Hiç kimse kendi kendini kandırmasın. HDP'nin barajı aşıp aşamaması Sosyalistlerin vereceği oya göre belli olmayacaktır. Sosyalist seçmenlerin oy potansiyeli zaten belli ve bindelerle ölçülüyor. Onların vereceği oy sembolük ve dayanışma amaçlıdır. HDP barajı Doğu ve Güneydoğu'da AKP'ye verilen oyların bir kısmını geri alabilirse ve batı bölgesinde demokrat Türklerin ve AKP ve CHP'ye oy veren Kürt kökenli seçmenlerin oylarını alabilirse başarabilir.
Tekrarlıyorum, sosyalistlerin seçimlerde HDP'yi desteklemeleri özgürlük, barış, demokrasi ve dayanışma çerçevesinde değerlendirilmeli, barajı etkileyecek bir güce sahip değiller. Diğer taraftan bu kıritik seçimde her oyun değerli olduğunuda unutmamak gerekli.
Seçim İttifakları ve HDP: Ah o gemide ben de olsaydım
Özkan Öztaş
Türkiye seçim tarihinin, oy, baraj ve vekil üçgeninde en yoğun tartışıldığı dönemlerinden birini yaşıyoruz. Yediden yetmişe sandığa gidecek herkes, AKPnin 400 vekil alıp alamayacağını, başkanlık sistemini ve yeni anayasayı tek başına uygulayıp uygulayamayacağını, CHP ve HDPnin çıkaracağı vekillerin bunu nasıl etkileyeceğini tartışıyor.
Öte yandan tartışılagelen ve artık hem seçmeni hem de niyetlisi tarafından bir doygunluğa ulaşan HDP ile yapılan-yapılacak olan ittifaklar. Doygunluğa ulaşan diyorum çünkü HDP seçmeni ve tabanı da barajı aşma noktasında yürüyen tartışmalarda düne kadar eşi benzeri görülmemiş bu ilgiyi gülümseyerek izliyor artık.
Siyasi yelpazenin epeyce geniş bir alanında HDPye destek verenleri ve destek verilmeli diyenleri görmek mümkün. Destek verenlere hak verdiğimden değil ama anlaşılabilir yanları var diye düşünüyorum. Siyasi rotanızdır, hedefinizdir, çıkarınızdır anlarım. Buraya sonra tekrar dönelim. Ama HDPye destek verilmeli diyenlere akıl erdirmek mümkün değil. Çünkü bu cenahı ne tutan, ne de kovalayan var. Kalkan geminin ardından ah o gemide ben de olsaydım diyerek iç geçirenler gibi el sallamaktalar. Üstelik ceplerinde seyahat biletleri de olduğu halde.
Tüm bu tartışmalar, AKPnin gerileyip gerilemeyeceği, hangimizin Kürt düşmanı olunup olunmadığı, HDPnin 400 vekil projesine ket vurup vurmayacağı, Recep Tayyip Erdoğanın başkan olup olamayacağı üzerinden devam etmekte. Fakat işin ilginç yanı, tüm bu tartışmalar AKP gerilesin ya da 400 vekil alsın veya Tayyip başkan olsun ya da kalsın her halükarda AKPli ve Recep Tayyip Erdoğanlı bir Türkiye fotoğrafını ekarte etmeden devam etmekte. Seçimler, baraj ve HDP üçgeninde yürüyen tüm tartışmalar AKPsiz Türkiyenin alternatifini değil, AKPli Türkiyenin sığınaklarına işaret etmektedir. Bu elbette önemli
Ancak bir sosyalist AKPli Türkiyenin yaşanabilir mevzileri ile yetinebilir mi? Üstelik bu durum o sığınağın biçimini ve niteliğini tartışmadan sürdürülebilir mi?
Mesele son tahlilde HDPsiz bir AKP elini kolunu sallayarak işine devam eder tartışmasına indirgendiği koşullarda AKP Genel Başkan Yardımcısı Aktayın biz olmasaydık Kürtçe Kürtlerin elinde ucubeye dönüşecekti demeye cüret edebildiği bir Türkiyenin profilidir.
HDPye destek verenlerden kimileri ise eğer AKP ile HDP anlaşır da anayasa konusunda uzlaşırsa kaybedecek bir şeyimiz yok sokağa geri döneriz diyebilmektedir. Kargalar bile gülecektir buna. Nereye geri dönüş? Hangi sokak? Tayyip diktatörlüğündeki bir ülkede seçim tartışmaları meclis sınırlarını aşmaya indirgendiğinde geriye ne sokak ne de meydan kalır.
Rahat olalım demektedir kimileri. İnce hesaplar yapmaya gerek olmadığı bakkal hesabıyla da bu işlerin yürütülebileceğini salık vermekteler. Bakkal hesabıyla yola çıkanlar, veresiye defteri ile sınıf siyaseti yapmaya mahkûmdurlar. Sonrasında kuldan korkmayan Allahtan neden utansın?
AKP daha ileri gitmesin diye çağrı yapanlar bugün mecliste kavga gürültü ile geçen yasaları görmezden mi geliyorlar. Meclisin bugünkü haline fit olanlar onu geriletmeye gücü yeter mi? Bugün CHPnin ya da HDPnin vekillerinin çekildiği bir Türkiyede AKPnin herhangi bir meşruiyeti kalabilir mi
Öte yandan bunu yapsa yapsa HDP yapar diyenler bugüne kadar meclise ve siyasal düzleme hiç mi bakmadılar?
4+4+4 gericiliği, Gezide AKPyi biz kurtardık çıkışlarını, Medine Sözleşmesini siyasal düzeleme çekenleri, Kürt İslam Konferansları düzenleyenleri, daha geçtiğimiz yerel seçimlerde Bitlise Said-i Kurdî Kültür Merkezi önerisi yapanları, Kobanêde İslam kazandı diyenleri, Tayyip Erdoğanın başkanlık sistemini onaylarız argümanlarını, Kürt sorununu çözse çözse Tayyip çözer diyenleri, Barzani Tatlıses buluşmalarında Medeni Yıldırımın annesi Fahriye anneyi sokaklarda yalnız bırakanları nereye koyacağız?
Tartışmanın, bütün bunları bir kenara koyup Tayyip başkan olacak mı olmayacak mı denkleminden ilerlemesi AKPnin gerçek seçim başarasıdır.
Bir yandan Gezide AKPyi biz kurtardık derken diğer yandan Haziranın oyları HDPye diyeceksiniz? Sınıf savaşını HDPye karşı mı veriyorsunuz diyenler tarihte kaç tane sınıf var sanıyor?
Mesele örneğin Küba olduğunda en ince ayrıntısına kadar hata arayanlar, onca hata yumağı içindeki bir seçim çalışmasına güzellemeler yapabilmektedirler. Çiprasa selam çakıp Hüda Kayalı HDPye eyvallah diyerek bir seçim yolculuğuna çıkılmaktadır.
Herkese bu heyecanı veren Selahattin Demirtaşın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy oranıydı. Ama aynı oy oranına bakarak motivasyon bulanlar o oyların neredeyse yüzde doksanının zaten sadece Kürdistandan alınan oylar olduğunu unutmasın. Yani HDP zaten Kürdistanda durumu biraz daha ilerletirse mecliste yerini alacaktır. Solcuların oyunu almak barajı aşmanın değil, Türkiyenin Syrizasının çıktısı olacaktır.
Tüm bunları görmezden gelip ah o gemide ben de olsaydım diyenleri tutan şey AKP ile HDPnin ilerleyen vadelerde acaba bir ittifak yaparlar mı kaygısı mıdır? Sanmıyorum. Ama illa böyle bir kaygısı olan cenah varsa çözüm sürecinden de meseleyi okuyamıyorlar ise Mehmet Mir Dengir Fırata danışabilirler. Zira kendisi hem AKPnin kurucusu hem de HDPnin adayıdır.
Meseleyi Kürt düşmanı olup olmamaya indirgemek sınıfta bırakır. Sınıfta kalanlar herkesin gözünden kaçabilir ama sınıfın hafızasından silinmez. Ayrıca meseleyi sadece Kürtlerle dost olup olmaya indirgemek Kürt halkına yapılacak en büyük düşmanlık olacaktır.
Nasıl bir Türkiye sorusunda AKP ile başlayan herhangi bir cümleye ne gerek ne de yer var. Bize düşen halkların kardeşliğinin kalıcı temelleri atmaktır. Ortalamacılık bizden uzak olsun. Sosyalizmden aşağısı kurtarmaz!
Siyasetin tüm alanında yıllardır sınıfta kalanlar kendilerini başarılı görüyorlar ve kimilerini sınıfta kalmamaları için uyarıyorlar. Tam bir komedi. Bu aynan boyuna bakmadan büyük işlere girişmeye benziyor.