Bahar fırtınasıdır Filizkıran Fırtınası Ve Hasan Hüseyin Korkmazgilin adını bu fırtınadan alan şiiri sapsarı karanlıkta yerler bahar ölüsü diye biter...
Şu memlekette bahar geliyor diye sevinemiyoruz, çoğu kez bahar, bitmeyen filizkıran fırtınalarıyla esiyor.
Başkanlık projesi Türkiyeyi uçuracak diyorlar ya, hakikaten gündeme gelmesiyle bile bombalarla havaya uçuruyor ülkeyi, paramparça ediyor.
Fırtına uğultusundan, patlayan bombalardan, yakılan ağıtlardan ötürü sesimiz duyulmadığında bir süre suskun kalmak mı gerekir? Böylesi günlerde bazı şeyleri söyleyemediğimizden ve bazı şeyleri de söylememek için konuşuyoruz; yazıyoruz. Çünkü konuşmazsak yazmazsak, biliyoruz ki, belki de söylenmemesi gerekeni söylemiş olacağız.
Mesela IŞİDin İstiklal vahşetinin ardından Neyse ki bu sefer TAK yapmamış diye avunacak mıyız?
Cemil Bayıkın Biz Kürt Özgürlük Hareketi olarak savaşı tercih etmediğimiz gibi, savaş içinde sivillerin ölümüne de şiddetle karşıyız. Savaşta sivillerin katledilmesi suçtur sözleri nedeniyle susacak kadar saf mıyız? Çünkü bizzat kendisi biz yapmadık TAK yaptı mazeretine de ihtiyaç duymadan, Kızılay Katliamından dört gün önce, savaşı Türkler-Kürtler arasındaki bir savaş olarak tanımlamış ve ülkenin her yanına yayacaklarını açıklamıştı.
Bu köşeyi takip edenler farkındadır. Yıllardır Kürt bahsinde, Kürtlerin mazlumluğu lehine pozitif ayrımcılık yapmaya çalışmış, ama söylenmesi gerekenden de sakınmamıştım. Mesela 11 yıl öncesinde, 2005 yılı Mayıs ayında yazdıklarımda da durum yine böyleydi. Özgür Politika gazetesinin 17 Mayıs 2005 tarihli manşeti HEDEF METROPOLLER şeklindeydi. PKKye bağlı HPGnin askeri komuta üyesi Yusuf Turhallı operasyonların devamı durumunda savaşı yayacaklarını ve Kürt sorununun çözülmemesi halinde metropolleri hedefleyeceklerini söylemişti. Öcalan ise avukat görüşmesinde PKKye şöyle sesleniyordu: Ne savaşın, ne savaşmayın demiyorum... Gerilla savaşı aktiftir, ülke sathına yayılım demektir. Hani konfederalizm filan derken bir de bakmıştık ki, kör terör yine ön plana geçirilmişti. Bu köşede metropollerde bomba patlatma tehditleri karşısında, Sakın ha! Aklınızdan bile geçirmeyin diye haykırmıştım. Çünkü tek seçenek, bugün Bayıkın dediğinin tersine Kürtler-Türkler arasında bir savaş değil Kürt-Türk ortak çözümüydü.
Elbette bu çözümden söz etmek, jölesiz Ahmet Hakanlar gibi saf değiştirmeyi gerektirmez. Diyarbakırda Kürtlerin ölü bedenleri tanklarla ezilirken, ölü genç kadınların çıplak bedenleri teşhir edilirken ve erkeklerin çıplak fotoğrafları sergilenirken, evlerin bombalanması, halkın göç ettirilmesi bile ikinci plana düşer.
Yıllardır yine bu köşede hatırlatıyorum. Kürt hareketi ne zaman ki Kürt milliyetçiliğini esas aldı, çözümün değil sorunun, kirli savaşın parçası haline geldi. Evet, Rojavada IŞİD vahşeti karşısındaki Kürt direnişi dünyaya örnek oldu, ama orada da Ankaradaki gibi sivillere katliam uygulansaydı ve savaş suçu işlenseydi böyle olamazdı ki. Şimdi Türkiye Kürdistanında benzer bir vahşete maruz kalan Kürt hareketi, misilleme adına sivillere (Türklere!) yöneldiğinde ve savaş suçu işlediğinde mazlumun değil zulmedenin kategorisine girer. Vahşeti yansıtınca TAK ile IŞİD arasında fark kalmaz. Rojavanın haklı prestijini bile gölgede bırakır. Her şey bir yana, Türkiyenin batısındaki Kürtler nüfus olarak Kürdistandan daha fazlayken Kürt-Türk ortak çözümünden kaçınmak Kürtlerin çoğunluğunu hiçe saymaktır.
Kürtler İstanbulda, İzmirde, Mersinde ve başka batı illerinde yaşamaya devam edecekse eğer, Kürt siyasi hareketi milliyetçi çıkmazlardan ve Kürtler ile Türkler arasında savaş çıkarmak niyetlerinden vazgeçmeli.
Çünkü hâlâ Kürt-Türk ortak çözümüdür, filizkıran fırtınalarını geride bırakıp hep birlikte Newroz Piroz be diyebilmek
Memlekete bahar geliyor diye sevinemiyoruz, çünkü baharı kana bulayacaklarını söyleyen bir hareket memlekette gündemi belirliyor. Barış diyor, barış olacağını umut ediyoruz, savaş diyor, baharda savaş çıkmasından korku duyuyoruz. Kürt siyaseti sivil halka saldırmayacağız, batıdaki askeri, ekonomik tesislere saldıracağız diyor. Aman ne kadar rahatladım! Sokaklarda rahat rahat gezer, çoluk çocuk uçurtmalar uçurabiliriz.
Kürt hareketi her geçen yıl halk düşmanlığını savunur hale geliyor. Ne istediğini bilmez bir halde ölümlerden çıkar sağlamak istiyor. Doğudaki şehirlere silahlar ve bombalar yüklerken ne düşünüyordu, ordunun giremeyeceğini, halkın desteğini alacağunu, özerkliği kuracaklarını mı? Gerçekleşmeyeceği baştan belli olan ve insan ölümlerinden başka bir sonuç vermeyeceği belli olan bir eyleme neden girişilir? Anlaşılan ölümler yetmiyor ki, şimdi de batıdaki şehirlere ölüm yağdıracaklar. Sonra da kürt halkına özgürlük gelecek, gelecek özgürlükten türk halkının payına da birşeyler düşecek! Kürt hareketi söylediği gibi kürt türk savaşı için uğraşıyor. Kürdün ve türkün ilerici kesimlerini birbirinden tam olarak ayrıştırmayı deniyor. Kürt hareketinde plan eksik olmuyor, şimdiki planı da kürtlerle türkler arasında savaş çıkartmak.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.