Çin Komünist Partisinin (ÇKPnin) 19ncu Ulusal Kongresinin tarihi 19 Ekim 2017 olarak belirlendi.
Batı toplumlarındaki parlamento ve/veya Başkanlık seçimlerinin Çindeki paraleli, beş yılda bir toplanan ÇKP Kongreleridir.
2002den beri uygulanan bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. ÇKP Politbürosunun yedi kişilik üst-komitesinde de bu ilke titizlikle uygulanıyor.
Bir önceki Kongrede belirlenen üst-komitenin beş üyesi, yaş sınırı nedeniyle 19 Ekim Kongresinde emekliliğe ayrılacak. Görevleri beş yıl daha uzayabilecek iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Genel Sekreter Şi Jinpingtir.
Şinin beş yıllık Genel Sekreterliğinin başarılı, etkili bilançosu, onu, Çin halkı nezdinde sevilen, sayılan bir lider yaptı.. Bu kısa dönemde, Çin Halk Cumhuriyetinin dünya çapındaki saygınlığı, önemi, etkileri zirveye çıktı. Büyüme, refah artışları istikrarlı bir tempoda sürdürüldü. Aşağıda değineceğim yolsuzlukla mücadele kampanyası büyük destek gördü; ÇKPnin prestijini yükseltti.
Sağ / Sol Kanatlar ve Merkez
Şi Jinping, Parti içindeki reformist/sağ, gelenekçi/sol kanatlar arasındaki gerilimleri hafifletti; Parti çizgisini istikrarlı bir konuma oturttu.
ÇKP içindeki sağ / sol ayrımının simge isimleri, elbette, Deng Şiaoping ile Mao Zedongdur.
Şi Jinping, Genel Sekreterliğe, gelenekçi/sol akımın Maocu ucunda yer alan Çongking Parti Sekreteri Bo Şilai tasfiye edildikten sonra geldi.
Batı kamuoyunda, hızlı bir reformcu olacağı beklentileri vardı. Şi, reformlara bağlılığını teyit ettikten sonra beklenmedik bir hamle yaptı; SSCB Komünist Partisi niçin çökmüştü? sorusunu Parti kadrolarında tartışmaya açtı.
Tartışma gündemi, SSCBde sosyalizmin değil, Partinin niçin çöktüğü sorusuna odaklandı. Dolayısıyla öncelik, ÇKPnin ülke yönetimi üzerindeki hegemonyasını, otoritesini korumaktır; sosyalizmi değil Sonuçta, SSCB-KPnin çöküntüsü, yolsuzluk teşhisine bağlandı. Sonraki beş yıl boyunca ÇKP, merkezî devlet ve eyalet yönetimleri içinde başlatılan yaygın ve etkili yolsuzlukla mücadele kampanyası bu teşhisin sonucudur.
Kampanya sıradan kadroları (sinekler) ve üst düzey yöneticileri (kaplanları) hedefledi. Son yılların en kapsamlı tasfiye, temizlenme uygulamalarına dönüştü. Parti saflarında, iş çevreleriyle oluşan içli-dışlı çıkar bağlantılarını tamamen yok ettiği söylenemez; ama, anlaşılan, ciddi boyutlarda frenleyici oldu.
Dolayısıyla, Şi Jinping, Maocu kanat gibi kapitalistleşmeyi frenlemeyi hedeflemiyordu. Kapitalizmin Partiyi teslim almasını; yozlaştırmasını önlemeye öncelik veriyordu.
Şi, böylece, ÇKPyi, sağ ve sol çizgiler arasında dengeli bir merkezî konuma taşıdı.
Batının Kapitalistleşme Tasarımı
Batı burjuvazisinin ideologları, ÇKPnin merkezî konuma oturmasından hoşnut kalmadı. Öteden beri dıştan destekledikleri reformları Şinin hızlandıracağı beklentisi gerçekleşmedi. Reform süreci, ÇKPnin artan gözetimi içinde sürdürüldü.
Burjuva ideologları için, ÇKP denetimindeki kapitalistleşme yeterli değildir; kapitalizmin dönüşü olmayan bir güzergâha girmesi önemlidir. Bunun güvencesi, ÇKPnin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Piyasaya tam açılmanın sonunda, Çin burjuvazisinin ekonomik gücünü siyasete taşıması; ÇKPyi teslim alması ve giderek çok partili bir rejime kapı aralaması umulmaktaydı.
Saflarında çok varlıklı patronları da barındıran Çin burjuvazisi ise, ÇKP üyesi ve Ulusal Mecliste milletvekili olabilmektedir; ama o kadar Hükümet, ÇKP Merkez Komitesi ve Politbüro kapıları henüz bunlara açılmamıştır. Üstelik Şinin yolsuzluk karşıtı kampanyası içinde Çin burjuvazisinin yöneticilerle kurdukları çıkar bağlantıları gevşemiş, zayıflamıştır. Daha da önemlisi, büyük özel şirketlerin yönetiminde, ÇKP de söz hakkı talep etmeye başlamıştır.
Peki, sosyalizm, stratejik sektörlerde varlığını sürdüren devlet işletmeleri bünyesinde devam etmekte midir? Bana göre hayır! Devlet işletmeleri şirketleşmiş; azınlık hisse senetleri özel mülkiyete açılmıştır; kâr için üretim esastır; yöneticiler istihdam ve ücret düzeyleri üzerinde etkilidir ve maaşları, kâra bağlı primlerle desteklenir. Bu, çıplak devlet mülkiyeti içinde emeğin metalaşması; kapitalist ilişkilerin üretim düzlemine sızması anlamına gelir.
Öte yandan, Şi Jinping yönetiminde ÇKP, devlet işletmelerinin tasfiye telkinlerine ısrarla karşı çıktı. Uzun vadeli, stratejik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kamu sektörüne büyük önem verdi.
Şi, byandan Trumpın uyumsuz söylemlerine karşı uluslararası platformlarda küreselleşmeyi sahiplendi ve uluslararası sermayeyi sevindirdi. Öte yandan, Çin devletin şirketlerinin öncülüğünde ihtiraslı bir İpek Yolu projesini, piyasacı değil, planlamacı bir perspektifle başlattı; altyapı finansmanına ve kalkınma projelerine öncelik veren uluslararası bankaların kuruluşuna öncelik etti.
Çindeki sisteme ad koymakta ısrarlıysanız, bence en uygunu, devlet kapitalizmidir. Batılı ideologlar için ise, Çine dolambaçlı yolla giren devletçi bir kapitalizm, derde deva olamaz. Dahası, ÇKP Programı hâlâ Çine özgü sosyalizm hedefini korumaktadır ve Genel Sekreter, Parti-içi çalışmalarda bu hedefin canlı tutulmasında ısrarcı olmaktadır.
Kongrenin İdeolojik Söylemi
Politbüronun yayımladığı 19. Kongrenin duyuru metni, ÇKP ideolojisinin ana öğelerini içeriyor: Çine özgü sosyalizm bayrağı dalgalanacak; Partiye Marksizm-Leninizm, Mao Zedong düşüncesi, Deng Şiaoping teorisi, önem taşıyan Üç Temsiliyet ve Kalkınmada Bilimsel Bakış rehberlik edecek ve Şi Jinpingin önemli görüşlerinin özü eksiksiz uygulanacaktır.
Bu ifade, ÇKPnin ideolojik çizgisini ana öğelerini Marx → Lenin → Mao → Deng olarak belirliyor. Bunları izleyen Üç Temsiliyet ve Bilimsel Bakış terimleri, Şiden önceki iki Genel Sekreterin (Jiang ve Hunun) Parti programına eklenmiş tezlerine verilen referanslardır.
Şi Jinping için, bir süre önce bazı Parti metinleri Odak Lider ifadesini kullanılmaya başladılar. Politbüro metninde yer alan Şinin önemli görüşleri, Parti programına Genel Sekreterin görüşlerinin de eklenebileceğini ima ediyor.
Hangi görüşler? Metnin sonraki kesiminde Partinin ve ulusun sahiplenmesi gereken dört özgüven ifadesi var. Bunlar, Şinin son beş yılda geliştirdiği, Çine özgü sosyalizme özgüven, teorik özgüven, Çinin sistemine özgüven, kültürel özgüvenden oluşuyor. Bu dört öğenin, Batıdan Çine ihraç edilen ideolojik etkilerden uzak durma çağrısı olduğu ifade ediliyor
Şi Jinpingin geçmiş yıllarda geliştirdiği Kapsamlı Dört Hedeften de söz edilebilir: Makul ölçülerde müreffeh bir toplumu gerçekleştirmek, reformu derinleştirmek, kanun hâkimiyetini geliştirmek, Parti yönetimini güçlendirmek Makul ölçüde müreffeh toplum hedefi, ÇKPnin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2021 için öngörülmüştür.
Çin Halk Cumhuriyetinin yüzüncü yıldönümü (2049) ise, yine Şi tarafından Çin ulusunun büyük yeniden gençleşmesi ve Çin Rüyasının gerçekleşme tarihi olarak belirlendi.
Resmî metinlerde bir ip ucu henüz yok; ama, kim bilir, 2049da, Çine özgü sosyalizmin de gerçekleşmiş olduğu ilan edilebilir.
Bu ideolojik söylem, deneyimli Çin uzmanları tarafından geleneksel Çin siyasetinin ritüellerinden biridir diye geçiştirilir. Batının burjuva ideologları ise elbette tedirgin olmakta; ÇKPnin tarihe karışacağı çok partili rejim senaryolarını sürdürmektedir...
Bizlere de ÇKPnin 19. Kongresini izlemek, tartışmak düşüyor.
Çin Komünist Partisi 5 yılda 1.3 milyon alt kademe yöneticiyi cezalandırdı
Çin Komünist Partisi'nin son 5 yılda 1.3 milyon alt kademe yöneticiye ceza verdiği açıklandı.
Çin Komünist Partisi'nin disiplin kurulu, 2012'den bugüne kadar 1 milyon 343 bin düşük kademeli yöneticiye ceza verildiğini açıkladı.
Söz konusu yetkililerin kasaba yönetimi ya da daha düşük seviyelerde olduğu bildirilirken, açıklamada verilen bu cezaların partinin sıkı denetimini gösterdiği söylendi.
Açıklamada son 5 yılda 155 bin parti örgütünün denetlendiği belirtildi.
ÇKP'nin "yolsuzluk karşıtı" seferberlik başlattığı ve partide ismi yolsuzluğa karışan kişilere ağır cezalar verildiği biliniyor.
Çin Komünist Partisi'nin 19. Ulusal Kongresi, parti ve devlet başkanı Şi Cinping'in raporunu sunmasıyla başladı.
Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) 19. Ulusal Kongresi Şi Cinping'in parti Merkez Komitesi'ne rapor sunmasıyla başladı.
Xinhua'da yer alan habere göre, Şi yaptığı konuşmada "Çinli karakterde sosyalizm"in yeni bir döneme girdiğini söyledi.
Şi, Yeni Bir Dönem İçin Çinli Bir Sosyalizm Üzerine Düşünceler metnine ÇKP 19. Kongresi'nin son halini vereceğini ve bunun partinin uzun vadeli kılavuzu haline geleceğini kaydetti.
Metnin Marksizm-Leninizm, Mao Zedong düşüncesi, Deng Şiaoping teorisi, Üç Temsiliyet teorisi ve Kalkınmada Bilimsel Bakış'ın üzerine kurulduğunu ve bunları zenginleştirdiğini savunan Şi Cinping, Düşünceler'in "Marksizmi Çin bağlamına adapte etmede en son başarıyı temsil ettiğini" ileri sürdü.
ÇKP'nin 2020'den başlayacak olmak üzere, Çin'i "büyük, modern bir sosyalist ülke" haline getirme hedefiyle iki aşamalı bir strateji belirlediğini söyleyen ÇKP lideri, 15 yıl boyunca "sosyalist modernizasyonun" gerçekleşmesini, 21. yüzyılın ortalarına doğru da "müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, uyumlu ve güzel bir ülke" haline gelmeyi hedeflediklerini belirtti.
Şi'ye göre, Çin'in karşılaştığı temel çelişki, dengesiz ve yetersiz kalkınma ile halkın daha iyi bir yaşam için sürekli daha da büyüyen isteği arasında.
Şi konuşmasında, Çin ekonomisinin hızlı büyüme evresinden yüksek kaliteli kalkınma evresine doğru geçtiğini vurgularken, reel ekonomiye odaklanmaları gerektiğini, bunun içinde de devlet sermayesini daha da güçlendireceklerini kaydetti.
Ekonomik büyüme için tüketime de önem vereceklerini söyleyen ÇKP lideri, para politikaları tarafından desteklenen regülasyon siyasetini geliştireceklerini, faiz oranları ile döviz kurunu daha piyasa belirlenimli hale getireceklerini kaydetti.
Çin'in kendini dünyaya kapatmayıp daha da açılacağının sinyalini veren Şi, ülkedeki yabancı yatırımcıların piyasaya ulaşımını ve meşru haklarıyla çıkarlarını koruyacaklarının altını çizdi.
Şi, 21. yüzyılın ortalarında, modernizasyon hamlesi ile birlikte ordunun da "birinci sınıf" ordular arasına gireceğini sözlerine ekledi.
Çin'in diplomasi alanında "hegemonya kurma" ya da "yayılma" peşinde olmadığını kaydeden Şi, partide de yolsuzluklara karşı mücadelenin süreceğini vurguladı.
ÇKP Kongresi'ne 2 bin 300'den fazla delege katılıyor. Kongre'de Şi Cinping'in yeniden genel sekreter seçilmesi bekleniyor.
ÇİN denildiğinde özellikle parti çevrelerinden ''bize özgü sosyalizm'' sesleri yükseliyor. Gerçekten öyle mi? ÇİN'de ülkeye özgü bir sosyalizm mi uygulanmakta? Böyle bir soruya verilecek yanıt ne olmalıdır?
Böyle bir soruya sağlıklı bir yanıt verebilmenin yolu, siyasal iktidarın ele geçirildiği bir ülkede özellikle ekonomide nasıl bir sürecin işlemesi gerektiğine ilişkin bir soruya verilecek yanıtta aranmalıdır. Ülke koşulları ekonomide, SSCB'de Lenin'in uygulamaya soktuğu NEP benzeri bir süreci zorunlu hale getirebilir. Ama ne olursa olsun böyle bir uygulama yürütülürken bile sosyalist ilkelerden asla vazgeçilmemelidir. ÇİN'de sanırım böyle bir sorun var. İktidarda Çin Komünist Partisi, altyapıda Çin burjuvazisinin egemenliği, ve toplumda giderek artan bir eşitsizlik; ve ayrıca, ortadan kaldırılması gereken çocuk işçiliği konusunda bile bir arpa boyu yol alamamak!
Nüfusu 1.5 milyara yaklaşmış geri-köylü bir toplumu sosyalist bir mecraya oturtmak hiç kolay değil. Ama sosyalizmin temel yaklaşımlarına aykırı bir süreçten sosyalizm beklentisi içine girmek de bence bir hayalperestlikten başka bir şey değil.
Şi Jinpingin 'Çin rüyası' ve sosyalizm
Korkut Boratav
ÇKPnin 19. Ulusal Kongresi
Çin Komünist Partisinin (ÇKPnin) 19uncu Ulusal Kongresi 24 Ekimde son buldu.
Kongre, ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinpingin, 2012-2017 döneminin bilançosunu çıkaran ve ileriki yıllara ilişkin tasarımları, önerileri içeren konuşması ile açılmıştı.
Kongrede ÇKP Anayasası (Parti Programı) bu öneriler doğrultusunda değiştirildi. Bir önceki Merkez Komitesinin ve Disiplin Kurulunun raporları onaylandı. Yeni Merkez Komitesinin 205 üyesi seçildi.
Merkez Komitesi ilk toplantısını 25 Ekimde yaptı ve 2022ye kadar görev yapacak olan 25 kişilik Politbüroyu, bunun yedi kişilik Üst Komitesini seçti ve Şi Jinpingi ÇKP Genel Sekreteri olarak belirledi.
2002de benimsenen bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. Bu Kongrede de bu ilke korundu ve bir önceki Üst Kurulda yer alan beş üye, yaş sınırı nedeniyle emekliliğe ayrıldı. Görevleri beş yıl daha uzayan iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Şi Jinpingdir. Üst Komitenin yeni beş üyesi, bir önceki Politbüroda yer almıştı. Bu kişilere ilişkin bir değerlendirme yapmam imkânsız ve gereksiz.
Devlet organlarının, hükümetin yenilenmesi, 2018 başlarında toplanacak olan Ulusal Halk Kongresi tarafından belirlenecektir. Şinin yeni dönemdeki Cumhurbaşkanlığı da kesindir.
Şinin Konuşması
Şi Jinpingin, Kongreyi açış konuşması üç buçuk saat sürdü. Konuşma, delegelere Çin Halk Cumhuriyeti için bu yüzyılın ortalarına uzanan kapsamlı bir perspektif sunuyordu. Bu belgenin bazı öğelerini tartışmak istiyorum.
Konuşmanın seçilmiş kesimlerini, Çin devlet haber ajansı Şinhua ile ÇKP organı Renmin Ribaonun İngilizcesi olan Global Times yayımlamaktadır. Ben, Şinhuanın geçici bir çevirisine ulaşan Berk Demirin (sağ olsun) bana ilettiği metni kullanıyorum.
Şinin konuşmasının uzun bir başlığı var: Orta Halli Müreffeh Bir Toplumun Her Yönden Kesin Zaferi ve Yeni Bir Çağda Çine Özgü Sosyalizmin Büyük Başarımı İçin
Bu başlık, üç ayrı kavram veya hedef içeriyor.
Birincisi Çine özgü sosyalizmdir. Bu terim yeni değildir. 1979da reformlar ve açılma dönemini başlatan Deng Şiaoping, Partinin liderliği ilkesinin ve sosyalizm kavramının ÇKP anayasası içinde korunmasında ısrarcı olmuştu. Reformlar zamanla kapitalistleşmeye yol açınca, geleneksel sosyalizm anlayışından uzaklaşmanın ideolojik kılıfını, Çine özgü sosyalizm kavramı oluşturdu.
İkincisi, orta halli müreffeh bir toplumun inşası hedefidir ve Şinin Genel Sekreterlik dönemine aittir. ÇKPnin yüzüncü yıldönümü (2021) için öngörülen bu hedefin ayrıntıları Kongre konuşmasında yer alıyor.
Üçüncüsü, Kongre konuşmasının özgün öğesidir: Yeni Bir Çağ Bu terim ile Şi Jinping, ülkenin geleceğine ilişkin tasarımını, Çin Halk Cumhuriyetinin yüzüncü yıldönümüne (2049a) kadar uzatmaktadır. O tarihe ulaşıldığında Çinde, Şinin ifadesiyle, müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli (veya uyumlu) bir modern sosyalist toplum inşa edilmiş olacaktır.
Şi, bu yüzyıl için, iki tasarımı (orta halli müreffeh ve modern sosyalist toplum hedeflerini), Yeni Bir Çağ başlığı içinde birleştiriyor.
19. Kongre, bu tasarımı, Şi Jinpingin Yeni bir Çağ için Çine Özgü Sosyalizm Düşüncesini, Partinin yeni bir eylem rehberi olarak ÇKP Anayasasına ekledi. Şi, bu eklenti ile, Parti Anayasasında adlarıyla anılan (Mao ve Dengle birlikte) üçüncü Genel Sekreter oldu. Şi Jinping düşüncesi ifadesi ile, Mao ile aynı mertebeye yükseltildi.
Dahası, Şinin Kongre konuşmasında özellikle vurgulanan yolsuzlukla mücadele ve Kemer ve Yol girişiminin sürdürülme öncelikleri de ÇKP Anayasasına eklendi.
Çin Rüyası mı? Komünizm mi?
Beş yıllık Genel Sekreterlik süresi içinde ve Kongre konuşmasında, Şi Jinping, bir Çin Rüyası kavramını ısrarla kullanmıştır. Bu rüya ÇKP Anayasasına eklenen bir modern sosyalist toplum ve Yeni Çağ fikirlerinden biraz farklıdır.
Konuşmada Çin Rüyası, ÇKPnin Tarihsel Misyonu başlığı altında açıklanıyor. Bu açıklama, Çini dünyanın en büyük uluslarından biri mertebesine çıkaran şahane uygarlığına ve insanlığa fevkalâde katkılar yaptığı 5000 yıllık tarihine referans verilerek başlıyor. Bu şanlı geçmiş, 19ncu yüzyılda dış saldırılar sonunda yok edilmiş; Çin halkı kargaşa, yoksulluk, umutsuzluk, yıkımlara mahkûm kılınmıştır.
Sonrasında, Şiye göre Çin halkının en büyük rüyası yeniden gençleşme (rejuvenation veya zindeleşme) olmuştur. Kuruluşu ile birlikte ÇKP, en üst ülkü ve nihaî hedef olarak Komünizmin gerçekleşmesini belirlemiş ve ulusal yeniden gençleşmeyi tarihsel misyon olarak üstlenmiştir.
Bu ifadedeki ÇKPnin tarihsel misyonu, Partinin 1921deki kurucularınca benimsenebilir miydi? Bilemem. Ancak, Şiye göre komünizm ideali, Çini azgelişmişlikten, yoksulluktan, bağımlılıktan kurtaran; ülkeyi tekrar dünya uluslarının zirvesine, öncü konumuna taşıyan bir yeniden gençleşme dönüşümü ile tutarlıdır. Belki de aynı şeydir.
Böylece, 21nci yüzyılın ortalarına gelindiğinde Çin, müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli sıfatlarıyla betimlenen modern bir sosyalist toplum olduğunda, sözü geçen ulusal yeniden gençleşme de gerçekleşecektir. Şinin sözleriyle Çin, ulusal güç ve uluslararası etki bakımından küresel liderliğe ulaşmış olacaktır.
Bu, belki, ulusal yeniden gençleşme anlamına gelir; ancak, 1921de Mao ve arkadaşlarının ÇKPnin nihaî hedefi olarak belirlediği Komünizm, bu gelişim sürecinin neresindedir?
Kapitalizme Ne Oluyor?
Kapitalizmle iç içe geçmiş olduğu bilinen Çine özgü sosyalizmden, Şinin 2049 için hedeflediği modern bir sosyalist topluma geçiş nasıl oluyor? İki soru önem taşıyor: (1) Kapitalist üretim (mülkiyet) ve bölüşüm ilişkilerinin gerilemesi, giderek tasfiyesi önerilmekte midir? (2) Çin devletinin burjuvazi, yani yükselen kapitalizm tarafından fethedilmesine karşı güvenceler var mıdır?
Bence, ilk soruyu hayır, ikincisini ise (biraz ihtiyatla da olsa) evet diye yanıtlayabiliyoruz. Önce, kapitalizme bakalım.
Kapitalizmi besleyen genel çerçeveyi Dengin reformları başlatmış ve beslemiştir. Şi, reformların kapsamlı boyutta derinleştirilmesini, hem Çinin, hem sosyalizmin, hem de Marksizmin gelişmesi için yararlı görüyor.
Çin reformlarının, üretim ve bölüşüm ilişkilerini doğrudan doğruya etkilemeyen öğeleri vardır. Örneğin, devlet mülkiyetinde astronomik rezervler var oldukça, döviz fiyatlarını piyasa mekanizmasına bağlamak, bu anlamda tarafsız bir reform olarak görülebilir.
Biz de Şinin konuşmasındaki reform önerilerine takılmayalım ve doğrudan bölüşüm ilişkileriyle bağlantılı öğelerine göz atalım: Bir yandan emeğe göre bölüşüm ilkesini sürdüreceğiz; bir yandan da üretim faktörlerine (herhalde özel sermaye kastediliyor) göre bölüşümün kurumlarını ve mekanizmalarını düzelteceğiz Üretim faktörlerinin piyasaya dayalı fiyatlanmasını hızlandıracağız Ücret artışlarının emek verimini izlemesini sağlayacağız İnsanların emeğe bağlı kazançlarını ve mülkiyet gelirlerini besleyen kanalları genişleteceğiz.
Bu ifadeler, modern bir sosyalist topluma geçiş süreci içinde kapitalist bölüşüm ilişkilerinin sürdürüleceği anlamındadır.
Şi Jinping, gelir eşitsizliklerini azaltmaya önem verileceğini ifade ediyor. Ama, bu hedefin boyutlarını, Şinhuanın resmî bir yorumcusu (Global Times, 20 Ekim) betimliyor: Ülkenin en zengin üç kişisinin serveti 30ar milyar doları aşmaktadır; buna karşılık hâlâ milyonlarca insan yoksullukla savaşmaktadır. Şi açık konuşuyor: Çin, daha uzun bir süre boyunca sosyalizmin ilk aşamasında kalacaktır.
Bu boyutta bölüşüm karşıtlıklarını içeren sosyalizmin ilk aşaması, yüzyılın ortasında modern bir sosyalist topluma ulaşıldığında tarihe karışacak mıdır? Nasıl? İp ucu yoktur.
Mülkiyet ilişkileri de olduğu gibi sürdürülmektedir: Devlet sermayesinin güçlenmesini, iyileşmesini, büyümesini destekleyeceğiz. Karma mülkiyetli işletmeleri geliştireceğiz Özel girişimlerin gelişimini de destekleyeceğiz.
Emeğin metalaşma sürecinin bileşkelerini oluşturan paralı sağlık ve eğitim hizmetleri sürdürülecek; finansman Batı-türü sağlık sigortaları ile karşılanacak; dışlanan gruplara dönük sosyal transferler oluşturulacaktır.
İktidar Sorunu Ne Oluyor?
Çin Anayasası, siyasî rejimi, hâlâ, devrimci dönüşümün (Leninist / Maocu) formülü ile tanımlamaktadır: İşçi sınıfının önderliğinde bir halkın demokratik diktatörlüğü
Özgün biçiminde bu formüldeki diktatörlük, sömürücü sınıfları hedef alır. Çine özgü sosyalizm gerçeği içinde kapitalistleşme, Anayasanın bu öğesini ihlal etmektedir.
Buna karşılık, aynı bileşke içinde burjuva partilerine izin verilmemekte; ÇKP, devlet yönetimini üstlenmektedir.
Üretim ilişkileri (ekonomi) ile üstyapı (devlet) arasındaki bu uyumsuzluk nasıl sürdürülüyor?
Şi Jinping 2013te reel sosyalizmlerin çöküşü üzerinde aşağıdaki teşhisi yapmıştı: Sovyetler Birliği ve Sovyet Komünist partisi niçin çöktü? Bu büyük parti nasıl olup da sessizce, direnmeden dağıldı? Üyelerinin idealleri, inançları zayıfladığı için; siyasette çürüme, ideolojide sapkınlık nedeniyle
ÇKPnin aynı akıbete sürüklenmemesi için Partiyi ve devleti alt-üst eden yolsuzlukla mücadele kampanyasını Şi Jinping bu teşhise dayanarak başlattı; kesintisiz sürdürdü. ÇKPnin ekonomiye egemen olan çevreler tarafından fethedilmesini önlemek önceliği Kongre konuşmasına da damgasını vuruyor. Partinin devlet ve toplum üzerindeki liderliğini korumak, bu nedenle, ısrarla vurgulanıyor.
Kongre konuşması bu doğrultudaki önerilerle doludur: Partinin devlet ve toplum üzerindeki mutlak liderliğinin titizlikle korunması Marksizmi, diyalektik ve tarihsel materyalizmi çalışmak, geliştirmek, komünizm idealini daha da yükseltmek İdeolojik çalışmanın öncü rolünü titizlikle korumak Çalışmalarımızda öz sosyalist değerleri korumak ve yüceltmek Ve en önemlisi, Partinin istikrarı için büyük önem taşıyan tarihsel yükseliş ve iniş aşamalarından, yolsuzlukla ödünsüz bir mücadele sayesinde kaçınmak
Kendiliğinden Sosyalizm mi?
Şi Jinping, sosyalizmin değerlerini benimsemiş, Marksizmi özümsemiş, yerli ve enternasyonal burjuvazinin telkinlerine karşı ideolojik mücadele sürdüren bir ÇKP istiyor. Bu Parti, yolsuzluk eğilimlerine karşı da ödünsüz direnecektir. Temel soru şudur: Bu olumlu koşullara rağmen, ülke-içi kapitalizm açıkça tasfiye edilmeden sosyalizm gerçekleşebilir mi?
Bilgilerimiz, üretim ilişkilerinin son tahlilde üstyapıya (devlete) baskın çıkacağını öğretiyor. Yani, Şi, yenilgiye mahkûm bir çaba üstleniyor. Üstyapı, yani ÇKP iktidarı ile uyumsuz kapitalist bir ekonomi
Daha hayırhah bir yorum da mümkün. Şi, Kongre konuşmasının bir yerinde, üretim güçlerini geliştirmek, sosyalizmin temel bir görevidir diyor. Belki de, Marksizmin daha da öncül olan önermesine güvenmektedir: Üretim güçlerindeki gelişmelerin son tahlilde üretim ilişkilerine baskın çıkacağını ummaktadır.
ÇKP Genel Sekreteri, modern bir sosyalizme geçiş programında ihtiraslı, iddialı iktisadî ve teknolojik hedefler önermektedir. Bunların sonucu olarak sosyalizme kendiliğinden bir geçiş mi ummaktadır? Öyle ya, Marxa göre de üretim güçlerindeki gelişim, var olan üretim ilişkileriyle uyumsuz hale geldiği zaman toplumsal bir devrim gündeme gelmeyecek midir?
Belki de Şi, 21nci yüzyılı ortalarında ÇKP liderliğinde üretim güçlerinin gelişim düzeyinin, temposunun kapitalizmin sürdürülmesini imkânsız kılacağını öngörmektedir ve (Lenin ve Maonun öğretilerine sırt çevirerek) sosyalizmin de, sırası geldiği için ve ilave bir sınıfsal müdahale gerektirmeden kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünmektedir.
Çin Komünist Partisi Kongresi ve sosyalizm
Ender HELVACIOĞLU
Ekim Devriminin 100. yıldönümü dolayısıyla çeşitli toplantılar yapılıyor ve tarihi önemdeki bu büyük sosyalist devrim tartışılıyor. Özellikle genç arkadaşlar, bu devrimin oluşum sürecinden çok, devrim ile kurulan sosyalist ülkenin 72 yıl sonra neden çöktüğüyle ilgililer. Bu yönde sorular soruyorlar ve haklılar da
Öte yandan -biz Ekim Devrimi tartışmalarıyla meşgulken- Çin Komünist Partisinin (ÇKP) 19. Kongresi gerçekleşti ve bu kongrede öğrenebildiğimiz kadarıyla gerek dünya siyaseti gerekse sosyalizm anlayışları konusunda önemli açılımlar ve yönelimler yapıldı.
ÇKPnin kongresi Türkiye solunda fazla yankı bulmadı ve tartışılmadı. Oysa bu kongre açık ara geçtiğimiz ayın dünyadaki en büyük olayıydı. İçeriği bir tarafa, dünya nüfusunun beşte birini (bu açıdan iki Avrupa veya dört ABD demektir) ve dünyanın en büyük ikinci (büyüme hızı bakımından ise birinci) ekonomisini yöneten bir partinin kongresinden söz ettiğimizi algılamamız bile bu olayın çapını kavramamız için yeterli.
Kaldı ki, ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinpingin konuşması Çine özgü sosyalizm, modern bir sosyalist topluma geçiş gibi kavramları tartışıyor ve bazı açılımlar yapıyordu ki bunların Türkiye sosyalistlerini yakından ilgilendirmesi gerekir.
Aslında Sovyetler Birliği neden çöktü? sorusu ile Bugünkü Çin hangi yolda ilerliyor? sorusu bir biçimde çakışıyor ve birlikte ele alınıp tartışılabilir. İkisi de sosyalizmin ne olduğu sorusu ile bağlantılı.
ÇKP kongresine ilişkin verilerimiz ne yazık ki çok kısıtlı; dolayısıyla somut bir tartışma yapma olanağımız yok. Fakat gerek Şi Jinpingin konuşması gerekse Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyetinin geçmişleri konusundaki bilgi birikimimiz ışığında bir sosyalizm tartışması yapabiliriz ve bunun ortalığı saran kaba yaklaşımları törpülemek açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
***
Bazıları, Sovyetler Birliğinin çökmesinin ve günümüz Çininin izlediği hattın, kapitalist gelişme açısından geri düzeylerde olan coğrafyalarda sosyalizmi zorlamanın boşa kürek çekmek olduğunu kanıtladığını söylüyorlar. Gerek Ekim gerekse Çin devrimlerinin sonuç itibarıyla -tıpkı İngiliz ve Fransız devrimleri gibi- birer burjuva demokratik devrim işlevi gördüğünü savlıyorlar. Bunun da aslında Marxı kanıtladığını belirtiyorlar.
Bilindiği gibi 19. yüzyıl sosyalistleri, proleter devrimlerinin ve sosyalizmin ancak en ileri kapitalist ülkelerde ve kıta ölçeğinde (Avrupa) gündeme gelebileceğini düşünüyorlardı. Marx ve Engels bu modeli dönemin olgularının tahlilinden, 1848 devrimlerinden ve Paris Komünü pratiğinden üretmişlerdi. Uzun boylu bir sosyalizm deneyimi yaşanmamasına karşın, ileri ülkelerde gündeme gelebilecek sosyalizmin de -önceki kalıntıları demokratik devrimler ve kapitalizm hallettiği için- hızla ve kısa sürede gelişeceğini öngörmüşlerdi.
19. yüzyıl Avrupasında kanıtlanan bu model, kapitalizmin emperyalizm aşamasına geçtiği, dolayısıyla dünyalılaştığı ve Avrupa dışındaki toplumların da dünya siyaset sahnesine çıktığı 20. yüzyıl başlarında artık geçerliliğini yitirdi. Lenin 1916da kaleme aldığı Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı eserinde bu yeni olguyu tahlil etti ve yeni bir devrim modeli geliştirdi. Ekim Devrimi bu modelin başarılı bir uygulamasıydı.
Sonuç olarak ilk sosyalizm pratikleri, öngörülerin tersine, ilk başta Rusya, daha sonra Çin olmak üzere kapitalist gelişme açısından oldukça geri ülkelerde yaşandı. Kapitalizm nasıl küreselleştiyse sosyalizm de Avrupa dışına taşarak küreselleşti. Bu pratikler, sosyalizm modellerinde de büyük değişikliklere ve yeni kavrayışlara yol açtı.
Sosyalizm sadece anti-kapitalizm değildir; sadece kapitalizmi değil, tüm sınıfları ve her türlü sömürü ilişkisini ortadan kaldırmayı hedefler. Bu tespitin değeri, sosyalizmin Rusya ve Çin gibi kapitalizm öncesi haraçlı sistemin kalıntılarını yoğun biçimde barındıran ve birer köylü denizi olan ülkelerde pratiğe girmesiyle anlaşıldı.
Yüz milyonların katıldığı bu pratikler, genel Modernite sürecinin ve Modernite devrimlerinin bir parçasıydılar; ama farklı bir parçasıydılar. Emperyalizm ile birlikte burjuvazi, devrimci barutunu tüketmiş ve gericileşmişti. Birkaç yüzyıl önce Avrupada Modernite sürecine önderlik eden devrimci burjuvazi artık kalmamıştı. Modernitenin dünyaya yayılmasının öncü sınıfı artık başta proletarya olmak üzere geniş emekçi sınıflardı ve ezilen dünya Moderniteye ancak sosyalist yolu izleyerek ulaşabilirdi. Dünyalılaşan sosyalizm, Modernitenin de dünyalılaşması, dahası burjuva önderliğinde (Avrupada) tıkanan Moderniteye bir gençlik aşısı yapılması anlamına geliyordu.
19. yüzyılın devrim ve sosyalizm modeline takılıp kalan, sosyalizmin ancak kapitalizm sonuna dek yaşandıktan sonra gündeme gelebileceğini savlayan ve dolayısıyla ezilen dünyaya sosyalizmi yasaklayan yaklaşımların kavrayamadığı olgu emperyalizmdi; emperyalist burjuvazinin artık bırakalım Moderniteye öncülük etmeyi, bizzat Modernitenin dünyaya yayılmasının önündeki en büyük engel haline gelmiş olmasıydı.
***
Peki, bu geri ülkelerde sosyalizmin zemini nasıl genişletilecekti? Komünist önderlik ve proletarya bu köylü denizlerini nasıl sosyalist toplumlara dönüştürecekti? Sosyalizm pratiklerinin temel tartışması buydu ve -ÇKPnin 19. Kongresindeki tartışmalar da göz önüne alındığında- hâlâ budur.
Bu noktada Mao Zedungun hem başında bulunduğu Çin pratiğini hem de Sovyet deneyinden çıkardığı dersleri damıtarak ortaya koyduğu kuramsal katkılar son derece önemlidir:
Sosyalizm, proleter devrimiyle başlayan ve sınıfsız topluma kadar sürecek uzun bir tarihi dönemi kapsar. Bütün bu süreç boyunca üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti esas olarak tamamlandıktan sonra da (ki bu da uzun bir süreçtir), kapitalizme geri dönüş tehlikesi hâlâ vardır; iki sınıf, iki yol, iki çizgi arasındaki çelişmeler devam eder. Başka deyişle proletarya ile burjuvazi, sosyalist yol ile kapitalist yol arasındaki mücadele sürer. Bir hukuki biçim olarak toplumsal mülkiyet, geri dönüş tehlikesini bütünüyle bertaraf edemez. Üretim araçlarının mülkiyetinin toplumsallaştırılmasından sonra esas tehlike, tasfiye edilen burjuvaziden değil, bizzat parti ve devlet aygıtı içinde yer alan mevki sahibi kapitalist yolculardan kaynaklanır. Sınıfsız topluma ilerleyen sosyalizmi kurma sürecinin itici gücü, sınıf mücadelesidir, emekçi kitlelerin inisiyatifidir, devrimdir.
Aslında Maonun bu kuramının nüve halindeki biçimini Leninin Rusyada NEP dönemini (proletarya devletinin denetiminde kapitalizme sınırlı izin verilmesi) başlatırken yazdıklarında da bulabiliriz. Böyle ülkelerde sosyalizme giriştiğinizde böyle çetrefil sorunlarla boğuşmak zorundasınız (Keşke bütün dünya bir Fransa veya Almanya olsa; ama değil).
Çetrefilliği özetlersek: 1) Sosyalizm öyle 10 senelik, 50 senelik, 100 senelik bir mesele değil; çok daha uzun ve çeşitli aşamaları içeriyor (aşamaları reddetmek -Leninin tabiriyle- bir çocukluk hastalığı). Kapitalist yol ile sosyalist yol arasındaki mücadele bu uzun süreç boyunca devam eder.
2) Böyle geri ülkelerde sosyalizmin zeminini genişletmek için belirli ölçülerde özel kapitalizme izin vermek zorundasınız (bu bıçak sırtı bir politika ama zorunlu); aşırı hızlı gidemezsiniz.
3) Bu bıçak sırtı politikayı izlerken kritik mesele, sosyalist (proleter) parti ve devlet önderliğinin (yani sınırlama ve denetleme mekanizmasının) kesinlikle yitirilmemesi.
4) Yetmez! Asıl tehlike zemindeki bu kapitalist ilişkilerden değil, bizzat devlet ve parti bürokrasisi içindeki yozlaşmış unsurlardan ve kapitalist yolculardan gelmektedir (Sovyet deneyimi bunu kanıtladı). Bunun engellenmesi için yeniden ve yeniden emekçi kitlelere başvurmak ve sınıf mücadelesini gözetmek gerekir. Parti ve devleti denetleyecek olan güç emekçi kitlelerdir.
5) Bu da yetmez! Bütün bu çetrefil sorunları sizi boğmaya ve yok etmeye çalışan emperyalistlerin müdahalelerine göğüs gererek çözmek zorundasınız.
Bu ileti en son melnur
tarafından 02.11.2017- 21:09 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Kolay bir iş değil. İlk sosyalizm pratiği olan (dolayısıyla deyim yerindeyse karanlıkta el yordamıyla yürümek zorunda kalan) Sovyetler Birliği bütün bu çetrefil sorunlarla uğraştı. Sovyet komünistleri ve emekçileri müthiş bir mücadele verdiler, insanlığa büyük bir birikim hediye ettiler, ama sonuçta yenildiler ve geri çekilmek zorunda kaldılar.
ÇKP direniyor. Konjonktür gereği ciddi geri adımlar atmak zorunda kaldı. Deng döneminde ve sonrasında, Maonun izlediği çizgiyi oldukça zorlayan biçimde kapitalizme ödünler verildi/veriliyor. ÇKPnin bir milim dahi taviz vermediği konu ise ülkenin ve devletin yönetiminde partinin öncü konumunun korunmasıdır; bu noktada parti içindeki bütün kanatlar hemfikirdir. Bunu uzatılmış ve hayli ileri gidilmiş bir NEP dönemi olarak da niteleyebiliriz.
19. Kongreden edindiğimiz kısıtlı bilgiler ışığında bu yolda devam edileceğini söyleyebiliriz. ÇKP yöneticileri ne kendilerini ne Çin halkını ne de dünyayı kandırıyorlar. Kapitalist ilişkilerin gelişimine izin verdiklerini (tıpkı Leninin NEP dönemini açıklarken yaptığı gibi) kendileri söylüyorlar; kapitalizmi sosyalizm diye yutturmaya çalışmıyorlar. Bunlar çoluk çocuk değil, ciddi adamlar, dünyayı yönetiyorlar! Söyledikleri, Çinin henüz sosyalizmin ilk aşamasını (hatta ilk aşamasının da ilk aşamasını) yaşadığı, bu aşamada böyle bir çizginin zorunlu olduğu, bunun uzun vadede modern bir sosyalist toplumun zeminini oluşturacağıdır. Çine özgü sosyalizm dedikleri şey, işte bu uzun, aşamalı sosyalizm sürecidir, yoksa kapitalist bölüşüm ilişkileri değil.
Çinde kısa sürede palazlanan büyük sermayeden, süper zenginlerden ve yabancı (küresel) sermaye yatırımlarından sıkça söz ediliyor. Emin olun, bütün bunlar bir gecede halledilir; ÇKPnin bir kararına bağlıdır, hepsi kamulaştırılır/millileştirilir ve kimse (Batı dahil) gıkını çıkaramaz. Tayyipin Cemaat sermayesine yaptığını ÇKP mi yapamayacak
Asıl sorun, 65 yıldır tüm ÇKP yöneticilerinin vurguladığı gibi, küçük ve orta girişim sahipleridir, Maonun deyişiyle her gün her saat kapitalizmi doğuran küçük özel üretimdir ve tabii parti ve devlet yönetimine sızacak (veya o mevkilerde oluşacak) kapitalist yolculardır. Bunlar dost (veya dost görünen) unsurlardır, zor yöntemleri uygulanamaz; dolayısıyla uyanık olmak gerekir. Zaten ÇKP tarihi boyunca yaşanan parti içi çatışmaların esas konusu da bu unsurlara karşı denetim ve sınırlamaların ne ölçüde olacağı, hangi hızla ilerleneceğidir. Mao sonrası dönemde, uzun süredir, ağır git ki yol alasıncıların hakim olduğu görülüyor. Ama bir bakmışsınız bir sonraki kongrede at koşmakla menzil alırcılar dizginleri ele almış.
Maonun katkılarıyla oluşturulmuş -sadece ileri kapitalist ülkelerde değil dünya çapında sosyalizme geçiş perspektifine sahip- sosyalizm modeli, Avrupanın 300 yıl boyunca burjuvazi önderliğinde geçirdiği demokratik aşamayı komünist parti önderliğinde geçirmeyi öngörür ve bu süreç sayısız geri düşüş ve devrimci atılımlar eşliğinde gelişecektir.
Bu anlamda Maonun kuramı, Marxın Avrupa için oluşturduğu toplumların gelişim kuramının dünya ölçeğindeki bir versiyonudur. Ve bu kuramın günümüzdeki tek alternatifi, emperyalizmin kayıtsız şartsız hakim olduğu bir dünyadır. ÇKP de SBKP gibi (ÇHC de SSCB gibi) yıkılıp dağılsaydı, Çinin ağırlığının bulunmadığı böyle bir dünyanın ne hale gelebileceğini hayal edebiliyor musunuz?
***
Son bir not: Kuram tartışmaya eğilimliyiz ama Şi Jinpingin kongre konuşmasında partinin birliği ve önderliğine özel olarak vurgu yapması ve ÇHC ordusuna 20 yıl içinde dünyanın en güçlü ordusu olma hedefini koyması güncel olarak çok daha önemlidir. Hem Çinlilerin ciddiliğinden hem de Pentagondakilerin titrediğinden emin olabilirsiniz.
Çin yıllardır Sun Tzunun yasasını uyguluyor: Savaşmadan kazanmak! (Lenin de barış içinde bir arada yaşama demişti) Ancak savaşmaya kalkışılamayacak denli güçlü olursan bu politikayı uygulayabilirsin. Antik Çinli komutan Sun Tzunun yazdığı kitabın adının Savaş Sanatı olduğunu da anımsatalım.
Sonuç olarak Şi Jinpingin konuşması aynı zamanda, Çin Denizini kapatıp Çini kuşatma planları yapan ABDye Çin usulü bir meydan okumadır (Kuzey Kore lideri Kim Jong-Unun üslubundan hayli farklı tabii). Ve öyle görünüyor ki ÇKP Kongresi, emperyalizmin değil ama Amerikan Yüzyılının sonunun yaklaştığına işaret etmektedir.
Amerikanınki biterken kimin ve neyin yüzyılı başlar, orası ayrı tartışma konusu
Çin Halk Cumhuriyetinin yasama organı olan Ulusal Halk Kongresi (UHK), 5 Martta toplanacak.
Beş yılda bir düzenlenen Çin Komünist Partisi (ÇKP) kongrelerinden on dokuzuncusu Ekimde yapıldı. Her ÇKP Kongresi sonrasında UHK de yenilenir. İlk oturumu önem taşır: Yeni Cumhurbaşkanı ve yeni Bakanlar Kurulu (Devlet Konseyi) belirlenir.
ÇKPnin, Çini yöneten öncü örgüt olduğu malûmdur. Bu özelliği, UHK için de geçerlidir. ÇKP Merkez Komitesinin 26-28 Şubat tarihli toplantısı, UHK Mart oturumunun gündemini de belirledi: Cumhurbaşkanı, Devlet Konseyi adaylıkları ve Anayasa değişikliği önerisi
ÇKP Ekim Kongresinde yeniden ÇKP Genel Sekreteri olan Şi Jinpingin Cumhurbaşkanlığına aday olduğu biliniyor; Devlet Konseyi listesi henüz açıklanmadı. UHKye taşınacak olan Anayasa Taslağı ise önceden yayımlandı.
Ulusal Halk Kongresi, bu tür önerileri genellikle kabul eder. Yine de, ÇKP yönetiminden gelen ekonomik ve sosyal konularla ilgili kimi yasa önerilerinin UHKde revizyona uğradığı; stratejik önerilerin (nadiren de olsa) reddedildiği olmuştur. Örneğin, yasal özel mülkiyet korunur maddesinin 1998de Anayasaya eklenmesi, uzun tartışmalardan sonra gerçekleşmişti.
Bugün son Anayasa değişikliği üzerinde durmak istiyorum. Bazı tepkileri değerlendirelim.
Anayasa Revizyonu
Anayasa değişikliği önerisi, 25 Şubatta Şinhua Haber Ajansı tarafından on bir başlık altında yayımlandı. Bunlardan üçü, Çinin yakın geleceği için önem taşımaktadır: Cumhurbaşkanının görev süresi uzatılmaktadır; ÇKP öncülüğü vurgulanmaktadır ve yeni bir devlet organı olarak denetim komisyonları tanımlanmaktadır.
Bu üç önemli yeniliğe sembolik önem taşıyan bir öğe de eklenmektedir: Şi Jinpingin yeni bir dönem için Çine özgü sosyalizm düşüncesi Çin Halk Cumhuriyetine rehberlik eden ilkelere eklenmektedir. Kuramcılara açık, adlarıyla referans verilen diğer ilkeler Marksizm-Leninizm, Mao Zedong düşüncesi ve Deng Şiaoping Teorisidir. Şi, böylece, temsil ettiği düşünce ile, Maonun yanında, Dengin ilerisinde yer almaktadır. Bu yeniliğin Ekim 2017deki ÇKP Kongresinde Parti Programına da eklendiğini hatırlatayım.
Anayasa değişikliğinin diğer öğelerini sıralamakla yetinelim: ÇKP dışındaki örgütleri kapsayan Birleşik Cephe; Etnik gruplar arasında ahenkli ilişkiler, insanlık için ortak bir gelecek inşası, temel sosyalist değerlerin geliştirilmesi, devlet görevlilerinin Anayasaya sadakat yemini, ekoloji ile görevli yeni bir bakanlık, kentlerin yerel yasama yetkilerinin genişletilmesi
Çin Anayasasının 1983 revizyonunda Cumhurbaşkanının görev süresi iki dönemle sınırlanmıştı. Bu sınırlamaya şimdiki öneri ile son veriliyor. 2002 sonrasında (yazılı olmayan) benzer bir ilkenin, ÇKP Politbüro üyeleri için de kabul edildiğine, 15 yıl boyunca uygulandığına da işaret edeyim.
ÇKPnin resmî organına göre, Şinin Genel Sekreterlik süresinin sınırlanması da son bulacaktır: ÇKP Genel Sekreterliği, devlet başkanlığı ve başkomutanlıktan oluşan üçlü sistemin bütünlüğü ve iyileştirilmesi için Cumhurbaşkanlığının iki dönemle sınırlamasının kaldırılması yararlı görülmektedir.Bu değişiklik Çin cumhurbaşkanının ömür boyu görevde kalacağı anlamına gelmemektedir. (Global Times, 25 Şubat).
Anayasa metnine ÇKPnin öncülüğü, Çine özgü sosyalizmin belirleyici özelliğidir ibaresinin eklenmesi önerilmektedir. Parti organına göre, benzer bir ifade Anayasanın girişinde yer alıyordu; ama, dış güçler tarafından desteklenen ve kışkırtılan bazıları bunun geçerliliğini tartışmaya açtı. ÇKP öncülüğünün Anayasa metninde vurgulanması bu nedenle zorunlu oldu. (Global Times, 25 Şubat).
Yeni bir devlet organı olarak denetim komisyonları, aslında ÇKP öncülüğü önermesiyle bağlantılıdır. Şi Jinping döneminde bu örgütlenme, yolsuzlukla mücadele kampanyaları sırasında eyaletlerde, kentlerde, taşrada başlatılmıştı. Anayasada yer almaması bir yana, biçimsel kurumlaşmasının dahi tartışmalı olduğu anlaşılmaktadır.
Revizyon önerisi denetim komisyonlarını anayasal bir kurumlaşmaya dönüştürüyor. Bunlar, kentlerde, eyaletlerde yolsuzluğa karşı mücadeleyi örgütleyecek; var olan yönetim birimlerine karşı özerk olacak; yargı ve güvenlik örgütleriyle işbirliği içinde çalışacak; hiyerarşik yapılanmanın son aşamasında Ulusal Halk Kongresine karşı sorumluluk taşıyacaktır.
Çinde muhalif sesler
Şinin görev süresinin uzatılmasına sosyal medya tepkileri denetlendi. Hong Kong basınında ise aydınların tepkileri başlığı altında iki görüşe yer verildi.
Muhalif bir yazar, Li Datong, Ulusal Halk Meclisinin Beijing temsilcilerine bir açık mektup kaleme almış:Cumhurbaşkanının görev sınırlaması mutlakçı yönetimi sınırlayan en etkili önlemdi. Kaldırılması Çine kargaşa getirecektir. Seçmeniniz olarak bu anayasa değişikliğine karşı çıkmanızı rica ediyorum.
Siyaset Bilimi ve Hukuk profesörü Çen Jierenin muhalefeti ise daha ılımlıdır:Çinde ülkeyi yönetebilecek yetenekte çok kişi olduğuna inanmalıyız. Çinin umutlarını bir veya birkaç kişiye teslim etmek gerçekçi olmaz ve Çin halkına güvensizlik ifade eder. (South China Morning Post, 26 Şubat).
Bu liberal muhalefetin sınırlı, etkisiz kalacağı öngörülebilir. Batılı gözlemciler, Şi Jinpingin yakın geçmişin en popüler lideri olduğu hususunda hemfikirdir. Dört yıl boyunca sürdürdüğü etkili, küçük-büyük tüm yetkilileri (sinekleri ve kaplanları) kapsayan yolsuzluk kampanyasının Çin emekçileri nezdinde Şinin itibarını yükselttiği anlaşılmaktadır.
Batı basınında rahatsızlık
Büyük ve etkili Batı medyası, Şi Jinping liderliğinin en az on yıl daha uzatılmasını tedirginlikle karşıladı. Birkaç örnek vereyim.
Büyük finans basınının önde gelen sözcüsü Financial Timesta Şinin İktidar Hamlesine Karşı Açık Bir Batı Tepkisi Gereklidir başlıklı imzasız makaleye (25 Şubat) göz atalım:
Çin, diktatörlüğe kayma riskiyle karşı karşıyadır. Çinde mutlakçı yönetim, Batıya karşı bir meydan okumadır. Şi, ABD ve Avrupanın boşalttığı kalkınma alanını bir Çin çözümü ile doldurma iddiasındadır. Örneğin Kemer ve Yol Girişimi, gelişmekte olan dünya için, Batının refah getirme tasarımlarından daha iyi bir seçenek olarak sunulmaktadır. Şinin yönettiği Çin, Pax Americananın yarattığı dünya ile bütünleşmeyi düşünmemektedir. Uluslararası ilişkilerde kendi kurallarını koymakta; Batı-tipi demokrasiden daha üstün gördüğü bir yönetim biçimini izlemekte ve belirli bir kalkınma felsefesini yaymak istemektedir. Batı, temel çıkarlarına öncelik veren açık ve tutarlı bir Çin stratejisi geliştirmeye çalışmalıdır.
Fİnancial Timesın iktisat konularındaki başyazarı Martin Wolf da 29 Mayısta aynı konuya dönüyor:
Kolektif liderlikten mutlakçı yönetime dönüş, Çinin demokrasiye ilerleyeceği umutlarını çökertmiştir. Ne var ki, son yirmi yılın felaketlerine (Irak savaşına, finansal krize, Trumpa) bakan Çinliler de demokrasinin çok kötü durumda olduğunu düşünmektedir. Bir kere daha sistemler-arası rekabetle karşı karşıyayız: Demokratik ve komünist kapitalizmler arasındaki rekabet Çin, artık, sadece yükselen bir güç değildir; yanı zamanda stratejik bir rakiptir.
Son olarak ABD Dışişleri lobisinin etkili dergisi Foreign Policyde (26 Şubat) Emile Simpsonun makalesine göz atalım. Başlık, yazarın meramını aktarıyor: Küreselleşme Bir Çin Canavarı Yaratmıştır.
Simpsona göre Şi Jinpingin diktatörlüğe adım atması, Pax Americaya tabi barışçı bir döneme, tarihin sonuna geçiş beklentisini çökertmiştir. Bu beklenti, demokrasi ile kapitalizmin el ele yürüyeceğini; serbest piyasaların Batı ekonomik modeli ile bütünleşme anlamına geleceğini varsayıyordu ve tutmamıştır. Sonuçta, bir milyar insan yoksulluktan kurtulmuş; ama kendilerini siber-totaliter bir rejimde bulmuştur. Dahası, kendi değerlerini dış dünyaya ihraç etme niyetinde olan bir Çin [yaratarak]
Tedirginliğin kaynağı sosyalizm mi?
Batılı tepkileri farklı bir açıdan sorgulayalım: Çinin Batı demokrasisi normlarına uymadığı, anayasa revizyonu gündeme gelmeden de malûmdu. Şimdiki tedirginliğin kaynağında, Ekim 2017 ÇKP Kongresi metinlerinde, Parti programında ve Anayasa değişikliği önerilerinde ısrarla Çine özgü sosyalizm teriminin korunması mı yatıyor? Daha da kötüsü, Şi Jinpingin bu eskimiş klişeyi,yüzyılın ortasında Çinde modern sosyalist bir toplum kurma hedefine dönüştürerek canlandırması mı rahatsızlık yaratmaktadır?
Aktardığım yazarlar, Batı kapitalizmin son yirmi yılının yüz kızartıcı bir felaketler bilançosu içerdiğini algılıyorlar, bazen açıkça ifade ediyorlar.
Bu algılamanın kendi toplumlarında yaygınlaştığını da fark etmemeleri imkânsız. Daha da kötüsü, olumsuz algılamanın, sistem-dışı beklentilere dönüşme eğilimleri de ortaya çıkmaktadır. Örneğin, kapitalizmin öncü ülkesi, emperyalizmin ağababası ABDde genç kuşakların artan oranlarda sosyalizme sempati duydukları da haberleşiyor. (Bir örnek, Amerikan Gençlerinde Sosyalizm Patlaması, Rebecca Stoner, TruthOut, 18 Şubat 2018)
Çinde kapitalizmi geliştirirken sosyalizm söylemini sürdüren Şi Jinpingin samimiyeti elbette sorgulanacaktır. Ancak, salt yönetimini meşrulaştırmak için dahi olsa, otuz yıl sonra modern bir sosyalist toplum kurma hedefini tasarlaması ve bunu bir Çin Rüyası özlemine bağlaması başka halklara da ilham verebilecektir; bu nedenle tehlikelidir.
Belki de 170 yıl sonra, bir kez daha dünyada bir heyula kol geziyor [Bu kez] sosyalizm heyulası
Çinin (aslında sıradan) bir anayasa değişikliğinin bu kadar tedirginlik yaratması belki de burjuvazinin tarihsel ürküntüsünün hortlamasındandır.
Bu tespitler, bence, Çin toplumunda yaygınlaşan, yerleşen kapitalist üretim ilişkilerinin üstyapıya yansımalarını; sızma, hatta 'fetih' çaba ve süreçlerini betimlemektedir.
KORKUT BORATAV
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 20’nci Kongresi 16-22 Ekim 2022’de Beijing’te yapıldı. Kongre’de Çin’in önümüzdeki yıllarda izleyeceği politikalara, yönelişe ilişkin önemli kararlar alındı.
Kongre kararları ve sonrası Kongre, Genel Sekreter Şi Jinping’in ÇKP Merkez Komitesi Raporu’nu sunan konuşması ile açıldı. Rapor, sonraki günlerde tartışıldı; son oturumda onaylandı.
Kongre, ayrıca, “ÇKP Anayasası” diye adlandırılan Parti programına Şi Jinping’in katkılarını içeren eklentileri tartıştı; onayladı.
Bu kongreler her seferinde ÇKP yönetimini de yeniler. Önümüzdeki beş yıl boyunca görev yapacak olan yeni Merkez Komitesi ve Merkezî Disiplin Komisyonu’nun aslî ve yedek üyeleri de Kongre tarafından seçildi.
200 üyeli yeni Merkez Komitesi ilk toplantısını, Kongre’nin bitimini izleyen 23 Ekim’de yaptı. 25 üyeli Politbüro ve 7 kişiden oluşan Yürütme Komitesi (“Standing Committee”) de bu toplantı sonunda belirlendi.
Devlet Başkanlığı’nı iki dönemle sınırlayan Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Anayasası 2018’de değiştirilmiş; bu sınırlama kaldırılmıştı. Bu değişikliğin ÇKP Genel Sekreterliği için de geçerli olacağı biliniyordu. Deng döneminde üst düzey yöneticiler için yerleşen 68 yaş sınırlamasının da uygulanmayacağı ortaya çıktı. 69 yaşındaki Şi Jinping üçüncü kez ÇKP Genel Sekreterliği’ne getirildi. ÇKP’nin iç dünyasını bilen arkadaşlarımız yeni Politbüro’yu ve Yürütme Komitesi’ni değerlendirebilir. Ben bu konuya yabancıyım.
ÇKP’nin Çin toplumu ve devleti üzerindeki öncü rolü ÇHC Anayasası’nda yer alır. Devlet organları ve kamu yönetimi ayrıca örgütlenmiştir. 20’nci ÇKP Kongresi’ni izleyen yönetim değişikliği Mart 2023’te seçilecek olan Ulusal Halk Meclisi’nin (UHM’nin) ve hükümetin (Devlet Konseyi’nin) göreve başlaması ile gerçekleşecektir. Şi’nin üçüncü dönem Cumhurbaşkanlığı’nın da UHM tarafından kararlaştırılması bekleniyor.
Çin’in yakın geleceğine ilişkin bir ilk değerlendirme, yukarıda değindiğim Merkez Komitesi Raporu sınırları içinde yapılabilir. Rapor’un başlangıç kesimlerine göz atarak başlayalım.
Rapor’un ana gündemi Merkez Komitesi Raporu, 20’nci Kongre’ye sunuluş tarihini (16 Ekim 2022) taşıyor; kısa bir Giriş sonrasında on beş bölümden ve çok sayıda alt-bölümden oluşuyor.
Rapor’un Giriş kesimi, Merkez Komitesi’nin önümüzdeki dönem için ÇKP’ye önerdiği ana gündemi içeriyor. Oradaki ana mesajı aktaralım:
“20’nci Kongre’nin konusu, Çin’e özgü sosyalizmin şanlı bayrağını yükseltmektir.
Yeni Dönem’de her bakımdan modern sosyalist bir ülke kurmak için elbirliğiyle çaba göstermektir ve böylece Çin ulusunun tüm boyutlarıyla gençleşmesini ileriye taşımaktır.”
Buradaki “Yeni Dönem” terimi bir önceki (19’ncu) ÇKP Kongresi’nde Parti Programı’na alınmıştır ve Şi Jinping’in Genel Sekreterliği devraldığı 2011’de başlamaktadır.
“Yeni Dönem”, 21’nci yüzyılda Çin için iki hedef belirlemişti: (1): ÇKP’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü olan 2021’de Çin, “makul boyutlarda müreffeh bir toplum” olacaktır. (2): ÇHC’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü olan 2049’da “her bakımdan modern bir sosyalist ülke” inşa edilmiş olacaktır.
2021’de Çin’de ağır yoksulluğun tümüyle yok edildiği belirlendi. Bu tespit, yüzyılın ilk hedefi olan “makul boyutlarda müreffeh bir toplum inşasının” da gerçekleştiği olarak yorumlandı.
Merkez Komitesi Raporu’nun Giriş kesiminden aktardığım ifade, Parti üyelerini yüzyılın ikinci hedefi olan “Çin’e özgü sosyalizm” inşasına katkı yapmaya davet ediyor. İnsanlığın tarihsel özlemine dönük bu hedef, milliyetçi bir özlem (“Çin ulusunun gençleşmesi”) ile de bütünleşiyor.
“Yeni Dönem” arifesindeki sorunlar 63 sayfalık Merkez Komitesi Raporu’nun en uzun (13 sayfalık) bölümü, “Son Beş Yılın Çalışmaları ve Yeni Dönemin ilk On Yılındaki Büyük Değişmeler” başlığını taşıyan Bölüm 1’dir.
Bu başlık, görevi son bulan Merkez Komitesi’nin Kongre’ye hesap vermesi ve (özellikle görevinin uzatılması söz konusu olan Genel Sekreter için) güvenoyu aranması olarak yorumlanabilir.
Bu bölüm, son beş yılın kuşbakışı bir bilançosunu çıkarmadan önce, ÇKP’nin tarihsel kazanımlarını özetliyor. Buradaki sentez, ÇKP Merkez Komitesi tarafından Ağustos 2021’de yayımlanan ÇKP: Görevleri ve Katkıları başlıklı bir belgede yer almış; sonuç bölümünde şu ifadelerle özetlenmişti: “Çin komünistleri, öncelikle Mao Zedong, Deng Şiaoping, Jiang Zemin, Hu Jintao ve Şi Jinping tarafından temsil edilerek Marksizmi Çin’in gerçeklerine ve geleneksel kültürüne uyarladılar ve ulusal gençleşme hedefine yürüdüler.”1
20’nci Kongre Raporu’nun ilk bölümünde bu pozitif bilanço “büyük başarılar” olarak tekrarlanıyor. Ama bir istisna da ekleniyor: “Yeni Dönem” öncesinde (yani Şi’nin Genel Sekreterliği arifesinde) birikmiş “acil sorunlar” sıralanıyor. Seçerek aktarıyorum:
“Parti hayatında yer yer savurganlık, ayrıcalık arayan bir zihniyet ve tiksindirici yolsuzluklar… Ekonomik modelin sürdürülemez dengesizliği… Çıkar gruplarından kaynaklanan köklü sorunlar… Sosyalist siyasal sisteme güvenin aşınması… Düşünce tarzlarında yaygınlaşan paraya tapınma, benmerkezcilik, tarihsel inkârcılık, hedonizm (hazcılık)…”
Bu tespitler, bence, Çin toplumunda yaygınlaşan, yerleşen kapitalist üretim ilişkilerinin üstyapıya (özellikle ideoloji ve siyasete) yansımalarını; sızma, hatta “fetih” çaba ve süreçlerini betimlemektedir.
Şi Jinping Yönetimi’nin bilançosu Rapor, bu teşhisten hareket eden Şi Jinping yönetiminin tepkisini açıklıyor: “Bu vahim sorunlar ÇKP’nin uzun dönemli yönetim yeteneğini, ülkenin güvenlik ve istikrarını, halkın refahını baltalıyordu. ÇKP Merkez Komitesi olarak kollarımızı sıvadık. Günümüzü belirleyen büyük bir mücadeleye giriştik. Siyasal, ekonomik, ideolojik alanlarda riskleri göğüsledik. Çin’de her bakımdan modern sosyalist bir ülke inşa etme yolculuğuna böyle başladık.”
Bölüm 1’in sonraki sayfalarında ekonomi, halk refahı (“ortalama yaşam beklentisi 78,2 yıla çıktı”), çevre politikalarında; dış ekonomik ilişkiler (“kuşak ve yol girişimi”), diplomasi, iç ve dış güvenlik alanlarındaki uygulamalar, sonuçlar sıralanıyor. “Yolsuzluğa karşı tarihimiz boyunca benzeri olmayan mücadele” özellikle vurgulanıyor; ayrıntılarına giriliyor.
Genel Sekreter olduktan sonra Şi Jinping’in “Sovyetler Birliği niçin dağıldı? ÇHC bu akıbeti nasıl önleyebilir?” sorularını Parti içinde tartışmaya açtığı biliniyor. İkinci soruya temel yanıt, “her alanda Parti önceliğinin güçlendirilmesi ve ideoloji alanında Marksizmin rehberliği” olarak verilmişti.
Yeterli mi? Rapor bir eklenti öneriyor: “Tarihsel yükseliş ve çöküş çevriminden kaçınmak mümkün mü? Parti, yoğun çabalar sonunda ikinci bir yanıt buldu: Kendini düzeltmek (“self-reform”). Biz de Parti’nin kendini arıtma, yenileme yeteneklerini yükselttik. Parti-içi siyasal ortamı arındırdık… Parti kimliğinin asla bozulmayacağını böyle güvenceye aldık.”
Şi Jinping, Bölüm 1’e şu sözlerle son veriyor: “Yoldaşlar: Bilimsel sosyalizm 21’nci yüzyıl Çin’inde yepyeni bir hayatiyetle yeşeriyor. Çin’in modernleşmesi de insanlığa için yeni bir modernleşme seçeneği sunuyor.”
“Devrim ihracı” mı? Hegemonya arayışının ilanı mı? Başkalarına “örnek” mi gösteriliyor? Hiçbiri değil: Ne söylüyorsa o: Sadece bir seçenek…
***
Rapor’un sonraki bölümleri, önceki ÇKP Kongreleri’nde belirlenen ana hedef doğrultusunda önümüzdeki beş yılın programını ana çizgileriyle içeriyor. İleride o bölümleri de gözden geçirmek istiyorum.
Sol çevrelerde ÇKP değerlendirmeleri kutuplaşmıştır. Ben ciddiye alarak öğrenmeyi yeğliyorum. Herkese tavsiye ederim.
*******************
1.O belgeyi “Batı’da Tedirginlik: Çin Sosyalizme mi Dönüyor?” başlıklı bir yazıda değerlendirmiştim (Sol Haber, 1 Ekim 2021).O
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.