Sıradan bir Ortadoğu ülkesi haline geldik. Her gün kanıksadığımız patlamalarla onlarca insanı yitiriyoruz. Hiç kimse bu tür patlamalarla insan öldürmelerine haklı gerekçeler üretmeye kalkmasın. Nedeni, gerekçesi ne olursa olsun bu kör terörün hepimizin hayatına kastettiği, hepimizin içine korku salmayı amaçladığı çok açık. Bu yüzden karşı çıkılmalıdır; amasız, fakatsız karşı çıkılmalıdır!
Ölü sayısı 38'i bulmuş; daha da artacak belli. Feysbuk'da bir arkadaşımızın söylediği gibi ''Biber gazı da sık,kaskını da çıkarma,jopunu da bırakma!Jopu da yeriz,gazı da ama ölme be memur bey!''
[size=2]Sıradan bir Ortadoğu ülkesi haline geldik. Her gün kanıksadığımız patlamalarla onlarca insanı yitiriyoruz. Hiç kimse bu tür patlamalarla insan öldürmelerine haklı gerekçeler üretmeye kalkmasın. Nedeni, gerekçesi ne olursa olsun bu kör terörün hepimizin hayatına kastettiği, hepimizin içine korku salmayı amaçladığı çok açık. Bu yüzden karşı çıkılmalıdır; amasız, fakatsız karşı çıkılmalıdır!
Katiliyorum ama bu "amansiz, fakatsiz" karsi cikilmalidir cümleniz ne yazikki kendinizin gecmis dönemdeki örnegin DHKP.-C eylemlerinde verdiginiz tutum ile havada kaliyor ve asla inandirici olmuyorsunuz.
Ama genede yanlisinizi görüp tüm köt teröre karsi geliyorsaniz basimin üzerinde yeriniz var.
Yanlis anlasilmasin ben hem dünkü eylemi hem hecmisteki benzer eylemi kimden gelirse gelsin cok cirkin buluyorum ve tüm gücümle kiniyorum,.....
Devletin son dönemlerdeki uyguladigi siyaset ise bu tür saldirilarin daha fazlasiyla devam edeceginin de bir isaretidir. Hata sadece terör eylemi yapanlarda degil toplumu terörüze edenlede de var ve terörün beslenmesini saglayan siyasetleri üretenlerde de var,....
Bu ileti en son Alisan
tarafından 11.12.2016- 15:53 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
2- Yapanın kim olduğu yukarıdaki tespiti değiştirmez: IŞİD ya da PKK-TAK. Hepsi bu tip eylemleri yapabilecek karakterde ve güçtedir.
3- Eylemi hiçbir ulvi gerekçe meşrulaştıramaz.
4- Sorumlusu AKPdir. 15 yıldır iktidardalar, son birkaç yıldır neredeyse her ay onlarca insanın hayatını kaybettiği bir katliam yaşanıyor, önleyemiyorlar.
5- Yönetemiyorlar. Güç mekanizmalarını başkanlık sistemini dayatacak kadar kontrol edebiliyor olmaları yönettikleri anlamına gelmez. Düzenli aralıklarla bombaların patladığı, bir bölgesinde kesintisiz savaşın devam ettiği bir ülkenin yönetildiğinden söz edilemez.
6- Yönetemiyorlar ve kanıtı eylemden sonra iç işleri bakanının intikam alma sözüdür. Edebildikleri tek söz intikamdır ve bu söz havada kalmaya mahkumdur.
7- Eylemi TAK üstlendi. Ancak fark etmez. IŞİD sıraya girdiğini zaten açıklamıştı. Her ikisi de büyük güçlerin kontrolündedir. Amaç ülkenin istikrarsızlaştırılmasıdır. Bunda herkesin bir hesabı vardır. IŞİD de PKK de kendi devletinin derdindedir, ancak kurulacak devlet bir ABD eyaleti olacaktır.
8- Önemli olan büyük sahneyi görmektir. ABDnin planı bölgenin yeniden düzenlenmesidir. AKPyi bu nedenle 2002de sahneye sürmüştür. Sovyetler Birliği sonrası döneme İslamla, Müslüman Kardeşlerle müdahale etmiş, buna Büyük Ortadoğu Projesi demiştir. Afganistanda Taliban, Irakta El Kaide, Suriyede Kaideden IŞİD bu amaçla yaratılmıştır. Arap Baharının anlamı budur. AKP Baharın başlangıcıdır. IŞİDe silah Türkiyeden sokulmuş, IŞİD petrolü Türkiyeden pazarlamıştır. Suriyedeki cihatçıları kontrol eden AKP, PKKyi silahlandıran ABD ve Türkiye NATO ülkesidir.
9- Destekledikleri cihatçıların, barış masasında görüştükleri PKKnin ve stratejik müttefik oldukları ABDnin hedefi durumundadırlar. Böyle olduğu için bombalar patlamaya devam edecektir.
10- Bu katliamı da başkanlık ve OHALi uzatmanın gerekçesi olarak kullanacakları kesindir.
11- Bu taktikleri tutar. 7 Haziran seçimlerinden sonra gündeme soktukları savaş stratejisinin sonuçlarından bunu biliyoruz. Her katliam AKPnin tabanını konsolide etmekte ve MHP tabanının AKPye kaymasına yaramaktadır. Bunu en iyi bilenler AKP kurmaylarıdır.
12- Bu eylem başkanlık senaryosunun gerçekliğe dönüşmesi için katkı sağlayacaktır.
13- Kaostan Kürtler lehine hiçbir şey çıkmayacak, yalnızca Türkiye her tür operasyona açık bir hal almış olacaktır. Anlaşılan örgüt hendek savaşlarının Kürt halkında yarattığı yılgınlığın hiç farkında değildir ya da halkımıza yılgınlık vermek ve AKPyi güçlendirmek üzere özel bir misyon benimsemiştir.
14- En önemli sorunumuz halk sınıflarının umutsuzluğunun, korkularının artması ve mücadele azminin kırılmasıdır. Bu da yalnızca AKPnin ve emperyalizmin işine yarar. Bu durum görülerek terör eylemleri sürdürüldüğüne göre amaç bu olsa gerektir.
15- Yapılacak tek şey emekçi sınıf hareketinin örgütlenmesidir.
16- Sınıf siyaseti, sınıfın sorunlarına, esnek çalışma düzenine, işsizliğe, sömürüye, kıdem tazminatının kaldırılması planına, eşitsizliklere ve laikliğe odaklanmak; iktidarın din sömürüsüyle sömürüyü akladığını göstermek; özgürlüğü ve barışı eşitliğe, eşitliği kamuculuğa bağlamak; her türlü kimlikçi söylemi reddetmek zorundadır.
17- Açıkça ilan ettiler: 2017 sıkı bir tasarruf yılı olacak. Yapılacak şey pratik ve ideolojik olarak sınıfa gömülmektir.
Beşiktaş patlaması PKK'nin gözünü iyice kararttığının fotoğrafıdır. TAK nasıl adlandırılırsa adlandırılsın gerçekte PKK'nin ta kendisidir. TAK'ın bu tür eylemlerini kınarken PKK ile ilişkilendirmemek gerçeğe gözleri kapamaktan başka bir anlama gelmez. TAK-PKK bu tür kör şiddetle kitlesel kıyıma yönelmiş durumdadır ve amacı da ülkedeki kargaşa ve kaosu derinleştirmekten başka bir şey de değildir. Daha önce de söylemiştim, PKK fiili bir durum yaratmak istemekte ve bunun için de her şeyi göze alabilmekte, ve tıpkı Suriye'de olduğu gibi emperyalizmin bölgeyi dizayn etme çabalarına Türkiye'yi de dahil etmeye çalışmaktadır. Sorun, bu siyasetin ve bu yöntemin hala desteklenebilir bir sol siyaset olduğu konusunda algı yaratmaya çalışanların varlığıdır. Oysa tam tersine Türkiye solu hem bu siyasetin kendisine ve hem de yöntemine tam cepheden şiddetle karşı çıkmalıdır, karşı çıkmak zorundadır.
Dolmabahçe katliamının şifreleri ve siyasi hesaplar
Türkiye başkanlık tartışmaları altında bir kaos ve belirsizlik ortamına sürükleniyor. Tıpkı 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Suruç katliamıyla başlayan, Ankara Gar Meydanı saldırısıyla zirveye ulaşan terör ve korku ortamına benzeyen yeni bir döneme girildiğine ilişkin güçlü işaretler bulunuyor.
İstanbul Dolmabahçede bombalı araç ve canlı bomba ile gerçekleştirilen ve 36'u polis 44 yurttaşımızın yaşamını yitirmesine 155inin de yaralanmasına neden olan terörist saldırının şifreleri bize bunu söylüyor.
Bilindiği gibi, 7 Haziran seçimlerini kaybeden AKP, iktidarı terk etmedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP yeni hükümeti kuramadığı halde, bütün demokratik teamül ve kuralların dışına çıkarak görevi ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğluna vermedi. Ülkeyi yeni bir seçime sürükledi.
Seçim güzellemeleri ve milli irade edebiyatının tavan yaptığı günlerde AKP seçimle gitmemiş, 1 Kasımda yeniden iktidara el koymuştu. O tarihten itibaren Türkiye olağanüstü bir döneme girmiş, iktidar darbelere açık hale gelmişti. Nitekim, AKPnin eski ortağı olan, ancak ele geçirilen devlete kimin hakim olacağı korusunda aralarında ihtilaf çıkan Fethullahçı çete bu durumu değerlendirmiş ve Türkiyeyi 15 Temmuz darbesine sürüklemişti.
Erdoğan-AKP iktidarı ise, 15 Temmuz kalkışmasının yol açtığı siyasal krizi fırsata çevirerek kendi darbesini yapmaya yöneldi. Ülke genelinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ederek, Cumhuriyetten geriye ne kaldıysa yıkmaya ve kendi dinci-faşizan rejimini kurmaya başladı. Ancak, sonuca henüz ulaşamadı. AKP yönetimi, bu nedenle, adeta toplumun boğazını sıkarak, (asgari bir mutabakat bile aramadan) ülkeyi dinci-faşizan bir başkanlık rejimine sürüklemeye başladı.
Bugün benzer bir kaos tablosu, sorumsuzluk ve fırsatçılık tutumuyla karşı karşıyayız. OHAL aracını, sarsılan iktidarını yeniden inşa etmek için kullanmaya çalışan AKP yönetimi, Dolmabahçe saldırısını da daha kurbanların otopsisi yapılmadan fırsata çevirmeye kalkıştı. İşte tam buraya bir 'mim' koymak gerekli.
AKPnin topluma dayattığı yeni anayasasının hazırlayıcılarından Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzunun, bu alçakça terör saldırısının ardından başkanlık rejimi propagandası yapmaya kalkışmasını başka türlü yorumlamak mümkün değildir.
AKP iktidarı bir kez daha, terör ve kaos ortamının yarattığı korku ve belirsizliği, dar dinci ideolojik hedeflerine ulaşmak için kullanmaya çalışıyor.
Mezhepçi bir çizginin esir aldığı bu iktidar kafası, anımsanacağı gibi, Ankara Gar Meydanında IŞİDin üstlendiği katliamdan sonra bile -ki 103 kişi ölmüş, 200 kişi yaralanmıştı- aynı tutumu takınmış, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, bir yıllık stajyer polisleri bile şaşırtan bir açıklama yaparak saldırının kokteyl bir terör eylemi olduğunu söylemişti. Yani bu kanlı katliamı IŞİD, PKK ve DHKP-C örgütleri birlikte gerçekleştirmişlerdi. İnsana pes dedirten bir açıklamaydı.
Sonuçta, toplum derin bir korku ve güvenlik kaygısıyla 1 Kasım seçimlerine taşındı ve iktidar yeniden ele geçirildi.
Buradaki asıl amaç, katliamın dinci/İslamcı bir terör örgütü tarafından yapıldığını gizlemek, gerçeği kamuoyunun gözünden saklamaktı. Dünyada "kokteyl terör" diye bir kavram, birbirinin ideolojik ve siyasal bakımdan karşıtı ve düşmanı olan örgütlerin ortak eylemi gibi bir örnek yoktu. Durum böyle olduğu halde hepimizin aklıyla alay etmeye kalkışmışlardı.
Başta Suriye ve Irak olmak üzere Ortadoğuda izlenen mezhepçi ve küçük hesaplara dayalı dış politika, dinci terör örgütlerine verilen destek, Türkiyeyi tam anlamıyla bir bataklığın içine çekti. Türkiyeyi sadece PKK'nın değil, dinci terör örgütlerinin de hedefi haline getirdi.
Biliriz, siyasal İslamcı örgütlerin tarzı siyaseti ve ahlakı, kendilerini besleyen elleri günü geldiğinde ısırmaktır. Tıpkı El Kaidenin kendisini yaratan ABDyi, Hamasın ise kendisine yol veren İsraili vurması gibi...
Türkiye'nin içinde bulunduğu bu tablo AKP iktidarının izlediği yanlış ve dar ideolojik politikaların bir sonucudur. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz. O nedenle, AKP iktidarından hesap sorulmalı ve bir kez daha trajik bir katliamı kendi küçük hesapları için kullanması engellenmelidir.
AKP iktidarı ülke için artık bir güvenlik sorunu haline gelmektedir.
Son bir not; İslamcı gazeteci-yazar Fehmi Koru bugün (11 Aralık) Haber Türk gazetesindeki yazısında, IŞİD'in bir hafta önce Türkiye'yi tehdit ettiğine dikkat çekerek, "Geliyorum diyen kanlı terör eyleminin" bu dinci örgüt, yani IŞİD/DEAŞ tarafından yapılma olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor. Ancak, bu terör eyleminin PKK tarafından yapıldığının ortaya çıkması halinde yukarıdaki analiz değerinden hiçbir şey yitirmeyecektir. Tam tersine daha da önem kazanacaktır. Çünkü bu eylemi PKK ya da TAK gibi bazı yan örgütlerinin yapma olasılığı da en az IŞİD kadar yüksektir.*
Eğer saldırıyı PKK ya da ona yakın bir örgüt yapmışsa, 7 Haziran seçimlerinden sonra başlatılan eylemler nasıl ki AKP'nin siyasal amaç ve çıkarlarına hizmet edilmişse, bu kez de öyle olacaktır. Kaldı ki, bu bağlamda daha önemli olan başka bir sorun da şudur; PKK ve IŞİD eylemlerinin ayırt edilemeyecek ölçüde bir birine benzemeye başlaması, vahim bir gelişmedir. Bu durumun üzerinde ilgili bütün çevreler, sol ve özellikle HDP düşünmelidir.
Keskin Kalem
* PKK'dan ayrıldığı ileri sürülen, ancak onunla bağlantılı bir örgüt olarak bilinen TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adlı örgüt, bu yazının kaleme alındığı günün (11 Aralık Pazar) akşam saatlerinde eylemi üstlendi.
Vahşetin her türüne karşı seferberlik
MELİH PEKDEMİR
AKP-Devlet diyor ki onlar şurada canlı bomba patlattılar, orada bombalı araç patlattılar, burada sivilleri katlettiler. Madem öyle işte böyle
PKK diyor ki ama onlar da şu şehri yıktılar, o bodrumda gençleri yaktılar, bu mahalleyi bombaladılar, sivilleri katlettiler. Madem öyle işte böyle
Bombardımanlar, bombalar, canlı bombalar Ama sonuç hep cansız masum silahsız siviller...
Unutmadık, HDP Seni başkan yaptırmayacağız demişti. Madem öyle dediler, biz de sana siyaset yaptırmayacağız.
Peki, sahne sadece siyaset yaptırmayanlara ve siyaset yerine terör yapanlara mı kalacak? Çünkü TAK ısrarla sivil siyaseti, demokrasiyi, masumları bombalayıp duruyor. Halk otobüsündeki silahsız gençleri katlediyor.
TAK, halk düşmanı bir örgüttür!
Hayır, hiç kimse PKK ile TAK ayrı demesin. TAK bir takiyye örgütüdür. TAK tarafından yapılanlardan PKK sorumludur ve TAK için söylenenler PKKye söylenmelidir.
Sol güçlere düşen görevlerden birisi de budur, bunu söylemektir.
Demokrasi düşmanı, emek düşmanı ve özgürlük düşmanı AKP-MHP koalisyonuna, Yeni-MCye karşı durabilmek için demokrasi düşmanı, emek düşmanı ve özgürlük düşmanı TAK lanetlenmelidir.
Böyle zalim bir iktidar, icraatlarıyla demokratlara, devrimcilere, halka kan kusturuyorsa, kendisi ve faşist müttefikleri dışında hiç kimseye yaşam hakkı tanımıyorsa, demokratlar ve devrimciler ne yapmalıdır? Elbette öncelikle faşistlerin yöntemini kullanmamalı, masum sivilleri hedef almamalı, bir araya gelmelerinin gerekçesi sadece demokrasi ve özgürlük ve eşitlik olmalıdır.
TAK terörüyle demokratik modernite olmaz, TAK terörüyle radikal demokrasi imha edilir, TAK terörüyle özgürlük zemini değil dikta zemini pekiştirilir. Seni Başkan Yaptırmayacağız iddiası yerini fiilen Seni Reis Yaptırıyoruz siyasetine bırakır. TAK da, Reislik için bir Allahın lütfü kapısıdır.
TAKın, AKP iktidarına karşı çıkmak adına yaptığı insanlık dışı saldırılarına bakılınca sanki Kürt siyasetindeki demokratik melekeler ve refleksler körelmiş mi diyeceğiz? Hayır, ama Kürt siyasi hareketi de, faşizm ve uygulamalarını normalleştirme yönündeki bu tür vahşete fiilen barikat oluşturmalıdır. Aksi halde köprü durumuna düşecektir.
Kuşkusuz Türkiye tarihinde çok önemli demokrasi ve özgürlük mücadelesi verilmiştir. Sosyalist hareketlerin, sosyalistlerin Türkiyedeki demokrasi ve özgürlük mücadelesinde önemli payları bulunmaktadır. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde Kürtlerle birlikte en ağır bedeli sosyalistler ödemişlerdir. Faşizme karşı birlikte olabilmek tek çaredir. Oysa TAK gibi halk düşmanı vahşet örgütleri, sorumluluk duyması ve çaba göstermesi gerekenleri de hedef almış olmaktadır. Demek ki HDP sadece faşist linç çetelerinin değil, TAKın da hedefidir. Tıpkı ÖDP vb. gibi
Ama her şeye rağmen Birleşik Haziran Hareketi ve ÖDP faşizme karşı birliktelikte inisiyatif almaktan vazgeçmeyecektir. Nitekim Söz Bitti Ama Ölüm Bitmedi! başlıklı son ÖDP açıklaması da böyledir:
Vurulan Memlekettir! Vurulan Kardeşliğimizdir! Söylenmesi gereken çok şey söylendi! Yeter çağrısı her ölümün ardından defalarca yapıldı! Söz de bitti ama ölüm bitmedi. Yoksul, emekçi halk çocukları bombalarla, silahlarla ölmeye devam ediyor. Ancak bugün bir başka şeyle karşı karşıyayız. Ülke, bombaların, silahların, intikam kavgasının içinde adım adım etnik bir boğazlaşmaya doğru sürükleniyor. Her saldırı etnik karşıtlığı körüklüyor. Her saldırı ülkemizi emperyalist merkezlerin tezgâhında gelişen Ortadoğunun etnik ve mezhepsel çatışma dalgasına daha fazla yaklaştırıyor. Bu saldırı etnik ayrışmayı derinleştiren, kardeşliğimizi vuran bir saldırıdır. Ülkeyi yöneten AKP iktidarı başta olmak üzere herkes sorumlu davranmalı, etnik bir boğazlaşmayı derinleştirecek adımlardan uzak durulmalıdır. Büyük acılar içinde bırakılan memleketimizin geleceğine, kardeşliğimize, bir arada yaşama irademize sıkı sıkı tutunmanın zamanıdır. Bu zor günlerde tüm gücümüzle bunun için mücadele edelim.
Seferber oldular, dikta isteyenler ile diktanın gelmesini umursamayanlar
Madem öyle işte böyle! Vahşetin her türüne karşı seferberiz. Haziran seferberliğindeyiz
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.