Türkiye İşçi Partisinden Vatan Partisine devrolan miras ve görev
13 Şubat, Türkiye İşçi Partisinin 54üncü kuruluş yıldönümü. 13 Şubat 1961 günü kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP), 1971e kadar olan 10 yıllık yaşamında hem Türkiyenin siyasi yaşamına, hem de solun tarihine damgasını vurdu.
Arslan Kılıç
İŞÇİLER TARAFINDAN KURULAN PARTİ TİP, İstanbul İşçi Sendikaları Birliğine bağlı 12 sendikanın başkanı ya da yöneticisi olan sendikacılar tarafından kuruldu. Partinin ilk Genel Başkanlığını da kurucu sendikacılardan biri (Avni Erakalın) üstlendi. Bu yönüyle TİP, Türkiyede, işçi sınıfının partisi olarak doğrudan doğruya işçiler (işçi kökenli ve işçiden kopmamış sendikacılar) tarafından kurulmuş ilk partidir.
Türkiyede olsun, dünyada olsun, işçi sınıfının siyasi temsilcileri olan partilerin, sosyalist aydınlarla sınıfın öncü unsurları tarafından kurulması köklü bir gelenektir. TİP, bu geleneğin dışına çıkan ve işçiler tarafından kurulup aydınlara açılan dünyadaki çok az örneklerden biri ve Türkiyedeki ilk örnektir.
BİLİMİN VE TEORİNİN KILAVUZLUĞUNUN ZORUNLULUĞU Kurucular, bir yıllık bir parti pratiğinden sonra, partinin büyümesi ve gelişmesi için, sınıfın öncülerinin Türkiyenin devrimci aydın birikimi ile aynı parti içinde buluşmasının gereğini anladılar. Bunun sonucu olarak, 9 Şubat 1962de partinin Genel Başkanlığına Mehmet Ali Aybar getirildi. Aybar, kendisinden beklenen görevi yerine getirerek TİPi Türkiyenin devrimci aydını birikimine açtı. Kısa sürede, dönemin tanınmış ve sınanmış hemen hemen bütün aydınları TİPe üye oldular; bilgi, emek ve toplumsal etki güçlerini partinin emrine verdiler. Bu isabetli adımdan sonra parti hızla gelişmeye başladı. 1965 milletvekili seçimleri arifesinde 54 ilde örgütlenmesini tamamladı.
Bir emekçi partisinin devrimci aydınlara olan ihtiyacı, onun siyasi mücadeleyi bilimin/bilimsel teorinin yol göstericiliğinde yapmak zorunda olmasının bir gereğiydi. Bütün devrimlerde olduğu gibi, bilimsel bilgiye dayanmayan eylem, karanlıkta ilerlemenin bütün tehlikelerine açık hale geliyordu. Bir devrim önderi bu gerçeği 20. yüzyılın başında, Devrimci teori olmadan devrimci eylem olmaz diye ifade etmişti.
TİP TÜRKİYE'NİN SİYASİ YAŞAMINDA FIRTINALAR ESTİRDİ TİP 1963 yerel seçimlerinden başlayarak Türkiyenin siyasi yaşamında fırtınalar estirmeye başladı. O güne kadar iki, bilemediniz üç sistem partisi arasındaki laf cambazlığı yarışı üzerine kurulu siyasi yaşam, TİPin, Cumhuriyet Devriminin bağımsızlıkçılığına ve halkçılığına dayanarak sistemi sorgulayan ve doğrudan doğruya emekçilere seslenen propagandası ile sarsılmaya başladı.
TİP, 1962de benimsenen tüzüğü ve Şubat 1964te İzmirde yapılan 1. Kongresinde kabul edilen programı, Kurtuluş Savaşı Meclisinin 21 Ekim 1921 tarihli Halkçılık Beyannamesinden ve Atatürkün 1 Aralık 1921 tarihli Meclis konuşmasından alıntılarla başlıyordu. Bu alıntılarda, milli bağımsızlık ve Türk milletinin emekçi bir toplumdan oluştuğu vurgulanarak, hedefin tama bağımsız ve halk meclisleri eliyle yönetilen bir milli devlet kurmak olduğu belirtiliyordu.
Siyasi çalışmalarda, Cumhuriyetin devrimci yıllarından sonra üstü örtülmüş halkçılık ve milli bağımsızlıkçılık, TİPin propagandasının esas içeriğini oluşturuyordu. Bu temalar NATOlu yılların tabu konuları olmuş, ABD odaklı Soğuk Savaşın antikomünist histerileri ile öcü haline getirilmişti.
TİP sözcülerinin, İşçiler, emekçiler, köylüler, marabalar , Parolamız, Milli Kurtuluş Savaşımızın Ya İstiklal, Ya Ölüm parolasıdır diye başlayan seçim konuşmaları ve bu konuşmaların o yılların en gelişmiş kitle iletişim aracı olan devlet radyolarından bütün millete ulaşması, Soğuk Savaş antikomünizminin kulaklardaki pasını sildiği gibi, emekçiler başta olmak üzere, milletin bütün kesimlerinde de büyük bir heyecan yarattı.
TİP'İN PARLAMENTODA TEMSİL OLANAĞINA KAVUŞMASI TİPi kuran işçi temsilcileri, partinin, yapılacak yerel veya genel bütün seçimlere katılmasını ve seçimlerde başarı kazanmasını sağlamayı hedefleyen bir tutum içindeydiler. İşçi hakları için yürüttükleri mücadele içinde, siyasi mücadelenin, bu mücadelede de seçimlerin ve meclislerin önemini sosyalist aydınlardan daha fazla kavramışlardı. Bu konuda aydınlar gibi teorik/kitabi kalıplardan değil, mücadelenin yakıcı ihtiyaçlarından hareket eden bir çizgi izliyorlardı. Sınıfın temsilcileri içindeki bu gerçekçi eğilim TİPte daha sonra, sistemin havuç ve sopa siyasetlerinin ayartıcılığı ve basıncı altında parlamentarizm sapmasına dönüştü ve partinin parlamento dışındaki halk mücadelesinden kopmasına yol açtı.
1963 yılında TBMMnin Senato kanadından Ankara senatörü Niyazi Ağırnaslı ile kontenjan senatörü Esat Çağa TİPe katıldı. Bu katılmalarla kısa sürede parlamentoda temsil gücüne kavuşan TİP, bu gücünü hem emekçilerin haklarını savunma hem de partinin gelişmesini sağlamada başarılı bir şekilde kullandı. TİP senatörleri parlamentonun en çalışkan ve halkın her türlü dert ve sorununu Meclis kürsüsünden dile getiren; bu amaçla çok sayıda yasa teklifi hazırlayan, önergeler veren üyeleri oldular.
TİPin senatoda temsil edilmesi, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile Meclise girmesinin ve Mecliste CHPyi de peşinden sürükleyen çok etkin bir çalışma yapmasının provası oldu.
DÖNÜM NOKTASI: TİP'İN 15 MİLETVEKİLİ İLE MECLİS'E GİRMESİ 1965 milletvekili seçimlerinde TİP, 15 milletvekilliği kazarak Meclise girdi. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki kısa süreli Halk İştirakiyun Fırkası deney i ile 1963 sonrasındaki bir yıllık tek senatörlü (Esat Çağa bir süre sonra partiden ayrılmıştı) temsil deneyini bir yana bırakırsak, sosyalizmin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsili bakımından Türkiye tarihindeki bir ilkti.
1965-1973 arasında TBMMde ilkinde 15 milletvekili, ikincisinde 2 milletvekili 1 senatörle iki dönem temsil edilen TİP, siyasi yaşama ve Meclis çalışmalarına büyük bir düzey kazandırdı. TİPin Meclise girmesi ve Mecliste yürüttüğü çalışmalar, Türkiyenin parlamentolu siyasi yaşamında olsun, çok partili demokrasi yaşamında olsun, bir dönüm noktası oldu. Meclis kürsüsünden ilk defa TİP Genel Başkanının dile getirdiği, 35 milyon metre kare vatan toprağı Amerikan işgali altındadır gerçeği, 1950li yıllarda ABD ile yapılan gizli anlaşmalar, bütün toplum kesimlerini harekete geçirdi. Türkiye-ABD ilişkileri sorgulanmaya başlandı.
TİP milletvekillerinin Meclis konuşmaları ve çalışmaları, halkın ve ülkenin temel sorunlarının Meclise getirilmesinde; Meclisin ve muhalefetin hükümeti denetlemesinde; hükümetin ve Meclisin halkın aleyhine olacak eylem ve icraatlarının önlenmesinde çok etkili oldu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel bu gerçeği, yıllar sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide, 1965-1969 arasında ben her sabah güne, gazetelerdeki, TİP bugün ne demiş haberlerini okuyarak başlardım sözleriyle dile getirmiştir. Yine CHPnin tarihi lideri İsmet İnönü de, Meclis koridorunda karşılaştığı Aybara, TİPin çok etkin ve nitelikli muhalefet görevi yaptığını belirtmekten kendini alamamıştır.
TİP'TEN VATAN PARTİSİ'NE DEVROLAN MİRAS VE GÖREV Bugün önümüzde yine böyle bir fırsat var. TİPin 1963-1965 başarılarından yıllar sonra bugün, Türkiyenin milliyetçi, halkçı ve sosyalist yurtseverliği ve devrimciliğinin İşçi Partisi öncülüğünde birleşmiş ve örgütlenmiş öncü siyasi gücü olarak Vatan Partisi, TİPin 1965de yaptığından çok daha fazlasını yaparak, Meclise girmek ve hükümet ortağı olmak fırsatını yakalamış bulunmaktadır.
1965te emek eksenli bir devrimci partinin Meclise girmesi ve Meclisteki devrimci muhalefet odağını oluşturması önemli ve büyük başarıydı. O zaman Türkiye bugünkünden daha az bağımlıydı. Cumhuriyet ve kazanımları devlet ve toplum hayatında hala belirleyici konumdaydı. Dünya koşulları ve dengeleri de bir önceki aşamada kazanılmış devrimci mevzileri korumaya ve daha ileri mevzilere sıçramaya uygundu. Bu koşullarda Meclisteki devrimci muhalefet önüne, görece uzun vadeli devrimci programlar koyabilir, daha ileri devrimci hedeflere sıçramaya uygun bir strateji benimseyebilirdi. Bugün durum, 1960ların devrimci TİPinin misyonunu, çok daha geniş bir toplumsal çoğulculukla ve daha yakın, daha acil, daha yakıcı bir program ve hedefler temelinde üretmeyi gerektirmektedir. Vatan Partisi, Türkiye sosyalistleri bakımından bu görevin partisidir. Temel programımız yine 1960lar TİPnin programıdır: Bağımsızlık ve Demokrasi! Sonra, arasız devrimlerle imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir topluma ilerlemek
Bugün Türkiyenin bütün sosyalistlerine düşen görev, 1960lı yıllarda TİPte toplanarak sağladığımız büyük birlikteliği ve başarıyı, bugün Vatan Partisi saflarında buluşarak, bu kez daha üst düzeyde; bir Milli Hükümete sıçrama düzeyinde bir kez daha göstermektir.
Yazının tarihi 15 şubat 2015. Perincek'in İşçi Partisi Vatan Partisi adını alırken Türkiye İşçi Partisi'nin mirasını devraldığını açıklıyor bu yazısında. Başka açıklamalar da var bu konuda. Bugün Perincek ve Vatan Partisi'nin bulunduğu yere bakarsak TİP ile hiçbir benzerliği olmadığı da görülüyor. O günkü TİP bugün olsaydı AKP'nin yanında durmaz, AKP'nin politikalarını ''vatan şavaşı'' olarak adlandırmazdı. Perincek ve partisi bu açıklamalarla solda olduğunu belirtiyor, solda olan bir parti ise AKP'nin yanında durmaz, milliyetçiliğe bu kadar prim vermez. Perincek'te bu çelişik durumun açıklamasını nasıl yapmak lazım? Takiyye yaptığını düşünmüyorum. Oy toplamak için de olamaz, solda gözükmek oy almak konusunda sağda olmaktan daha sorunlu. O zaman nasıl bir açıklama getirmek lazım? Ulusalcı veya faşist diye suçladığımızda bu konuya bir cevap vermiş olmuyoruz. Bana göre Perincek konusu üzerinde daha detaylı yorumlara ihtiyaç var.
Türkiye İşçi Partisi solculuğu o dönemin koşullarında Kemalizmin sol yorumuna dayanan ve reformizm ile parlamenterizmi içinde barındıran bir programdı. Perincek'in solculuğu da aşağı yukarı böyle bir şey. Perincek öteden beri MDD'ci bir anlayışı savunuyor. Türkiye İşçi Partisi ile arasında kurdukları yakınlığın buralardan beslendiğini düşünüyorum. Perincek ve Vatan Partisi bir yana Metin Çulhaoğlu'nun da TKP ayrışmasının hemen öncesinde '' İkinci TİP''e gönderme yaparak bir yazı yazdığını da hatırlıyorum. O yazı sonrası TKP'deki rahatsızlık gün yüzüne çıkmış ve ardından bölünme gerçekleşmişti. Perincek ve partisinin Türkiye İşçi Partisi'nde ne bulduğu aşağı yukarı açıklanabilir, Çulhaoğlu bu yorumu neden yapmıştı; Çulhaoğlu'nun MDD'ci olmadı, sosyalist devrimi savunduğu açık. O halde neden böyle bir kodlamada bulunma gereği hissetmişti?
Nurullah Ankut, Bin Kalıplılarda sebebini yazmıştır. Kafa yormaya gerek yok, parababaları düzeninden bir koltuk almak için isterse ruhunu şeytana bile satar Perinçek. Olayın TİP ile, MDD ile alakası dolaylıdır.
Nurullah Ankut, Bin Kalıplılarda sebebini yazmıştır. Kafa yormaya gerek yok, parababaları düzeninden bir koltuk almak için isterse ruhunu şeytana bile satar Perinçek. Olayın TİP ile, MDD ile alakası dolaylıdır.
''Parababaları düzeninden bir koltuk kapmak için'' dediğinizde adamın aklına parababalarının düzeninde koltuk kapmanın Perincek siyasetinden geçip geçmediği sorusu geliyor. Bence bu tür yanıtlar çok açıklayıcı değil. Amaç koltuk ve para kazanmak olsa izlenecek yol Perincek siyaseti olmasa gerek; öyle değil mi?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.