Doğu Perinçek, Marksist Olmayan Bir Sosyalizmi Savunuyor Cem Kızılçeç
Doğu Perinçek, son günlerde bir yazı yazdı, Bu yazı kısaca bilimsel sosyalizmin teorisini Mao Zedungun kurduğunu iddia ediyor. Diğer yandan Marx ve Lenin İle Mao Zedungu karşı karşıya getirerek Marxın ve Leninin de sosyalizme ilişkin bilimsel bir teorisi olmadığını savunuyor. Sayın Perinçeke göre Marxın sadece sosyalizme ilişkin programı vardı. Herhalde Perinçek farklı bir program kavramına sahip, Marxın sosyalizme ilişkin bir teorisi yoksa, sosyalizme ilişkin bir programı nasıl olabilir. Teori olmadan program olabilir mi? Şüphesiz Perinçek, son 20 yıllık serüveni içinde Marxı ve Marksizmi bir kenara ittiği için, Marksizmin yerine bilimi koyduğu için sözde Mao Zedung üzerinden, taraftarlarını Marxı ve Marksizmi terk etmeye ikna etmeye çalışıyor. Tüm dünya komünist partilerinin bilimsel sosyalizmin teorisinin kurucularının Marx ve Engels olduğunu savunmalarını bir çırpıda silen Perinçek, dar deneyci bir bilim yaklaşımı ile bu yerleşmiş tarihsel gerçeği Marksist sosyalistlerin zihninden ve inancından silmeye çalışıyor.
Doğu Perinçekin bu bilimsel gerekçesinin dayanağı ise Marxın ve Leninin sosyalizmin inşa pratiğini yaşamamış olmaları gerçeğidir. Peki, Leninde, Stalinde veya Mao Zedungda böyle bir teori var mı? Onların herhangi bir önermelerinde Marxın sosyalizmin inşa pratiğini yaşamamış olmasından dolayı onun bilimsel sosyalist bir teoriye sahip olmadığını ima eden bir ifade bulunmakta mıdır?
Burada Doğu Perinçekin savunur göründüğü Mao Zedungdan bir değerlendirme getirelim: Mao Zedung 1956 yılında yaptığı bir değerlendirmede, şöyle yazıyor:
Sadece dünyanın ilk sosyalist ülkesi olan Sovyetler Birliği değil, sosyalizmin inşası sırasında her ülke hata yapabilir. Sovyetler Birliğinin uzunca bir süre ayakta olması dolayısıyla, çeşitli hatalar yapması pekala kaçınılmazdır. Devamla Sovyetler Birliğinde ortaya çıkan hataların doğası nedir? Aslında, bu hataların hepsi kısmi ve geçici hatalardır. Var olan bazı hatalar 20 yıldan daha fazla sürmüş olduğunu duyuyoruz, buna karşın bu hatalar kanımca, kalıcı değil, kısa vadeli hatalardır ve düzeltilebilir niteliktedirler. Dolayısıyla Sovyetler Birliğinin pratiğinin hakim yönü ve bu pratiğin büyük bir kısmı doğru ve hatasızdır. Rusya, Leninizmi doğurmuştur, Ekim Devriminden sonra ise Rusya ilk sosyalist ülke oldu. Rusya sosyalizmi inşa etti, Alman faşistlerine karşı mücadelede zafer kazandı ve güçlü, sanayileşmiş bir ülke haline geldi. Rusyadan öğreneceğimiz çok şey var Stalini değerlendirmeye gelince söz konusu olduğunda ise, onu tamamıyla yadsıyamayız, çünkü bazı hataları olsa dahi, onun yaptıklarının büyük bir kısmı doğru ve yararlı işlerdi.Yediye Üç [1]
Bu ifade eğer doğru ise bu takdirde, ya Perinçekin Mao Zedungu anlamadığını, ya da Perinçekin deyişi ile Mao Zedungun da 19.yüzyılda kaldığını söylememiz gerekecektir.Çünkü burada Mao Zedung açıkça Lenin ve Leninizmin ve onun yolunda ilerleyen Rusya ve Stalinin sosyalizmi inşa etmiş olduğunu savunmaktadır ve bu bir hakikattir. Oysa Doğu Perinçek ısrar ediyor, Sovyetler Birliği sosyalizm pratiği yaşamamıştır, Sovyetler Birliği aslında Doğu Perinçeke göre hiçbir zaman demokratik devrimin ötesine geçememiştir: Çünkü Sovyetler Birliği zamanından önce sosyalizme geçmeyi düşünmüş fakat savaş gerçeği onu tekrar Milli demokratik devrim yoluna sokmuştur. Perinçekin kendisinden okuyalım:
Sovyetler Birliği, 1929 yılına kadar gerçekte bir Milli Demokratik Devrim pratiği yaşadı. 1929dan sonra köylük alanlarda, kentlerin aç kalması ve yaklaşan dünya savaşı tehlikesi nedeniyle zamanından önce tarımda kapitalizmi tasfiye ve kolektifleştirme pratiğine geçti. Arkasından da dünya savaşı geldi ve vatan savunması ön plana geçti.
Oysa Mao Zedung yukarıdaki önermesinde Marksizmi ve Leninizmi savunmuştur ve içinde bulunduğumuz dünyaya bilimin penceresinden değil Proleteryanın bilimsel Marksist ve Leninist bakış açısından bakmaktadır. Oysa Gorbaçev, burjuva sosyalizminin penceresinden, ütopik demokratik sosyalizmin penceresinden baktığı için 1991 yılında 27 Temmuzda SBKPnin Merkez Komitesinde yaptığı bir konuşmada, Sovyetler Birliğinde inşa edilmiş olan şeyin sosyalizm olmadığını ve bunun yıkılmasının iyi bir şey olmadığını savunmuştur. Görüldüğü gibi Perinçek burada Mao Zedungun yanında değil, Gorbaçev gibi onun karşısında durmaktadır.
Perinçek, bir başka yazısında da bugünkü Çinin sosyalizmi inşa etmediğini hala milli demokratik devrim çağında yaşadığını ve milli demokratik devrim sorunları ile boğuştuğunu yazmıştır. Şüphesiz onun bu çarpık milli demokratik devrim teorisi çağımızda sosyalizm için mücadeleyi ve sosyalizmin inşasını yasaklamayı amaçlamaktadır.
Şüphesi bu yazı daha uzatılabilir, fakat sorunun özü şudur, Doğu Perinçek Marksist milli demokratik devrim teorisinin asıl özünü ve onun asıl amacını gizlemeye çalışmaktadır. Marksist milli demokratik devrim teorisinin özü çağımızın en temel çelişmesinin proletarya ile tekelci kapitalizm olduğundan hareketle bu devrimin proletarya önderliğinde yürütülerek kesintisiz bir biçimde sosyalizme bağlanabileceğini öngörmesidir. Leninin ve Mao Zedungun demokratik devrim teorisinin amacı sonunda tekelci kapitalizmi alt etmek ve sosyalizmi inşa etmek içindir. Mahir Çayanın kesintisiz devrim teorisi de proletarya önderliğinde sosyalizme ilerlemek için bir halk devrimini savunmuştur. Ne Marxın teorisinde ne Leninin teorisinde ne de Zedungun teorisinde genel bir devrim, genel bir demokratik teorisi bulunmamaktadır.
Perinçekin Marksizmine yön veren düşünce idealizmdir, onun bilim ve teori üzerine görüşü teori ile pratiği koparan, teorinin pratik içinde sürekli zenginleştiğini ve yenilendiğini göremeyen dogmatik ve muhafazakar bir bakıştan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle o Lenin ve Mao Zedungun Marxın bilimsel sosyalizm üzerine ve yine Marxın demokratik devrim üzerine teorisini zenginleştirdiğini gözlerden gizleyerek, sosyalistlerin Marksizmden uzaklaşması için çaba sarf etmektedir. Oysa Marx daha 19.yüzyılda burjuvazinin feodal monarşi ile uzlaşma eğilimini dikkate alarak proletaryanın demokratik devrime önderlik ederek sosyalizme doğru ilerlemesini savunmuştur. Vera Zasuliche yazdığı mektupta Rusyada proletaryanın kapitalizmin yapabileceği şeyleri yapmayı üstlenerek kendi hegemonyası altında sosyalizmin inşasına girişebileceğini yazmıştır. İşte Lenin ve onun Bolşevik partisi onun bu düşüncelerinden esinlenerek, henüz kapitalizmin çok geri olduğu bir ülkede sosyalizmin inşasına girişmeyi programlarına koymuşlar ve sosyalizmi inşa etmişlerdir.
Perinçek, TKP ve ÖDPyi 19.yüzyıl Marksizmini savunmakla itham ediyor. Fakat kendisi Marksizmin temel çıkış noktasını terk etmiş göz ardı etmiştir. Marksizm proletaryanın kapitalizmi aşma ve yerine sosyalizmi kurma bilimidir. Marksizm herhangi bir bilim değildir, onun sınıfsal özünü boşaltırsanız geriye bir şey kalmaz.
Doğu Perinçekin Ürettiği Marx ve Mao Karşıtlığı
Doğu Perinçek son günlerde bir yazı yazdı, bu yazısında Leninden geriye sosyalizme ilişkin gelişkin bir teori kalmadığını yazdı. Çünkü, Doğu Perinçeke göre Lenin sosyalizmi inşa pratiğinin başlarında vefat ettiği için Leninden bize gelişkin bir sosyalizm teorisi kalamazdı. Perinçeke göre dahası Leninden bize gelişkin bir sosyalizm teorisi kalması olanaksızdı, çünkü Lenin Sovyetler Birliğinde kapitalizme geri dönüş sürecini görmemişti.
Perinçek devamla, Maonun, 20. yüzyıl sosyalizminin pratiğini teorileştirdiğini yazıyor, dolayısıyla Perinçeke göre Marxtan 19.yüzyıl kapitalizmini, Leninden ise sadece 20.yüzyıl kapitalizmini ve emperyalizmi öğrenebiliriz, Leninden sosyalizmi öğrenemeyiz. Oysa Perinçeke göre Maodan sosyalizmin kuruluşuna ilişkin ilk deneyimlerin teorisini öğrenebiliriz.
Doğu Perinçek Stalini neden atlamış? Şüphesiz Perinçek bu yazısında sosyalizm ve sosyalist inşa üzerine konuşmakla birlikte, 20.yüzyıl sosyalizminin en önemli ve tartışmalı ismi olan 30 yıl boyunca Sovyetler Birliği Komünist Partisini yönetmiş ve Sovyetler Birliğinde sosyalizmin inşasında kaydedilen büyük başarılara imza atmış olan Stalinin üzerinden atlamış. Bu denli bir derin ve engin bir yazıda, Stalinin atlanmasının nedeni nedir? Acaba Stalin konusunda görüşleri mi değişti yoksa, başka bir neden mi var?
Oysa böyle değerli isimlerin tartışıldığı bir yazıda bu atlamanın savunulabilir, haklı gösterilebilir bir yanı var mıdır? Kanımızca yoktur: Çünkü, Birincisi, Stalinin üzerinden atlarsanız Sovyetler Birliğinde sosyalizmin inşa edilmediği iddiasını kanıtlamak kolaylaşacaktır. Perinçek kanımca bu nedenle Stalinin üzerinden atlamıştır. İkincisi, Stalinin üzerinden atlarsanız, Kruşçevin sosyalizmden kapitalizme dönüşün yolunu açmak için neden ilk hedef olarak Stalini inkar etmeyi tercih ettiğini dolayısıyla, geri dönüşün ve geri dönüşün ideolojisinin doğru düşünceleri ve doğru pratikleri karalayarak ilerlediğini göremezsiniz. Çünkü, Sovyetler Birliğindeki revizyonist evrim sürecinde revizyonistlerin Staline karşı mücadelede karşı karşıya kaldıkları güçlükleri göremezseniz, geri dönüş hakkında doğru bir kavrayış ve teori üretmeniz olanaksızdır.
Stalinin üzerinden atlarsanız, Kruşçevi koltuğundan düşürerek onun yerine geçen arkasından gelen ve 20 yıl iktidarda kalan Brejnevin neden Stalin konusunda köklü bir düzeltme yapmadığını, Stalin ile ilgili olarak 1956 ve 1961 yılında SBKP kongrelerinde alınan hatalı kararları düzeltmediğini gözlerden gizlemiş olur ve geri dönüş dediğimiz evrim sürecinin aşamalarını gözden kaçırmış olursunuz.*
Mao Zedungun geri dönüş üzerine teorisi onun sosyalizm teorisinin bir parçasıdır Şimdi Mao Zedunga dönelim, Mao Zedung 1976 yılında 83 yaşında vefat ettiğinde, henüz Sovyetler Birliğinde Brejnev ve ekibi Sovyetler Birliği Komünist partisinde hakim konumdaydı ve bu koşullarda hala Partide Marksizmi, Leninizmi savunanlar ve gidişten hoşnutsuz olan birçok insanlar vardı. Proletarya ve halk kitleleri hala sosyalizme, sosyalist sisteme ve komünist partisine olan güven, umut ve inançlarını yitirmemişlerdi. Dolayısıyla Sovyetler Birliğinde iki yol: İnkarcı yol ile sosyalist yol arasında mücadele sona ermemiş, sosyalizmin büyük çaplı tasfiye süreci başlamamıştı.Kendilerinden yabancılaşan bir tabakanın oluştuğunu hissediyorlar, fakat bu kesimin bir gün belirli koşullar olgunlaştığında inşa edilmiş sosyalist sistemi topyekun yıkmaya girişebileceklerini kestiremiyorlardı.
Brejnev, Maonun ölümünden 8 yıl sonra vefat etmişti. Berjnevden sonra kısa süre içinde 2 lider başa geçmiş ve onlar da ölünce, Gorbaçev, Mart 1985te Parti genel sekreteri olmuştur. Dolayısıyla Maonun ölümünden 9 yıl geçmiş olmasına karşın, daha henüz sosyalizmin büyük çaplı tasfiye süreci başlamamıştı. Sovyetler Birliği 1985-91 yılı arasında çetin iç mücadelelere sahne oldu. Gorbaçev, Stalini ve sosyalizmi inşa pratiğini karalayan yeni bir kampanya başlattı, kendi düşüncelerini savunmayan ve hala partide Merkez Komitesi ve siyasi büroda önemli kilit konumlarda bulunan insanları görevlerinden uzaklaştırmaya başladı. Önemli parti yayın organlarında hala Sosyalizmi savunan komünistleri görevlerinden alarak kendi yandaşlarını geçirdi. Bu anlamda Gorbaçevin iktidarda olduğu ve 1991 temmuz ayında Yeltsinin devlet Başkanlığına tırmandığı günleri bu 6 yıllık süreci- Sovyetler Birliğinin evriminde yeni ve farklı bir aşama olarak görmek doğru olacaktır. Kruşçev ve Brejnev, Gorbaçev ve Yeltsin gibi Sovyetler Birliğine özgü aynı toplumsal tabakayı temsil etmelerine karşın, onların üstlendiği tarihsel rol, ve onların tarihsel koşulları farklı olmuştur. Çünkü, bugünden geriye bakarak değerlendirdiğimizde onların içinde bulundukları dönemde Sovyetler Birliğinin içinde bulunduğu iç ve dış koşulların, ve krizin henüz yeterince olgun olmadığını, özellikle proleterya ve halk kitlelerinin tümüyle sosyalizmden umutlarının kesilmediğini ve son bir umut olarak Gorbaçevin düzeltici bir rol oynayabileceğine inandıkları bir gerçekliktir. Nitekim daha sonra 18 Ağustos 1991de ordu yöneticileri ile Birlikte Gorbaceve karşı bir başarısız önleme girişiminde bulunan parti Merkez Komitesi üyeleri dahi Gorbacevin kendilerini yanılttığını ifade etmişlerdir. Hatta onlar bu son aşamada dahi Yeltsini önlemek için Gorbaçevi kazanabileceklerini ve onu kendi yanlarına çekebileceklerini düşünmüşlerdir.
Şüphesiz Mao Zedung bu olayların yaşandığı 15 yıl boyunca hayatta değildi, ve Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupadaki sosyalist devletlerin yıkılışını ve dünya sosyalizminin düşünsel ve pratik olarak yaşadığı büyük tahribatı, birçok işçi ve Komünist Partisinin milliyetçi ve burjuva sosyalisti partilere dönüştüğünü, yaşamamıştı.
Mao Zedungun bu gerçekleri yaşamadığından yola çıkarak onun Sovyetler Birliğindeki süreçle ilgili önemli Marksist değerlendirmelerini, uyarılarını ve gözlemlerini yok sayabilir miyiz? Diğer taraftan bakarsak, Sovyetler Birliğinde 1991 yılında Komünist Partisinin yasaklanmasından sonra büyük çaplı sosyalist yıkıma, ve kapitalist inşaya girişilmiş olmasından dolayı, bu sonun koşulsuz bir kaçınılmaz son olduğunu söyleyebilir miyiz? Diğer deyişle, her türlü koşulda Sovyetler Birliği 1956yılından Kruşçevden itibaren bu sona mahkum olduğunu söyleyebilir miyiz?
Mao Zedung ve ÇKPnin Çinde sosyalizmin inşasına ilişkin arayış ve bocalama dönemi Aslında gerçekleri, incelediğimizde Mao Zedungun ve ÇKPnin Çinde sosyalizmin inşasına ilişkin arayışı inişli ve çıkışlı bir süreç olmuştur: Mao Zedung 1953e kadar Çinde doğrudan sosyalizme geçiş yerine 15-20 yıllık bir ara geçiş dönemi olarak proletaryanın önderliğinde yeni demokratik toplum aşamasının gerekli olduğunu düşünmüştür. Ardından net bir biçimde aydınlatılmayan nedenlerle, doğrudan sosyalizme geçişi savunmuş, ve Çinde 1953-56 arasında üç yılda tüm temel sektörlerde sosyalist dönüşüm tamamlanmıştır. Daha sonra ise Köy komünleri üzerinden doğrudan komünizme geçmeyi, kırlarda çelik üretim tesisleri kurarak kır ile kent arasındaki çelişmeyi çözmeyi, 6 yılda İngiltereyi 15 yılda ABDyi geçmeyi, Kültür devrimi ile sosyalizme geri dönüş olasılığının önüne geçmeyi düşünmüş ve uygulamıştır. Bu süreç içinde bazı ultra sol Çin partisi yöneticileri Mao Zedungun bazı hatalı düşüncelerinden yola çıkarak tamamen Marksizmden kopmuşlar, darbeciliğe savrulmuşlar ve Çinde uygulanan emek katkısına göre bölüşüm ilkesinin sosyalist olmadığını savunarak, o günkü koşullarda hiçbir toplumsal-tarihsel temeli olmayan mutlak eşitlikçiliği ve komünist bölüşüm ilişkilerini savunmuşlardır. Üstelik bu dönemde ÇKP kendisini dünya komünist hareketinin merkezi ve komün ve kültür devrimi uygulamaları ile en olumlu sosyalist deneye sahip parti olarak niteleyerek, diğer sosyalist ülkelerdeki tüm reform arayış çabalarını kapitalizm olarak damgalayarak bu partilere karşı eleştirilerinde oldukça sekter ve hatalı bir yol izlemiştir. Özetle günümüzde Çin Komünist Partisinin de savunduğu gibi Çin Komünist Partisinin Çinin özgül toplumsal koşullarına uygun bir sosyalizm inşa çizgisi oldukça sancılı bir süreçten geçmiş, ve bu zorlu arayış süreci en azından 1956-78 arasında 32 yıllık bir dönem almıştır. 1978 yılında onca deneyden sonra doğru bir inşaya giden yönü görebilmişler ve ÇKP inşa sürecine ilişkin yeni bir program oluşturmuştur. Program bir devralınan veya üretilen bir teori ve öngörüdür, bu teori olmadan Stalinin dediği gibi pratik kördür ve ilerletilemez. Bir teoriniz olmadan hiçbir pratiğe giremezsiniz, ancak şüphesiz bu teori pratik içinde sürekli zenginleştirilip ilerletilmek ve daha da yetkinleştirilmek içindir.
Dolayısıyla Mao Zedungun sosyalizmin inşası ile ilgili teorisinin başarılı ve başarısız yönlerini esas olarak Çinin pratiği içinde incelemek ve değerlendirmek çok daha doğru olacaktır. Çünkü, Mao Zedung, 1956 yılında yaptığı araştırmalar sonucunda Sovyetler Birliğindeki sosyalizmin inşasında bazı problemler olduğunu düşünmeye başlamış, ardından yeni bir teorik arayışa girişmiş, dolayısıyla Sovyetler Birliğindeki revizyonist evrim sürecine ilişkin görüşleri de bu yeni teorik arayış içinde şekillenmiştir. Onun sosyalizmin inşasına ilişkin anlayışında var olan boşluklar ve eksiklikler, Sovyetler Birliğindeki süreç ile ilgili değerlendirmelerinde çeşitli hata ve eksikliklere yol aşmıştır. Şüphesiz, 20.yüzyılda sosyalizmin inşasında büyük pratiklere önderlik etmiş ve büyük başarılara imza atmış olan, Lenin, Stalin, Mao gibi isimler dışında birçok Marksist önder bulunmaktadır, bunların teorilerinde olduğu gibi pratiklerinde de çeşitli eksiklik, hataların bulunması, işin doğası gereği kaçınılmazdır, çünkü sosyalizmin inşası yepyeni, daha önceden kurulmuş bir örneği olmayan ve proleteryanın yaratıcılığını gerektiren bir pratiktir. Aynı zamanda sosyalizmin inşası teorisi ve pratiği sürekli zenginleşmekte ve derinleşmektedir. Örneğin, sosyalist toplumda sınıf mücadelelerinin nasıl ele alınması gerektiği konusunda da büyük bocalamalar yaşanmıştır. Stalin bir dönem sosyalizme doğru ilerlendikçe sınıf düşmanlarının direnişinin kat kat artacağını savunmuş, başka bir dönemde daha farklı düşünceler savunmuştur. Mao Zedung ise bu konuda bazı ilerlemeler kaydetmesine karşın, o da bu bocalamaları yaşamış, yer yer sınıf mücadelesini, ve ideolojinin rolünü tek yanlı bir biçimde abartan düşünceler de savunmuştur.
Marxı bilimsel sosyalizmin kurucusu ve çağdaşımız olarak görmemek sosyalizmi terke götürür
Tekrar Doğu Perinçekin teori ve bilim kavramına dönersek, onun teorisi donmuş ve pratikten koparılmış istenildiği yöne bükülebilen dar pratikçi bir bilim teorisidir. Marxın kurduğu bilimsel sosyalizm teorisinin mirası olmaksızın, Marxın proletarya önderliğinde sosyalizme bağlanan demokratik devrim teorisi olmaksızın, Leninin proletarya önderliğinde demokratik devrim teorisi ve sosyalizm teorisi olabilir miydi? Lenin elinde Marksist teoriler olmaksızın sosyalist devrime ve sosyalist inşaya nasıl girişebilirdi ve Marksizmin teorilerini ülkesinde ve kendi çağında nasıl zenginleştirebilirdi. Marx proletaryanın komünist hareketine 1845-47 yılında katılmıştı, 1847 yılında komünist partisi manifestosu adlı eserinde, sosyalizmi ve komünizmi savunarak kapitalizmi eleştirdi. Ardından bir yandan bu pratik içinde yer alırken diğer yandan yoğun bir entelektüel teorik pratik içine girerek, proletarya partisi teorisini oluşturdu ve onlarca proleterya partisinin oluşumuna ve bunların programlarının oluşturulma süreçlerine katkıda bulundu ve böylece sosyalizm üzerine teorisini zenginleştirmeye devam etti. Ardından yaşamının en önemli eseri olan Kapitali yazarak , kapitalizmin çöküşe gideceğini ve sosyalizmin onun yerini alacağına dair teoriyi daha da sistemleştirdi. 1871 yılında yaşanan Paris komünü deneylerini inceleyerek sosyalizm teorisinin diğer bir önemli köşe taşını oluşturan, proletaryanın devlet teorisini oluşturdu. Onun teorik ve pratik mücadelesinin en değerli eserlerinden biri olan bilimsel sosyalizm teorisini bilime indirgemek ve Marxtan kapitalizmi ve proleterya ile burjuvazi çelişmesini öğrenmeyi vazetmek, ve bu düşüncelerde ısrar etmek kaçınılmaz olarak sosyalizmin inkarına götürür.
*Bu konuda tarafımızdan hazırlanan Sovyetler Birliğinin dağılmasının nedenlerini inceleyen iki ciltlik bir çeviri eser yakında tarafımızdan hazırlanacak ve Türkiye okuruna sunulacaktır.
[1] Mao Zedungun Seçme Eserleri 7.Cilt, People Press Yayınevi, 1999, sayfa 91.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.