Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

umut  |  Cvp:
Cevap: 9
03.03.2016- 12:52

Gericiliğe karşı aydınlanma mücadelesi
İlker Belek




Barış Terkoğlu, Hüseyin Aygün, Enver Aysever, Orhan Gökdemir, Kemal Okuyan ve Özlem Şen,   Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketini, bir deklarasyonla kamuoyuna duyurdular.

Dinin siyasallaşmasına, siyasetin dinselleşmesine karşı aydınlanma mücadelesine çağırıyorlar.

Dinin gündelik yaşama, kadına müdahalesine karşı özgürlükçü tepkileri örgütlemek, siyasallaştırmak bakımından önemli bir girişim. Üstelik Haziran ayaklanmasının ruhuna da tam denk düşüyor.

Hiçbir din siyasi hedefinden kendiliğinden vazgeçmez

Dinle siyaset bağlantısı ancak toplumsal mücadeleyle kesilebilir.

Başlangıcı 17. yüzyıl Aydınlanmasıdır. İslam’da bu manada dikkate değer bir başkaldırı yoktur.

Hiçbir din kendisini kendiliğinden sınırlamaz. Bilim evrenin yaşının 14 milyar yıl olduğunu keşfetti diye, dinler alemin altı günde yaratıldığı fikrinden vazgeçmez.

Aydınlanma; bilimin, felsefenin, sanatın özgürleşmesi mücadelesini veren düşünürlerle, cennetin anahtarını parayla satan kilisenin saçma kurallarına tepki veren halk sınıflarının sentezidir.

Burjuvazi kendi sınıfsal çıkarlarına bakar, Aydınlanma burjuvazinin ideolojisidir

Aydınlanma bir burjuva ideolojisidir ve burjuvazinin laiklik konusundaki iki yüzlülüğünü en iyi Aydınlanmacıların lafları belgeler. Rousseau açıkça “Her yurttaşın kendisine görevlerini sevdirecek bir dininin olması devlet için çok önemlidir” diyordu.

Aydınlanmacılar dinin sınırlanmasını savunurken bile yönetimde ona bir işlev biçiyorlardı.

Burjuvazi aç gözlüdür. Aydınlanmacılığı halk sınıflarının kiliseye karşı geliştirdiği tepkiyi yedeklemek ve siyasi iktidarı feodallerden almakla ilgilidir.

İnsanlık anlam boşluğunda, emperyalizm buraya din zerk ediyor

Sovyetlerin çöküşünün yarattığı sorunlardan birisi de anlam boşluğudur. Çöküş yalnızca siyasi bir rejimin değil, insanlığın çöküşüdür.

Yine de insanlık anlamsız, umutsuz yaşayamaz. Umut büyük anlatılardadır. Ortaçağ karanlığında Aydınlanma neredeyse böyle bir anlatıydı. Bu sınıfa esas olarak Marksizm ve sosyalizm girer.

Sovyetler’in çöküşü bir yönüyle dinci bir kuşatmanın, Yeşil Kuşak projesinin sonucuydu ve ortada dev bir boşluk bıraktı.

Emperyalistler, Amerika’nın düşünce kuruluşları, sivil örgütleri bu boşluk içinde dini, tarikatları, cihatçı çeteleri örgütlediler.

Boşluktaki kitleler ise bir kurtuluş umuduyla dine sarıldılar. Patronun zenginliği önünde “hakkıdır” diye secdeye varan proleterin durumu budur.

Emperyalizmin İslam’ı sola karşı siyasi ve askeri bir silah olarak örgütlemesi yeni paylaşım savaşının gereğidir: PostSovyetik Ortadoğu coğrafyasının İslam eksenli çatışma ve savaşlar üzerinden şekillendirilmesi.

İslam’ın bir yandan da “ılımlı” türünün pazarlanması aynı stratejiye dayanır. AKP böyle iktidara taşındı. PostSovyetik dünya savaşı senaryosunun en önemli aktörlerindendir.

AKP liberaller ve sosyalistler sayesinde örgütlendi

İslam’ın ılımlısı olmaz. İslam ancak sıkıştırılırsa geriler, toplumsallaşmak için de takiyye yapar.

AKP’nin 2002’de AB üyeliğine sarılması bundandı. Orduyla uğraşması, kuracağı istibdat rejimi karşısındaki en önemli kuvveti bertaraf etmekle alakalıydı.

Demokrasi ve özgürlük söylemleri tamamen yalandı.   Bunlardan geriye kalan yakılıp, yıkılmış Cizre’dir, Sur’dur, dolup taşan cezaevleridir, anayasayı takmıyorum diyen başkandır, Alevilere küfreden Diyanet’tir...

AKP’nin özgürlük yalanını yutturabilmek için kullandığı en önemli konulardan birisi türbandı. Toplumumuzdaki laik duyarlılıkları türbanla yumuşattı. İnsanların dini inançlarını siyasi hedefleri için istismar etti.

Oysa Türkiye’de ciddi bir dinci faşizm riski vardı ve dini sembollerin “özgürleştirilmesi” kabul edilemezdi. Arkası, edildiği için geldi.

AKP gerçek niyetini türbanın altında gizlemeyi, liberallerin, kendisine sosyalist diyenlerin büyük desteğiyle başardı. AKP rejimindeki katkıları önemlidir.

SDP, EMEP, Sosyalist Gençlik Derneği, ÖDP gibi siyasi yapıların, tarikatlarla birlikte nasıl türbana özgürlük eylemleri düzenlediklerini hatırlayınız.

Aydınlanma önemli bir mücadele kanalı

AKP’nin toplumsal gücünün zayıflatılmasının en önemli koşullarından birisi dini siyasallaştırmasının, toplumlaştırmasının önüne geçmektir.

İslam AKP’nin ideolojisidir. AKP İslam ile toplumsaldır. İslami yapılar AKP için çalışmaktadır. AKP’yi emperyalizm korumaktadır.

AKP ile mücadele etmek için, AKP’ninkinin “gerçek” İslam olmadığını kanıtlamaya çalışmak, yalnızca dinin etki alanının genişlemesine hizmet eder.

Yapılacak şey dinin toplumsal yaşama yönelik her tür müdahalesine karşı laik bir duruşla çıkmak, seküler yaşam tarzını güçlendirmek, özgürlüğün koşulunun bağımsız, kamucu rejim olduğunu gösterebilmektir.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 10
04.03.2016- 21:36

Yeni bir Hareket'e ne gerek var, BHH varya? Yoksa buhar olup bitti de haberimiz mi yok. Üc günde bir yeni Hareket, ne ise yariyor sonunu getiremedikten sonra.

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 11
11.03.2016- 13:53

Gericiliğin hedefi-Rıfat Okçabol

Google’dan bakıldığında Türk Dil Kurumu, gericiliği, “toplumda çağdaş değerlere ve yeniliklere önem vermeyen, her yönüyle eskiyi özleyen veya eski düzeni yaşamaya çalışan (kimse veya görüş), ilerici karşıtı, mürteci” olarak tanımlıyor.   E. Kongar ise, toplumların elde ettiği kazanımları geriye götürmek, durdurmak ya da bu yönde düşünüp çabalamaya gericilik diyor.

Fransa’da gericilik, 1789 devriminden sonra cumhuriyet ve devrim karşıtlarının yeniden monarşi yönetimine geri dönme hareketlerini tanımlamak üzere ortaya çıkmış bulunuyor.   Bu topraklarda gericilik, genellikle Osmanlının son yüzyılında gözlenen yenileşme hareketlerine karşı çıkmakla başlıyor; Cumhuriyet döneminde ise, cumhuriyetin tüm aydınlanmacı kazanımlarına karşı çıkılması ile Osmanlı düzenine geri dönülmesi isteği ve çabasıyla belirginleşiyor.

Bilindiği gibi cumhuriyetin aydınlanmacı kazanımları, gökten zembille inmeyen, buna karşın tarihsel süreçte acılarla ve vahşetlerle dolu yaşamların, düşüncelerin ve bilimsel buluşların birikimi olarak insan üretimi olan değerleri/kavramları içeriyor.   Cumhuriyetin kazanımlarını sıralamak, gericilerin hedeflerinin dökümünü yapmak oluyor.

Cumhuriyetin aydınlanmacı kazanımlarının başında, halk egemenliği, laiklik, bilimsellik,   hukuksallık, eşitlik ve çağdaşlık gibi değerler geliyor. Çağdaşlık da kısaca, cumhuriyet devrimleri yanında, II Dünya Savaşı sonrasında gündeme gelen insan hakları, çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi, tüm gelişmiş ülkelerde benimsenen değerlerin de benimsenmesini içeriyor, emeğe değer verilmesini de, doğaya sahip çıkılmasını da. Dolayısıyla, gericiliğin hedefini genelde bu değerler oluşturuyor.

Padişahlığa/başkanlığa methiye yazılması, Türkçe yerine Osmanlıca/Arapça, yeni harflerin yerine Arap alfabesi, çağdaş hukuk yerine şerait, üniversite yerine medrese, bilim insanı yerine ulema özlemleri ile Osmanlı hareminin bir eğitim yuvası olarak görülmesi, Osmanlı hayranlığını özetliyor.

Cumhuriyet karşıtlığı ve Osmanlı hayranlığı, hilafet isteğiyle somut bir hedefe dönüşmüş bulunuyor.

Laik ve bilimsel anlayışta olanların çağdaş değerleri kolaylıkla benimsedikleri görülüyor. Laik ve bilimsel anlayışlar, yaygın olarak laik ve bilimsel eğitim süreçlerinde kazanılıyor. Laik ve bilimsel eğitim kişiyi özgürleşiyor; fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür insana dönüştürüyor. Özgür insan, kendi akıl gücünün-egemenliğinin ayrımına varıp yurttaş oluyor; vicdan sahibi olup kendi özgürlüğüne ve haklarına özen gösterdiği ölçüde başkalarının özgürlüğüne de haklarına da saygı gösterip ülkenin egemenliğine de sahip çıkıyor, toplumsallaşıyor; “Yurtta barış dünyada barış” diyerek evrenselleşiyor.

Laik ve bilimsel eğitimin özgür, aklını kullanan ve egemenliğinin ayrımında olan yurttaş yetiştirdiğinin ayrımında olan gericiler, insanın aklını dumura uğratmadan, özgürleşmesini engellemeden hilafete ulaşmanın mümkün olmayacağını biliyor. Aklın dumura uğratılması ve özgürleşmenin engellenmesinin yolu da, kişinin kendisine (insanlığa) yabancılaştırılmasından geçiyor.

Gericiler, insanı kendisine yabancılaştırmak için temelde üç kanaldan çalışıyor. Laik ve bilimsel eğitime karşı çıkıp eğitim süreçlerinde gençlerin aklını, inançla, ırkla, cinsiyetle, olmadı parayla doldurup dumura uğratarak onların özgürleşmesini ve egemenliğinin ayrımına varmasını engelliyorlar; kişiyi kendisine yabancılaştırıyorlar. Kendisine yabancılaşan kişinin, aklını kullanması da, vicdanının sesine kulak vermesi de güçleşiyor.

Benzer bir durum, kişilerin kendilerine yabancılaştırılması, üretim süreçlerinde de yaşanıyor, toplumsal yaşamda da. Üretme gücünün ve dolayısıyla kendi egemenliğinin ayrımına varabilecek emekçi, aklı ve emeğin sömürülerek ve de çaresiz bırakılarak, kendisine yabancılaştırılıyor. Soma’da, tersanelerde, iş kazalarında yakınlarını kaybedenlerin, hak ya da suçlu aramak yerine, “Allah’ın takdiri” diyerek kadere sığınmalarını ya da kendilerini sömürenlere sığınmalarını (örneğin yaşamlarını dar edenlere oy vermelerini) sağlıyorlar.

Gericiler, kişinin kendisine yabancılaşması sürecini toplumsal yaşamda da ve de özellikle kadın üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorlar. AKP, 2008’de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı” hazırlamış olsa da, başta Diyanet fetvaları olmak üzere çeşitli kanallardan kadının kendisine yabancılaşmasına çalışıyor. En azından, kadının,   3-5 çocuk yaparak eve kapanıp toplumsal yaşamdan soyutlanması isteniyor. 2008 eylem planını hazırlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 8 Mart 2016 videosunda gelinlik giydirilmiş çocuk için “gelenektir” diyebiliyor.

Kendisine yabancılaşanın yurttaş değil tebaa olmayı benimsemesi, iradesini şıhına, şeyhine ya da liderine teslim etmesi kolaylaşıyor. Kişilerin kendilerine yabancılaşmaları, hilafetin yolunu ardına kadar açıyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]