-Size göre şu anda bu ülkenin en önemli sorunu nedir?
- Bu sabah -diğer koşullar aynı kalmak kaydıyla- 12 Eylül darbe anayasasının değiştiği, darbe yasalarının mevzuattan tamamen ayıklandığı bir güne uyansanız, ülkenin sorunlarının çözülmüş olacağını düşünüyor musunuz?
- CHPnin, AKP ile yeni anayasa görüşmelerine başlayıp sürdürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
***
Evet, seçim zamanı çok geride kaldı.
Biliyorum, seçim zamanlarında ortalığı kasıp kavuran anket heyecanlarından zerre eser yok. Dahası bunun için bir sebep de yokmuş gibi görünüyor.
Acaba gerçekten öyle mi?
Anketler, siyasi partiler için yalnızca seçim zamanlarında mı başvurulacak bir nabız ölçme yoludur?
Hemen not düşeyim: Ne daha önce ne de bugün, siyasetçiye ve siyasi partilere akıl verme haddini kendimde görüyorum.
Ama yaklaşık 11.5 milyon seçmeni bulunan CHP yönetiminin, bugünlerde seçmenine dönerek, yukarıdaki üç soruyu sorup alacağı yanıtları değerlendirmesine ciddi biçimde ihtiyacı olduğu kanısındayım.
Bu düşüncemi de yalnızca, köşe yazma şansı bulunan bir yurttaş olarak, bu kadar ağır yaşam hakkı ihlallerine karşı içimde büyüyen insani itirazımdan dolayı dile getiriyorum.
***
Otoriter rejime itiraz eden ve her koşulda hukuk devletini savunan bir yurttaş olarak CHPye itirazım, AKPnin yeni anayasa görüşme çağrısını kabul ederek görüşme yapmasına değil.
Eğer geçen hafta, 2.5 saat süren ilk görüşmenin ardından yapılan açıklamalarda, söylenen sözlerde, yaşadığımız umut kırıcı karanlığa, bir nebze olsun ışık düşürecek tek bir cümle okuyup işitseydim, bu yazıyı yine yazmayacaktım.
Ne ki, CHP yönetimi bu görüşmeleri anayasası fiilen askıya alınmamış, dört ilçesinde haftalardır sokağa çıkma yasağı uygulanmıyormuş, anayasal dayanağı bulunmayan bu sokağa çıkma yasakları yüzünden sivil yurttaşları, kadınları, çocukları vahşice öldürülmüyormuş, ölüleri huzurla defnediliyor, kaçırılmıyor, dondurma dolaplarında bekletilmiyor, otopsi raporlarına gizlilik kararı konmuyormuş; en kötüsü de bütün bunların tek sebebi 12 Eylül Anayasasının yürürlükte olmasıymış havasında yürütüyor.
***
Oysa rejimin sokağa çıkma yasakları, AKPli Ömer Çelikin faşist düzen olarak nitelediği 12 Eylül Anayasasına bile aykırı. 12 Eylül hukukunun kanlı bir parçası olan Sıkıyönetim Kanununa göre bile, sokağa çıkma yasakları ancak olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanlarında ve ancak sıkıyönetim komutanlarının uygulayabileceği bir yetki olarak tanımlanıyor.
Surda, Cizrede, Silopide, Dargeçitte kâh dama erzak almaya çıkarken, kâh namaz kılarken isabet eden mermilerle, toplarla öldürülen; sağlık, cenaze hizmetlerine ulaşamayan onlarca vatandaşın, bu zincirleme yaşam hakkı ihlallerine reva görülüşüne gerekçe gösterilen yasal dayanağın İl İdaresi Kanunu olmasına, valiler eliyle kullanılmasına CHPden neden daha güçlü, daha etkili bir ses yükselmiyor?
Neden bu barbarlık, az sayıdaki milletvekilinin bireysel çabasından çıkıp ana muhalefet partisi yönetiminden beklenen bir reflekse dönüşmüyor?
Toplumların refahı için insanların icat ettiği bir kurum olan devleti; katliamlara, vahşete, barbarlığa, yaşam hakkı ihlallerine rağmen her koşulda savunma çizgisi, zulmü olağanlaştırıp vahşeti sıradanlaştırmıyor mu?
Baştaki soruya yine soruyla bir cevap arayalım:
Şu anda ihtiyacımız olan şey, içine Hitlerin gölgesinin düştüğü bir yeni anayasa mı, yoksa darbe anayasasına bile aykırı olan yaşam hakkı ihlallerine dur diyecek güçlü bir ses mi?
Evet ihtiyacımız olan tek bir şey var: Biraz daha ses.
İkircikli ve gecikmeli olmayan tarafından ama.
CHP Türkiye'nin AKP eliyle dönüştürülmesinde AKP'ye koltuk değneği olmaktan başka bir şey yapmıyor. Anayasa değişikliğinin Erdoğan'ı başkan yaptırmak için olduğunu bile bile AKP ile anayasa görüşmeleri yapmak AKP siyasetine koltuk değneği olmaktır. CHP Ahmet Hakan'ı takip ediyor. Sanki kendini Ahmet Hakan'a beğendirmek için muhalefet yapıyor. Ahmet Hakan Kılıçdaroğlu'nun Akit'e gönderdiği başsağlığı mesajını çok beğenmiş. Ahmet Hakan beğendiyse doğru yoldayız diye düşünmüşlerdir. Böyle bir parti solu temsil ederse AKP daha çok seçim kazanır, kendi gericiliğini topluma dayatmaya da devam eder.
CHP, 16-17 Ocak tarihlerinde yapılacak Kurultaya odaklanmış durumda. Ancak, Genel Merkezde ilginç bir sessizlik söz konusu. Bir başka ilginçlik ise kulislerde genellikle kimin geleceğinden ziyade, kimin gideceğinin konuşulması.
Öncelikle şunu belirtelim; Genel Başkan Kılıçdaroğluna çok yakın kaynaklardan edindiğimiz bilgi, kamuoyunda ve basında çıkan iddiaları yanlışlıyor. Başka bir ifadeyle, şu an Genel Başkanın kafasında netleşmiş isimler yok. Kılıçdaroğlu, Türkiyedeki dengeleri gözeterek listeyi bizzat yazacağını söylemiş. Yani şu an basında yer alan Parti Meclisi üyesi olacak kişilerin isimleri toto misali.
2019DA KILIÇDAROĞLU OLMAYACAK MI
CHPde bu kurultayı önemli kılan en önemli unsur aslında, seçimde alınan sonucun genel olarak tabanda başarı olarak algılanmaması ve bu konuda bedel ödeneceğinin beklenmesidir. Yani, Genel Başkan iyi; ama, çevresi kötü fikrinden hareketle herkeste büyük bir değişim olacağının beklenti haline gelmesi kurultayı önemli kılıyor. Genel Başkanın, yakın çevresinde ciddi değişimler yapacağına dair sözler söylediği kulislerde konuşulsa da, biz bu bilgiyi doğrulatamadık. Hatta, popüler olan birkaç MYK üyesi değişikliği haricinde çok ciddi değişimler olmayacağına dair işaretler de aldık. Yalnız, tabanda Kılıçdaroğlunun bu Kurultayda rahat Genel Başkan seçileceği; ancak, 2019da artık Kılıçdaroğlunun Genel Başkan ol(a)mayacağı konuşulmakta.
MUHARREM İNCE CEPHESİ
CHP kulislerinde bu aralar en çok konuşulan konulardan bir diğeri de Muharrem İncenin Genel Başkan adaylığından çekilip çekilmediği üzerine. Basında yer alan haberlerden bazılarında İncenin adaylıktan çekildiği ileri sürülmüş olsa da, henüz böyle bir bilgiyi doğrulatamadık. Bu iddiayı ileri sürenler, İncenin Kılıçdaroğlu ile anlaştığı ve kendisinin ya da yakınındaki birinin yönetimde yer alacağını da söylemekteler.
SAV FAKTÖRÜ
Kurultayda Genel Başkan Kılıçdaroğlunun çevresinde süren siyasi çekişmelerin nasıl sonuç vereceği belli değil. Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl ile Genel Sekreter Gürsel Tekin arasında sürdüğü belirtilen soğuk savaşın sonucunun kurultayda somutlanıp somutlanmayacağı henüz tam olarak bilinmiyor. İki isimden birinin Genel Başkan tarafından çizildiğine dair haberler, bu nedenle sıklıkla gündeme getiriliyor. Yine benzer biçimde, Eski Genel Sekreter Önder Sava yakın kimi isimlerin parti yönetimine taşınacağı ve bu yolla Kılıçdaroğluna muhalif kanadın zayıflatılacağına dair kulis bilgileri de mevcut ki, bu ismin Hakkı Suha Okay olacağı konuşuluyor.
Önümüzdeki süreçte edindiğimiz bilgileri ve isimleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
CHP lideri, örgütün yapılandırılması ve yeni siyasi söylem konusunda görüş aldı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 16- 17 Ocakta yapılacak partisinin 35. Olağan Kurultayının ardından, partide yeniden yapılanma sürecini başlatmak için harekete geçti.
Genel başkan seçildiği 2010dan bu yana, referandumlar, genel ve yerel seçimler nedeniyle, örgütler ve partinin yeniden yapılanması konusunda yeterince zaman ayıramamaktan yakınan Kılıçdaroğlu, 35. Olağan Kurultayda hedefini değişim olarak koydu. CHP lideri, bu konudaki ilk önemli adımı ise dün bir grup akademisyenle yaptığı toplantıyla attı.
10u profesör, 12 akademisyenin çağırıldığı toplantıya, mazeret bildirenlerin dışındaki davetlilerin tamamına yakını katıldı. Güncel siyasal ve sosyolojik değişimler ekseninde kurultay sonrası CHPnin vizyonu: Yeniden yapılanma başlığı altında düzenlenen toplantıda, üniversitelerin siyaset bilimi, iletişim, reklamcılık bölümü öğretim üyelerinden tanınmış isimler davet edildi. Toplantıda Türkiye seçmen profili ve 7 Haziran / 1 Kasım seçim sonuçlarının değerlendirmesi yapıldı. CHPnin yüzde 25lerde olan oy oranının artırılmasına dönük çözüm önerilerinin tartışıldığı toplantıda ayrıca Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi ile ilgili CHPnin tutumu konusunda da akademisyenlerin görüşlerine başvurdu.
AKP ile anayasa olmaz
Edinilen bilgiye göre toplantıda katılımcıların tamamı başkanlık sistemine karşı çıkarken, AKP ile anayasa yapılmaz görüşü ön plana çıktı. Geçmişten de örnek veren akademisyenler, bugün yaşanan demokratikleşme ile ilgili sorunların parlamenter sistemden ya da anayasadan değil, AKPnin antidemokratik uygulamalarından kaynaklandığı görüşünü ilettiler. Bazı akademisyenler, CHPnin AKP ile anayasa masasına oturmaması görüşünü dile getirdiler.
Toplantının en kritik konu başlıklarından birini ise CHPnin yeniden yapılandırılması oluşturdu. Kurultay sonrası süreçte CHPnin siyasal, toplumsal, örgütsel ve yönetsel alanlarda yeniden yapılanması konusunda Kılıçdaroğlu katılımcıları dinlerken somut yeniden yapılanma önerilerinin rapor olarak sunulması da kararlaştırıldı.
Toplantıda, muhafazakârlaşma ve AKPnin antilaik uygulamaları tartışılırken, CHPnin bu konularda yeterince tepki göstermemesi de eleştirildi. CHPnin dinsel hassasiyetlere saygı gerekçesiyle, antilaik uygulamalar karşısında sessiz kaldığı belirtilirken, bir akademisyen, CHPnin artık kadın hakları konusunda belirgin programı yok. Aile, anne, eş olarak politikalar belirleniyor görüşünü dile getirdi.
MYK ve PM daralacak
CHPdeki değişim kapsamında Merkez Yönetim Kurulu ve Parti Meclisinde önemli değişiklikler planlanıyor. Yaklaşık 5 yıllık genel başkanlığı süresince 78 MYK üyesini değiştirmekle ve takım kuramamakla eleştirilen Kılıçdaroğlunun, parti yönetim organlarını daraltarak işlevselleştirme hesabı yaptığı belirtiliyor. Bu kapsamda, halen 60 olan PM üye sayısının 40a, yine partinin vitrini konumundaki halen genel sekreterle birlikte 15 olan MYK üye sayısının da 8 veya 10a çekilmesi üzerinde duruluyor.
Türkiye siyasetinde hep birlikte bir mucizeye tanık oluyoruz. Memlekette olan bitenle pek de ilgilenmeyen bir parti hâlâ büyük bir çoğunluğun sesi olmayı başarabiliyor. CHP, bu ülkenin partisi değilmiş gibi davranıyor. Üstelik siyaset tarzı öyle sessiz, öyle sakin ki, CHP bu haliyle bugün bir Kuzey Avrupa ülkesinde dahi muhalefet görevini üstlenemez durumda.
Belki bundan birkaç on yıl önce, o ülkelerde sosyal devlet uygulamaları revaçtayken CHP iş görebilirdi. Ama bugün, Türkiye ile kıyaslanamasa dahi, Kuzeyin bir zamanların müreffeh ülkelerinde dahi sorunlar ağırlaşıyor ve o sorunlar bile belli ki CHPnin bu haline ağır gelecek.
Kasım seçimlerinden bu yana CHP, AKPye neredeyse bir tek konuda dahi diş göstermiş değil.
Ülkenin yarısı yangın yerine dönmüş, devlet vatandaşlarını katlediyor, CHP politika geliştirmiyor. Türkiye bölgede AKPnin kanlı oyunlarıyla felakete doğru sürükleniyor, CHP susuyor. Laiklik adına elde kalmış kazanımlar birer birer tasfiye ediliyor, CHP lideri ülkenin en terbiyesiz, en aşağılık laiklik düşmanlarından birisinin cenazesinin peşine düşüyor.
Ne bekliyorsunuz diye sorulacaktır...
Biz CHPden bir şey beklemiyoruz. CHP bu zaten. Problem CHPyle değil, CHPye oy vermiş, partiyi desteklemiş insanlarla ilgili.
Mucizeyi de CHP değil onlar yaratıyor. Tek bir beklentilerini dahi karşılamayan bir partiye destek olmaya devam ediyor, onu el üstünde tutmayı sürdürüyorlar.
Elbette hiç kimse CHPye, AKPye koltuk değnekliği yapsın diye oy vermedi. Partilerinden öncelikli beklentileri iktidar olması, olamazsa da kendilerini her düzlemde temsil etmesiydi. CHP seçmenlerinin bir bölümünün her şeye rağmen partilerinin kendilerini temsil ettiğini düşündüğünü biliyoruz.
Peki ya böyle düşünmeyenler? Partilerinin AKP karşısındaki hal ve gidişatını hiç beğenmeyenler... Ülkeyi değiştirme beklentisini emanet ettiği partisinden umudu kestiği için ne yazık ki Türkiyeden de umudu kesenler... Üstelik bunu ilk kez değil bilmem kaçıncı kez aklından geçirenler... Onlar ne yapıyor?
Sayıları hiç az değil ve her defasında yine de CHP dedikleri, yarın seçim olsa çoğunlukla bir kez daha CHP diyecekleri için siyaset mucizesini onlar yaratıyor işte.
Ama yarın seçim yok. Ülke bir süre daha katil ve hırsızlardan oluşmuş bir çeteye emanet ve insanlara sandıktan başka bir yol göstermeyen sosyal demokrat partinin bu süre boyunca ne yapacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Kasımdan bugüne ne yaptıysa onu yapacak, üç ayda oluşan hayal kırıklığı katlanarak büyüyecek. Hem seçim olsa bu partiyle ne değişecek?
Kimse memleketin haramilerin elinde eriyip gitmesini bir sonraki seçime, üstelik yine aynısının yaşanacağına duyulacak derin korkunun gölgesinde kullanılacak bir oy için beklenecek seçime kadar elleri kolları bağlı durup izlemesin. Kimse kendisine bu kötülüğü yapmasın.
Bu korku, bu endişeyle yıllar nasıl geçer. Zaman böyle nasıl boşa harcanır...
Türkiye çaresiz de değil, seçeneksiz de...
Bu ülkede AKPye hiç boyun eğmemiş, patronlara karşı hep yoksulların ve emekçilerin yanında saf tutmuş, laiklik ve yurtseverlikten hiç taviz vermemiş insanlar var.
Her defasında yarattığınız siyaset mucizesiyle bir partiye taşıyamayacağı görevleri yüklemek ve umutsuzluk, hayal kırıklığı ve karamsarlıkla boğuşmak yerine yapacağınız yalnızca onlara kulak vermek. Beraber yürümeniz gereken insanlar onlar ve emin olun sizi yarı yolda bırakmayacaklar.
Bu yazı haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 14. sayısında yayınlanmıştır.
Kılıçdaroğlu'nun CHP'den kesin ihracı için başvuracak!
Ömer Faruk Eminağaoğlu, Kılıçdaroğlu hakkında kesin ihraç talebiyle başvuruda bulunacağını açıkladı.
AKP'nin hukuk dışı olarak cuma namazına göre mesai düzenlemesine sessiz kalan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na parti içinden sert bir tepki geldi. Ömer Faruk Eminağaoğlu, Kılıçdaroğlu hakkında kesin ihraç talebiyle başvuruda bulunacağını açıkladı.
AKP'nin cuma namazı düzenlemesine HDP'den destek gelirken CHP ise konuya ilişkin sessizliğe gömüldü.
CHP'nin sessizliğine tepki gösteren Yargıçlar Sendikası Kurucusu Ömer Faruk Eminağaoğlu, "TBMM'deki bütün siyasi partilerin, laikliğe aykırılığı daha önce açıkça ortaya konulan böyle bir konuda suskun kalmaları, asla ve asla kabul edilemez" dedi.
"CHP ve bütün siyasi partiler, inanç sömürüsüne yönelmiş ve laiklikten kaçar olmuşlardır" ifadelerini kullanan Eminağaoğlu, Kılıçdaroğlu'nun ihracı için başvuru yapacağını duyurdu:
Çağrım bir yurttaş olarak diğer partilere, parti üyesi bir kişi olarak ise partim CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na ve yönetimine hitaben olup, anılan kişileri istifaya davet ediyorum.
Partimin genel başkanı ve ilgili yöneticilerinin eylemi, Parti Anayasası olan Parti Tüzüğünin 2 nci ve 3 üncü maddelerine açıkça aykırı olmakla, kendileri hakkında Parti Tüzüğünün 70/1-a-b maddeleri uyarınca önlemli olarak kesin ihraç istemiyle Partinin yetkili organına 11 Ocak 2016 tarihinde başvuru yapacağımı ifade ediyorum.
Bu ileti en son ayhan
tarafından 11.01.2016- 15:37 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.