SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
CHP ve imkânsızın siyaseti: Sağcılaşarak büyüme           (gösterim sayısı: 2.004)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 01.09.2015- 13:11


  CHP ve imkânsızın siyaseti: Sağcılaşarak büyüme

Resim Ekleme
FATİH YAŞLI

‘Rejim inşa eden’ bir parti olarak AKP, iktidarı boyunca yalnızca devlet aygıtını ele geçirmekle, yeni rejimin hukuki ve iktisadi altyapısını oluşturmakla ya da toplumsal yaşayışı dönüştürmeye çalışmakla yetinmedi. AKP, - o zamanki gayri resmi koalisyon ortağı Cemaatle birlikte- diğer düzen partilerini de inşa ettiği rejime uygun bir görünüme kavuşturmak için bu partilere müdahale etti, ‘operasyon çekti’ ve üstelik bunda başarılı da oldu.

Hemen hatırlayalım: Baykal CHP’den kaset operasyonuyla gönderildi, 2011 seçimleri öncesi MHP üst yönetimi yine bir kaset operasyonuyla tasfiye edildi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Bizim tarlaları çoktan sürmüşler” dediği BBP, AKP-Cemaat savaşı nedeniyle bölündü, Saadet Partisi içerisinden çıkan HAS Parti’nin Genel Başkanı Numan Kurtulmuş AKP’ye transfer edildi ve parti dağıtıldı, DYP Genel Başkanı Süleyman Soylu da benzer bir transfer operasyonuyla AKP’li oldu.

‘Yeni CHP’ terimi, kimileri için gayet bilinçli, kimileri için ise bilinçsiz bir şekilde ‘yeni rejimin yeni CHP’si’ olmaya işaret ediyordu. Murat edilen, CHP’nin AKP’nin kurmakta olduğu neoliberal-dinsel rejimi ana hatlarıyla kabullenmesi, siyasi stratejisini ve söylemini de bu kabulleniş üzerinden şekillendirmesiydi.

Eğer AKP, özellikle 2011 seçimlerinden sonra siyasetin ‘normal’ sınırlarının ötesine alenen geçmeyi tercih etmeyip, rejim inşasında çubuğu ‘rıza’dan ‘zor’a bükmese, yani bu işi züccaciye dükkânına girmiş fil gibi yapmak yerine daha incelikli yöntemlerle yapmayı tercih etse, çok büyük ihtimalle bu kabullenme hali devam edecek ve CHP yönetimi de ‘ikinci cumhuriyetin Cumhuriyet Halk Partisi’ olma işlevini seve seve üstlenecekti.

Bunun en büyük kanıtı, bugün dahi CHP’nin iktisat politikalarını belirleyen isimlerin Ali Babacan-Mehmet Şimşek ikilisini ‘başarılı’ bulmaları ve bu iki isim üzerinden neo-liberalizmi kutsamaya devam etmeleridir. Benzer bir şekilde, AKP’nin toplumu dinselleştirme politikaları ve özellikle eğitim alanında attığı adımlar da CHP yönetimi açısından öncelikli, temel ve asli bir mücadele başlığı olarak değil, “dostlar alışverişte görsün” tarzı bir muhalefetin unsuru olarak görülmekte, izlenen tavır da buna uygun olmaktadır.

Neyse ki AKP’nin, Erdoğan öncülüğünde bir ‘ikinci cumhuriyet’ değil, diktatoryal bir rejim, bir tür sultanlık rejimi kurduğu anlaşılmıştır da, CHP, elbette ki Gezi/Haziran direnişinin etkisiyle ve tabanının AKP rejimine teslim olmama inadı sayesinde ‘majestelerinin muhalefeti’ olmaktan kurtulmuş; hiç olmazsa saray darbesi, dikta inşası ve sultanlık özlemleri CHP söyleminin merkezi bir unsuru haline gelmiştir.

Dahası, Baykal döneminden farklı olarak, AKP rejimiyle cepheden yüzleşme ve hesaplaşma iradesini gösteren, CHP’nin solundaki siyasi öznelerle daha sağlıklı ilişkiler kurabilen, sokak dinamikleriyle dayanışma içerisinde olan, Kürt sorununun eşit yurttaşlık temelinde çözülmesi yönünde irade koyan isimler, ‘yeni CHP’de kendisine yer bulabilmekte, öne çıkabilmekte ve bu da yine önemli bir gelişme olarak kaydedilmelidir.

Ancak, genel ve süreklileşmiş bir eğilim olarak ‘sağcılaşarak büyüme’, hâlâ daha Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi tarafından iktidara gelmenin yegâne yolu olarak görülmektedir ki, esas mesele budur.

Buna göre ‘milletin değerleri’yle kavga etmeyen, AKP rejiminin dayattığı dinsel söylem içerisinden konuşan, laikliği bir mücadele başlığı olarak görmeyen, mütedeyyin halk kitlelerine göz kırpan bir CHP, ‘merkez’ bir parti görünümüne kavuşacak ve böylelikle iktidar olabilecektir.

Oysa unutulmamalıdır ki, Türkiye sağcılığın toplumsal dinamiklerinin çok güçlü olduğu bir ülkedir ve sağın kolektif hafızasında, -ya da Ankara’nın doğusunda diyelim- Mustafa Kemal’in, İnönü’nün, Ecevit’in ve Baykal’ın partisi CHP -CHP’nin aslında ne olduğundan bağımsız olarak- ‘Allahsız, dinsiz, Alevi, komünist CHP’dir. Hele hele başında ‘Dersimli bir Alevi’nin bulunduğu CHP bu kitleler açısından bir ‘ehven-i şer’ dahi değildir. Tam da bu nedenle, AKP’nin alternatifi MHP, MHP’nin alternatifi AKP olmakta ve sağ oylar bu iki parti arasında gidip gelmeye devam etmektedir.

Dolayısıyla, Ekmeleddin İhsanoğlu cumhurbaşkanı adayı yapıldığında, MHP’yle ortak aday olarak gösterilmesine rağmen sağ oylar CHP’ye yönelmemektedir ya da daha popüler bir örnek olarak İhsan Özkes gibi partinin siyasi genetik kodlarına uygun olmayan isimler, dönüp dolaşıp kendilerini Saray’da namaz kılarken bulabilmektedirler.

Tarihe bakıldığında, çok partili hayata geçildiğinden beri CHP’nin sandıkta tek başına iktidar olma başarısını yakaladığı görülmemektedir. Seçimlerden birinci parti olarak çıkışı ise örneğin ilahiyatçı Şemsettin Günaltay’ı başbakan yapıp DP ile rekabet edebileceğini sandığı ve sağcılaştığı dönemlerde değil, 1970’ler Türkiye’sinde yüzünü sola döndüğü zamanlarda söz konusu olmuştur ve bugün de CHP’nin tek şansı böylesi bir sol siyaset izlemesi, yüzünü sola dönmesidir.

Peki, bu bizi, yani CHP’li olmayan solcuları niye ilgilendirmektedir? Bizi ilgilendiren CHP’den çok, Türkiye’de güçlü ve etkili bir sol siyaseti var etme arayışımız ve tam da bu nedenle CHP’nin tabanını oluşturan milyonlardır. Bu milyonlarla sağlıklı bir ilişki kuramayan, onları örgütlemeyen, harekete geçiremeyen, dönüştüremeyen bir solun Türkiye siyasetinin etkin bir aktörü olma şansı yoktur. Tam da bu nedenle CHP de toplumsal/sınıfsal mücadelenin gerçekleştiği alanlardan biri olarak görülmeli ve öyle değerlendirilmelidir.

Birgün



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 01.09.2015- 19:05


Ancak, genel ve süreklileşmiş bir eğilim olarak ‘sağcılaşarak büyüme’, hâlâ daha Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi tarafından iktidara gelmenin yegâne yolu olarak görülmektedir ki, esas mesele budur.

Haksızlık etmemek lazım, bu eğilim Kılıçdaroğlu öncesinde de partide hakimdi. Parti ''nasıl büyüyeceğiz ve iktidara talip olacağız?'' sorusuna sosyal demokrat bir programla cevabını verememekte, daha kolaya kaçarak sağcı isimleri partiye doldurarak bu yolla kitleye ulaşacağını ummaktadır. Özkes olayı ortada. Benzerleri de var. Parti bu siyaset yapma yönteminden uzaklaşamadığı sürece hep yerinde saymaya mahkum olacaktır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Solcu kitle, sağcı güruh; Ne yapmalı! melnur 0 344 14.08.2023- 07:57
Konu Klasör Türk halkının sağcılığı ve 'Osman Ağa'... melnur 1 3599 05.05.2019- 05:25
Konu Klasör Digital ortamın sağcı solcu trolleri... melnur 5 1319 11.02.2022- 02:36
Konu Klasör CHP'nin yaptığı sağa benzemek de değil, düpedüz sağcılık... melnur 0 2397 22.02.2019- 22:17
Konu Klasör Sınıf siyaseti solcu 0 3162 19.04.2015- 15:12
Etiketler   CHP,   imkânsızın,   siyaseti:,   Sağcılaşarak,   büyüme
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS