SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Aydınlanmanın zorlu ama tek yolu-Ender HELVACIOĞLU           (gösterim sayısı: 3.010)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 04.04.2016- 14:52


Aydınlanmanın zorlu ama tek yolu-Ender HELVACIOĞLU


“Aydınlanma” kavramı genellikle, “emekçilerin nasıl aydınlanacağı” sorunsalı çerçevesinde ele alınır. Oysa konunun bu şekilde kavranması, “burjuva aydınlanması”nın sınırları içinde kalmak anlamına gelir. Yani sorunun, “aydınlanmışların aydınlanamamışları aydınlatması” biçiminde ortaya konulması…

“Emekçi aydınlanması” kavramını ise, aydınlanmaya “emekçi bir karakterin” nasıl kazandırılacağı sorunsalı çerçevesinde kullanıyoruz. İlkinde emek ve emekçi nesnedir; ikincisinde ise özne.

Öyle bir noktadadır ki insanlık, aydınlanmacılar emekçi bir karakter kazanabildikleri ölçüde aydınlatma işlevini sürdürebilirler. Çünkü artık 18. veya 19. yüzyılda (hatta ülkemizi baz alırsak 20. yüzyılda) yaşamıyoruz. 21. yüzyılda burjuvazinin hiçbir ilerici ve aydınlatıcı potansiyeli kalmadı.

21. yüzyılda küresel sermaye var gücüyle emekten (üretimden) kopmaya ve bağımsızlaşmaya çalışıyor. Bu eğilim bilim alanına, bilimin teknolojiye indirgenmesi, felsefi ilkelerinden koparılması biçiminde yansıyor.

Günümüz burjuvazisinin artık (18. ve 19. yüzyıllarda olduğu gibi) toplumun aydınlanması gibi bir derdi yok. Onun ihtiyacı artık emekçilerin aydınlanması, kulluktan kurtulması ve yurttaş olması değil. Tam tersine emeğin yeniden kullaşması, parçalanması, içine kapanması.

Dolayısıyla artık, aydınlanmacı aydınlatmak istiyorsa, hatta bilimci bilim yapmak istiyorsa, bu işi burjuva aydınlanması çerçevesi içinde kalarak başaramaz; emek ile tanışmalı ve emekçi bir karakter kazanmalıdır.

Konuyu siyaset düzleminde ele aldığımızda ise şu soru gündeme geliyor: Geri kalmış Doğu (bizim özelimizde İslam) toplumları nasıl aydınlanacak? Daha önce aydınlanmış olan Batılılar (Avrupalılar ve ABD’liler) mı gelip bizi aydınlatacaklar? Aydınlatabilirler mi?

Bu soruya yanıt bulmak için derin kuramsal tartışmalara gerek yok. En güzel laboratuvar Türkiye, yani Cumhuriyet Türkiye’si. Gerek yüz yıllık yakın tarihimiz gerekse son 15 yılın pratiği net olarak göstermiştir ki, ne kadar kapitalistleştiysek o kadar gericileştik!

Burjuvazimiz küreselleştikçe halkımız gericileşti. Kapitalist-emperyalist dünyadan artık aydınlanma gelmiyor, tam tersine ortaçağ karanlığı geliyor.

Ne aydınlanma ne de demokrasi dışardan ithal edilebilir. Kendi toprağımızla haşır neşir olmamız gerekiyor. Öncelikle bu toprağın insanı olmak, bu toprakla hesaplaşmak, bir yandan ayrık otlarını temizlerken diğer yandan aydınlanma tohumlarını bulmak ve filizlenmesini sağlamak zorundayız.

Aydınlanmayı aşağıdan yukarıya köktenci bir tarzda ele alıyorsak, kendi toprağımızdaki dinamikleri bulmak ve çıkış noktası yapmak durumundayız. Bu nedenle İslam’ı tartışıyoruz, İslam’la hesaplaşıyoruz. Tıpkı bir dönem Batılı aydınlanmacıların Hıristiyanlıkla hesaplaştıkları gibi…

***

Dünyayı düşünceler değil, eylem değiştirir. Uygarlık sürecinde (sınıflı toplumlarda) toplumsal dönüşümün motoru sınıf mücadelesidir. Düşünceler, toplumdaki maddi güçlerle buluşabildikleri oranda rol sahibi olabilirler; yoksa unutulup giderler.

Dolayısıyla, Aydınlanma sorunsalı çerçevesinde Batılı toplumlar ile İslam toplumlarını karşılaştırırken ve benzer düşüncelerin ilkinde büyük bir toplumsal dönüşüme yol açmışken ikincisinde neden etkili olamadığı sorusuna yanıt ararken dikkatimizi toplumsal dinamiklerin analizine yoğunlaştırmak durumundayız.

Batı’da ortaçağ boyunca -bizzat İslam düşünürlerinden- yapılan çeviriler, Rönesans’ın, giderek Bilimsel Devrimin ve Aydınlanma atılımının oluşumuna zemin hazırlarken, bu düşünsel birikimin çevirisine değil aslına sahip olan İslam toplumları neden aynı dönüşümü gerçekleştiremediler?

Batı’nın sırrı neydi? Hıristiyanlık, İslamiyet’e göre daha mı ileriye açık bir dindir? Hayır, hatta tam tersi… Yoksa Hıristiyanlık İslamiyet’e göre daha mı zayıftır da ötelenmesi daha kolay olmuştur? Yine hayır, hatta İslamiyet’ten 600 yıl önce oluşmuş bir din olan Hıristiyanlık doğal olarak daha köklü bir kurumsal yapıya sahipti.

Düşünsel düzlemde birçok tartışma yapılabilir ve açıklama getirilebilir, ama bu sorunun asıl yanıtı, ilerici ve eleştirel düşüncenin Batı’da (Doğu’dan farklı olarak) bir toplumsal kaldıraçla buluşabilmiş olmasıdır; bir toplumsal sınıfın ihtiyacı haline gelebilmesidir: Burjuvazinin.

O dönemlerde Batı’da olup da Doğu’da olmayan tek şey burjuvaziydi. İlerici düşünce, çıkarları aristokrat sınıfların yıkılmasından yana olan bir toplumsal sınıf ile birleşebildiği için Batı’da sonuç alabildi.

En başta çıkarılması gereken sonuç, Arşimet’e bir kaldıraç gerektiğidir. Bu kaldıraç, geçmişte, Batı’da burjuvaziydi. Peki, Doğu’da (İslam coğrafyasında) nedir? Bugün artık, -ister Batı’da ister Doğu’da olsun- hangi toplumsal sınıfın çıkarları ilerici, bilimsel düşünceden yanadır? Burjuvazinin mi? Çok bekleriz!

Günümüz Arşimetleri yeni bir kaldıraç bulacaklar. Parlak fikirlerinin hayat bulmasını ve toplumda yeşermesini arzu ediyorlarsa yeni bir toplumsal dinamik ile buluşacaklar. Bu nedenle dönüp dolaşıp “Emekçi Aydınlanması” ve “Sosyalist Modernite” diyoruz.

***

Aydınlanmacı ile emekçinin buluşması, kilit mesele. Peki bu kilit nasıl açılacak, yani anahtar ne? Anahtar aydınlanmacının elinde olsaydı eğer, şimdiye dek çoktan aydınlanmıştık; ülkemizin yabana atılmayacak bir aydın birikimi vardır çünkü.

Ama -henüz farkında olmasa da- anahtar emekçinin elinde. Cevher, Marie Curie’de değil, tonlarca çamurun içinde. Aydınlanmacı bu alçakgönüllü tespiti yapmadan emekçi ile buluşamaz. Yani aslında, emekçi aydınlanmacının kaldıracı değil, aydınlanmacı emekçinin kaldıracıdır. Burjuva Aydınlanması ile Emekçi Aydınlanması arasındaki temel fark da bu noktadadır.

Tarihte ilk kez öyle bir ezilen sınıf oluşmuştur ki, sadece yıkıcılığı değil yapıcılığı (cevheri) da barındırıyor. Kaldıraç ile cevher ilk kez çakışıyor. Ancak bunu anladığımızda Marie Curie gibi o tonlarca çamura âşık oluruz. Sadece kaldıraç değil cevher de oradadır çünkü.

Meşakkatli bir yol. Fakat başka bir yol yok.

***

Kıssadan hisse: Emperyalist ülke liderlerinin ve konsoloslarının Tayyip’in “otoriterliğini” ve “gericiliğini” vurgulayan sözlerinden medet uman aydınlar ve solcular var. Oysa Tayyip’i getirenler, başka bir Tayyip bulmadan onu götürmezler.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sol aydın ve radikalizm melnur 2 4958 27.06.2020- 10:39
Konu Klasör 'AKP gitsin 1 ayda düzelir' ayhan 0 2950 17.06.2015- 22:10
Konu Klasör 6 ayda bin gazeteci kovuldu umut 1 4789 16.07.2014- 22:12
Konu Klasör 'Aydınlanma nedir?' 233 Yaşında! melnur 14 11649 01.03.2020- 07:46
Konu Klasör İstanbul'da ilk TKP İşçi Evi bugün Tuzla Aydınlı'da açıldı... melnur 1 2592 03.10.2020- 10:03
Etiketler   Aydınlanmanın,   zorlu,   ama,   tek,   yolu-Ender,   HELVACIOĞLU
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS