Sovyet Devrimini kutlarken somut bir değerlendirme
İlker Belek
AKPnin muhaliflerine yönelik operasyonu faşizan tutumunun tezahürü. Kendi rejimini kuruyor, kendi darbesini gerçekleştiriyor, kendisi gibi düşünmeyenlerin sesini kesmeye çalışıyor.
Bu bir tükeniş, çaresizlik. AKP, çok uzun zamandır yazdığımız gibi, saldırmaya mecbur. Bunun esas nedeni 15 Temmuz darbesi de değil. Esas neden Haziran 2013te yükselen halk ayaklanması. Türkiyede halkın önemli kısmı süreçten, AKP politikalarından memnun değil. AKPnin bu memnuniyetsizliği herhangi bir biçimde yumuşatma ihtimali yok. Saldırıya mecburiyet buradan kaynaklanıyor.
Buraya kadar böyle, ancak bundan sonrası karışık gibi görünüyor.
AKPyi bu hale getiren aktörlerin başına Meclis muhalefetini yazmalı. Kürtleri de mutlaka eklemeli. Erdoğan rejimine destek veren güçlerin başında kendileri geliyor. 2013 ayaklanmasının darbe olarak nitelenmesi, Öcalanın deyimiyle Erdoğanın kurtarılması, Osloda, İmralıda yabancı istihbaratların gözetiminde yapılan ve içeriği şimdiye kadar açıklanmamış pazarlıklar, Demirtaşın Erdoğanı Mecliste ayakta alkışlayarak karşılaması...
Bütün bunları başa kakmak için değil, fakat, bundan sonra yapılacakları kararlaştırırken yol göstersin diye mutlaka bir kez daha kaydetmeli ve farklı bir tutuma dair gerçek belirtiler ortaya çıkmadığı sürece de dikkatli davranmalıyız.
HDP düzen içi bir parti. Kendi özel politik çıkarlarına sonuna kadar bağlı, bunların gereğini yerine getirmek üzere son derece esnek davranabiliyor. Derdi düzeni değiştirmek değil, düzenin içinde kendine bir alan açabilmek, Kürt gerçekliğini düzenin içine yerleştirebilmek.
Ancak bütün bunlar, yani özel bir alanın politikasını yapmakta olduğu gerçeği, normal karşılanacak bir şey değil. Bunun nedeni, HDPnin her politikasıyla Türkiye siyasetinin şekillenmesine doğrudan etki ediyor olması.
Solun HDP ile ilişkilenmesi de tam bu siyasi zemin üzerinden şekilleniyor.
Büyük baskılara maruz kaldığı için ne olursa olsun Onunla bir arada olmak tercihi, HDPde ifadesini bulan politikaların görmezden gelinmesine neden oluyor, bağlantılı olarak da güncel görev faşizmin geriletilmesi olarak belirleniyor.
Hatırlanacaktır: 7 Haziran 2015 seçimlerinde de sosyalistlerin neredeyse tamamı böyle düşünmüş ve seni başkan yaptırmayacağız retoriği üzerinden HDPye angaje olmuştu.
Oysa burada çok önemli bir sorun bulunuyor: AKPye hangi zeminde karşı durulacak ve AKPyle ne için mücadele edilecek. Kısaca sorun çok ironik biçimde AKPnin ne olduğu noktasında düğümleniyor. İroni AKP faşizmine karşı birleşenlerin AKPnin ne olduğu noktasında fikir birliği içinde olmamalarından kaynaklanıyor.
AKPyi gerici bir parti olarak görmeyip, laiklik sorununu kafasına takmayanlar ile laiklik mücadelesinin merkeze yerleştirilmesi gerektiğini düşünenlerin hangi zeminde bir araya gelebilecekleri çok tartışmalı. Oysa AKPnin saldırganlığını belirleyen birinci faktör Türkiyede dinci bir rejim kurma niyeti.
Aslında bu uyumsuzluk en başından itibaren AKPye güç veren en önemli faktörlerden birisi oldu. Birlik diyenlerin bir kısmı laikliği öne çıkarırken, diğerleri Saidi-Nursi anmaları düzenliyor; bir kısmı özelleştirme karşıtlığı ve kamuculuk derken, diğerleri değişik sermaye gruplarına brifing verebiliyor; bir kısmı antiemperyalist sloganlar atarken, diğerleri AB ve NATOya Türkiyeye müdahale çağrıları çıkarabiliyor; bu müdahalenin gerçekleştiği Rojavada özgürlük işaretleri keşfedilebiliyor; birileri okulların imamlaştırılmasına karşı eylemler düzenlerken diğerleri aşiretlerin desteğini arayabiliyor.
Bu farklılıklar nerede birleşecek: Laiklikte mi, ABD karşıtlığında mı, kamuculukta mı ? AKP karşıtlığı ne anlama geliyor ? AKP Türkiyeyi nereye doğru sürüklüyor ? Bunun karşısında nasıl bir Türkiye talep ediliyor ?
Bunlar önemli. Birlik diyenlerin aralarındaki belirsizliklerin izin vereceği tek birlik amaçsız bir demokrasi mücadelesi olabilir. İstenen ve yeterli görünen bu ise diyecek laf yok.
Ancak yalnızca ülkemiz için değil dünya için de tamamen farklı bir perspektifin söz konusu olduğunu saptamamız gerekir. Dünya ve Türkiye demokrasi beklentilerini, yumuşama hayallerini geçersiz kılan bir büyük hesaplaşma noktasına, sosyalist bir kopuşa doğru ilerliyor.
Dünya sosyalist devrim konjonktüründe bulunuyor. Bunun nedeni uluslar arası ölçekteki çatışmalı, kaotik ortam değil. Bu siyasi tablo, yalnızca iktisadi nesnelliğin tezahürü durumunda. Kapitalizm, uzunca süredir içinde debelendiği durgunluk dönemini aşabilecek potansiyelini tamamen yitirdi. 2008 krizinin etkilerinin bir türlü aşılamamış olması da buna bağlı.
Böyle devam edecek: Durgunluktan çıkış için gereken teknolojik sıçrama gerçekleştirilemeyecek, teknolojik yenilenme adına üretime sokulan her bilgisayar işsizliği artıracak, buna bağlı olarak toplam talep düşecek, kriz dinamikleri keskinleşecek. İktisadi sorunlar yığıldıkça global ölçekli yeni bir paylaşım savaşının gerilimleri tırmanacak, ipuçları çoktandır ortalığa çıkmış bulunan hegemonya krizi belirginleşecek, AKP fırsat bu fırsattır diyerek dış politikasında akıl dışı işlere girişecek, kah Musul, kah Halep, kah Başika diye sayıklayacak, ABDnin bölgemizi yeniden şekillendirme planlarının tam göbeğine oturmakta olan Kürt devletleşme süreci daha somut görünümler kazanacak, bu gelişmeler içerideki Kürt sorununu alevlendirecek, AKPnin gerici politikaları hem uluslar arası hem de yerel ölçekte siyasi kırılmalara yol açacak.
Tüm süreç sosyalist devrim gereksiniminin artmakta, devrim koşullarının olgunlaşmakta olduğunu gösteriyor. Mücadeleyi birlik retoriği üzerinden demokrasiye bağlamak sınıfın bu en güncel gereksiniminin atlanmasına hizmet ediyor yalnızca.
Dolayısıyla HDP ile birlikte AKPyi durdurmayı hedefleyen siyaset ile mevcut koşulları sosyalist devrim için değerlendirmeyi tercih eden siyaset arasındaki fark, içinden geçtiğimiz süreçte sosyalist devrimi olanaklı görmekle, görmemek arasındaki farktan kaynaklanıyor.
Öte yandan birlik gereksiniminin bulunduğu da açık, ama tamamen farklı bir zeminde. Birlik mi, tamam: Laiklik, antiemperyalizm, antikapitalizm ilkeleri bağlamında birlikte mücadele. Öneri net: Laiklikle derdi olmayanlarla birlik aramak yerine, laiklik için birlik.
Sosyalist mücadelenin gereksinimleri ancak sosyalist mücadelenin gerekliliği kabul edildiğinde fark edilebilir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.