Canlarımızı anmak için, katliamlara dur demek için Gericiliğe taviz yok!
2 Temmuz katliamını bir kez daha protesto ediyoruz. Bir kez daha yitirdiğimiz canları anıyoruz.
Yarın Cumhurbaşkanlığına aday göstermek için son gün. Erdoğan'ın adaylığının kökleri Sivas katliamındadır.
Katliamdan aday çıkartılan bir seçimi kabul etmek mümkün değildir. Sivas'ı anacaksak Cumhurbaşkanlığı seçimini reddedeceğiz.
Madımak otelinde diri diri yakılan kardeşlerimizi, canlarımızı anıyoruz. Gericiliğin insanı insan olmaktan nasıl da çıkardığını defalarca görmüştük. Hitler'i, Mussolini'yi, Kenan Evren'i, Maraş'ı, Çorum'u görmüştük... Bir kere de Sivas'ta karşımıza çıktı gericilik. Yangın oldu, canlarımızı aldı.
Bu korkunç katliamın bile failleri düzen tarafından kollandı, saklandı. Öfkemizi sadece tetikçilere yöneltmenin anlamsızlığını öğrettiler bize.
2 Temmuz 1993'te Türkiye ilericiliğinin önü kesilmek istenmişti. Sonrasında Türkiye sağa, daha sağa kaydı. Gericilik yükseldikçe yükseldi. Gericiliğin yükselişi katliama karşı sadece öfke duymanın anlamsızlığını öğretti bize.
Bunca yıl geçtikten sonra görüyoruz ki, Sivas'ta cansız bedenlerden yükselen duman Çankaya'ya kadar çıkabiliyor. Tayyip Erdoğan Çankaya'ya gitmek için o dumana binmiştir.
Tetikçilere öfke beslemek yetmiyor. Sadece öfke duymak da yetmiyor. Çünkü 2 Temmuz katliamı AKP diktatörlüğünün elinde devam ediyor. Çünkü 2 Temmuz katliamı yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimiyle sürdürülmek isteniyor.
2 Temmuz'u anmak demek AKP diktatörlüğüyle hesaplaşmak demektir. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı yolunu kesmeyi düşünmeden nasıl canlarımızı anabiliriz?
Erdoğan katliamın başkan adayıdır! Katliamdan aday çıkan bir seçim gayrimeşrudur.
Bugün Sivas'ı anıyoruz. Canlarımıza borcumuz var. Bu borç için AKP'nin karşısına dikilmeye devam edeceğiz. Gericiliğe taviz vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa oy atmayacağız. Seçimin kendisini çöpe atacağız.
Türkiye Komünist Partisi
Atılım Kongresi
Kemal Okuyan: Bu enerji çoğalacak, TKP asli görevlerine geri dönecek
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Atılım Kongresi tarafından seçilen yeni Merkez Komitesi adına, kapanış konuşmasını Kemal Okuyan yaptı.
Okuyan şunları söyledi:
"Sevgili yoldaşlar, partimizde bir kriz yaşanmasaydı, bugün burada bizler olağan bir kongre yapsaydık ya da bugün Türkiyenin herhangi bir siyasi partisi kongre yapsaydı, burada gerçek bir devrimci iradenin olduğu, gerçek bir komünist iradenin olduğu apaçık ortaya çıkardı. İlk olarak bunu gördük.
İkincisi, TKPnin siyasi birikiminin, siyasi aklının bu kongre salonunda buluştuğundan kuşkumuz yoktu. Çünkü, günahıyla sevabıyla biz TKPnin dününe, bugününe, yarınına sahip çıkıyoruz diyorduk.
Üçüncüsü, TKPnin iradesinin bu salonda temsil edildiği de ortaya çıktı. Bu nedenle hepinizi kutluyorum yoldaşlar.
Yoldaşlar, yarın TKPnin bu zorlu dönemeçte Atılım Kongresinde seçilen Merkez Komitesi yarın saat 09:00da görevine başlayacak. Akşam saatlerinde ise, bu zorlu dönemeçte arkadaşlarımız, daha önce belirlenen ilkeler çerçevesinde, bu sürece nokta konma konusunda önemli bir adım atacak.
Bize ilgilendiren kısmı, TKPyi olağan siyasi mücadeleye döndürmektir, en kısa sürede. Sadece MK değil, partimizin bütün düzlemleri, alan çalışmaları ve komiteler yeniden yapılandırılacak ve TKP derhal, bu kadar hızlı değişen gündeme müdahale edecek.
Kongremizi toplarken, İsrailin Filistine saldırısı yeni bir boyut kazandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlere dair karar tasarısı burada oylandı. Bizimle burada olamayan yoldaşlarımız yerlerinde duramıyorlar, TKPnin asli görevlerine dönmesi konusunda. Biz bir enerji yarattık, bu enerjiyi iyi kullanacağız.
Devrimciliğin kitle yüzü vardır, bir de sessiz kahramanları vardır. Bazen Merkez Komitesinde, neden orada olduğu anlaşılamayacak üyeleri de olacaktır. Bu kongre, olağanüstü kongre değil, olağanüstü dönem kongresi. TKP, aynı zamanda iki kongre örgütlüyor. TKPyi şu süreçte normalleştirecek, sınıf mücadelesine geri döndürecek bir MKnın seçimi özel önem taşıyor. Bu görev verilirken, bir bütüne, bir kolektife verildiğini tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız.
Ben bu MKnın görevini şöyle okudum: Bir, TKPyi bu krizden derhal çıkarmak; iki, TKPyi asli görevlerine döndürmek ve üç, bugün bu salondaki enerjiyi, kriz sırasında hepimizin tanık olduğumun enerjiyi çoğaltmak. Bir ay sonra bu enerjiyi azaltırsak, enerjiyi çoğaltamazsak, bu MKyı da çöpe atın. MK, özellikle bu üçüncü maddeyi yerine getiremezse, Tüzük Kongresinde görevden alınmalıdır.
Biz bu enerjiyi çoğaltalım ki, TKPden kurtulduk diyen düşmanlarımızın ve dost görünen düşmanlarımızın hevesleri kursaklarında kalsın."
Atılım Kongresi tarafından seçilen yeni Merkez Komitesi şu isimlerden oluşuyor:
Ali Örnek, Ali Somel, Alper Birdal, Asaf Güven Aksel, Aydemir Güler, Aytek Soner Alpan, Barış Kınık, Cangül Örnek, Erkan Yıldız, Erhan Nalçacı, Erman Şencan, Gamze Erbil, Gülay Dinçel, Hande Gündoğdu, Kemal Okuyan, Mehmet İnam, Mehmet Kuzulugil, Mesut Odman, Nahide Özkan, Özgür Şen, Özkan Öztaş, Salih Bostancı, Senem Doruk, Uğur Kayrak, Yiğit Günay
Kongre tarafından seçilen Denetleme Kurulu şu isimlerden oluşuyor:
Savaş Sarı, Aysima Karçaaltıncaba
Kongre tarafından seçilen Disiplin Kurulu şu isimlerden oluşuyor:
Arif Basa, Ulvi Oğuz, Özlem Şen
Özgür Şen: Kongre raporumuz kağıt üzerinde kalmayacak
Karar tasarılarının tek tek oylanarak kabul edilmesinin ardından, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Atılım Kongresi Rapor Komisyonu adına Özgür Şen, raporun özünü, rapora gelen katkıları ve rapordaki düzeltmeleri aktardı.
Özgür Şen şunları söyledi:
Yazılan bütün metinlerde önemli olan, metni yazanların ve arkasında duracağız diyenlerin bu metne sahip çıkmasıdır, geçmişte yazdığımız her metne sahip çıktığımız gibi.
Bu süreçte siyasal ve örgütsel problemlere raporumuz ve yazdığımız diğer metinler vesilesiyle müdahale ettik. Metnimizi merkeze koymayı siyasal ahlak meselesi görüyoruz. Kağıt üzerinde kalan metinlerin hiçbir anlamı yok. Komünist Manifesto neden tarihin yazılmış en güzel metnidir? Çünkü kağıt üstünde kalmamış, insanlığın tarihine damga vurmuştur.
12. Kongrenin raporunu okuduğunuzda eksiklikler vs. saptayabilirsiniz. Ancak esas sakatlık, o metnin sahipsiz kalmasıdır. Bu metinle kongresine giden yoldaşlar argümanlarını bu metne istinaden türetmekten, metni tartışmaktan imtina ettiler.
Bizim metnimiz kağıt üstünde kalmayacak, hayatı geçirmek üzere bir iradenin etrafında toplandık, bugünden tezi yok, hakkını vereceğiz. En güzel metin kağıt üzerinde kalmayan metindir.
Rapor komisyonuna ikinci taslak yazılmadan önce, 150 katkı geldi ve bu yazılı katkıların tamamı oldukça nitelikli katkılardı, bu katkıların tamamını yayımlamayı düşünüyoruz. Tamamına metnimizin ikinci yazımı sırasında yer veremedik, yazılı katkı verme sürecinin yaşama geçirilmesi olarak gördük. En çok uluslararası durum ve sol cephe, işçi çalışması başlıklarında tartışmalar yaptık. Türkiye hakkında yapılan değerlendirmelerde bazı formülasyonları gözden geçirdik. Kadın çalışmalarıyla ilgili maddeler de tekrar yazıldı. Erkek egemen dille ilgili bir husus, 96. maddedeki kentlilik vurgusuyla değiştirildi. Örgütsel kısmı hakkında en az katkı yapıldı.
Kadın çalışması hakkında bir tartışma yürütüldü. Karar tasarılarında geçen "kadın konferansının yeniden yapılandırılması", tartışmanın sonlandırılması açısından önem kazanıyor. Kadın ve LGBT bireylerin yaşadıkları sorunlar ancak devrimci bir zeminde çözülebilecek bir hale geldi.
Partimizin bu raporla ve bu raporun hayata geçirilmesiyle, sosyalizmi daha fazla yaklaşacağına dair inancımız tamdır.
Türkiye Komünist Partisi Atılım Kongresi'nden kareler
Aydemir Güler: TKP'yi siyasete döndüreceğiz
Hepiniz hoş geldiniz. Türkiye Komünist Partisini özlediğimiz yere, siyasete, sokağa döndürelim. Türkiyenin de bizi özlediğini biliyoruz, bu işi bitireceğiz. Türkiye Komünist Partisi sınıf mücadelesinde, sosyalist iktidar mücadelesinde hak ettiği yeri tekrar alacak. Çok daha iddialı ve kuvvetli olarak çıkacağız.
Bu problemin nereden çıktığını defalarca çeşitli toplantılarda tartıştık, okuduk, anlattık hep beraber konuklarımızla da birlikte tanımlayacağız. O günün hava sıcaklığında değil, siyasetin psikolojisindeki sıcaklığından dolayı, sinirli olsak da bir şey yapmamamız gerektiğini yöntemsel olarak biliyorduk. Yıllarca omuz omuza mücadele verdiğimiz insanların üstüne suçu atamazdık, bizden ve onlardan bağımsız objektivite olması lazımdı, biz devrimciyiz. Ortada problem varsa insanların üstüne yıkmaya çalışmak değil, objektivitede, maddi temelleriyle anlamaya çalışmaktır.
TKPnin son yıllarda kuruyan can sıkıcı haline gelen, mücadeleden mutluluk vermeyen iç atmosferi, normalde TKP dokularında yoktur. TKPnin umut olduğu, hem içinde dışında umudu büyüttüğü dönemleri oldu, birlikte örgütledik, kurduk ve yaşadık. Bunun belirli bir noktasından sonra kırılmaya uğradığını düşünüyorsak, kaynaklarını, iç yaşantısındaki tatsızlaşmanın nedenlerini, objektivitede aramak zorundayız. 2000lerin ilk yarısından daha uzun bir süre yükselen, Türkiyenin umudu olan bir partiyken, bu niteliğini kaybetmeye başladığını hepimiz fark ettik, anlamakta zorluk çekmiyoruz. TKP, Türkiyede bu ülkeyi değiştirme iddiasında olan komünistlerin merkezindeydi. Türkiyede her şeyin kötüleştiği, AKP diktatörlüğünün derinleştiği, bu ülkede yaşanmaz duygusu yeri göğü kaplamaya başladığında, TKP ülkeyi değiştirmek isteyenlerin yeri yurdu olmak yerine kötülüklerden kaçanların sığına dönüştü, problemimizin objektivitesi budur. Biz buna meydan okuyamadık.
Yönetici rolleri taşıyan katmanların, siyasi içeriği önemsiz görmeye başladığı, siyasetsizleşen sınırların bekçiliğinin yapılmaya başladığını gördük ve arkadaşlarımızı dönüşüm yoluna sokamadık. Elimizden geleni fazlasıyla yapmalıydık, bu dejenerasyonun sorumluları arasındayız hepimiz.
Siyaset üretimi bütün partinin gövdesinin, kademelerinin fonksiyonudur. Siyaset üretilen merkez ve uygulayıcıları diye bir anlayış TKPde hiç olmamıştır, iki fonksiyon bir bütündür. Siyaset üretimi dediğimiz şey bir söz, bir yazı olsaydı, bundan ibaret görseydik TKP olmaya ihtiyacımız yoktu. Galiba kimi arkadaşlar siyaset üretimini böyle anladılar ki bize söyleneni yaptık, konuşturulmadık, itiraz ettik dinletemedik diyorlar. Bu tartışma düzleminde siyaset içeriği giderek önemsiz kaldı ve sürekli değiştirilebilir bir şey haline geldi. Bir gün arkadaşlarımızın konuşturulmadığını, ertesi gün hep söylediklerini ve kulak asmadığımızı dinledik. İkisi bir arada olamazdı, çünkü siyaset söze indirgenmişti, söz kendi başına kaldığında, etiğinden, ahlakından arınabilir hale gelir, bir gün söylenenin diğer günle tutarlı olması için herhangi neden kalmayabilir.
,
Son haftalarda duyduklarımız hepimiz için anlamsızdır, TKP parti mi değil mi tartışması boş bir tartışmadır. TKP Haziranda başarılı mı değil miydi tartışması anlamsızdır. TKP, Haziranın en önemli siyasi aktörü olduğunu ilan etmiş ve kanıtlamıştır, yazmıştır, bir yıl içinde oluşturduğu literatür, külliyat vardır. 1 yıl sonra, Haziran Direnişinde başarılı mıydık? türü skolastik, tuhaf kanıtı olmaya tartışmalar yapılabilmiştir TKPde.
İşçi sınıfını merkez alan, kendisini kurulduğundan beri kentli olarak kuran işçi sınıfının içindeki maddi ideolojik hamlelerinin, kentli emekçiler vurgusunun kimi arkadaşlarımız tarafından hakaret olarkak algılanması şaşılmaz bir durumdur. Bu saatten sonra, işçi sınıfının öncü partisi mi olacak, ortaya çıkan toplumsal hareketleri kucaklayan parti mi olacak tartışması anlamsızdır. TKPnin ne yapıp yapamadığını barikat düzeyine indiren akıllar TKP için şaşırtıcıdır. Solda birlik gündemimiz yok diyen arkadaşlarımızın solun diğer kesimlerine öykünmeleri şaşırtıcıdır. TKPde kolektfif önderlik değiştirilebilir bir tercih midir? Kolektivizm anlayışı Türkiye nesnelliğine bakılarak yapılan bir saptamadır. 2014te TKPde bunun tartışılması tuhaftır. TKPde kanatlı parti tartışması olmuş mudur? Bu tartışmanın açılması saçmadır. Haziran direnişi vurgusu, TKPnin müdahalelerinde Haziran direnişini eleştirebilmesini içerir mi içermez mi? Siyasetimiz meydanda oturmuşken, Haziranın eleştirilemez denilmesi tuhaftır. Yıllardır güçlendirmeye çalıştığımız devrimci siyaset tercihimizle aşamadığımızla aşamadığımızı anlatan küçük örgüt ifadesinin bize anlatılması gerekmez mi?
Bu kadar tuhaflığın yan yana gelmesi yalnızca insan faktörüyle açıklanamaz, objektivitesi olması gerekiyor. TKPde kadro dinamiklerindeki kuruma, TKPnin örgütsel yaşantısındaki bozulmanın ürünü olarak belirli kadro katmanlarında siyasetin önemsizleşmesi, bu arkadaşlarımızın kendilerini örgüt idareciliğiyle buluşturmaları bir deformasyondur, partimizin deformasyonudur. MKdan başlayıp tüm gövde tuhaf krize girmek yerine bunu masaya yatırmalıydı. TKP kurul çalışmasını esas alır, bütününde problemler ortaya konur insanlar beraber oturur, görevleri bu olduğu için tartışırlar ve uygularlar. Ne yazık ki çok gecikmişiz ve arkadaşlarımızla kruul çalışması zeminini aşındırmışız. Sorun, TKPnin kolektfi yanlışı, birikmişliği ve MKnın gecikmişliğidir. Bu problemlerle yüzleşeceğiz, örgütsel yaşantımızı yeniden kurgulayacağız.
TKP bir kez daha, hayatının herhangi evresinde kurul çalışmasının zedelendiği, yoldaşlarımızın aslında defter kaydı tuttuğu durumlara dönmemeli, temizlenmelidir. Sorun kişsel disiplinsizlik, baskıcı yönetim, demokratik yönetim asla değil. Çözüm, örgüt yönetimiyle siyaseti bütünleştirip bu ayrımı ortadan kaldırmak. TKPde kendi pozisyonunu örgüt yöneticiliği olarak tarif eden katmanların oluşmasına bundan sonra izin verilmemelidir,
TKPnin misyonunu bilinci çıkarmalı. Toplumsal hareket solculuğuyla, anti-leninizimle, leninizim dışı tezlerle mücadele etmek çocuk oyuncağı. Paslaşan yöneticiliğe son vereceğiz, talimat yöneticiliğine son vereceğiz, TKP siyasallaşacak ve bunlar mümkün. Haziran benzersizse, TKP Haziranla tek uyumlu özneyse TKP sığınak olma psikolojisini yırtıp atmalı. İç yaşantının alabildiğince politikleşmesi mümkün, kuruşmuş bir parti yaşamını bir daha TKPliler sineye çekmemeli, geçen ay gittiği genel üye toplantısına bu ay gitmedim, üç ay aidat vermedim veririm dememeli, Atılımda buluşanlar bir daha bunlara izin vermemeli, TKPde son derece gelişkin benzersiz bir siyasal birikim var. Bunun Atılım Kongresi saflarında yan yana geldiğini biliyoruz.
Bu kurumuş parti yaşantısına karşın, şu kriz sürecinin gizli kahramanları var. Metal işçilerimiz var, kadınlar var, Mesut Odmanın dediği gibi, bir ahlak öğretisi olmayan sosyalizm mücadelesinde hepimiz varız.