IŞİD geçicidir. IŞİD'in varlığını etrafındaki hiç bir devlet tarafından onay görmez. Şeriat anlayışının en dip olmuş haliyle savunulması bu bölgede uzunca bir zaman etkili olamaz. IŞİD orta veya uzun vadede yenilmeye mecburdur. Orta ve uzun vadede yenilmeye mahkum bir zihniyetin kısa vadedeki ''kazanımı'' Türkiye ve bölge halklarının lehine ise desteklenir. Burada karar verici olanlar, siyaset üretenler, solcular, sosyalistler orta ve uzun vadede yenilmeye mahkum bir zihniyetin mi, yoksa kısa, orta ve uzun vadede Türkiye'de Türkiye'nin bütünlüğünü bozacak bir yapılanmanın mı tercihi noktasında karar vermelidir. Benim tartıştığım konu budur. Düşüncemi de söyledim. Tekrar etmek istemiyorum.
eski kuşağa mensup bir ilerici olarak günümüzdeki ahlakî ve etik değerler erozyonu karşısında içim acıyor. galiba "teorik ve pratik sefalet"in yanısıra bir de "ahlakî ve vidanî sefalet" başlığı açmam gerekecek.
o kadar yazdım; ışid'in kazanmasını savunmanın meşruiyet ve haklılık temeli olmadığını, devletin âlî çıkarlarını savunmanın değil halkların acılarını ve çıkarlarını önemsemenin önemli olduğunu, meseleye saçma sapan bir kalıcılık-geçicilik penceresinden bakılamayacağını tek tek anlattım.
ama şu cevaba ve ona karşı verilen öbür cevaba bakar mısınız? biri "geçici" diyor; öbürü de ona "emin misiniz" diye soruyor. bu kadar!
yazıklar olsun desem biraz toparlanıp kendinize gelir misiniz? hayır mı?
abbas'ın son cevabını analiz edelim, sabretmeye çalışarak...
"Orta ve uzun vadede yenilmeye mahkum bir zihniyetin kısa vadedeki ''kazanımı'' Türkiye ve bölge halklarının lehine ise desteklenir." demiş abbas.
yani yerlerde sürünen bu önermeye göre ışid "orta ve uzun vadede" gidecek. ama bu sürede, yani "kısa vadede" biraz "kazanımı" olacak artık. bu da "bölge halklarının lehine ise" desteklenirmiş.
neresinden tutsam dökülüyor. bir mizah konusu olarak ele alınabilir. başlayayım...
bir kere ışid orta ve uzun vadede gidecek deniyor ama kazanımı kısa vadeli olacak deniyor. burada vadeler karışmış. ışid'in gidiş zamanı orta ve uzun vadeyse, o halde kazanımı da orta ve uzun vadedir.
"kazanım", yani katliamları, kestiği kelleler, halkları yerinden edişi, köle ve cariye pazarındaki "kazanım"ları, vb... bunlar da orta ve uzun vadeli olacak demektir.
ama asıl komiği ikinci husus. bölge halkları, yani bunların içinde katliama uğrayan kobani halkı, ezıdî halkı, türkmen halkı da var, bu kısa vadeli kazanımı desteklemeliymiş.
bir de bu sefil önermede şu traji komiklik var: diyor ki abbas, bu kısa vadeli kazanım "bölge halklarının lehine ise" desteklenir. evet, aynen böyle diyor.
yani ışid'in bölgedeki varlığı, o sıradaki icraatları, eylemleri, katliamları "bölge halklarının lehine ise" demiş. lehine olabilirmiş gibi...
(nasıl olur? katliamlar nasıl bölge halklarının yararına olabilir? oradaki "bölge halkları" ifadesini çıkarıp yerine "bölge devletleri"ni koyarsanız olabilir.)
dedim ya, neresinden tutmaya kalksan dökülüyor.
mizah dedim ama gülemiyorum. çünki bu bir kara mizah. mizahla trajedinin, absürdlüğün, saçmalığın, rezilliğin birleştiği yepyeni bir tür.
ve öbürü de ona vere vere şu cevabı vermiş: "ışid'in kalıcı olmadığına emin misiniz?"
devamında yorumunu da eklemiş. "Amerika bu katliamcıları Esad'a karşı besleyip büyütürken boşuna mı yatırım yaptı?"
yani kesin belli. bu katil sürüsünü abd besleyip büyütmüş. elinde kanıt yok ama kanıta ne gerek, yurdum solcusunun kanıt denilen gavur icadıyla ne işi olur! kulağına hoş geliyorsa ikna olmuştur zaten.
peki abd bombalıyor şimdi, hatta muhtemelen ışid liderini de öldürmüş olabilir. buna ne buyurursunuz bay solcu? canım o sahte, mahsustan, numaradan...
sahte olan sizlerin kanıtsız varsayımlarınız olamaz mı peki diye sormaya kalkanız da nafile. cevap hazırdır. yazmama gerek yok. tahmin edersiniz. şimdiye kadar hep tekrarlanagelen türden. eldeki stoklardan, a, b, c, d şıklarından biri. aslında e de olabilir. hepsi...
Kaçak arkadaş siz siyasi bir değerlendirme yapmıyorsunuz, benim siyasi değerlendirmeme ideolojik dayanaktan yoksun bir şekilde karşı çıkıyorsunuz. İlk yazdığınız yazı da öyle, son yazdığınız yazı da. Bu şekilde siyasi tartışma olmaz. Neyi savunduğunuz, neden savunduğunuz belli değil. Hiç bir düşünsel altyapı da yok yorumlarınızda. Neyi tartıştığınız da belli değil. Bir şeye karşı çıkıyor, bir şeyi savunmaya çalışıyorsunuz da, ne karşı çıktıklarınızın ne de savunduklarınızın siyasi bir anlamı var. Size kolay gelsin. Yazdıklarınızı teorinin ve pratiğin sefaleti olarak adlanmışsınız. Bence yapmanız gereken şey savunduğunuz ideolojinin teorisinin ve pratiğinin ne olduğunu anlamaya çalışmak olmalı. Belki o zaman yazmaya çalıştıklarınız daha anlaşılır olur.
Sayın Kaçak abbas arkadaşın ileri sürdükleri siyasi bir tavır. Doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir olsa da ideolojik bir temeli de var. Yaptığı yorumun böyle bir altyapısı var. Sizin yazdıklarınızda böyle bir temel yok. Neyi savunduğunuz savunduğunuzun temelindeki ideoloji ne belli değil. Verdiğiniz izlenim yazmak istediğiniz ve yapılan yorumlara göre karşıt bir düşünce yönünde tavır almaya çalıştığınız şeklinde. Buradan ne çıkar, derseniz pek bir şey çıkmaz. Hani bazen hükümetin yaptığı iyi şeyler de kötü şeyler de var. İyileri desteklemek, kötüleri eleştirmek bana çok uygun geliyor gibi savunmalar olur ya, sizinki de aynen o. Omurgasız, ideolojik altyapıdan yoksun temelsiz ifadeler.
tgb'li gençler dün istanbul'da bir amerikan askerine karşı çuvallı eylem yapmış. sivil kıyafetli askerin başına çuval geçirmiş.
bu eylem tam da perinçek'in, kobani'nin ışid'in eline düşmesinin türkiye'nin ve bölge devletlerinin işine yarayacağını açıklamasına denk düşüyor. abd ışid'i bombalıyor ve tgb'li gençler abd askerini hırpalıyorlar.
68 kuşağı gençleri abd askerlerini denize dökerken abd'nin vietnam'ı işgalini protesto ediyorlardı. haklı bir davayı savunuyorlardı.
oysa şimdi tgb'li gençler tamamen haksız ve gayrı meşru bir eylem içindeler. söylemdeki antiemperyalizm vurgusu, ancak ve ancak ahmakları kandırabilir.
ışidseverliğe kadar düşmüş olan ulusolcuların pratik sefaletlerine bir örnek daha...