Kobane'deki inşaat çalışmalarına katılmak için Kobane'ye geçmek isteyen ESP'nin gençlik örgütü Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) kafilesine Suruç'taki Amara Kültür Merkezi'nin önünde bombalı saldırı gerçekleşti. Çok sayıda ölünün ve yaralının olduğu bildirildi.
GÜNCELLEME 14.12
27 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından HDP, tüm bölge milletvekillerini Suruça yönlendirdi.
HDP Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, HDPnin olağanüstü toplantı kararı aldığını ve bölge vekillerini Suruça yönlendirdiklerini ve acil koordinasyon merkezi oluşturmaya çalıştıklarını açıkladı.
Önder, egemenlerin yıllardır Kürt'ü kendi derdiyle baş başa bırakma pratiği sergilediğini, o yüzden egemenlerin en çok enternasyonalist dayanışma pratiğinden korktuklarını belirterek, "Bugün Suruç'ta meydana gelen katliamla tam olarak bu dayanışma duygusu hedef alındı" dedi.
GÜNCELLEME: 14.05
SURUÇ DEVLET HASTANESİ: BOMBA PARÇA TESİRLİ Suruç Devlet Hastansi Başhekim Yardımcısı Reşat Doğan, saldırı sonrası açıklama yaptı:
"Saldırıyı kınıyorum. Tam bir can pazarı. 30'un üzerinde yaralı geldi. 6 tanesi ölü geldi. Hastaların büyük çoğunluğu diğer hastanelerde. Yanıktan tutun parça tesirliyi kadar her türlü yaralılar var. Tüm yaralılar ilk olarak buraya getirildi. Buradan diğer hastanelere sevk edildi. İldeki bütün arkadaşlarımız da duyarlılar. Orada gerekli müdahaleler yapılıyor. Ben de bomba patladığında alana girdim. Yerde cesetler vardı ama üzerleri örtülüydü. Açmak istemedim. Çok sayıda ölü var, onu söyleyebilirim."
Şanlıurfanın Suruç İlçesinde bugün saat 12:00 civarında bir terör saldırısı yaşanmıştır.
İlk belirlemelere göre saldırıda 27 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Can kaybının artmasından endişe edilmektedir.
Bölgedeki hastanelerde 100e yakın yaralı vatandaşımızın tedavisine devam edilmektedir.
Bölgede incelemelerde bulunmak üzere teknik ekip görevlendirilmiştir.
Güvenlik güçlerimiz vatandaşlarımızın emniyetini sağlamak üzere gereken tüm tedbirleri almıştır.
Resmi açıklamalar Şanlıurfa Valiliği tarafından düzenli olarak yapılacaktır. Bunun dışında iddialara itibar edilmemesini önemle rica ediyoruz.
Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü hedef alan bu terör saldırısı karşısında herkesi kenetlenmeye ve sağduyulu davranmaya çağırıyoruz.
Ülkemizin huzur ortamına kastetmiş bu hain saldırıyı gerçekleştirenleri kınıyor, hayatını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Bu menfur saldırıyı gerçekleştirenleri devletimiz en kısa sürede bulacak, failler yargı önüne çıkartılacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
GÜNCELLEME: 13.28
Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi yaptığı ilk açıklamada olayın intihar saldırısı nedeniyle gerçekleşmiş olabileceğini söyledi.
GÜNCELLEME: 13.07
İKİNCİ PATLAMADAN KORKULUYOR
Urfanın Suruç ilçesinde 10 kişinin yaşamını yitirdiği ve onlarca kişinin de yaralandığı bombalı saldırının ardından olay yerine giden Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneğinden Hakkı Utkan bölgedeki durumu BirGün muhabiri Onur Erem'e aktardı: Bugün öğlen 12 civarında kültür merkezinin önünde bir etkinlik sırasında bomba patlatıldı. Biz de sesleri duyunca olay yerine gittik. Gittiğimizde çok sayıda yaralanın olduğunu gördüm. Gerçekten çok fazlaydı, bir sayı veremeyeceğim. Sonrasındaysa ikinci bir patlama olabilir diyerek bizi oradan uzaklaştırdılar. Şimdi patlama bölgesindeki insanlar uzaklaştırılıyor.
Utkan, saldırıdan önceki günlerde kentte hiçbir gerilimin olmadığını, kimsenin herhangi bir saldırı beklemediğini söyledi.
Suruç'ta bulunan BirGün muhabiri Mehmet Çiçek ise ölü sayısı için 10 ile 30 arasında söylentilerin döndüğünü ancak resmi bir açıklamanın gelmediğini söyledi. Suruç merkez ve ilçelerdeki tüm ambulanslar olay yerine gönderildi.
Suruçtaki katliamda hayatını kaybeden gençler, Kobanenin yeniden inşası için İstanbul ve Ankaradan yola çıkmış, yardım malzemesi ulaştırmak, hatıra ormanı dikmek, çocuklara oyun parkı yapmak ve oyuncak götürmek için uzun süredir çalışma yürütüyordu. Dayanışma ve yardımlaşma için yola çıkan SGDF üyesi gençler, sınırın öbür yakasına geçemeden yapılan korkunç saldırıda hayatını kaybetti.
(İleri Haber Merkezi) Türkiye bugün öğlen saatlerinde Şanlıurfanın Suruç ilçesinde meydana gelen patlama sonrası hayatını kaybeden gençlerine ağlıyor.
IŞİD terörünün yıkımının ardında,Kobanenin yeniden inşası için yola çıkan devrimci gençler dün İstanbul Kadıköyde düzenledikleri basın açıklamasının ardından otobüslerle yola çıkmışlardı. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde bir araya gelen yaklaşık 300 kişi, bu sabah 09.00 sıralarında Amara Kültür ve Sanat Merkezi bahçesinde toplandı. Burada toplu kahvaltı yapan SGDF üyeleri, basın toplantısının ardından saat 12.00 sıralarında, Suruçun karşısında bulunan Suriyenin Kobane kentine geçmeyi planlıyorlardı.
Ancak korkunç patlama Suruç'u yangın yerine çevirdi. Çok sayıda can kaybıyla sonuçlanan saldırıda karnından yaralanan SGDF Eşbaşkanı Oğuz Yüzgeç, saldırıdan önce yola çıktığında Bir hafta boyunca emeğimizi Kobane halkının emeğiyle birleştireceğiz. Gezi'nin direnciyle Gezi'nin ruhuyla orda olacağızifadelerini kullanmıştı.
HATIRA ORMANI VE ÇOCUK PARKI YAPACAKLARDI
Kabone'de IŞİD terörüne karşı yürütülen savaşta zarar gören sivillere yardım götürmek, hatıra ormanı dikmek ve oyuncak vermek için çeşitli şehirlerden hareket ederek Suruç'a gelen devrimci gençlerin, hazırlıklara ilişkin görüntüleri yürek burktu.
SGDFli gençlerin bölgedeki etkinliklerinin 26 Temmuz'a kadar devam etmesi bekleniyordu. Gençler, Kobanede kalacakları bir haftalık sürede hatıra ormanı ve çocuk parkı yapmayı ve bölge halkına sağlık hizmeti götürmeyi planlamışlardı.
Emperyalizmin girdiği yerden halkların çıkarlarına bir şey çıkmaz. Çıkacak tek şey sömürü ve katliamdır. ABD'nin Irak ve Suriye politikası bölgenin kan gölüne dönmesine yol açtı. Şimdi sıra Türkiye'de.
IŞİD bölgeye gökten inmedi. Yıllardır ''Esad zulmü'' diye başlayan emperyalist eğilimli liberal zırvaların peşinden koşanlar, kuyrukçuluk yapmak için emperyalist saldırganlığı emperyalistler arası savaş olarak okumaya çalışanlar bugün geldiğimiz vahşet denizinin de sorumlularıdır. Kandil saldırganlığın sorumlusu olarak AKP'yi gösterirken benzer bir ses de HDP'den geldi; ama çok geç değil mi? AKP gibi gerici ve saldırgan bir partiyi yıllardır ''iktidarda biz tutuyoruz'' diyen bir zihniyet bugün nerede hata yaptığını sorguluyor mu?
Hepsi oradaydılar!
Hepsi, istisnasız hepsi oradaydılar!
Otuz yoldaşımızın ölümü, yüzlerce insanımızın yaralanması basit bir terör olayı değildir. Türkiye bu vahşeti AKP dönemi boyunca çok sık yaşadı. AKP zihniyetinin, gericiliğinin ve işbirlikçiliğinin freni patlamış bir kamyon gibi yol aldığını bu gidişle bir duvara toslayacağını ülkeye acılardan ve gericilikten başka bir şey yaşatmayacağını öteden beri söyleyip durduk. Bir kısım sol dönek ve liberallerin etkisi altında kalanlar ise AKP'nin askeri vesayeti yıkarak ülkede demokrasiyi sağlamlaştıracağını, yetmedi sınırımızdaki diktatörlükleri de dümdüz ederek oralara da demokrasi ve özgürlük getireceğini vaaz edip durdular. Kürt hareketi de bu tiyatronun bir parçası oldu. Sonuç bu! AKP zihniyetinin sınırımızdaki biraz daha şiddet eğilimli versiyonu yeni bir katliama yol açtı. Türkiye günden güne Iraklaşıyor, Suriyeleşiyor! Dinci terör burada da durmayacaktır. Ülke içindeki uyuyan hücreleriyle benzer katliamları yapabilecek potansiyele de sahipler.
Siyaset aynı zamanda bir öngörü de gerektirir. Bir adım önünüzü göremeyecek kadar öngörüsüz iseniz, olan biten karşısında ne engelleyici bir tutum alabilirsiniz, ne topluma gelecek için bir ışık tutabilirsiniz. Dün AKP için söylediklerimizin hepsi birer birer gerçek oluyor. Ortadoğu bataklığına daha girmeden bataklık bizim topraklarımızda yayılma emareleri gösteriyor. AKP Rojava ve PYD'ye duyduğu nefretin onda birini bile IŞİD'e gösteremiyor. Kan bağı engel oluyor buna. IŞİD ise azdıkça azıyor. BU satırlar yazılırken henüz canlı bombanın kim tarafından patlatıldığı belli değildi. Küçük olasılık Hizbullah olsa da ne fark eder. Bu noktaya AKP siyasetsizliğinin bir sonucu olarak varmadık mı? Bu sonuçta AKP'ye doğrudan veya dolaylı olarak kol kanat gerenlerin parmağı yok mu?
Canlarını yakacak mıyız gerçekten, bu katliamın herkesçe bilinen sorumlularının?
Bir daha hiç kimsenin benzer katliamlar düzenlemeye kalkışmaması için elimizden gelen her şeyi yapacak mıyız gerçekten?
Suruçtaki apaçık provokasyonu boşa çıkarabilecek miyiz, hesabını gerçekten sormaktan vazgeçmeden? Gerçek anlamıyla hesabını sorarken, bu apaçık provokasyonu boşa çıkarabilecek miyiz?
Bana kalırsa, gün, büyük ama boş laflar etme günü değil. İlk bakışta küçük bile görünseler, etkili ve sonuç alıcı olabilecek işler yapma günü...
Facebooktaki, Twitterdaki, WhatsApptaki, sözlük sitelerindeki ve diğer sosyal ortamlardaki paylaşımlarımız bunlara dâhil elbette. Ama yetmeyecekleri açık...
Sokaklardaki protesto eylemlerine de katılmalıyız elbette. Ama bunların yetmeyeceği de açık...
Suruç Katliamı hakkındaki gerçekleri paylaşmak üzere, AKPye ve MHPye oy vermiş olan gençlere, emekçilere, işçilere ve kadınlara ulaşmaya çalışacak mıyız?
Din ve milliyetçilik kisveleri altında, hangi amaçlarla hangi suçların işlendiği hakkında mümkün olduğunca çok sayıda yurttaşımızı (tek tek!) aydınlatmak için çaba harcayacak mıyız?
Suruç Katliamının suçluları açığa çıkarılıp en ağır şekillerde cezalandırılsın talebinin gerçekten de toplumsal bir karşılık bulması için elimizden gelen her şeyi yapacak mıyız?
Bir uçta hacker topluluklarının, öbür uçta (en azından bazı) sendikaların, meslek örgütlerinin ve kitle örgütlerinin aynı talep doğrultusunda somut eylemler düzenlemesini ve girişimlerde bulunmasını sağlamaya çalışacak mıyız?
İşyerlerimizde, mahallelerimizde, okullarımızda ve başka yerlerde, Suruç Katliamının tartışılmasını sağlayacak mıyız?
Çok farklı kurumlardaki AKPli ve MHPli oldukları bilinen kişilerde ve yöneticilerde bir utanma duygusu yaratabilecek miyiz?
Tanıdığımız/tanımadığımız kişilerin bu amaçlar doğrultusunda somut bir şeyler yapmasına vesile olabilecek miyiz?
Gerçekten de ısrarcı olacak mıyız?
Sonuna kadar gidecek miyiz?
Sonuna kadar gitmek denen şeyin gerektirdiği her şeyi yapmaya çalışacak mıyız? Bu doğrultuda bir şeyler yapmaya çalışan herkesi destekleyecek miyiz?
Kısacası, Suruçta öldürülen, sakat bırakılan, yaralanan kardeşlerimizin hiç de ihtiyaç duymadığı hamasetin ötesine geçebilecek miyiz?
NOT: Kobaneye ulaşmak üzere Suruça giden kardeşlerimizin ellerinde yalnızca oyuncaklar vardı... Üstelik, onlar bile, silahsızdı! Çünkü, kardeşlerimiz, en güçlü silahın toplumsal meşruiyet olduğunu biliyordu... Bana kalırsa, bu konuda da, kardeşlerimizin gerisine düşmemeliyiz...
IŞİD bölgeye gökten inmedi. Yıllardır ''Esad zulmü'' diye başlayan emperyalist eğilimli liberal zırvaların peşinden koşanlar, kuyrukçuluk yapmak için emperyalist saldırganlığı emperyalistler arası savaş olarak okumaya çalışanlar bugün geldiğimiz vahşet denizinin de sorumlularıdır. Kandil saldırganlığın sorumlusu olarak AKP'yi gösterirken benzer bir ses de HDP'den geldi; ama çok geç değil mi? AKP gibi gerici ve saldırgan bir partiyi yıllardır ''iktidarda biz tutuyoruz'' diyen bir zihniyet bugün nerede hata yaptığını sorguluyor mu?
Hepsi oradaydılar!
Hepsi, istisnasız hepsi oradaydılar!
Otuz yoldaşımızın ölümü, yüzlerce insanımızın yaralanması basit bir terör olayı değildir. Türkiye bu vahşeti AKP dönemi boyunca çok sık yaşadı. AKP zihniyetinin, gericiliğinin ve işbirlikçiliğinin freni patlamış bir kamyon gibi yol aldığını bu gidişle bir duvara toslayacağını ülkeye acılardan ve gericilikten başka bir şey yaşatmayacağını öteden beri söyleyip durduk. Bir kısım sol dönek ve liberallerin etkisi altında kalanlar ise AKP'nin askeri vesayeti yıkarak ülkede demokrasiyi sağlamlaştıracağını, yetmedi sınırımızdaki diktatörlükleri de dümdüz ederek oralara da demokrasi ve özgürlük getireceğini vaaz edip durdular. Kürt hareketi de bu tiyatronun bir parçası oldu. Sonuç bu! AKP zihniyetinin sınırımızdaki biraz daha şiddet eğilimli versiyonu yeni bir katliama yol açtı. Türkiye günden güne Iraklaşıyor, Suriyeleşiyor! Dinci terör burada da durmayacaktır. Ülke içindeki uyuyan hücreleriyle benzer katliamları yapabilecek potansiyele de sahipler.
Siyaset aynı zamanda bir öngörü de gerektirir. Bir adım önünüzü göremeyecek kadar öngörüsüz iseniz, olan biten karşısında ne engelleyici bir tutum alabilirsiniz, ne topluma gelecek için bir ışık tutabilirsiniz. Dün AKP için söylediklerimizin hepsi birer birer gerçek oluyor. Ortadoğu bataklığına daha girmeden bataklık bizim topraklarımızda yayılma emareleri gösteriyor. AKP Rojava ve PYD'ye duyduğu nefretin onda birini bile IŞİD'e gösteremiyor. Kan bağı engel oluyor buna. IŞİD ise azdıkça azıyor. BU satırlar yazılırken henüz canlı bombanın kim tarafından patlatıldığı belli değildi. Küçük olasılık Hizbullah olsa da ne fark eder. Bu noktaya AKP siyasetsizliğinin bir sonucu olarak varmadık mı? Bu sonuçta AKP'ye doğrudan veya dolaylı olarak kol kanat gerenlerin parmağı yok mu?
Hepsine lanet olsun!
Orada olanlar bugün AKP'ye veryansın etmeye çalışıyorlar, kendi suçlarını unutturmaya çalışarak. Bölge kan gölüne dönmüşse sadece Amerikan emperyalizmi, Katar, Türkiye Suudi taşeronluğu ve yandaş kalemlerin körlük derecesi etkili değil, kendilerini solcu olarak adlandıranları da unutmamak lazım. AKP'yi demokrasi ve özgürlük şampiyonu ilan edenler bu gerici zihniyetin neo osmanlı politikalarına da destek vermekten çekinmediler. Kürt hareketi, kuyrukçu takımı da bu işbirliğinden muaf değil. Onlar da bu gerici emperyalist siyasetin bir ucundan tutmaktan hiç çekinmediler. Hep beraber bu kirli oyunun bir parçası haline geldiler. Keşke lanet okumakla bu siyasi tabloyu değiştirebilmek mümkün olsaydı.
Bizim ülkemiz hep saldırı altındadır. Bu topraklar azgın ve insafsız saldırganların döktüğü kanla boyanmıştır hep. Sadece şimdi değil, eskiden, çok eskiden beri böyledir bu.
İlyondan beri böyledir, Troyadan beri yani. Kutsal İlyon böyle yıkılmıştır. Gözünü kan bürümüş saldırganlar yakmıştır İlyonu.
Anadolulu Priamos, Troyanın bilge lideri, ürkmüş geyikler gibi sığındıkları surların içinde bir umutla sorar dostlarına, komşularına: Ara verirler mi uğursuz savaşa, biz ölülerimizi yakıncaya dek?
Yanıt, İlyonun tam karşısındaki sahilden, Akha ordularının karargahından gelir. Kaba ve merhametsiz komutan Agamemnon savaşta tereddüt edenleri azarlar: Bir tek kişi kaçmasın elimizden, kurtulmasın ölüm çukurundan bir tek kişi, ana karnındaki oğlanlara bile acımak yok. İlyonda topu birden yok olsunlar. Yas tutulmasın arkasından hiçbirinin, bir tek iz kalmasın hiçbirinden.
İlyon böyle yıkılır. Anadolunun burcu Troya böyle yakılır. Topraklarımız kanla boyanır, yiğitlerimiz kılıçtan geçirilir, yas tutmasın diye yaşlılarımız katledilir, çocuklarımız bile doğranır.
***
İşte Priamosun, oğlunun ölüsü için düşman ayağına bile kapanan yaşlı bilgenin sorusu binlerce yıldır yanıtlanır bizim ülkemizde. Düşman kana susamıştır azgınca, ara vermez kılıcını sallamaya. Yiğitler, kardeşler birer birer, onar onar, yüzer yüzer düşer toprağa.
Bir ülke, bu ülke böyle yıkılır, tıpkı kan içinde boğulan Troya gibi.
Katiller, kana susamış caniler saldırır durmaksızın.
Roboskide saldırır, Reyhanlıda saldırır, Gezide, Somada ve Suruçta saldırır.
Kan dökülür, oluk oluk akar; ülkeler yıkılır.
Tarih Priamosun sorusuna böyle yanıt verir. Yanıttan çok, ders verir aslında.
***
Binlerce yıllık tarihten süzülen ders açıktır. Durmayacaklar! Durmazlar!
Ne biz yasımızı tutalım diye, ne de ölülerimize son bir kez sarılalım diye. Durmazlar!
Kesmeye, asmaya, patlatmaya, parçalamaya devam ederler, edecekler de.
Ta ki biz durduruncaya kadar. Çünkü durdurmazsak durmazlar, durmayacaklar!
Hesap sormazsak, ama öyle laf olsun diye söylediğimiz gibi değil, gerçekten hesap soramazsak hesap vermeyecekler. Tereddüt edersek, tereddüt etmeyecekler. Merhamet gösterirsek, merhamet göstermeyecekler.
Daha çok can alacaklar, çok can yakacaklar, çok ocak söndürecekler.
Aceleye, telaş etmeye gerek yok, bir şey kaçırmıyoruz, daha vaktimiz var diyenler de çıkacak bu gözü dönmüş saldırı karşısında. Biz öyle tuzu kuru olmayacağız.
Bir kişi daha eksilmeyeceğiz, bir can daha vermeyeceğiz, vermemek için çırpınacağız. Geçen her dakika bu topraklara bir damla daha kan döküleceğini bileceğiz.
Bu yüzden, geri çekilmeyip, ileri çıkacağız. Durmalarını beklemeyip, durduracağız.
Yan yana gelip el ele tutuşacağız. Hep beraber durduracağız. Bir arada yaşama irademizden tek bir an vazgeçmeyeceğiz.
Ülkemizi pençesine almış vahşete, azgın gericiliğe, cihatçı çetelere karşı göğsümüzü siper edeceğiz. Kobanede, Ermenekte ya da Cerattepede, nerede bize kalkan el görürsek üstüne yürüyeceğiz. Şamda, Şengalde ya da Pariste korkmuyoruz diye haykıracağız.
Durdurmazsak durmazlar, bunu bileceğiz.
El ele verip büyüyeceğiz, güçleneceğiz. Geleceğimizin ve kaderimizin ortak olduğunu hiç akıldan çıkarmayacağız.
Sonra...
32 devrimci gence, cihan parçası kardeşlerimize, yiğit yoldaşlarımıza verdiğimiz sözü tutacağız.
Tarifi imkânsız bir yokluklar, karabasanlardır bu içine düşülen
Hep bildiğimiz
Ve acının derinliğini anlatan en fiyakalı sözcükler bir araya gelse neye yarayacaktır
***
Hep olduğu üzere Suruçun da hesabını sormak üzere yine sözü söz kıldık.
Böylece söze yazılan yeminlere bir yenisi daha yazıldı da
Kim bilir
Belki hepsinin sırası bir gün tek tek gelir
Yani ömür görmeye yeterse
Yoksa mutlaka sorulmalıdır
Sorulmadığında, işte böyle sorgusuz sualsiz;
Katledilmek kaderimizde mi var; yani fıtrat, yoksa vacip midir?
***
Suruç işi, bütünlüklü bir sürecin belki de başlangıç girişimlerinden birisi
15 Temmuzda, e-posta adresime, Suruça giden gençlerin örgütünden bir mesaj düştü. Kolektif bir yazarçizer kümesine gönderildiği anlaşılan ileti portal yazarlığı nedeniyle bana da ulaşmış oluyor ve bir dileği içeriyordu.
Kobaneye gençler gidecekler ve IŞİD sonrası enkazın kalkmasına insani olarak yardım edecekler.
İstedikleri ise, basının-medyanın bu insani girişime duyarsız kalmaması ve soylu amaçlarının duyulması için yardımcı olunması
Okuduğumda iki şey aklımdan geçti. İlki, eyvah ki, eyvah; bu gidiş artık bir kışkırtma ihtimali içerebilir. İkincisi ise Perşembe yazısına konu olabilmesi, ancak gidiş girişiminden sonra gerçekleşebilir.
Acı ki, her ikisi de tuttu. Provokasyon katliama, insani girişim bir trajedi ve faciaya dönüştü Kaçınılmaz olarak da yazıya konu oldu. Hani yazmak istediğimden değil; ama sanki yazılmazsa duyarsızlık ve saygısızlık gösteriliyormuş gibi hissedildiğindendir.
***
Kolluk güçleri ve yönetimler, bu iş habersiz oldu falan diye kıvıramaz. Bu denli bir terör estirilmesi, yataklık yapılmadan, destek olunmadan ve hatta içten içe örgütlemeden böylesine gerçekleşemez
Suruç işinin faili söz yok ki maşa-besleme bir örgüt. Sınır dışında, Suriyede bir vesayet savaşı yürütücüsü; yurt içinde ise düzenin balans ayarcısı. Yani nerede gerekiyorsa, orada icra-i faaliyet halinde. Dış ve iç emperyalist siyasaların bir uzantısı ve manipülatörü olduğuna hiç kuşku yok.
İşin iç siyaset cephesi sanki şu sıra ağır basıyor.
Seçimin sonucu malum, AKPyi memnun etmedi. HDPnin yüzde on barajını aşması, AKPyi tek başına iktidar koltuğundan etti. Bunun böyle olacağına dair alametler ortaya çıktığında, AKP parti-devleti, HDPye ilk vurucu girişimini, malum örgüt kanalıyla, Adana ve Mersin il binalarına bomba koydurarak gerçekleştirdi. Diyarbakır mitinginde patlatılan bomba beş cana ve bir sürü yaralıya mal olsa da, serinkanlı duran HDPnin basiretiyle bir infiale yol açmadan girişim akamete uğratıldı, kapatıldı
İstenen Kürtlerin kışkırtılmasıdır. Muhtemelen farklı Kürt teşkilatlarının içinde görevli ajitatörler de bulunmaktadır. Vur, kır; bombala ve düne kadar açılım mutabakatı diye Dolmabahçe toplantısıyla öğün; bu gün ise bunların tümünü ret ederek, PKKyı savaşa çağır. Böylece, bir erken seçim için çok da istekli olunmasa bile, seçimin olası sonuçlarını tek parti iktidarına şimdiden konsolide etmeye çalış
Suruç, bir kaos politikası yaratmaya zemin olarak kullanılmıştır. Öldürülen gençler; yazmaktan hicap duyuyorum ama bu pis politikanın konu mankeni kılınmıştır. Şimdi beklenti nedir; iç savaşın dumanları tütsün istenmektedir. Emarelerine, kolluk güçlerinden öldürülenler eşlik etmektedir. Böylece Suruç ölülerine acıyanlarının çok olduğu gibi, sevinenlerin de aşağıda kalmadığı bu coğrafyada, Kürt ve Türk milliyetçiliğini birbirine kafa kafaya tokuşturarak, ayrışmanın ve kopuşun daha da şiddetlendiği bir ortam yaratmak ve bak işte istikrar başka türlü sağlanmıyor hesabıyla, RTE usulü bir erken seçim yoklaması yapılmaktadır
***
Bu oyun mutlaka bozulmalıdır
Türkiyenin ilerici güçleri bu gidişata vaziyet edecek bir dirilik göstermek ve kanlı bir hesaplaşmayla, iç savaşa sürüklenebilinecek her kapıya set çekmek durumundadır
Ne Kürt, ne de Türk milliyetçiliğini kendine eksen alan politikaların ülkenin geleceğinde kendine yer bulamaması gerekmektedir. Denge sabiti, kapitalist emperyalizmin kendisidir. Öyleyse biricik çıkış yolu, sistemin özüne karşı Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi, yani ortak bir sınıf cephesinden yürütülecek mücadeleden gelip geçmektedir. Çok genel laftır diye burun kıvırılmasın; dönüp dolaşılan ve çıkılan kapı, bu Majino (Magino) hattıdır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.