Öcalanın sorgu görüntülerine hükümet cephesinden ilk açıklama
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Abdullah Öcalanın sorgu görüntülerinin, Ergenekon ve Balyoz sürecinde tutuklanan askerlerin elinde olduğunu ve bu şekilde yayınlandığını söyledi.
İşçi Partisinin, Öcalanın teslim alındığı 1999 yılındaki sorgu görüntülerini kamuoyuyla paylaşmasının ardından, hükümet kanadından ilk açıklama, Başbakan Yardımcısı Atalaydan geldi. Öcalanın görüntülerinin yayınlanmasını eleştiren Atalay, Öcalana yönelik herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı. Kanal 7de yayınlanan İskele Sancak programında soruları yanıtlayan Atalay, Öcalanın görüntülerine ilişkin soru üzerine, Öcalan yakalandığı sırada da benzer yayınların yapıldığını; konunun kendisi için yeni olmadığını söyledi.
Görüntülerin devamını takip ettiklerini gizlemeyen Atalay, şöyle konuştu: Bunlar belli ellerdeydi. Bu, İşçi Partisi irtibatlı olarak yayınlandı. Tabii bu askerin elindeydi. Bunların çoğu emekli olmuş, cezaevinde olanlar var. Yani, belli ki o irtibatlar içinde oraya intikal ettirildi. Belki bunun devamı da gelebilir. Biraz o yönde de beklenti var. Ama şunu söyleyeyim, çok etkili bir şey değil. Hükümetin en hassas yürüttüğü konulardan birisinin çözüm süreci olduğunu dile getiren Atalay, Bu süreci sabote etmek, verimsiz göstermek, Türkiyeyi tekrar çatışma ortama götürmek noktasında başka çabalar bulunduğunu iddia etti. Süreci çok dikkatle yürüttüklerini belirten Atalay, Oradaki görüşmelerimiz devam ediyor. Bütün kanallar açık. Diyaloglar sürüyor diye konuştu.
Aydınlık
Öcalan'ın 99 yılına ait sorgusunun gizli kaydının kırpılıp kurgulanarak şimdi servise sunulması elbette açık bir yönlendirme faaliyeti. Daha geçen gün cemaate ait ses kaydında öcalan'la Kandil'in yollarını ayırmak amacıyla ulusalcı kesimlere kasetler sızdırılacağı yer almıştı.
İP'in, cemaat komplosunda böyle sorgusuz ve gönüllü yer alması çok tuhaf. IP bile biraz düşünür, kafasını çalıştırırdı. Eskiden yani... Oysa cemaatin, akp'den daha tehlikeli olduğunu yazıyorlardı.
Öcalan'ın söyledikleri elbette saçma şeyler. Kurgu da olsa saçma. Düzgün hâli de saçma. Ayrıca örgüt lideri olması açısından da ayıp. Ama bunlar eskiye ait. Belki çok korktu ve böyle saçmaladı. Belki başka açıklaması vardır.
Ama asıl odaklanılması gereken, bunların şimdi, altını çizerek yazacak olursam
şimdi açıklanmasıdır. Bu ayıp İP'e yeter. Ama ayıplarla dolu bir çağda yaşıyoruz. Hiç bir politik kesimin utanması sıkılması kalmadı. Murattan Mungan'ın o ünlü sözü giderek daha da güçlü şekilde doğrulanıyor; "Türkiye'de her şey olabilirsiniz ama bir tek rezil olamazsınız."
Ahmet Türk: Kürtlerin aklını çelme komplosu
DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, katıldığı bir televizyon programında İşçi Partisinin yayınladığı Öcalanın sorgu görüntülerinin Kürtlerin aklını çelmeye yönelik bir komplo olduğu yorumunda bulundu. Türk, Öcalanın 1993 yılından beri silah kullanmaya karşı olduğunu belirterek şunları söyledi: Öcalanı itibarsızlaştırmaya yönelik bir şey. Öcalan, halkların emperyalist dünyanın etkisinden kurtulması için çabalıyor. Günlerce süren bir tartışma, gözaltındaki ifadelerin belli parçaları yan yana getirilerek halkın kafası karıştırılmak isteniyor. Ama bunun toplum üzerinde hiçbir etkisi yok. Öcalan daha 1993te Biz silaha karşıyız, bizi silahlı mücadeleye mecbur bıraktılar demişti. Değişen bir şey yok. Bölüp bölüp, parça parça ayırarak, anlamını, söylediklerini farklılaştırmaya çalışan ve sözde bir karartma politikası yürütmeye çalışan bir anlayışın eseridir. Bir de bunu sorgulamak lazım. Bu nasıl bir şekilde belli bir partinin eline geçiyor ve niçin ortaya bugün çıkarılıyor?
Seçim bizim için referandum
Öcalanın görüntülerinin yayınlanmasını, önümüzdeki yerel seçimlerle ilişkilendiren Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: Seçimi de etkilemeye yönelik bir şeydir bu. Hem Kürt mücadelesinin geldiği noktada Kürtlerin önünü kesmeye hem de Kürtler açısından biz bu seçimi bir referandum olarak görüyoruz, Kürtlerin sözde aklını çelmeye, bölüp parçalamaya yönelik bir komplodur, bir oyundur. Asla ve asla zerre kadar Kürt halkını etkilemez.
Özerklik hazırlığına zarar verir!
Ahmet Türkün açıklamasında yerel seçimleri referandum olarak gördüğüne ilişkin sözleri dikkat çekti. Aydınlık, 2 Şubatta PKKnın, BDP üzerinden yerel seçimlerden sonra fiilen özerkliği hayata geçirme planı hazırladığını yazmıştı. Haberde yerel seçimlerden sonra Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin ve Vanda il özel idarelerinin büyükşehir belediyelerine devredilecek olmasının da bunun için uygun zemin olarak görüldüğüne dikkat çekilerek, BDP liderlerinin belediye başkan adayı olarak belirlediğine işaret edilmişti.
Aydınlık
KCKdan telaşlı açıklama: Cımbızlanarak yayınlanan görüntüler
PKKdan, İşçi Partisinin ortaya çıkardığı görüntüler nedeniyle açıklama geldi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı imzasıyla yayınlanan açıklamada, Öcalanın görüntüleriyle ilgili, cımbızlanarak yayınlanan görüntülerdeki ifadelerin bir çoğu Öcalanın savunmalarında ve avukat görüşmelerinde dile getirdiği görüşlerdir denildi.
Açıklama boyunca, Kürt çevrelerinde ve PKK tabanında büyük bir tartışma yaratan Öcalanın açıklamalarının gerekçelendirilmeye çalışılması dikkat çekti. Savunmacı bir dilin hakim olduğu açıklamada, Öcalanın görüntülerdeki ifadelerinin, devlete, gelin bu işi kendi içimizde çözelim çağrısı olduğu, bu çağrının bugün de AKPye yapıldığı ileri sürüldü.
Çözüm sürecine yönelik provokasyon
Görüntülerin yayınlanmasının dezenformasyon kampanyası ve çözüm sürecine yönelik provokasyon olarak nitelendiği açıklamada, amacın Öcalanın etkisini kırmak ve itibarını düşürmeye yönelik olduğu savunuldu.
Öcalanın devlete çağrıları
İşçi Partisine yönelik MİTin psikolojik savaşta kullandığı ifadelerin yer aldığı açıklamada,
Yeminli Apo ve PKK düşmanlarıyla yarışan; yeminli Apo ve PKK düşmanlarının Türkiye şubesi ve seksiyonu olan Perinçek tayfası İmralıda Önderlikle konuşmaya giden subaylarla Önderlik arasında geçen diyalogların bazı bölümlerini kendi psikolojik saldırılarına yarayacak biçimde montajlayarak yayınlamışlardır dendi.
Ortaya çıkan görüntülerde Öcalanın devlete çağrılarının yer aldığı savunulan açıklamada, Bu diyaloglardaki birçok şey Önderliğin savunmalarında ve avukat görüşmelerinde dile getirdiği görüşlerdir. Farklı biçimde ifadelerle mahkemede de bu görüşlerini dile getirmiştir ifadeleri yer aldı.
AKPyle de aynı şekilde
Abdullah Öcalanın bu çağrıdaki amacı da şu şekilde gerekçelendirildi: Önder Apo, Kürt kördüğümü dediği ve Ortadoğu halkları açısından da kumpas olan bu durumun ortadan kalkması için Türk devleti başta olmak üzere bölge ülkelerine Gelin bu oyunu bozalım çağrısı yapmıştır. Bu çağrıyı İmralıda esaret altına düşmeden önce de defalarca yapmıştır. İmralıda yüz yüze geldiğinde de Türk yetkililerine bunları anlatmıştır. Hareketimizin yönetim ve kadro gücü de her yazısında ve her konuşmasında bu çağrıları yıllardır tekrarlamaktadır. Bugün de hem İmralıda hem dışarıda AKP hükümeti ve devlete benzer çağrılar yapmaktayız.
Öcalanın mektupları
Öcalanın sadece o görüntülerde değil, yıllardır İmralıda Türk devletine ve hükümet yetkililerine benzer çağrılar yaptığı; mektuplar yazdığı vurgulanan açıklamada, PKKnın çizgisinin Uluslararası güçler bizleri çatıştırarak bölgede etkin olmak istiyor; biz sorunları kendi aramızda çözelim ve bu oyunları bozalım şeklinde olduğu iddia edildi.
Aydınlık
BDP'li Tan: Meclis araştırsın
Öcalan'ın görüntülerinin 'Meclis Araştırma Komisyonu' kurularak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen BDP Milletvekili Altan Tan, 'Önce biz topyekûn bağırsaklarımızda ne var dökelim' dedi
BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Abdullah Öcalan'ın 1999 yılına ait sorgu görüntülerinin TBMM'nde masaya yatırılması gerektiğini belirtti. Meclis'te bir araştırma komisyonu kurulmasını isteyen Tan, devletin hesap vermesini ve ortaya çıkan gerçeklerin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini söyledi. Aydınlık'a konuşan Tan, şunları kaydetti: "Bu görüntüler ve o dönemdeki tutanaklarla ilgili birçok konu zaten kamuoyunda biliniyordu. Benim için çok sürpriz şeyler değil. PKK'nın kuruluş yıllarından itibaren de birçok iddia var. Mesela Avni Özgürel'in iddiaları var... Herkes birbirini devletin, MİT'in, Kontrgerilla'nın, JİTEM'in, derin devletin adamı olmakla suçluyor. Türkiye'deki bütün örgütleri, yapıları, buna dini kuruluşlar da dahil masaya yatıralım. Devletin bunlarla ilişkileriyle ilgili bir 'Meclis Araştırma Komisyonu' ve 'Hakikâtleri Araştırma Komisyonu' kurulsun. Araştırmaya bu görüntüler de dahil. 'Doğru mu, yanlış mı' ayrı bir şey. Değerlendirmesinin yapılması lazım. Ondan sonra bu hakikatleri araştırma komisyonunun devlete dönüp sorması lazım; 'Ne oldu, sen bu kadar şeyin içine girdin, bir sürü şeyi manipüle ettin, hedefi ne, faturası kimde, hesabı kimden sorulacak?' Buna kamuoyu karar versin. Sürekli polemiklerle bir yere varamayız. Önce biz topyekûn bağırsaklarımızda ne var dökelim, ondan sonra konuşalım. Bunları tartışamazsak, geriye birbirimize küfür etmek kalır. Bundan da bir şey çıkmaz."
'Montaj mıdır, değil midir bilemem'
"Montaj" iddialarıyla ilgili de görüşlerini aktaran Tan, "Montaj mıdır değil midir, bunun teknik uzmanı değilim. Abdullah Öcalan, Türkiye'ye getirildiği zaman da bu tip görüntüler yayınlandı. Ama ben meselenin sadece PKK üzerinden tartışılmasını bizi bir yere götürmeyeceği kanaatindeyim. Yine polemiğe ve başka bir manipülasyona götürür" diye konuştu.
'Taşeron' ifadesine yanıt yok
"Size göre, Abdullah Öcalan'ın kullandığı ifadeler gerçek mi? Öcalan, 'Biz taşeronuz' dedi mi?" sorusuna Tan, "Ben bukadar söyleyeyim, daha fazlasını söylemeyeyim" yanıtını verdi.
'İP'nin çağrısını Başkana sorun'
Tan, İşçi Partisi'nin "Gelsinler, ham görüntüleri basından önce BDP heyetine teslim edelim" çağrısına ilişkin ise "Ben BDP'yi kurumsal olarak temsil etmiyorum. BDP bu ham görüntüleri alır mı almaz mı, bunu genel başkanına veya grup başkanvekillerine soracaksınız. Ben bu iş 'sahte midir, gerçek midir', orasında değilim. Bunlar olabilir, ama bunun nasıl tartışılacağı önemli. Ben bunu sadece PKK üzerinden tartışmayalım diyorum" diye konuştu.
Gamze Çınlar
Aydınlık
Sorgulamayı yapan albay Atilla Uğur, daha sonra bir kitap yazdı ve kitabı İP'in Kaynak Yayınları bastı. Bu kitapta bu sözlerinden söz edilmiyor Öcalan'ın. Oysa kitapta bunlara yer vermesi beklenirdi.
Bu da akla başka ihtimalleri getiriyor. Uğur kitabında Öcalan'ı küçük düşürecek pek çok hususa yer vermiş ama bunlara vermemiş. Bu durumda montaj iddiası güçleniyor.