Cumhuriyet te ulusalcı liberal kavgası mı?
Cumhuriyet te ulusalcılar ile liberaller arası bir savaştan söz edilemez. Ulusalcı desen değil, liberal desen değil. Garip bir gazete. Tabii ki AKPye muhalif, ama bu da okuyucularına karşı sunabildiği tek şey. Ne kadar yaptığı da tartışılır.
Volkan Algan
Kısa süre önce Cumhuriyetin işine son verdiği deneyimli gazeteci Mustafa K. Erdemolla, medyayı ve daha çok Cumhuriyeti konuştuk.
Bu röportajın benim için hoş bir tesadüf olduğunu söylemek isterim öncelikle. soL için ilk röportajımı, beş yıl önce sizinle, Deri Değiştirmeden Yaşamak kitabınız üzerine yapmıştım. Çok keyifli bir röportaj olmuştu. Şimdi yıllar sonra Cumhuriyetin görevinize son vermesi adına üzücü, fakat artık soL ekibine katılmanız, beraber çalışacak olmamız adına mutluluk verici bir anda, yine birlikteyiz. Bu nedenle, her ne kadar yazılarınızla sürekli bizimle olsanız da, ben yine de hoş geldiniz demek istiyorum.
Çok teşekkür ederim genç meslektaşım, sevgili yoldaşım. Mesleğindeki ilklerden biri olduğumu bilmiyordum doğrusu. Bunca zamandan sonra benimle yeniden söyleşi yapmaya geldiğine göre, ilk buluşmamızda seni meslekten soğutacak kötü bir portre çizmemişim demek ki... Memnun oldum buna.
Cumhuriyetle başlayalım; sizden sonra Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer de görevinden alındı. Neler oluyor Cumhuriyette?
Cumhuriyette herkesin sandığı gibi karşıt zihniyetlerin yönetimi ele geçirme mücadelesi yok. Yani, gazetede ulusalcılar ile liberaller arası bir savaştan söz edilemez. Bu hiçbir zaman da olmadı zaten. Gazete dışında sorunun böyle görülmesi, durum herhalde böyledir ön kabulü ile ilgili. Cumhuriyet büyük meydan savaşlarının verildiği bir gazete olmadı son yıllarda. Sadık okurları gazeteye dışarıdan müdahaleler yapıldığına, gazetenin o nedenle misyonunu savunamaz hale geldiğine inanmayı tercih ettiler. Oysa bu gazete, tek bir adla tanımlanacak bir çizgiye sahip değil. Ulusalcı desen değil, liberal desen değil. Garip bir gazete. Tabii ki AKPye muhalif, ama bu da okuyucularına karşı sunabildiği tek şey. Ne kadar yaptığı da tartışılır.
PROFESYONELLİK DIŞI
Az sayıda çok değerli yazarı, çok sayıda yetenekli muhabiri, fedakâr çalışanı olan bir gazete Cumhuriyet. Ancak yönetilme açısından tek kelimeyle felaket. Profesyonellik dışı bir kurum. Bu hantal yapıyı değiştirme girişimleri ne zaman gündeme gelse, bu değişimin hedefi olanlar hemen dışarıdan müdahale yaygarasına başlarlar. Oysa bu gazetenin, yıllar önce matbaasını, binasını, son yıllarda okuyucusunu kaybetmesi, dışarıdan müdahaleyle falan değil, basiretsiz, hasbelkader o koltuklara oturtulmuş beceriksiz yöneticileri yüzünden olmuştur. Bunların içinde ulusalcı olanı da vardır, liberal olanı da, sosyalist görüneni de.
Büsbütün yoktur da demiyorum. Bir müdahale midir bilemem, ama Cumhuriyete son dönem gelenlerin örneğin hepsinin T24 haber sitesinden olması, dışarıdan müdahaleden çok bir tekke dayanışmasının sonucudur bana kalırsa. Çoğunun yetmez ama evetçi oluşu bu yığılmanın pek hesaplıca olduğunu gösteriyor, ki burada gazetedeki Truva Atı, Akın Atalay adlı zattır. Onun aracılığıyla gelindi gazeteye. Bunun büsbütün kötü olduğunu da söyleyemem. Gazetecilik açısından bakarsak, gelenler, yani şu liberal olarak adlandırılanlar -ki bana bir hayli zararları da olmuştur- çok yetenekli, (varsayalım ki niyetleri kötü de olsa) dertleri gazetecilik yapmak olan kişiler. Geldikleri yerle değerlendirildikleri için, eh, yetmez ama evet demek gibi ciddi bir günahları da olduğu için tepki gördüler aslında. Yani gazeteyi Fethullahçılar ele geçiriyor iddiası kolay inanılacak bir iddia değildir. Öyle olsaydı, gazetede öteden beri Fethullahcı olduğu düşünülen ya da en azından Cemaate ılımlı bakanların liberallerin yanında olması gerekirdi. Vaktiyle Cemaat için olumlu, övücü sözler sarf etmiş olan gazetenin en kıdemli kadın yazarlarından biri, liberallere pek sıcak bakmamakta örneğin.
CHARLİE HEBDOYLA İLGİSİ YOK
Utku Çakırözerin görevden alınışının ise Charlie Hebdo olayıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Çünkü bundan çok önce, Çakırözer göreve geldiği andan beri, bir yetki kavgası yaşanıyordu. Bu kavga da Akın Atalayın son derece beceriksiz tutumundan kaynaklanıyor. Şöyle anlatayım: Gazeteye, İbrahim Yıldızın genel yayın yönetmenliğinden yumuşakça uzaklaştırılması için Murat Sabuncu genel koordinatör olarak getirildi. Yıldızın tüm yetkileri de Sabuncuya verildi.
Gazetedeki herkes, doğal olarak genel yayın yönetmenliğine Sabuncunun atanmasını bekliyordu. Birden Utkunun adı geçti. Son derece efendi, iyi bir Ankara gazetecisi olan Utku, bence yaşamının en büyük mesleki hatasını yaparak, genel yayın müdürlüğü görevini kabul etti. Fethullahçıların ele geçirmeye çalıştığı iddia edilen gazeteye, ulusalcı olarak bilinen Çakırözerin getirilmesi çelişik değil midir? Yukarıda söylediğimi bir kez daha anımsatayım: Ulusalcı-liberal kapışması yok gazetede. En azından şimdilik. Olan, Akın Atalayın beceriksizliğinin yarattığı sorunlardır.
Neydi bu sorunlar peki?
Her türlü yetkiyi verdiği Sabuncudan daha sonra o yetkileri alıp genel yayın yönetmeni Çakırözere (tabii ki doğaldı) vermesi, beceriksizliğinin kanıtıdır. Soru şudur: Utkuya itirazım olduğu için söylemiyorum, ama Sabuncu madem vardı, genel yayın yönetmeni neden başkası oldu? Atalay ve akıldanelerinin saçmalığı Çakırözeri de Sabuncuyu da birbirine düşürdü. Bu yetki kavgası da ulusalcı-liberal çatışması klişesine oturtuldu. Cumhuriyetteki hantal yapı, yorgun zihniyet ulusalcı kabul edildi, bunu çözmeye çalışan her dinamik girişim de liberallik sayıldı. Çakırözere de, Sabuncuya da yazık edilmiştir mesleki anlamda. Ben her ikisiyle de siyasi görüş ayrılığına sahibim. Sabuncu ya da Çakırözer için söylemiyorum, ulusalcılar da, liberaller de bana çok çok uzak. Kaldı ki ben haber yapması liberaller (temsilen Sabuncu) tarafından engellenen, işine de ulusalcılar (temsilen Çakırözer) tarafından son verilen, sosyalist bir gazeteciyim. Her ne kadar beni üzmüş olsa da, Sabuncunun hem gazeteciliğinin hem de insani ilişkilerinin iyi olduğunu söylemek zorundayım. Ceyda Karanla tartışmamız üzerine Karan koşa koşa beni şikâyet ettiğinde (ama ne hızdı o öyle) Sabuncu, beni konuşmak için odasına çağırabilirdi. Yapmadı bunu. Büyük bir incelikle yanıma geldi, odasına birlikte çıktık. Görev için yaptığım harcamaların yer aldığı formu, istememe rağmen kontrol etmeyerek karşındakine güven duyduğunu ima etmesi de, unutulacak incelik değildir. Bu nedenle Sabuncu tarafından kovulmayı isterdim doğrusu. Çünkü inanıyorum ki, tüm emeğimi yok sayarak, son derece saygısızca elime bir zarf tutuşturup ilişiğiniz kesilmiştir demezdi bana. Aman ha, Utku da böyle söylemedi. Akın Atalay ya da akıldanelerinin marifetidir bu. Başkalarına da yaptılar. Nezaket de, vicdan kadar kolay unutulan bir şey maalesef.
OPERASYON MERAKI
Yani, Cumhuriyetteki sorun, son derece beceriksiz bir yönetici olan Akın Atalayın operasyon merakından kaynaklanmıştır, bu kesin. Eğer Atalay ve akıldaneleri gazeteyi değiştirmeye, geliştirmeye çalışan liberaller olarak değerlendirilirse, bu büyük yanılgı olur. Onlara direnenlerin de ulusalcı olduğunun sanılması bir başka yanılgıdır. Gazete gerçekten liberallerin eline geçmiş olsaydı, hiç de ulusalcı olmayan, sosyalist geçmişini herkesin bildiği, hatta AKPye de ılımlı bakan Ekonomi Servisi Şefi Hasan Eriş işten atılmazdı. Hem onu, hem ulusalcı olarak tanınan istihbarat şefi Cengiz Yıldırımı işten atmak, bu son derece fedakâr gazetecileri ellerine tutuşturulan bir kâğıt parçasıyla kovmak, yenileşme kisvesi adı altında tecrübeye olan düşmanlığın ifadesidir, başka ne olabilir ki. Akın Atalay yenileşme yanlısıysa, yanı başındakileri atmakla başlamalıydı işe. Son derece kibar, İngilizcesi çok iyi olan, çalıştığımız süre boyunca beni bir türlü benimsemese de, asla kibir nedir bilmeyen kişiliğinden ötürü hep sempati duyduğum Dış Haberler Servisi Şefi Özgür Ulusoy (ulusalcılıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur) ile gazetenin en başarılı haber müdürlerinden Murat Ataş gibi genç insanların, yenileme adına işten atılmaları gerçekten de komiktir.
'YÜREKLİ BİR DURUŞ SERGİLEDİLER'
Paristeki Charlie Hebdo katliamının ardından Cumhuriyetin dergiye destek olmak amacıyla çıkardığı ekte, Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya da köşelerinde Muhammed karikatürünü yayınladılar. O birkaç günde neler yaşandı?
Charlie Hebdo dayanışması Cumhuriyetin en soylu tutumudur. Charlie Hebdo ekinin yayınlanmasından sonra yapılan genel toplantıda konuşulanları söylemeyeyim izin verirsen. Birilerini gericilere hedef gösterir durumuna düşmeyeyim. Oysa orada hayranlık verici bir tutum alan Sabuncu ve Akın Atalayı anlatmak isterdim. Yürekli bir duruş sergilediler. Bunu söylemekle yetineyim.
İşten kovulma sürecimi başlatan tartışmayı, Dış Haberler Şefi Ceyda Karanla yaşadım. Küçük bir tartışmaydı, ama beni hemen Sabuncuya şikâyet etti. Hızına hayran kalmıştım, ne yalan söyleyeyim. Özgür Ulusoyun asla yapmayacağı bir şeydi bu. (Bir gün Özgürle fena kapışmıştık ama yukarılara beni jurnalleme ucuzluğuna düşmedi. Suratını asıp durdu bir süre, o kadar.) Dolayısıyla servisimden oldum ve kovulmadan önceki son bölüm ya da kapıya yakın yer olarak bilinen özel haber birimine alındım. Böyle de olsa, Ceyda Karanın yanındayım. Tabii ki Hikmet Çetinkayanın da.
* soL Dergisi'nin 8-14 Şubat 2015 tarihli 27. sayısında yayımlanmıştır.