Türkiyede solun şah damarı HDP oluyor demek. Haziran seçimlerinde sol mührü basacaklarmış. Ne bu şimdi? İllüzyon mu? Delikanlı doğruyu söylemiyor. Türkiyenin sol damarı pıhtı attı. Hasan Vasfi Altay yazdı...
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Türkiye'de ana akım sol damar, artık HDP üzerinden yürüyecek. Bence bu netleşmiştir. 2015 seçimlerinde de bunun mührünü basacağız dedi.
Türkiyede solun şah damarı HDP oluyor demek. Haziran seçimlerinde sol mührü basacaklarmış. Ne bu şimdi? İllüzyon mu? Delikanlı doğruyu söylemiyor. Türkiyenin sol damarı pıhtı attı. Sosyal demokratlar, sosyalistler ve komünistler bir araya gelemiyor. Birleşik Haziran Hareketi dahi beklediğimiz coşkuyu yaratamadı. HDP aklı sıra bu boşlukta rol kapacak. Demirtaş aynaya bakarak Ben solcuyum diyemez. Sol demek emekçilerden yana olmak demek. Sınıf mücadelesi ve sendikal hareket demek. Özgürlük, aydınlanma ve demokrasi demek.
HDPnin Kürt meselesi dışında bir konuya odaklandığına tanık olmadık. Emperyalist ABDyi Irak ve Suriye savaşı nedeniyle kınamazlar. Filistin sorunu için İsraile tepki koymazlar. Kübaya, Venezuelaya, Bolivyaya destek çıkmazlar. DİSK ve devrimci sendikalarla dirsek teması kurmazlar. Mustafa Suphiyi, Şefik Hüsnüyü, Hikmet Kıvılcımlıyı, Mihri Belliyi hiç anmazlar. Marksist ekonomi-politiği, Sovyet ve Çin devrimlerini etüt etmezler. Türkiyenin geleceğine dair sol çözümlemeleri yoktur. Bu arada, Gezi eylemlerine Kürt meselesini örtüyor diyerek tepki koymuşlardı. Bu ne menem bir sol tosunum? Solda olmak fiziksel bir konum değil ki. Neticede, bir insanın sol testisi de soldadır.
HDP MECLİS'E GİRECEKTİR
Partide Sırrı Sakık gibi aşiret liderlerinin yanı sıra, İslamcı Altan Tan, eski ülkücü, yeni İslamcı Hüda Kaya gibi isimler var. Hiçbirinin solla uzak yakın ilgisi yok. HDP yönetimi, aşiret lideri, AKP kurucusu ve eski AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fıratı da ekibe katmakta bir beis görmemiştir. Eski AKPli Dengir sosyalist veya sosyal demokrat olduysa haberimiz yok. Partiyi Dengir Mir Mehmet de kesmeyince, Taraf Gazetesi yazarı ve AKPnin akil adamı Mithat Sancarı milletvekili adayı yaptılar. HDPde numunelik yek solcu Ertuğrul Kürkçü var. Bu Ertuğrul, yani eski DEV-GENÇli Ertuğrulumuz emek mücadelesinin bir teorisyeni, devrimci Türkiyenin gürül gürül çağlayan sesi olabilirdi. Lakin, Kızıldereden sonra lal mı oldu, bilemiyorum; sesi soluğu pek çıkmıyor. Arada kem küm mahiyetinde kısa, kesik konuşmalar yaparak HDP içerisindeki garip puzzleı tamamlıyor. HDP meclise girecektir. Benim kanaatim bu yönde. Barajı geçince doğuda AKPyi kazıyacaktır. Hal böyle olursa biz de sevindirik oluruz. Ama mesele burada bitmiyor. AKP ile koalisyon olasılığı sorulduğunda Selahattin Demirtaşın basına verdiği yanıt manidardır: Memleketi hükümetsiz bırakmayız.
MÜFTÜOĞLU HDP'YE MESAFELİ DURUYOR
En büyük korkumuz hükümetsiz kalmaktı Selahattin. Ağzına sağlık. Hülasa, devrimci Selahattin Demirtaş bir AKP-HDP koalisyonuna açık kapı bırakıyor. İki devrimci! parti (AKP-HDP) başkanlık-özerklik meselesinde al takke ver külah yaparak memleketi yönetirlerse bize yine esmer günler kısmet olacak. Selahattin, canım ciğerim, Geziye katılsaydınız sol kimliğinizi belki biraz etüt ederdik. Bu bağlamda Berkin Elvana ve Ali İsmail Korkmaza bile uzaksınız. 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarına kallavi bir tepki verip emekçi halkın çıkarlarını savunsaydınız oturup sizi düşünürdük biraz. Sözü uzatmayalım. Netice itibarıyla, bu Demirtaşın ideolojik bir derdi yok dostlar. Siyasi manada donanımsız birisi. Sol felsefeye Fransız. Evrensel sol değerleri savunan bir partide asla bir sandalyesi olamaz. Kürt meselesi argümanıyla, çocuk yaşta HDPye lider oldu. Selahattin kardeşimiz her telden çalacak ve boş atıp dolu tutacak. Oğuzhan Müftüoğlu üstadım bu bağlamda HDPye mesafeli duruyor.
Yakın zamanda Kürt hareketi etrafında birleşmek doğru bir fikir değil dedi. Aynı çizgideyim. Kürt siyasetine hasım değiliz. Ama HDP ile müttefik olmak durumunda da değiliz. Türkiyenin sol davası Kürt hareketinden çok daha büyük ve daha eski bir davadır. Kürt sorununu da ancak bu sol birikim çözebilir. Birleşik Haziran Hareketi tekrar bir ivme kazanmalı, halkı kucaklamalı. Kusura bakma Selo can; ben size oy vermeyeceğim. Size entelektüel bir katkı sunmayacağım. Ne yapacaksanız bensiz yapacaksınız. Zira, yolunuz devrimci bir yol değil, HDP de sol değil.
Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerine sahip çıkmak, her sosyalist, devrimci örgütün tartışmasız gündemindeki en önemli sorundur. Haziran 2013 direnişi de, AKP gericiliğinin bu değerlere saldırısının tepkisi olarak ortaya çıktı.
Kürt siyasetinin 35 yıllık mücadelesi de aynı şekilde sosyalist siyasetin en önemli başlıklarından birisidir.
Sosyalist siyaset, 12 Eylül darbesinin karanlığından çıkıp kendisini yeniden şekillendirirken bu iki yakıcı mücadele başlığı, siyasetlerinin ana gövdesi oldu.
Ne var ki, sosyalist hareket bu iki başlığın geleneksel siyasi öznelerinin gücü ve alan kapatmaları nedeniyle kendi bağımsız hattına bu gerilimlerin enerjisini katamadı ve Kürt siyaseti ile CHPye verdiği ideolojik desteği kendi örgütlenme alanına taşıyamadı.
Kürt siyaseti ve CHPnin ülke siyaseti üzerindeki politikalarının çatışması ise solu iki özne arasında salınır hale getirdi.
Örneğin Kürt Siyasi Hareketi ve CHP, 12 Eylül 2010 Referadumuna boykot ve hayır seçeneğiyle girince sosyalistler bu iki siyaset arasında ayrıştı.
Anılan referandumda liberallerin 'yetmez ama evet' kampanyasının solla arasındaki bağı kopartması ise referandumun en önemli kazancı oldu. Siyasette sadeleşmenin önü açıldı.
Sosyalist siyasetin özneleri, 7 Haziran Seçimlerine de aynı siyasetlerin, özellikle de HDPnin siyasal konumlanışının destekçisi olarak girmektedir.
Bu seçim siyasetinin ardından sosyalist sol ancak HDP ile olan ilişkisini bağımsızlaştırırsa, etkisiz kaldığı 7 Haziran Seçiminden tıpkı 2010 referandumundaki gibi kazançla çıkmış olur.
Bağımsızlaşmadan kastım; liberallerle olduğu gibi artık herkes kendi yoluna gitsin değil elbette.
Kastım Kürt siyasetine artık bizim varlık nedenimizi sadece size destek vermek olarak sınırlandırdığınız bakış açısını değiştirin demektir.
Sosyalist sol 8 Haziran'da bunu yapmazsa, 8 Haziran sonrası görünen kaotik ortamda yeniden bu iki hareketin liberal demokrasisi ve radikal demokrasisi arasında patinaj yapar duruma düşecektir.
HDPnin pragmatist siyaseti, zaman zaman AKP ya da bir başka burjuva siyasal aktör ile örtüşebilir. Kürt siyasal hareketi, bu örtüşme zamanlarında sosyalist siyaseti yanında görme talebinden vazgeçmelidir.
HDP ana dilde eğitim gibi temel bazı politikalarında sosyalist solu elbette yanında görmek isteyebilir, üstelik bu desteği de her zaman alacaktır. Desteğin dışında sol'un görevidir de bu.
Sosyalist sol artık HDPye; AKP'nin Türkiyeye dayattığı yalnızca Kürt halkının hak gaspı değil, Türkiyenin bütününe dayattığı İslami yaşam tandanslı otoriterlik siyasetidir ve bu iki başlık birbirinden kopartılamaz" demelidir.
HDP'nin ezilen-ezen arasındaki mücadele hattının, emek sermaye çelişkisi başlığında ortaklaştırılmasının ayakları oluşturulmalıdır. Bu başlık için örnek olsun, Kürt siyasal hareketine şu söylenebilir:
Türkiye'nin her yerinde inşaatlarda çalışan Kürt kökenli emekçiler taşaronlaşma politikaları ile katmerlenmiş bir sömürü sistemiyle karşı karşıyalar. Kimlik siyasetinin yanında taşeronlaşma karşıtlığını koyup örgütlenme politikaları üretelim!
Sosyalist siyaset, Rojava ve Kobanedeki Kürt siyasal oluşumlarının mücadelesini ikirciksiz olarak desteklemiştir. Kürt siyaseti de, AB ve ABD ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli, en azından bizim bu konudaki siyasallaşmış duyarlılıklarımızı gözetmelidir.
Hakan Fidanın MİT Müsteşarı olarak kalması HDP açısından gerekli ve değerli olabilir. Bizim bu konudaki en hafif deyimle bilgiye dayalı tedirginliğimizi gözetmeden 'çözüm süreci' başlığıyla bize yaklaşılmamalıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş, Kürt siyasetinin mücadele başlıklarını başarılı bir dille solun duyarlılıklarıyla birleştirmişti. Bu söylemi ile de sosyalist solun önemli kesiminin de desteğini aldı. Oysa seçim sonrasında kimi sol duyarlılıklarının da adayı olduğunu unutup Tayyip Erdoğan'ı alkışlayabildi.
Demirtaş, burjuva siyasetinin dehlizlerinde bu alkışı centilmenlik olarak adlandırılabilir.
Ama unutulmamalıdır ki, bizim AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtlığımız burjuva siyasetinin dehlizlerine sığmaz. Olabilecek en eşitsiz şartlarda seçim kazanan AKP ve lideriyle hesabımız bir seçimle ve o seçimin sonucuyla bitmez ve bu karşıtlık bir sonraki seçime kadar da rafa kaldırılmaz.
Emperyalizme karşı çıkmayan, AB'yi savunan, AKP gerici bir partiyi her sıkıştığında kurtaran, bölgede islam kardeşliği toplantıları yapan, kürt milliyetçiliği temelinde etnik siyaset yapan bir partiye sol bir parti diyen varsa solculuktan istifa etmeli. Demirtaş bile etnik siyaset yaptıklarını itiraf etmişken bu partiye oy verilmesini solculuk sananlar da soldan istifa etmeli. Erdoğan cumhurbaşkanı olarak meclise geldiğinde ayakta alkışlayanlar, Haziran direnişini darbe olarak sıfatlandıranlar, Erdoğan ve AKP'yi bir türlü anlayamayanlar mı solcu sayılacak?
HDP BDP'nin sol maske takmış uzantısıdır. Aralarında hiç fark yoktur. Kürt hareketinin öyle Türkiye partisi olmak gibi bir derdi de yoktur. Onlar bildikleri yolda devam ediyorlar. AKP'nin gerilemesini isteyenler bize oy versin diyen DEmirtaş daha sonra kendisine sorulan soruya AKP ile koalisyon yapmayız diyebildi mi? Bu konuda Kılıçdaroğlu kadar olamadı. Bu parti solcu, CHP faşist öyle mi? Daha aklımızı kaybetmedik!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.