Bu soruya yanıt vermeyeceğim, okuyucu yazıyı okuduktan sonra kendi karar versin!
Emperyalist bir devlet olmanın önemli şartlarından biri, işçi sınıfını diğer ülkelerin emekçilerine karşı işlenen suçlarda sermaye sınıfının işbirlikçisi haline getirebilmektir. Diğer ülkelerin işçilerinin sömürülmesinden alınan pay bir oranda işçi sınıfını düzen içinde tutmak için kullanılır.
Ancak emperyalist ülke eskisi gibi sömüremiyorsa ve bu pay düşüyorsa sermaye kendi ülkesinde işçi sınıfının ayağa kalkışı ile yüzleşmek zorunda kalır. Emperyalist düzenin krizi asıl olarak bu düğümde saklıdır.
Şimdi Fransanın içinde bulunduğu durum tam olarak buna denk düşüyor.
1830, 1848 Devrimlerinin, Paris Komününün, Halk Cephesi ve Nazilere karşı Partizan direnişinin şanlı ülkesinde özellikle 1960lı yıllardan itibaren işçi sınıfı düzene hapsedilerek etkisizleştirildi. Fransız Komünist Partisi düzen içi bir partiye dönüşürken, işçi sınıfı aldığı yüksek sosyal ücretle törpülendi.
Şimdi Fransa uluslararası pazarlarda yeterince rekabet edemiyor, büyüme oranı %2nin altında seyrediyor ve borçları hızla yükselmeye devam ediyor. Aşağıdaki şekil 2. Dünya Savaşı bitiminde Fransız sömürgelerini gösteriyor. Artık sömürge olmayan bu ülkelerle eşitsiz ve yeri geldiğinde askeri güçle sürdürdüğü ilişkide de zorlanıyor.
Şekil: Maviye boyanmış kısım1945te Fransanın sahip olduğu sömürge ve Fransız mandası altındaki ülkeleri gösteriyor. Kuzey Batı Afrikanın dışında Vietnam ve Suriye/Lübnan dikkati çekiyor.
Fransız sermayesinin işçi sınıfının ücretini düşürmekten ve sömürü oranını artırmaktan başka çaresi yok. Son birkaç yıldır işçi sınıfına karşı başlatılan ve şu anda Macron tarafından yürütülen operasyon bizim çok iyi deneyimlediğimiz gibi- özelleştirmelerle gidiyor.
Örneğin, demiryolu ulaşımı ve enerji üretimi, dağıtımı özelleştiriliyor. Buna paralel olarak işten çıkarmalar kolaylaştırılıyor, ücretler düşürülüyor, hastalık izinlerinin ücretsiz hale getirilmesi gibi sayısız başlıkta emeğe saldırılıyor.
Geçen yıl bu köşede (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/fransada-kriz-209891), Fransada son yıllarda yaşanan terör eylemlerinin ve buna dayandırılan olağanüstü hâl uygulamasının sicili çok kirli Fransız sermayesi ve devleti tarafından örgütlenebileceği ima edilmişti.
Şimdi ise buna benzer önlemler fayda etmiyor gözüküyor. Fransa her sektörden yüz binlerce işçinin katıldığı ve yaz aylarına kadar süreceği ile edilen grev dalgaları ile sarsılıyor. Genel grev dalgası üniversite ve lise öğrencileri tarafından da destekleniyor. Demiryolu, sağlık, eğitim, havayolları, posta ve sayısız sektör çalışanı Fransanın hemen bütün büyük kentlerinde eylemdeler. Ayrıca üretimi durdurmanın şöyle sonuçları da var. Örneğin, elektrik ve gaz sektörü işçileri seçici olarak şirketlere ve alışveriş merkezlerine elektrik verilmeyeceğini bildirmişler.
Fransız emperyalizmi ise ancak kendinden büyüklerin arkasına sığınarak iş çevirebiliyor. Macron rezili, durup dururken Suriyede kimyasal silah kullanılırsa saldıracaklarını açıklayınca ABD, İngiltere ve Fransa arasında gizli bir anlaşma yapıldığını anlamıştık. Sonra saldırının çapı konusunda uzlaşamadılar. Adeta herkesin gözü önünde aralarında pazarlık yaptılar. Macron, kendi ismi kadar Suriye Devletinin kimyasal silah kullanmadığını bildiği halde, bu pazarlıkta sadece kimyasal tesislerine saldıralım diyordu, yani saldırıyı sınırlı tutalımı bu şekilde kodluyordu.
Şimdi kendi açılarından bile neye yaradığı anlaşılmayan saldırı sonrası Fransa fırlatmaya çalıştığı füzelerin bir kısmının neden ateşlenmediğini tartışıyor. Anlaşılan füzeler Fransız burjuvazisinden daha namusluymuş! Bu arada unutulmuştur, Fransanın Suriye halkının direnmesi üzerine 1925 ve 1945te iki kez Şamı ağır bir şekilde bombaladığını ve binlerce kişiyi katlettiğini hatırlatalım.
Beşşar Esada Fransa tarafından 2001de verilen Legion d'Honneur nişanının geri alınması söz konusu olunca dün Esad nişanı geri iade etti. Tabii zamanında niye aldığı ayrı bir soru ama iade ederken, Fransayı ABDnin peşinden kölece giden bir devlet olarak tanımlamış.
Yıllar önce bu nişanı reddeden ünlü Fransız şarkıcı Leo Ferre Utanç gibi kırmızı ve mutsuz kurdele demişti.
Bu yüzyıl içinde beklediğimiz sosyalist devrim dalgasının duraklarından birinin Fransa olması ihtimâl dâhilinde ve Fransız burjuvazisi Legion d'Honneurünü de alıp tarihin çöplüğüne gidecek.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.