Taylan Karslı yazdı: Altan Tan feodallerin ve tarikatların teorisyenidir
Kürt politik hareketinin legal kanadının, daha önce hiç olmadığı kadar yükselmiş olduğu yeni bir döneme tanıklık ediyoruz. Bu kanadın HEPle başlayan partiler zincirinin son halkası olan HDP, son genel seçimde barajı aşmakla kalmayıp öncüllerine kıyasla muazzam sayılabilecek % 13 gibi bir oy oranıyla, TBMMye parti olarak girmeyi başarmış bulunuyor. Bu sonuç aynı zamanda oyları % 40a kadar gerileyen iktidar partisi AKPnin tek başına hükümeti kuramaması sonucunu da beraberinde getirdiği için bugünlerde tüm televizyonlarda, başta HDP olmak üzere, muhalif parti temsilcilerinin açıklamalarını izliyoruz. HDPnin bu süreçte sergileyeceği tavır, seçim süresince verdiği sözlere sadık kalıp kalmayacağı merak edilirken, bu parti adına ekranlarda en çok boy gösterenlerden birinin ise İslamcı bir geçmişe sahip olan Altan Tan olması kuşku uyandırıyor. Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın kendisi de bu kuşkuları daha da büyütmek için elinden geleni ardına koymuyor. Bu o kadar öyle ki, HDP bile kendisini İslamcı söylemleri konusunda uyarmaya mecbur hissediyor. Oysa durum, bir şayia olmanın çok ötesinde, özellikle de Türkiye solu tarafından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir nitelik arz ediyor. Zira Altan Tanın Kürt meselesine dair gerici söylemleri, gündelik politik söylemleriyle sınırlı değil. Altan Tanın tüm bu söylemlerinin izlerini, Gülen cemaatinin yayın organı olan Timaş Yayınlarınca basılmış, Kürt Sorunu: Ya Tam Kardeşlik Ya Hep Birlikte Kölelik isimli kitabında bulmak mümkün.
KÜRT KÜLTÜRÜNÜN YALNIZCA AŞİRET VE TARİKAT EKSENİNDE
Altan Tanın Ortaokul tarih ders kitabı düzeyinde olan bu çalışması, yalnızca kitap okurlarının algı düzeylerini değil aynı zamanda Kürt halkının bugüne kadar biriktirmiş olduğu hayli zengin tarihsel ve kültürel mirası hafife almasıyla dikkat çekiyor. Tanın, Feodal kurumlarla birlikte tüm feodal kültüre ve geleneklere de karşı çıkıldığında ortada Kürtlük namına soyut bir Kürtçe dilinden başka bir şey kalmamaktadır şeklindeki ifadesi, gerici söylemlerinin türediği temel bir tez olarak beliriyor. Altan Tan, kitabında Kürtlüğün asıl olarak feodal kültürün önemli bileşenleri olan tarikat ve aşiret faktörlerinden ibaret olduğunu ve bunun dışında Kürtlüğün hiçbir anlam ifade etmediğini ispata gayret ediyor. Oysa ki, Kürt folklorunun sözlü ve yazılı mirasında yer alan fablların, hikâyelerin, masalların, bilmecelerin ve şiirlerin temaları düşünüldüğünde, Kürt kültürünün yalnızca aşiret ve tarikat ekseninde oluştuğunu düşünmek için çok değil, sadece Altan Tan gibi biri olmak yeterli olabiliyor.
KÜRTLERİN LAİK VE AYDINLANMACI BİR GELENEĞİ
Aşiret ve tarikat faktörlerinin Kürtlüğün oluşumunda başat bir rol oynaması ve çok güçlü bir belirleyen olması, Kürtlüğün yalnızca bu unsurlardan oluştuğu anlamına gelmiyor. Kürtlüğün oluşumunda bu unsurlara gösterilen bir direnç de söz konusu ki, bu direnç unsurlarının, Kürt fabl, hikâye ve mizahlarına, kısacası Kürt folklorunun bütününe sindiği görülebilir. Horoz ve Tilki fablının Nakşi şeyhlerini hedef alan din karşıtı bir fabl olduğu, Şeyh Süleyman hikayesinin dini sınıfa yönelik kara bir mizahı anlattığı Nikitinin çalışmalarından bile öğrenilebilir. Hacı Qadıri Koyinin (1815-1892) yurtseverlik temalı şiirleri ile ünlü olduğu ve hatta materyalist öğeler taşıdığı da gözönüne alınırsa, Kürt folklorunun feodal ve tarikat unsurlarıyla sınırlı tutulamayacağı aşikardır. Bununla birlikte, Türkiye Kürtlerinin, 1960 sonrası Türkiye solu ile olan buluşmalarından laik ve aydınlanmacı bir politik hat yaratabildiklerini de belirtmek gerekiyor. Bu gibi kısa örnekler, Kürtlerin aşiret ve tarikat unsurlarının belirleniminin dışına da çıkabildiğini, Kürtlerin laik ve aydınlanmacı bir geleneğinin olduğunu ve bu durumun tarihsel bir zemininin bulunduğunu göstermekte. O halde, kitabının tanıtım metninde ünlü Kürt aydını olarak takdim edilen Altan Tan, neden Kürt siyaset ve kültürünün bu gibi aydınlanmacı noktalarını görmezden geliyor? Burada iki tespit yapılabilir. İlki, Tanın Kürt kültürünün bütünü hakkında yeterince bilgi sahibi olmayışı olabilir. İkincisi ise, yeterince bilgi sahibi olmasına rağmen, hiç de böyle bir birikim yokmuş gibi davranmasıdır. Sonuç ne olursa olsun,bu hâliyle Altan Tan bilgiden çok cehalet üretiyor! Hâl böyle iken Kürt halkının bir Kürt aydını olarak Altan Tana ne kadar ihtiyaç duyduğu oldukça tartışılır. Fakat hiç tartışılamayacak bir gerçek var ki; o da Altan Tanın Kürt halkı tarafından ivedilikle aydınlatılması gerektiğidir. Rojavadan Mahabada, Diyarbakırdan Şengale, Kürtlerin tarihsel birikimi Altan Tanın aydın birikiminin oldukça ötesinde ve bunu yapmaya muktedirdir.
ALTAN TANDAN ÇOCUKLARA MASALLAR
Altan Tanın,Kürt folkloruna yabancı olduğu, bu kitaptaki tarihsel bilgi olarak sunduğu Vikipedi toplaması masalların sığlığından da anlaşılabiliyor. Diyor ki masallarında Tan, Kürtler haşmetli Osmanlı çağında aynı coğrafyada din kardeşleri olan Türklerle ümmetçilik fikri altında bir arada yaşarken, birden ortaya çıkan laik Cumhuriyet bu birlikteliğin kökünü kurutuyor. Devam ediyor Tan ve Kürtlere Cumhuriyetin sırf Kürt olmalarından kaynaklı düşmanlık ürettiğini söylüyor. Oysaki, bir zamanlar Kürt meselesine dair özgün çalışmalar ortaya koyabilmiş Mesut Yeğenin, Devlet Söyleminde Kürt Sorunu adlı kitabında da belirttiği gibi,
devlet, toplumsal sorunları tarih dışı bir dil ya da hafızayla değil de, özel bir tarihsellik içinde ortaya çıkan söylemsel kuruluşun tedarik ettiği kavramlarla algıladığından, etno-politik bir sorun olan Kürt sorununun irtica, aşiret ya da eşkıyalık sorunu olarak sunulması, kasıtlı bir tahrifat olmayıp, özel bir söylemsel kuruluşun imkân verdiği tarihsel bir algılamadır. Kısacası, devlet Kürt sorununu irtica, aşiret ya da eşkıyalık meselesi olarak çarpıtmamış fakat irtica, aşiret ya da eşkıyalık meselesi olarak algılamıştır.
Yeğenin yetkinlikle ortaya koyduğu bu tablo gözönüne alındığında, ünlü Kürt aydını Altan Tanın masallarına inanmak hayli güç olsa gerek. Masalın sonunu bilmeceye bağlayarak çözümün ne olduğunu tahmin edene kendi şaheserini hediye etmiş mi bilemeyiz ama, biz yine de onun ağzından aktaralım. Masalın sonunda kahramanımız, Kürtleri Cumhuriyetin boyunduruğundan kurtarıp, kardeşçe bir yaşamı sağlayacağını iddia ettiği ümmetçiliği tahkim ederek, Kürtleri de Türkleri de mutlu sona ulaştırıyor. Bize de Altan Tanın fantezi dünyasına teşekkür etmek düşüyor. Lakin teşekkürün bizi eğlendirdiği ölçüde geçerli olduğunu hatırlatıp haşlama zamanının geldiğini de belirtmek gerek. Altan Tanın bilmesi gereken, Kürtler ile Cumhuriyet arasındaki çelişkinin tarih üstü olmadığı, bu çelişkinin farklı tarihsel koşullarda farklı toplumsal ve ideolojik belirlenimler altında türediği ve bu yüzden de ebedi bir nitelik taşımamış olduğunu hatırlatmaktır. Türkler ile Kürtlerindin kardeşleri olarak tanımlanması, Türklerin olduğu kadar, Kürtlerin de hasıraltı edilmeye çalışılan ve Altan Tanın bir tür nefret ettiği aydınlanmacı birikimleri nedeniyledir. Açık ki; Altan Tan, kadınların her kademesinde yönetici olarak temsil edilebildikleri HDP için de, IŞİD gericiliğinden kaçıp Rojavaya girdiğinde kara burkasını atarak renkli elbisesiyle özgürlüğünü kutlayan Kürt kadınında ifadesini bulmuş bu toplumsallık için de yobaz kalıyor.
ALTAN TANA ÖNERİLER
Tüm bunlardan sonra, Altan Tana ilk önerimiz, kendisiyle birlikte seçilen HDPnin alevi ve kadın milletvekilleriyle sosyalliğini artırarak yobazlıklarını törpülemesi olacaktır.Yok eğer, Bunlarhiç alışık olmadığım şeyler, çok zorlanırım diyecek olursa da, ikinci önerimiz, bundan sonraki çalışmalarını siyasette değil mizah alanında gerçekleştirmesidir. Ondan beklentimiz eşsiz hayal gücünü kullanarak yeni çalışmalar ortaya çıkarması ve bizleri esprilerinden mahrum bırakmaması olacaktır. Zira, Türkiyeli okurların mizah kitaplarına da ihtiyacı var. Bu önerimize de illa,bana ünlü Kürt aydını diyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor. Siyaset de yaparım televizyona da çıkarım diye bir kulp bulacaksa da, televizyonlara çıkmadan önce aşağıda kendisi için hazırlanan okuma listesinden dilediği kitapları seçebilir.
Kitle partilerinde seçmen yelpazesi geniş tutulduğu için farklı görüşler de bu partilerde yer bulabiliyor. Ancak bir şartla, kitle partileri olması demek partilerin kırmızı çizgilerinin olmaması demek değil. Altan Tan her fırsatta şeriatçı olduğunu söyleyen biri, böyle bir siyasetçinin kürt hareketinde ne işi var? Her gün televizyona çıkıp gerici düşüncelerini topluma yayan birini HDP'nin içine almaması gerekiyor. Bu özellik bile kürt hareketindeki etnik siyaset özelliğinin devam ettiğini gösteriyor. Siyasetin göbeğine kürt kimliğini koymak herşeyden önemli kürt hareketi için. Altan Tan bu yüzden HDP'nin içinde. Şeriatı savunuyormuş, islam kardeşliği adı altında gericiliği savunuyormuş HDP için hiç önemli değil.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.