Sosyalist devrim işçi sınıfının ve emekçi halkın sosyalist bilince, sınıfın tarihsel bilincine sahip olmasıyla gerçekleşmeyecektir. Burada anlaşılması gereken konulardan biri siyasal devrim gerçekleştikten sonra bile her bireyin sosyalist bilinç ile donanmayacağı, bunun uzunca bir süreç sonunda gerçekleşebileceği ve yeni bir toplum ile yeni bir insan tipinin ancak ondan sonra ortaya çıkabileceğidir. Bu yüzden sosyalizmde dahi toplumsal alanda farklı düşünceler, farklı inançlar, farklı kültürler uzunca bir süreç var olmaya devam edecektir. Ne yasaklanacak ve ne de zor yoluyla değiştirilmeye çalışılacaktır. Olması gereken budur. İfade özgürlüğü konusu da bu bağlam içinde ele alınmalıdır. Sosyalizm karşıtlığı içerse de, sosyalist iktidarı tehlikeye düşürmeyecek ölçüde düşünceler toplumsal alanda var olacaktır. Çulhaoğlu 'nun verdiği örneklerden biri Prof.Celal Şengör. Şengör bir bilim insanı, bir aydınlanmacı, ateist, evrimci vb. Ama Celal Şengör aynı zamanda anti-komünist bir adam. ( Bu arada yobazların ateistler komünisttir gibi yakıştırmalarının yanlışlığına tipik bir örnektir.) Celal Şengör'ün üniversitelerde bilim yapması neden yasaklansın? Bireysel olarak komünizm karşıtlığı içinde bulunmasının da hiç bir önemi yok. Yasaklanacak olan ( bana göre) anti-komünist bir faaliyet içine girebilmesidir. Böyle olmadığı sürece farklı düşünceler toplumda var olmaya devam edecektir.
Sosyalizm sınıfsızlık yolunda bir kuruculuk dönemidir. Özel mülkiyetin kaldırılması, merkezi planlama, ve işçi devleti ( proleter diktatörlük) bu sürecin en temel çıktılarıdır. Bu konularda dahi farklı düşünceler olacaktır ve olmalıdır. Reddiyeden söz etmiyorum. Ama ''herkese demokrasi' ve herkese özgürlük'' gibi soyut kavramlarla burjuva düşüncelerinin ifade edilmesi ve örgütlenmesi kastediliyorsa, sosyalizmde böyle bir özgürlük yoktur, olamaz ve olmamalıdır.
Konu açılmışken bir konuya daha değinmek gerekiyor. Önce şunun altını bir kez daha çizmek gerekiyor: Sosyalizmin bilimsel bir karşılığı ve anlamı vardır. Tıpkı evrim kavramının olduğu gibi. Nasıl ki, evrim veya benzeri kavramları kafamıza göre anlamlandıramıyorsak ve böyle bir tutum aldığımızda bunun yanlış olduğunu söylüyorsak sosyalizm için de geçerlidir bu durum. Bir örnek; '' ben evrimi savunuyorum ama evrim bana göre her canlı türünün kendi türü içindeki ufak tefek değişimleridir'' şeklindeki bir açıklamanın bilimsel bir anlamı olabilir mi? Bu cümleyi kuran bir kişi kendine istediği kadar ''evrimciyim'' desin, doğru değildir ve o kişi gerçekte evrim karşıtıdır. Aynı şekilde ''ben sosyalistim ama özel mülkiyete karşı değilim'' şeklinde bir açıklama doğru sayılabilir mi? Ya da ''ben sosyalistim ama proleter diktatörlüğe inanmıyorum'' şeklinde bir ifadeyi sosyalist ideolojiye uygun sayabilmek mümkün mü? Böyle bir kişiye sosyalist ya da komünist denilebilir mi?
Şuraya gelmek istiyorum; özellikle sözde sol sosyalist forumlarda Öcalan'ın Marks ve Lenin'i aştığını söylemesinden sonra, kürt önderliği tarafından sözde bir ''paradigma değişikliği'' gerçekleştirildi ve birdenbire devlet, sınıflar üstü bir mekanizma haline geldi. Çok basit söylersek kürt önderliği artık devlet kurmayacak ve kendine özgü bir komün anlayışı ile sosyalist bir toplum oluşturacak! Kestirmeden söyleyelim: Mümkün değil. Böyle bir anlayışı savunmak da bilimsel sosyalizme aykırıdır. Böyle bir düşünceyi, böyle bir tezi de bilimsel sosyalizmle ilişkilendirmek mümkün değildir. Yine aynı forumlarda, siyasal devrim, işçi sınıfının öncülüğü, proleter diktatörlük de tamamen ya da kısmen reddedilmekte, bu yönde görüşler ileri sürülmekte ve bunlar da sosyalizm ve hatta Marks,n Engels ve Lenin adına savunulmaktadır. Bu tür görüşlerin de sosyalizmle, sosyalist ideolojiyle bir ilgisi olamaz. Ne yazık ki, bu sözde sol sosyalist forumlar bu tür anti-sosyalist görüşleri sosyalizm adına yaygınlaştırıyor, böyle bir işlev görüyorlar.
Toparlarsak, sosyalizm kavramının bilimsel bir altyapısı vardır ve bu bilimsel altyapı Marks tarafından kurulmuştur. Komünizm dediğimiz gelecek tasavvuru da bilimsel bir çıkarımdır. Bilimsel yorumlar geleceğin ya barbarlık ya da sosyalizm olacağını bize söylemektedir. Sosyalizmin nesnel koşullarını zaten kapitalizm iç çelişkileri nedeniyle oluşturmaktadır. Bu konuda hiç bir sorun yoktur. Ama kapitalist sistemin her koşulda sürdürülebilirliği egemenlerin sömürdükleri kitleler üzerinde denetim kurmasından geçmektedir. Bunu da ideolojik baskı yöntemleriyle gerçekleştirmektedirler. Siyasal ve toplumsal alanın da tıpkı ekonomik alan gibi burjuvazinin elinde olması bireyi aileden başlamak üzere biçimleyebilmektedir. Bu yüzden sosyalizmin gerçekleşebilmesi her şeyden önce kitlelerin burjuvazinin bu ideolojik basıncından arındırılmasını gerekli kılmaktadır. Bunun yolu da siyasetten kitlelerin siyasi alana çekilmesinden geçmektedir. ( Hükümet istifa gibi sloganların karşılığı tam da bu noktada işlev görür.) Sonuçta;sosyalizm belli bir bilimsel ve bütünlüklü bir anlama sahiptir. Bu anlam tam olarak anlaşılmadan ve içselleştirilmeden bu konularda herhangi bir tartışmayı sağlıklı sürdürebilmek pek de olanaklı değildir.
Sermayesini ortaya koymasına rağmen işini sürdürmek için emeğini de ortaya koyuyorsa küçük burjuvadır. Sınıfsal çıkarı her iki yöndedir. İşini geliştirir ve kendi emeğini ortaya koymadan geçimini sağlar duruma gelirse burjuva sınıfına geçiş yapacaktır, işleri kötü gider ve batarsa bu kez işçi sınıfının bir üyesi haline gelecektir.
Sosyalizmin demokratik muhtevaya kavuşturulması gerekiyor. Reel sosyalizmin bürokratik merkezci yapısı mutlaka demokratikleştirilmelidir. Kapitalizm altında nasıl ki, her siyasetin hak ve hukuku gözetiliyorsa benzer sistem sosyalizm altında da gerçekleştirilmelidir. Demokratik sosyalizm budur.