Rejim inşa eden bir parti olarak AKP, iktidarı boyunca yalnızca devlet aygıtını ele geçirmekle, yeni rejimin hukuki ve iktisadi altyapısını oluşturmakla ya da toplumsal yaşayışı dönüştürmeye çalışmakla yetinmedi. AKP, - o zamanki gayri resmi koalisyon ortağı Cemaatle birlikte- diğer düzen partilerini de inşa ettiği rejime uygun bir görünüme kavuşturmak için bu partilere müdahale etti, operasyon çekti ve üstelik bunda başarılı da oldu.
Hemen hatırlayalım: Baykal CHPden kaset operasyonuyla gönderildi, 2011 seçimleri öncesi MHP üst yönetimi yine bir kaset operasyonuyla tasfiye edildi, Muhsin Yazıcıoğlunun Bizim tarlaları çoktan sürmüşler dediği BBP, AKP-Cemaat savaşı nedeniyle bölündü, Saadet Partisi içerisinden çıkan HAS Partinin Genel Başkanı Numan Kurtulmuş AKPye transfer edildi ve parti dağıtıldı, DYP Genel Başkanı Süleyman Soylu da benzer bir transfer operasyonuyla AKPli oldu.
Yeni CHP terimi, kimileri için gayet bilinçli, kimileri için ise bilinçsiz bir şekilde yeni rejimin yeni CHPsi olmaya işaret ediyordu. Murat edilen, CHPnin AKPnin kurmakta olduğu neoliberal-dinsel rejimi ana hatlarıyla kabullenmesi, siyasi stratejisini ve söylemini de bu kabulleniş üzerinden şekillendirmesiydi.
Eğer AKP, özellikle 2011 seçimlerinden sonra siyasetin normal sınırlarının ötesine alenen geçmeyi tercih etmeyip, rejim inşasında çubuğu rızadan zora bükmese, yani bu işi züccaciye dükkânına girmiş fil gibi yapmak yerine daha incelikli yöntemlerle yapmayı tercih etse, çok büyük ihtimalle bu kabullenme hali devam edecek ve CHP yönetimi de ikinci cumhuriyetin Cumhuriyet Halk Partisi olma işlevini seve seve üstlenecekti.
Bunun en büyük kanıtı, bugün dahi CHPnin iktisat politikalarını belirleyen isimlerin Ali Babacan-Mehmet Şimşek ikilisini başarılı bulmaları ve bu iki isim üzerinden neo-liberalizmi kutsamaya devam etmeleridir. Benzer bir şekilde, AKPnin toplumu dinselleştirme politikaları ve özellikle eğitim alanında attığı adımlar da CHP yönetimi açısından öncelikli, temel ve asli bir mücadele başlığı olarak değil, dostlar alışverişte görsün tarzı bir muhalefetin unsuru olarak görülmekte, izlenen tavır da buna uygun olmaktadır.
Neyse ki AKPnin, Erdoğan öncülüğünde bir ikinci cumhuriyet değil, diktatoryal bir rejim, bir tür sultanlık rejimi kurduğu anlaşılmıştır da, CHP, elbette ki Gezi/Haziran direnişinin etkisiyle ve tabanının AKP rejimine teslim olmama inadı sayesinde majestelerinin muhalefeti olmaktan kurtulmuş; hiç olmazsa saray darbesi, dikta inşası ve sultanlık özlemleri CHP söyleminin merkezi bir unsuru haline gelmiştir.
Dahası, Baykal döneminden farklı olarak, AKP rejimiyle cepheden yüzleşme ve hesaplaşma iradesini gösteren, CHPnin solundaki siyasi öznelerle daha sağlıklı ilişkiler kurabilen, sokak dinamikleriyle dayanışma içerisinde olan, Kürt sorununun eşit yurttaşlık temelinde çözülmesi yönünde irade koyan isimler, yeni CHPde kendisine yer bulabilmekte, öne çıkabilmekte ve bu da yine önemli bir gelişme olarak kaydedilmelidir.
Ancak, genel ve süreklileşmiş bir eğilim olarak sağcılaşarak büyüme, hâlâ daha Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi tarafından iktidara gelmenin yegâne yolu olarak görülmektedir ki, esas mesele budur.
Buna göre milletin değerleriyle kavga etmeyen, AKP rejiminin dayattığı dinsel söylem içerisinden konuşan, laikliği bir mücadele başlığı olarak görmeyen, mütedeyyin halk kitlelerine göz kırpan bir CHP, merkez bir parti görünümüne kavuşacak ve böylelikle iktidar olabilecektir.
Oysa unutulmamalıdır ki, Türkiye sağcılığın toplumsal dinamiklerinin çok güçlü olduğu bir ülkedir ve sağın kolektif hafızasında, -ya da Ankaranın doğusunda diyelim- Mustafa Kemalin, İnönünün, Ecevitin ve Baykalın partisi CHP -CHPnin aslında ne olduğundan bağımsız olarak- Allahsız, dinsiz, Alevi, komünist CHPdir. Hele hele başında Dersimli bir Alevinin bulunduğu CHP bu kitleler açısından bir ehven-i şer dahi değildir. Tam da bu nedenle, AKPnin alternatifi MHP, MHPnin alternatifi AKP olmakta ve sağ oylar bu iki parti arasında gidip gelmeye devam etmektedir.
Dolayısıyla, Ekmeleddin İhsanoğlu cumhurbaşkanı adayı yapıldığında, MHPyle ortak aday olarak gösterilmesine rağmen sağ oylar CHPye yönelmemektedir ya da daha popüler bir örnek olarak İhsan Özkes gibi partinin siyasi genetik kodlarına uygun olmayan isimler, dönüp dolaşıp kendilerini Sarayda namaz kılarken bulabilmektedirler.
Tarihe bakıldığında, çok partili hayata geçildiğinden beri CHPnin sandıkta tek başına iktidar olma başarısını yakaladığı görülmemektedir. Seçimlerden birinci parti olarak çıkışı ise örneğin ilahiyatçı Şemsettin Günaltayı başbakan yapıp DP ile rekabet edebileceğini sandığı ve sağcılaştığı dönemlerde değil, 1970ler Türkiyesinde yüzünü sola döndüğü zamanlarda söz konusu olmuştur ve bugün de CHPnin tek şansı böylesi bir sol siyaset izlemesi, yüzünü sola dönmesidir.
Peki, bu bizi, yani CHPli olmayan solcuları niye ilgilendirmektedir? Bizi ilgilendiren CHPden çok, Türkiyede güçlü ve etkili bir sol siyaseti var etme arayışımız ve tam da bu nedenle CHPnin tabanını oluşturan milyonlardır. Bu milyonlarla sağlıklı bir ilişki kuramayan, onları örgütlemeyen, harekete geçiremeyen, dönüştüremeyen bir solun Türkiye siyasetinin etkin bir aktörü olma şansı yoktur. Tam da bu nedenle CHP de toplumsal/sınıfsal mücadelenin gerçekleştiği alanlardan biri olarak görülmeli ve öyle değerlendirilmelidir.
Ancak, genel ve süreklileşmiş bir eğilim olarak sağcılaşarak büyüme, hâlâ daha Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi tarafından iktidara gelmenin yegâne yolu olarak görülmektedir ki, esas mesele budur.
Haksızlık etmemek lazım, bu eğilim Kılıçdaroğlu öncesinde de partide hakimdi. Parti ''nasıl büyüyeceğiz ve iktidara talip olacağız?'' sorusuna sosyal demokrat bir programla cevabını verememekte, daha kolaya kaçarak sağcı isimleri partiye doldurarak bu yolla kitleye ulaşacağını ummaktadır. Özkes olayı ortada. Benzerleri de var. Parti bu siyaset yapma yönteminden uzaklaşamadığı sürece hep yerinde saymaya mahkum olacaktır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.