Türlerin Kökeni'nin yayımlanışının 158. yıldönümünde Türkiye'de evrim karşıtlığının tarihini yeniden inceledik: Soğuk Savaş, anti-komünizm ve Fethullah Gülen, 12 Eylül ve Vehbi Dinçerler, 28 Şubat ve ardından AKP... Türkiye'de kapitalizm sürdükçe evrim karşıtlığı son bulabilir mi?
Ezgi Altınışık - bilimsoL
Geçtiğimiz Cuma, 24 Kasım, bilim tarihinin en önemli eserlerinden birinin, Türlerin Kökeninin yayımlanışının 158. yıldönümüydü.
Uzun yıllar yaptığı çalışmaların sonuçlarını Türlerin Kökeni kitabında derleyerek insanlığa sunan Charles Robert Darwin, doğal seçilim prensibini ortaya koyuyordu. Darwin, evrim düşüncesini ilk ortaya atan bilim insanı değildi, ancak sistematik biçimde evrimsel süreci açıklamayı başaran ilk bilim insanı olarak tarihe geçti.
Canlıların evrimi, bugünün bilim camiasında bir tartışma konusu değil; tektonik hareketler gibi hem doğrudan hem dolaylı gözlenebilen bir olgu. Evrimin mekanizmaları da yaşam bilimlerinin başlıca birkaç araştırma alanından biri. Darwin'in çalışmaları üzerine inşa edilen evrimsel biyoloji teorileri bugün hem geçmişi anlamaya hem geleceğe dönük kestirimlerde bulunmaya yarıyor. Evrimsel modeller, tıptan ziraate, bilgisayar mühendisliğinden biyoteknolojiye kadar birçok alanda uygulama buluyor.
Bu yazıda evrim var mıdır yok mudur tartışmalarına girmeyeceğiz. Bu, birçok kaynakta ve etkinlikte anlatılıyor. Eğer bilim insanlarının ağzından evrimsel biyolojiyi ve tarihsel gelişmesini dinlemek isterseniz, güzel bir haberimiz var. 6. Evrim, Bilim ve Eğitim Sempozyumu, 23-24 Aralık 2017 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenecek. Çağrı metnini okumak ve kayıt yaptırmak için evrimsempozyumu.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Bu yazıyı 158 yıl sonra bile Türkiyede evrimsel biyolojiye yönelik devam eden sistemli saldırıları tarihsel bir perspektiften sunmak ve açıklamak için hazırladık. Yazının esas odak noktası 12 Eylül sonrası Vehbi Dinçerler dönemi olacak. Bugün gündemde olan müfredat tartışmaları, konunun tarihi düşünüldüğünde aslında hiç de şaşırtıcı değil.
Cumhuriyet Döneminde müfredatta evrim teorisinin okutulması tarih dersleriyle başlıyor. 1931 yılında yazılan dört ciltlik Tarih dersi kitabında, canlıların oluşumundan insanın evrimine kadar dönemin bilimsel bilgileri aktarılıyor. Kitap aydınlanmacı bir çizgide yazılmış. Kitaba ulaşmak zor, ancak bazı bölümlerinin fotoğraflarına internetten ulaşmak mümkün.
Devamında neler olduğu, eğitimci Nazlı Somelin 2007 yılında Malatyadaki Biyoloji Eğitiminde Evrim Sempozyumunda yaptığı sunumda tarihleriyle beraber açıklanmış [1]. Somelin sunumundaki tarihlendirmeye göre, 1942 yılında Tarih derslerinden evrim konusu çıkarılıyor ve tarih dersleri Yontma Taş Devri ile başlıyor. Ancak 1938'lerden itibaren evrim konusu Tabiat Bilgisi kitaplarında yer alıyor. 1950'lerde Lise 2. sınıfta Evrim ve Delilleri-Evrim Teorileri başlığıyla konu işlendiği gibi, Lise 3. sınıfta da Jeoloji ile birlikte fosil bilgisi öğrencilere kazandırılıyor. Bundan 50 küsur yıl öncesinin yaşam bilimleri müfredatının evrim konusu açısından bugünkünden daha ileri bir noktada olması çarpıcı.
TÜRKİYEDE EVRİM KARŞITLIĞININ İLK MİMARI: FETHULLAH GÜLEN
Türkiye'de evrim karşıtlığının tarihi, ülkede bugünkü dinci gericiliğin köklerinin aslında 20. yüzyıl anti-komünizmine dayandığının güzel bir örneği.
Biyolojik evrimin toplumsal bir tartışma konusu haline gelmesi 1960-70li yıllara dayanıyor. Sol hareketin işçi ve öğrenciler arasında yaygınlaşması karşısında dinci sağ örgütler Türkiye burjuvazisi ve CIA gibi anti-komünist odaklarca desteklenmeye başlanıyor. Bunlar arasında Komünizmle Mücadele Derneği (KMD) ve İlim Yayma Cemiyeti gibi yapılar var. Evrim karşıtlığının bir anti-komünist propaganda aracı olarak yaygınlaşmasının mimarı da, o yıllarda KMD için çalışan imam Fethullah Gülen. Gülenin 1970 tarihli Yaratılış Gerçeği ve Evrim isimli kitabının tanıtımı şöyle:
Bu eser, nesli tükenmiş maymun fosillerini kendi düşüncelerine göre tamamlayıp İnsanın Atası diye takdim edenlere, yüzlerce mutasyon denemesiyle zavallı meyve sineği Drosophila'ya etmediklerini bırakmayanlara, fosil sahtekarlıkları ve kasıtlı yorumlamalarıyla bilim dünyasını aldatanlara, Allah'ın tabiat dediğimiz sanat eseri üzerindeki tasarrufuna ait kaide ve prensipleri ateizm adına hayalî evrim senaryoları olarak kurgulayanlara, kısacası Evrim Teorisine, Yaratılış Gerçeği doğrultusunda verilmiş bir cevaptır.
Gülen, kitabının sonraki baskılarına yazdığı önsözünde o yıllardaki faaliyetlerini şöyle aktarıyor:
Bu kitabın esası altmışlı yılların sonuna doğru, çok dar dairedeki bir kısım sohbetlere dayanmaktadır. Konferans unvanıyla daha kalabalık kitlelere arzı ise yetmiş sonrası yıllara rastlamaktadır.
Gülenin çabaları boşa gitmiyor. Gençlerimize evrim öğretemezsiniz nidaları 1970li yıllarda TBMMde yankılanmaya başlıyor. 1970li yılların sonunda kurulan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin icraatları arasında ders kitaplarına evrimin tartışmalı olduğunu notunun eklemesi de var. Buna karşın o dönemde TÖBDERde örgütlenen solcu öğretmenler, alternatif müfredat ve ders kitapları kullanılmasını teşvik ediyorlar.
YÜKSELİŞ DÖNEMİ: ÖZAL VE VEHBİ DİNÇERLER
12 Eylül 1980de gerçekleşen anti-komünist askeri darbe yalnızca Türkiye siyasi tarihi için değil, evrim öğretimi açısından da önemli bir dönüm noktası. 12 Eylülcüler, solun Türkiyede yeniden güçlenmesine izin vermemek için Türk-İslam sentezinin resmi kanallardan pompalanmasına karar veriyorlar. Yine 12 Eylülcüler tam boy ABD yandaşlıklarıyla biliniyorlar. 12 Eylül'ün yarattığı ortam AKP Türkiyesine giden yolu açıyor [2]. Evrim öğretimi bu ortamdan nasibini fena alıyor.
Esas serüven, 13 Aralık 1983te Vehbi Dinçerlerin 1. Turgut Özal hükümetinde Milli Eğitim Bakanı olmasıyla başlıyor. Dinçerler birçok ANAPlı siyasetçi gibi Nakşibendi tarikatı mensubu. Yaklaşık iki yıl süren bakanlığı döneminde işe yarar hiçbir düzenleme yapmamasıyla bilinen Dinçerlerin asli icraatı, evrim karşıtlığını resmileştirmek. İlk işlerinden biri, ABDde yer alan Yaradılış Araştırma Enstitüsüne (Institute for Creation Research, ICR) ulaşarak, oradan evrim karşıtı fikirleri devşirmek oluyor. Bu durum ICRnin 1992 yılında yayımladığı Acts and Facts dergisinde şöyle açıklanıyor:
1980li yılların ortalarında bir gün ICR, Türk Milli Eğitim Bakanı Sayın Vehbi Dinçerlerden, davetsiz bir telefon aldı. Dini bütün bir müslüman olarak Sayın Dinçerler yaratılışa inanıyordu (yaratılışın Kurandaki anlatımı İncildeki ile hemen hemen aynıdır). Türk Hükümetinin bir üyesi olarak, tüm eğitim sistemine vakıf olduğu için okullarında baskın olan laik temelli salt evrim öğretimine son verip, bunun yerine yaratılış ve evrime eşit zaman ayrıldığı iki modelli bir sistemi getirmek istiyordu. Bunun sonucu olarak yaratılışın bilimsel (İncil'deki değil) kanıtlarını içeren ICRnin çeşitli kitapları Türkçeye çevrildi ve Türkiyede tüm okul öğretmenlerine dağıtıldı. [3]
Hız kesmeden çalışmalarına devam eden Dinçerler, Yaradılış Araştırma Enstitüsünden devşirdikleri bilgilerle Evrim Teorisi Hakkında Rapor Özeti isimli bir ucube yayını Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yayınlıyor[4]. Dinçerlerin önsözü ile başlayan kitapta yazar ismi bulunmuyor. Ancak, Meclis tutanaklarında bu raporun ikisi doçent üç kişilik ilim heyeti tarafından yazıldığı belirtiliyor [5]. Bu kişiler Prof. Dr. Münip Yeğin, Doç. Dr. Adem Tatlı ve Doç. Dr. Edip Keha. Münip Yeğin, Said-i Nursinin öğrencilerinden Abdullah Yeğinin kardeşi. Edip Keha, Münip Yeğinin doktora öğrencisi. Kendisi Nurculuk ve tarikatlarla bağını gayet ayrıntılı bir biçimde açıklamış [6]. Adem Tatlı ise botanik profesörü ve yeminli evrim düşmanı (tesadüf ki, Adem Tatlı isminde bir gerici daha var: Gülenle fotoğrafları yayımlanan bir eski AKP milletvekili [7]).
Dinçerler, önsözde evrim teorisinin ilim adamları tarafından ekseriyetle eksik ve tutarsız bulunduğunu iddia ediyor. Tabii Dinçerler bir inşaat mühendisi. Gülen sirke sineği Drosophilayı ne kadar tanıyorsa, Dinçerler de evrimi ve biyolojiyi o kadar biliyor. Ancak gericilik böyle bir şey: cehalet ile cüret başabaş gidiyor.
Dinçerler raporla yetinmiyor. Okullara evrim teorisinin bir kanunmuş gibi okutulmaması yönünde bir genelge gönderiyor. Arkasından bu görüşü destekleyen ve desteklemeyen öğretmenlerin listesi isteniyor!
Hızını alamayan Dinçerler, bir de Darwin Konseyi adıyla 91 bakanlık mensubu, bilim insanı ve öğretmenden oluşan bir toplantı yapıyor [8]. Bu toplantıda Dinçerler, Biz yasakçı değiliz, evrim teorisinin yanında yaradılış teorisinin de okullarda okutulmasını istiyoruz, içerikli bir konuşma yapıyor. Aynı konuşmada, 1980 yılında dönemin bir diğer ünlü anti-komünist siyasetçisi, ABD Başkanı Ronald Reaganın evrim teorisi hakkında ciddi endişelerim var dediğini hatırlatıyor. 12 Eylül darbesinin Amerikancı ve anti-komünist karakterinin yansımalarını burada da görüyoruz.
Darwin Konseyi toplantısından bir gün önce TBMM konuşmalarında, dönemin sosyal-demokrat eğilimli partilerinden olan Halkçı Parti milletvekili Turgut Sözer, Vehbi Dinçerleri eleştiriyor. Sözerin konuşmasındaki bazı tespitler ilginç:
Millî Eğitim Bakanı olmuş bir zat çıkıyor ve «Darwin Teorisi kanun gibi takdim edilmesin» diyor. Görülüyor ki, Sayın Millî Eğitim Bakanı, Atatürk'ün ölümünden neredeyse yarım asır sonra, tıpkı bir isyan gibi, muhteşem o büyük inkılabını sarsmaya çalışıyor.
Sayın Millî Eğitim Bakanı her şeyi istediği gibi yapacağını sanarak, millî eğitim yapısında istediği değişikliğin arzusuna göre olacağını düşünerek at koşturmayı yeğ görüyor. Onu destekleyen, bu yolda teşvik eden, mektup yazan, telgraf çeken Atatürk karşıtı kişiler olabilir, bu konuda çevresine aldığı uzmanlar ve ona bu yolda yol gösteren kişiler bulunabilir, bizzat Sayın Millî Eğitim Bakanı geldiği örgütten aldığı ilhamla, yetişmeyle bu görüşlere inanabilir; ama bir gerçek var ki, çağımızda ırmakları ters döndürmek asla mümkün değildir. Bundan sonra da bu ters döndürmenin yapılacağına ve başarılı olacağına inanmıyorum.
Aynı oturumda Dinçerler, Sözere millet karar verir diye cevap veriyor. Demokrasi ve özgürlük vurgusu yapıyor. Başkan Reaganın evrim karşıtlığını hatırlatıyor. Tunceli milletvekili Ali Rıdvan Yıldırım Reagan büyük bir bilim adamı diye dalga geçerken, Kahramanmaraş milletvekili Turan Bayezit Onu da mı Amerikadan kopya aldınız? sorusuyla Dinçerlerin Amerikancılığını yüzüne vuruyor.
Tartışmalar sürerken yine bir basın toplantısı yapan Dinçerler, Şerefsizim ben Darwine karşı değilim ancak görüşlerine de katılmıyorum. Aslında bu tartışmayı açtığım ve bu konuda yasak koymadığım için bana teşekkür edilmesi gerekir açıklamasında bulunuyor [9]. Ne diyelim? Teşekkürler Vehbi Bey!
1985de Dinçerler görevden alınıyor. Ancak alınmadan kısa süre önce gazetecilerle yaptığı bir toplantıda, tarzını değiştirmiş: Biz istediğimizi öğretiriz, sizin istediğinizi değil. Müfredat programını biz yapıyoruz kardeşim. [10] Aynı toplantıda kendini tutamayıp Nakşibendi tarikatıyla bağlantınız olduğu söyleniyor, doğru mu? diye soran gazeteciye, Senin de başka bağlantıların olduğu söyleniyor. Mesela AIDS gibi. Senin AIDSle ne bağlantın varsa benim de o tarikatla öyle bağlantım var, cevabını verecek kadar seviyesiz bir siyasetçi kendisi.
28 ŞUBAT, AKP VE DİNÇERLERİN MİRASI
Dinçerler 1985te görevi bırakıyor ama mirası büyüyerek gelişiyor. 1980ler ve 1990larda okutulan biyoloji ders kitaplarında Yaratılış, evrime alternatif bir bilimsel açıklama olarak yer alıyor! Bir nesil, mevcut AKP döneminin müfredatından çok daha bilim dışı bir içerikle eğitiliyor.
Türkiye burjuvazisinin ağırı sağcılaşan ve kontrolden çıkma emareleri gösteren düzene çekidüzen verme çabası, Erbakan hükümetine karşı 28 Şubat 1997 askeri müdahalesiyle sonuçlanıyor. Bu dönemde MEBe sosyal-demokrat bakanların gelmesiyle fen ve biyoloji kitapları revize ediliyor, Yaratılış biyoloji kitaplarından çıkarılıyor, evrim konusu kısmen daha sağlıklı işlenmeye başlanıyor.
Ancak sorun çözülmüyor; çözülmesi mümkün değil. Birincisi, evrim karşıtlığı sağ siyasetin propaganda aracı olmaya devam ediyor. Bunun bir örneği Muhsin Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşına ait 1998 tarihli dönemin Milli Eğitim Bakanı hakkındaki gensoru önergesi. Önergede öğretmen atamalarını eleştiren Yazıcıoğlu, önemli görevlere aşırı solcuların getirildiğini iddia ediyor. Aynı önergede, Yaratılış görüşünün Biyoloji dersinden çıkarılması eleştirilerek, milli ve manevi unsurların müfredattan temizlendiği belirtiliyor.
Buna paralel olarak Adnan Oktar grubu ve Gülen'in Sızıntı dergisi gibi çevreler yaygın evrim karşıtı propagandalarına devam ediyorlar. Fosil sergileri, kitaplar, dergiler. Dünyanın yaşından ve evrimin mekanizmalarından bihaber toplumumuza 100 milyon yıldır değişmemiş fosillerin inandırıcı gelmesi şaşırtıcı sayılamaz. Aynı dönemde TÜBİTAK Toplum ve Bilim bürokratları da evrimle ilgili yayınlarını otosansürle sınırlamaya başlıyor.
Bir diğer sorun, evrim konusu müfredatta olsa bile derslerde işlenmiyor. Konu biyoloji müfredatında hep en sonda yer alıyor ve dönem sonunda öğrenciler okula gelmediklerinden, fiilen işlenmiyor. Ayrıca öğretmenlerin kendileri üniversitede evrim konusunu etkili biçimde öğrenmedikleri için konuyu ya anlatamıyor ya da sağcı velilerin tepkisi nedeniyle anlatmaktan çekiniyorlar.
İşte tüm bu nedenlerle Türkiyede onyıllardır toplum yaşam bilimlerinin bu temel modelini öğrenemiyor. Sonuç: ülkemiz onyıllardır canlı popülasyonların değişebildiklerini idrak edemeyen çiftçiler, ormancılar, doktorlar yetiştiriyor. Sonra da dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ bakterilerde antibiyotik direnci gelişimi açısından Türkiye vahim durumda diye açıklama yapıyor. O bakteriler siz halkı uyuturken evrildi, sayın Bakan!
Kısacası AKPnin 2017 sürecinde gerçekleştirdiği müfredat değişikliği, zaten derin bir sorunu bir nebze daha akutlaştırdı. Evrimin biyoloji dersindeki yeri birkaç saatle kısıtlanmış, içeriğin yarıdan fazlası kırpılmış oldu. Bir de üstüne, evrimin konuları "evrim" terimi sansürlenerek anlatılıyor...
SONUÇLAR: BUGÜN NE YAPMALI?
Bu kısa tarihçeden çıkabilecek bir dizi sonuç var.
Bir defa, evrim öğretimi açısından durum AKPden önce de yeterince vahimdi. Tersine, AKPnin yerine bir başka düzen partisinin gelmesiyle de kalıcı olarak iyileşmesi beklenmemeli.
Aslına bakarsanız, Türkiyede kapitalizm sürdükçe evrim karşıtlığından kurtulmak mümkün değil. Çünkü kapitalizm yoksulluk, eşitsizlik ve cehaletin kaynağı. Sağ siyaset ise zenginlerin yoksulları idare etmesinin ve sömürü düzenini meşrulaştırmasının başlıca aracı [11]. Ve Türkiyede sağ siyasetinin cephanesinde evrim karşıtlığı yerini hep koruyacak. Bu komünistler ecdadınızın maymun olduğunu söylüyor daha zarif ve etkili bir araç düşünebiliyor musunuz? Ayrıca mevcut düzenin, biyolojik evrimin ima ettiği "sürekli değişim" fikrinden rahatsızlık duyması doğal değil mi?
Bugünün Türkiyesinde bilim insanları ve öğrencilerin topluma bilim götürmek ve evrimi anlatmak yönündeki çabaları çok değerli. Ancak kapitalist Türkiyede toplumun kitlesel olarak aydınlanmasını beklemek sadece hayalcilik olur. Siyasetten uzak duran ve insanların aklına düzen değişikliği fikrini sokamayan her tür faaliyetin çıktılarının nihayetinde uçup gideceği unutulmamalı. Türkiye'den ancak eşitlikçi ve kamucu bir düzen bilimin hakkını verebilir.
Kaynaklar:
[1] Somel, N. (2007), Türkiyede Biyolojik Evrim Kuramı Eğitiminin Tarihsel ve Sosyolojik Bir Değerlendirmesi, Biyoloji Eğitiminde Evrim Sempozyumu, Malatya. http://biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/ev/sem/evrb/16.pdf (Erişim tarihi: 4 Mart 2017)
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.