AİHM'nin verdiği karar, bu kararın ülkedeki gelişmeleri, sonunda istinaf mahkemesinin Demirtaş hakkında verdiği karar ve bu kararın meclisteki yansımaları nedense bu soruyu getirdi aklıma: ''Kürt hareketi ne istiyor?''
Kısa bir özet, AİHM Demirtaş'ın tutukluluğunun uzunluğundan yola çıkıp tahliye edilmesi gerektiği kararını almıştı; aynı gün Erdoğan ''bizi ilgilendirmez'' deyip,apar topar yargıtay başsavcısını saray'da huzura çağırmıştı. Başsavcı gitti, görüştüler, bir de fotoğraf çektirdiler, başsavcı da o fotoğrafı tweeter'ina koymakta gecikmedi. Toplantı sadece fotoğraf çektirmek için değildi elbet; iddianamesi bile hazırlanmayan uzun tutukluluk konusuna verilmiş olan AİHM kararının boşa düşürülmesi gerekiyordu ve bu da başarıldı! Başka bir davadan Demirtaş, Sırrı Süreyya ile birkaç yıl hapis cezasına çarpıldı. Ve dolayısıyla bir başka davadan hükümlü hale geldi!
Buraya kadar her şey normal! Yeni Türkiye bu. 12 Eylül Anayasa Referandumu ile birlikte amaçlanan buydu ve adım adım bu noktaya gelindi. Artık her şey tek adamın elinde, kafasında, söylem ve eyleminde. ''otur'' diyor, herkes oturuyor, ''kalk'' diyor, kalkılıyor, ''onu bırak bunu al'' diyor, gereği hızla yerine getiriliyor. Türkiye burjuva devrimini tamamlamış oldu!
Evet, buraya kadar olan biten her şey, yeni Türkiye'nin bir gerçeği ve bu bağlamda normal!
Peki normal olmayan şey ne?
Bu ''özel'' durum ve benzeri onlarca, yüzlerce yanlışlık oluyor da, neden gereken bir tepki ortaya çıkmıyor? Örnekse, Kürt hareketinin 104 belediyesinden 94'ü görevden alınmış ve yerine kayyum atanmış! Böyle bir örnek yeni Türkiye için bile normal sayılamaz. Fransa'da gördük, iki on para yakıt zammı sağcısı ve solcusuyla Fransız halkın sokaklara dökülmesine yol açtı. Günlerdir yangın yeri Fransa!Ama sadece bu olayın vahameti bile gereken tepkiye yol açmıyor?
''...HDPnin akademiden gelme milletvekili Erol Katırcıoğlu, meclisteki bir konuşmasında AKP Türkiyesini bir dönemki Sovyetlere benzetmiş; Bolşeviklere benzettiği AKP karşısında kendini Menşevik gibi hissettiğini de ekleme gereği duymuş ''
''Erol Katırcıoğlunun AKPyi eleştireceğim diye neden Sovyetlere ve Bolşeviklere gönderme yapma gereği duyduğunu bilemeyiz. Bir ihtimal, kendi solculuğunun çok farklı olduğunu vurgulamak istemiştir. Belki de şöyle düşünmüştür: Nazi rejimine, dünyadaki başka faşist ve despot rejimlere göndermede bulunsam Demek doğru yoldayız deyip devam ederler; oysa izledikleri yoldan vaz geçirmek için Sovyetler örneğini versem etkili olabilir İkincisi tuhaf sayılabilecek bu ihtimalleri bir yana bırakırsak, en azından,
Sovyet deneyiminin solcu bir aydının zihin dünyasına bu kadar çökmüş olması bizce bir sorundur. ''
Kürt hareketi üzerine yorumda bulunmaya devam edeceğiz de, Metin Çulhaoğlu'nun bu günkü yazısında bir HDP'li vekilin ( Erol Katırcıoğlu'nun) söyledikleri üzerinden yaptığı yorumu da buraya ekleme gereği hissettim. Hem ilginç gelmiş olmasından ve hem de bir şekilde konuyla ilişkilendirilebilecek olmasından...
Birkaç ay sonra başta İstanbul olmak üzere Türkiyenin 78 ilinde Gezi Direnişini kanla/ölümle bastıracak olan iktidar, o Martta barış güvercini kılığındaydı.
Dağlara bahar gelmişti adeta.
O Nevruzda, Diyarbakırda Öcalanın mektubunu Türkçe tercümesiyle okuyan Sırrı Süreyya Önder, iki gün önce cezaevine girdi.
Şartlı tahliye hakkı alırsa Temmuz 2021de, olmazsa ertesi yıl çıkacak.
Sevgili Sırrı, bu ülkenin pek çok aydını gibi cezaevine yabancı değil aslında. Lisedeyken Maraş Katliamını protesto etti diye tutuklanıp hapis yattı. 12 Eylül sonrası tabii ki hapis (üstelik galiba 7 yıl) yattı. Şimdi yine içerde.
AKP menziline doğru adım adım yürüyor. Yeni davalarla, yeni kurbanlarla.. Biz mi? Boşverin BİZi. O kadar geç kaldık ki artık biz bile BİZ değiliz!''
Bir zamanların Oral Çalışlar'ın deyimiyle ''Kemalist, laikçi teyze''si Sırrı Süreyya'nin sessizce içeri tıkılmasına karşı kendine bir pay çıkartmış. Duygularıyla öyle. Elbette bu olay üzerinden bir burukluk duymamak da mümkün değil. Gerçekten de ortada büyük bir yanlışlık var; bir akıl dışılık!
( Geçenlerde yine Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi programında dinlemiştim HDP eş başkanı Filiz Keresteciler'i. Sırrı Süreyya'nin hapse tıkılması nasıl ki bir burukluk yaratmışsa, aynı şekilde bu eş başkanın konuşması da aynı burukluğu yaratmıştı bende. Gerçekten de ortada bir yanlışlık ve akıl dışılık var!)
Kitle partisidir deyip geçelim mi; sağcısı, solcusu, liberali, şeriatçısı ne arasanız var! HDP'nin siyasi çizgisi ne? Belli değil, peki bir önemi var mı? Kendisine oy verenler için bence onun da bir önemi yok. Etnisite üzerinden siyaset yapıyorlar ve en önemli özelliği de PKK'ye bağlı oluşu, onun etkisinden çıkamaması. Normal koşullarda hiç olamayacak uygulamalar HDP üzerinde gerçekleşebiliyor. Bir partinin neredeyse bütün belediye başkanları görevden alınıyor ve ona oy verenler bile bir tepki ortaya koyamıyorlar! Sadece Kürt seçmenler için de değil, ülkenin diğer yarısı bile sessizce geçiştiriyor bu olayı, bir bakıma içlerine sindiriyorlar!
Peki, neden?
Kürt hareketi amacının ne olduğunu bir türlü anlatamadı! Ya da dolaylı yoldan anlatıyor da, bizler ısrarla anlamamak istiyoruz. Legali ve illegaliyle Kürt hareketi Türkiye'den kopmak istiyor mu, istemiyor mu? Birlikte mi yaşanacak, yoksa ilk fırsatta ayrı bir devlet kurmayı açık seçik dile getirecekler mi? Bence sorun burada düğümleniyor. Böyle olduğu için de ''bölücülük'' Kürt hareketinin üzerine yapıştı, kaldı. Sözde sol-sosyalist forumlar da böyle bir algıyı çoğaltmak için ellerinden gelen her şeyi yaptı.Ve böyle olduğu için de kendi seçmenleri de dahil olmak üzere devletin HDP'ye karşı yaptığı her uygulamaya kitlesel bir tepki ortaya çıkmıyor.
Solun Kürt halkı için çözüm önerisi öteden beri belli. Ulusal haklar da içeren bir sınıf mücadelesi yoksul Kürt halkının Türk halkıyla birlikte ortak kaderidir. Mücadele ortaklaştırılmadıkça ve emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele merkeze alınmadıkça Türk ve Kürt halklarının kurtuluşundan söz edilemez. Emperyalizmin güdümünde bir kurtuluş olamaz! Amerikan bayraklarının gölgesinde özgürlük ve demokrasi gerçekleştirilemez. Kürt hareketi bundan sonra yüzünü yeniden sola döner mi, bilemem, ama izlediği siyasetin de Kürt halkına yoksulluk, acı ve ölümden başka bir şey getirmediğini ve getirmeyeceğini artık görmek ve anlamak gerekiyor!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.