğasında vardır. Nesnel bir eğilimdir. Sosyalist sistem varken de böyleydi, yokken de böyledir. Ancak, liberal dalga, kapitalizmin küresel entegrasyonuyla ilintileri olsa bile, sosyalist sistemin çöküşünün getirdiği daha özel bir durum olarak görülmelidir. Dalga inmiştir ve yeniden yükselme şansı görünmemektedir. Daha açığı, kapitalizmin, temeldeki entegrasyonun üzerinde siyaset, ideoloji ve kültür alanlarında boy gösteren ayrışma ve uçlaşmaları yeniden liberal bir potada toplaması mümkün değildir.
Bu durumda, dünya dendiğinde en fazla beklenebilecek olan, 1848-50, 1905-20, 1960-75 dönemlerindekilere benzer kitlesel hareketlenmelerin güncellenmiş halleriyle dünyamıza damgasını vurmasıdır.
Zamanı? İlk nerelerden patlak vereceği? Yaygınlığı?
Bugünden kimse bilemez; ama gerçekleştiğinde Türkiyeyi de derinden etkileyeceği kesindir.
***
Türkiye: Türkiye kapitalizminin 1980lerle başlayan ve irili ufaklı tüm sermaye kesimlerini memnun eden yeniden yapılanması da siyaset, ideoloji ve kültür alanlarına ortada buluşturucu bir normalleşme getirememiştir. Sermayenin başka sermayeleri yutarak ve daha önce hiç girmediği alanlara girerek birikmesinin, dünya kapitalizmiyle daha ileri düzeylerde bütünleşmesinin tüm yolları açılmıştır; ama bu alandaki netlik ve mutabakat, yukarıdaki alanlarda normalleşmeyi sağlamamış, tersine daha derin yarılmalar yaratmıştır.
Evet, AKP, CHP, MHP ve HDPnin, belirli zeminlerde buluşulmasını düşünen ve isteyen kurmayları olabilir. Hepsi Aman kaos olmasın diyebilir; ancak bu saatten sonra işleri zordur. Kendileri isteseler bile kitlelerini buraya taşımada büyük güçlüklerle karşılaşacaklardır.
Bütün bunları az çok düzeltip işleri rayına oturtacak liberal dalga?
Dünyada ne kadar mümkünse Türkiyede de o kadar mümkündür.
Sosyal devlet denilen şeyin son izlerini de ortadan kaldırırsan, alt tarafta her şeyi sermayenin çıkarlarına göre düzenlersen, üst tarafta, siyaset, ideoloji ve kültür alanlarında liberal ortak zeminler de kayıp gider. Geçmiş olsun
O zaman?
Sosyalist hareket: Kendini, Türkiyenin içine gireceği belirsizlikler döneminde merkezkaç kuvvetlerin etkisiyle partilerinden, sendikalarından, daha önceki bağlanmalarından kopacak, siyasete daha yakından ilgi duyacak, nerede ne olursa olsun iş yapmaya istekli insanlara, işçilere, gençlere ve kadınlara göre ayarlamalı, öyle örgütlenmelidir.
Aman dikkat: Liberal ayartma teşebbüsleri bile gündem dışıdır demedik, demiyoruz.
Yani arada bunlara karşı da hazırlanırsak hiç fena olmaz.
Tüm özneleriyle siyaset 7 Haziran seçimlerine kilitlenmiş durumda. 7 Haziran, 8 Hazirandan sonra ne yapılacağını, nasıl bir yol izleneceğini kararlaştırma anlamında herkes için bir dönüm noktası, milat olma özelliği taşıyor. Seçim günü ne yapacağını belirleyip, bu doğrultuda çalışma ve çağrı yapanların yanı sıra, şu seçim belası bitse de işimize, gündemimize dönsek diyenler de, pratik çalışmalarını çok önemli ölçüde seçime endekslemiş, seçim sonrasına ertelemiş durumdalar.
Seçim, sınıf mücadelesinin de araçlarından, alanlarından biri.
İşçi sınıfı siyaseti, sosyalizm bu seçimde de doğrudan, bire bir temsil edilmiyor. Ama, siyaset de boşluk tanımıyor. Boşluk, doğrudan olmazsa ikame yoluyla bir biçimde dolduruluyor. Sonra, sınıf mücadelesi, iki temel sınıfın kafa kafaya çarpışması biçimini almadığı zamanlarda da sürüyor. Kırılmalı ve dolayımlı biçimde tüm siyasal alana ve bu arada seçime de yansıyor. Sızıyor da diyebiliriz. Emek taleplerinin, düzen partilerinin programlarına yıllar sonra ilk kez bu ölçüde yansıması rastlantı değil.
2015 işçi sınıfı hareketi açısından da bir milat olacağa benziyor. Metal işçilerinin, seçime çeyrek kala başlattıkları, fabrikaların içinden, sendikal hareketin dışından mayalanan direnişi, zamanlamasıyla, dipten gelen yüksek enerjisiyle, yaratıcı ve doğrudan örgütlenme, eylem ve önderlik tarzıyla yeni dönem işçi hareketiyle ilgili bir işaret fişeği değeri taşıyor.
Buna daha sonra işlemek üzere seçim ve sonrası konusuna dönelim.
***
Düzen ve AKP tarafından seçimlerin nasıl görüldüğünün daha net anlaşılması için birkaç not:
AKP Mardin birinci sıra adayı Orhan Miroğlu 18 Mayıs günü Stardaki köşesinde şunları yazdı: Bu seçim, HDPnin barajı geçmesi veya geçmemesi halinde bir kader seçimidir. ( ) Çözüm sürecini, çeşitli sebeplerle durduramadılar, ama, barajı aşarlarsa, durduracaklar, yeni anayasa bir hayal olacak, ve Öcalanın çözüm sürecinde oynadığı rol büyük bir olasılıkla sona erecek. ( )Baraj aşılmazsa, Türkiye değişirken, silahlı mücadeleye dair hiçbir gerekçe ortada kalmamışken, hala, kendi içinde kırk yıldır ördüğü Berlin Duvarını, her nasılsa tahkim ederek bugünlere gelen bu hareketin içindeki Berlin Duvarı çatırdamaya başlayacak ve nihayet Kürtlerin Berlin duvarı çökecektir.
Erdoğan, 21 Mayısta Mehmet Barlasla yaptığı TV programında, 7 Haziranın kırılma noktası olduğunu, bu işlerin Demirtaşla yürümeyeceğini, devletin B ve C planları olduğunu, güvenlik ortamını bozacak olanların ağır bedel ödeyeceğini söyledi.
Devlet Bahçeli, aynı tarihte, 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiyenin bölünebileceğini, iç çatışma ortamına girebileceğini, siyasi partilerin işlevsizleşebileceğini söyledi.
Bu söyleme, Mardin/Diyadin komplosunu izleyen, Mersin ve Adana eylemleri eklendi.
AKP için HDPyi baraj altında bırakmak temel seçim stratejisidir. Erdoğan ve adamları HDPyi baraj altında bırakmak için, yeni provokosyonlardan, psikolojik savaş yöntemlerine, seçim hilelerine kadar ellerinden gelen her şeyi sonuna kadar deneyecek, ama asla bununla yetinmeyeceklerdir. AKPnin stratejisi Kürt hareketini toplumsal tabanından soyutlarak tasfiye etmek, ya da en azından bölmek üzerine kurulmuştur.
***
Artık herkesin görmeye, teslim etmeye başladığı gerçeği bir kez daha yazalım: 7 Haziran seçimleri, AKP ile HDP arasında geçiyor. Daha önce gerekçeleriyle yazmıştım; 330 vekil sayısına ulaşamayan bir seçim sonucu Erdoğan ve AKP için sonun başlangıcı olacaktır. Bu seçimin düğümü, HDPye oy verilmesi çağrısının temel gerekçesi budur.
Bir yandan HDPnin barajı aşamayacağını yayıp, bir yandan da AKPnin tek başına hükümet kuramayacağı varsayımı üzerinden HDPnin AKP ile koalisyon yapacağını, ya da AKP azınlık hükümetini destekleyeceğini öne sürerek HDPye oy verecek seçmeni caydırmaya çalışanlar tam bir tutarsızlık içindeler ve ağır eleştiriyi hak ediyorlar.
Tekrar ediyorum. Bu seçimin düğümü AKPnin anayasayı değiştirecek bir çoğunluk sağlamasını önlemektir ve bunun HDPnin barajı aşmasından başka bir yolu yoktur. Konu budur.
Aslında burada bırakmak gerekirdi ama haksız ve apolitik spekülasyonlar karşısında da birkaç söz daha söylemeden geçemeyeceğim.
AKPnin tek başına hükümet kurabilecek bir sayıya ulaşması hâlâ en güçlü olasılıktır. AKP ve seçmeni henüz çözülmemiştir.
AKPnin MHP ile, olmazsa CHP ile koalisyon kurmasının, hatta bu üç partinin bir milli koalisyon hükümeti kurmasının önünde hiçbir ideolojik, siyasal engel yoktur.
AKP-HDP koalisyonu, ya da HDPnin AKP azınlık hükümetini dışarıdan desteklemesi ise, niyetler ve teorik olasılıklar üzerinden değil de, verili siyasal konjonktür üzerinden değerlendirildiğinde siyaseten geçerli ve gerçek bir olasılık olarak öne çıkmıyor.
Türkiyelileşmiş, güçlenmiş bir HDPnin, gerilemiş, çözülme sürecine giren bir AKPyi kuyudan çıkararak kazanacağı hiçbir şey, çözüm vb. yoktur. Tersine, böyle bir tutum, kazandığını kaybetmesi demektir. Kürt siyasetçiler, bunu ölçemeyecek kadar donanımsız ve deneyimsiz değiller. İktidar olup olmamak AKPnin kendi sorunudur. HDP, kim iktidar olursa onunla muhatap olur. HDPnin müzakere için AKPden başka muhatap bulamayacağını iddia etmek safsatadan başka bir şey değildir.
AKP ile HDP arasında Kürt coğrafyasında sürmekte olan hegemonya mücadelesi uzlaşmazdır.
Zayıflamış bir AKPnin, kendini HDPye teslim etmesi anlamına gelecek bir koalisyon ya da dışarıdan destek formülüne evet demesi düşünülemez.
AKPnin tek başına ya da öteki iki partiyle koalisyon kuramaması durumunda tutulacak yol bellidir: Erken seçim!
Komünistlerin ise, her durumda istikrarsızlığın, ekonomik, siyasal krizin hüküm süreceği, emek taleplerinin ve eylemliliklerinin yükseleceği çetin bir döneme hazırlanmaları gerekiyor.
İşçi sınıfı içinde köprü başları tutmak, Sosyalist Cumhuriyet hedef ve programını bir mücadele ve eylem programı ve eylemliliği olarak bedenleştirmek tutulacak iki önemli halka olarak öne çıkıyor.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.