SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.03.2016- 11:03


Türkiye'de 2007'den sonra neredeyse her gün devrim olmasına alıştık, fark etmiyoruz.
Ve şimdi komple tüm bölgede bir devrim içinde miyiz acaba?:


Küresel denklem hızla değişiyor

Son 10 güne baktığımızda küresel dengelerin değişmeye başladığı hissediliyor.

... bu değişimin temel sebebi, hiç şüphesiz “İslam Ordusu”nun ete kemiğe bürünmeye başlaması ve Türkiye'nin kararlılığıdır.. İran ve Rusya'daki belirli bir değişimin yanı sıra, ABD ve Avrupa'dan da olumlu sinyaller geliyor.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batı Afrika ziyaretlerine, ziyaret edilen ülke yönetimleri ve Afrika halklarının verdiği değer ve önem Batı’yı çok ürküttü.

Bunun yanında 25-26 İslam ülkesinin 200 bin özel kuvvet askeri ile Suudi Arabistan’da dünyanın en büyük askeri tatbikatını yaparak “güç göstermesi” elbette bu konuda en büyük unsur.. Bu bir askeri tatbikatın çok ötesinde, hiç şüphesiz bir “KÜRESEL SAVAŞ PROVASI”dır.

Batı, İran ve Rusya karşısında, Türkiye’nin çok yakın temasta olduğu Azerbaycan ve Ukrayna'nın dimdik duruşları da denklemde önemli bir değer ifade ediyor.

Yapılan son seçim sonuçlarına baktığımızda, halkın, İran yönetiminin Irak ve Suriye politikasını beğenmediğini ve desteklemediğini görüyoruz. Rusya ve İran, İslam dünyasının büyük bir ekonomik kuşatması altındalar.. Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarına dip yaptırması, Rusya ve İran’a karşı bunu“savaş silahı” olarak kullanmak istemesinden kaynaklanıyor. Ayrıca İran, Rusya ile Rusya da İran’la kendi siyasetleri açısından nereye kadar gidebileceklerini gördüler. Bu iki ülke, birlikte bu şekilde yeni dünya düzeninde iyi bir yer alabilmelerinin zorluğunu anlamaya başladılar.

Tahran, Sünni dünya ile savaşı seçerse İran mutlaka karışır. O zaman Humeyni rejimi Kum’a saplanır ve devam edemez. İran halkı da bunu gördü ve İran'ın, Suriye, Irak, Yemen savaşlarının ortasında iradesini ortaya koydu. İran seçimlerinde bölgeler bazında baktığımızda halkların farklılaştığı görülüyor. Mesela Belucistan, %90’ın üzerinde “muhafazakarları” reddetti.. Irak Şiileri de öyle görünüyor. Iraklı Şiileri, Tahran destekli Bağdat hükümetine açıkça cephe aldı.. Bir de Davutoğlu Tahran ziyaretinde “Ben sırf Türkiye adına değil, Körfez adına da buradayım” dedi. Bu açık bir mesajdı.

Rusya-İran ittifakına kısmen Irak ve yine kısmen Suriye'den başka destek olacak aktör yok yeryüzünde. ABD ise her türlü savaş gücünü elinde tutuyor olmasına rağmen bölgede halk desteği olmadığı için, çaresizlikten bölgeyi, bölge ülkelerini kaybediyor.. Dolayısıyla süper güç kabiliyetini de kaybediyor.

AB ise siyaseten ve sosyolojik olarak dağılmış ve çaresiz..
Türkiye, 3,5-4 milyon sığınmacıyı gözünü kırpmadan yıllarca misafir ederken o koskoca(!) AB, 1.5 milyon silahsız mülteciden korkmuş ve tırsmış durumda. Ya bu mültecinin bir de 3 bini silahlanıverse, dünyanın gözünde büyüttüğü AB’nin ne hallere düşeceğini hayal edin.

Kendince Türkiye’ye kafa tutan Berlin’in son çıkışlarına dikkat edin. Almanya'nın Türkiye politikasında keskin bir “U” dönüşü yaşanıyor.. Bu, belki kamuoylarına tam yansımıyor ama Almanya yeni dünya düzeninde yeni ittifaklar peşinde artık..

Rusya, Almanya’nın böyle yapabileceğini hiç beklemiyordu. Onun için Putin, Merkel’i devirmek ve cezalandırmak için belden aşağı çalışmaya başladı. Merkel ise gizlemiyor; çok açık konuşuyor, Türkiye’yi destekliyor. Bu sadece siyasi bir karar olmasa gerek.. Almanya, sırf köhnemiş, yaşlanmış bir AB ile yeni dünyada yer bulamayacağını gördü. Ayrıca ilk defa içindeki 3 milyon Türkün Almanya'yı ihya edebileceği gibi berbat da edebileceğini anlamış gibi görünüyor.

İslam dünyasında 15 ile 50 yaş arası 350 milyon erkek, “içi yanan” birer mücahit durumunda. Bunun önüne kimse geçemez.. Hepsi iyi yetişmiş savaşçı bunlar... Batı bunu gördü. İran da bunu gördü ve kendisine sempatiyle bakan her ülkedeki Şiileri kaybedeceği korkusu sardı Tahran’ı..

İran, Suriye'de tutunmakta zorlanıyor.. Lübnan'da artık Hizbullah istenmiyor.. Hizbullah örgütü, bu durumu kendi içinde bile sorgulamaya başladı.

Şimdi bu şartlarda, İran, Suriye'de Sünnilerle kuramadığı ittifakı Rusya ile mi kurabilecek? Bunu hangi Şii kabullenebilir?

Kim ne derse desin.. Belki ülkeler yandı, yanıyor; ama Arap Bahar'ı olmasaydı İslam dünyasındaki bu uyanış olmazdı. “Arap Baharı’nı ABD yaptı” diye konuşanlara şunu sormak lazım. “ABD, süper gücünü mahvetmek için mi öyle yaptı!?”

Küresel denklemde büyük bir kırılma ve dönüşüm yaşanıyor. Alışılmış, ezberlenmiş uluslararası ilişkiler denklemi alt-üst oluyor. Ama yine de biraz temkinle beklemekte fayda var. Çünkü son raddede başka yeni gelişmeler ve kaymalar da olabilir.

Ama inşallah inananlar için netice güzel olacak..

Alper TAN

7.3.2016



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.03.2016- 11:23


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış
Alper Tan
Afkanistan dan yola çıkıp Suriye de bitirdiği yolculuğunda Türkleri nerede ise dünyanın kurtarıcısı ilan etmiş Ne yazık ki Türklerin işgalciliğinde başka halkların varlıklarına el koymasından halkları yerinden etmesinden hiç söz etmemiş

Sn Tan Osmalının gelir kaynaklarını araştırsa oradaki kazancın paylaşımın nedenlerine göz atsa içinde üretimden çok soygunlara rastlayacaktır.

O saltanat 600 yıl nasıl ayakta kalmış kimlerin kelleleri niçin kesilmiş savaşlar niçin yapılmış .

Sovyetlerin afkanistan politikasını eleştirirken sanki oralarda afkan halkı ve işgalci sovyet devleti var sayıyor o uçakları düşüren silahları o taliban denilen el kaide bağlantılı örgüt hangi fabrikalarda üretmiş bu savaş bir Sovyet ABD savaşı olmadığınımı söylemek istiyor o sefil örgütlere o silahları batı devletleri vermedi mi.

Başkalarının işgalciliğinden söz ederken niçin kürt bölgelerinin işgal edildiği unutulur. Her şeyin fazlasının zarar olduğu gibi fazla Türkçülükte insana zaradır

Evet büyük devletler dünyayı yeniden düzenliyor bu düzenlenme içine Türkiyenin girmeyeceğini kim söyleyebilir.

Ekonomiyi içine almadan siyaset yapmak insanda eksiklik yaratır.

Büyük devletlerin yaşadığı ekonomik kriz vasıtası ile siyasi krizde yaşamaktadır işte onun için kapitalizmin önünde engeleri kaldırmak maksadı ile Orta Doğu, Asyayı, Afrikayı yeniden düzenlemek istiyorlar ilk planlarında başarısızlar ama onlarda plan bitmez.

Kuzey Irak ta yer akan kürt bölgesinde ve Afkanistanda sadece Türklerin kaldığını iddia edenler acaba Türkiyeyi kimler yönetiyor bağlaşıkları nedir o bağlaşıklıklarında hakimiyet kimdedir görebiliyor mu.

Evet devletler kurulur büyür ve çöker kimin çökeceğini gelecek göstercektir kimin kurulacağını gösterceği gibi.

Elbette tarih yeniden yazılıyor bundan öncede çok kere yazıldı şimdide yazılmaktadır dünya yeniden dizayn ediliyor. yeni devletler kuruluyor bazıları küçülüyor bazıları batıyor.

Bundan öncekeiler gibi bunların sebepleri iyi veya kötü yönetimler olsada ekonomi ilk sıradadır.
Bu gün kapitalizm zor durumda kapitalist süreci götürmek bu süreçte insanı mutlu etmek zorlaştı üretimde insanın yerini makinalar almaya başladı

Onun için yeni düzenlemeler gerekiyor. Dün Afkanistandan kovulan Sovyetler bu gün Rusya olarak Suriyenin kaderinin belirleyicisi oluyor

Dünyada ırklar karıştı arı bir ırk kalmadı uluslarda varlık nedenlerini kaybediyor teknoloj sınır tanımıyor basra körfezinden atılan bir füze suriyedeki hedefi hiç şaşmadan vuruyor.


Öncelikle tarihimizle ilgili tespitlerine katılmıyorum,
Ve bence 100 yıllık ezberimizden ibaretler.
Ama varsa elinde verilerin, paylaş,
Öğrenmek ve irdelemek isterim.



Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Biz artık militanist çözümlemneler yerine daha ekonomik ve daha insancıl çözümlemeler aramak bulmak zorundayız.

Artık devletlerin kurulumlarını anlatmak yerine devletlerin varlık nedenlerini konuşmak durumundayız.Bölgemizde yaşayan halklarında nasıl yönetilmei kiminle ne düzeyde ilişkiye gireceğini kandilerinin belirlemesini istemek iyi komşuluğun başlangıcıdır.



Yine aynı, varsa elinde verilerin paylaş.

Ama sen konumlanmadan önce,
Ben kendi konumumu anlatayım istersen:


Solculuk ve sağcılık Türkiye'ye hiç gelmedi.

Kültür ancak adalet ve merhamet üzerine,
Kim ki daha adaletli ve merhametli, kültür o.

Batılılaşma trenine binmeyi seçtiğimizde,
Batı gibi yapay düşmanlar üretmek gerekti,
Devlet eliyle ürettiğimiz sentetik şiddetle.

Bizde sağcılık ve solculuk,
Şiddete karşı olmaktan ibaret.
Şiddetin kaynağı ne bildiysek,
Kendimize onun zıttı dedik.
Solsa sağcı, sağsa solcu.

Oysa şiddet yoktu ki,
Karşısına geçesin.

Marx sosyalizmi, kapitalizmin anti-teziydi.
Bizde ise ne solculuk bir tez oldu, ne sağcılık.
Adalet ve merhametin tezi yok ki anti-tezi olsun.

Batı kültürü yağma kültürü: Böl, öldürt ve yönet.
İnsan insana düşman olmazsa Batı da olmaz.
En zayıf yerimizden yakaladı bizi,
Adalet ve merhametten.

Bu yüzden düştük birbirimize,
Ne oldu bilmeden.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.03.2016- 11:26


Türkiye'de 2007'den sonra neredeyse her gün devrim olmasına alıştık, fark etmiyoruz.
Ve şimdi komple tüm bölgede bir devrim içinde miyiz acaba?:



Küresel denklem hızla değişiyor

Son 10 güne baktığımızda küresel dengelerin değişmeye başladığı hissediliyor.

... bu değişimin temel sebebi, hiç şüphesiz “İslam Ordusu”nun ete kemiğe bürünmeye başlaması ve Türkiye'nin kararlılığıdır.. İran ve Rusya'daki belirli bir değişimin yanı sıra, ABD ve Avrupa'dan da olumlu sinyaller geliyor.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batı Afrika ziyaretlerine, ziyaret edilen ülke yönetimleri ve Afrika halklarının verdiği değer ve önem Batı’yı çok ürküttü.

Bunun yanında 25-26 İslam ülkesinin 200 bin özel kuvvet askeri ile Suudi Arabistan’da dünyanın en büyük askeri tatbikatını yaparak “güç göstermesi” elbette bu konuda en büyük unsur.. Bu bir askeri tatbikatın çok ötesinde, hiç şüphesiz bir “KÜRESEL SAVAŞ PROVASI”dır.

Batı, İran ve Rusya karşısında, Türkiye’nin çok yakın temasta olduğu Azerbaycan ve Ukrayna'nın dimdik duruşları da denklemde önemli bir değer ifade ediyor.

Yapılan son seçim sonuçlarına baktığımızda, halkın, İran yönetiminin Irak ve Suriye politikasını beğenmediğini ve desteklemediğini görüyoruz. Rusya ve İran, İslam dünyasının büyük bir ekonomik kuşatması altındalar.. Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarına dip yaptırması, Rusya ve İran’a karşı bunu“savaş silahı” olarak kullanmak istemesinden kaynaklanıyor. Ayrıca İran, Rusya ile Rusya da İran’la kendi siyasetleri açısından nereye kadar gidebileceklerini gördüler. Bu iki ülke, birlikte bu şekilde yeni dünya düzeninde iyi bir yer alabilmelerinin zorluğunu anlamaya başladılar.

Tahran, Sünni dünya ile savaşı seçerse İran mutlaka karışır. O zaman Humeyni rejimi Kum’a saplanır ve devam edemez. İran halkı da bunu gördü ve İran'ın, Suriye, Irak, Yemen savaşlarının ortasında iradesini ortaya koydu. İran seçimlerinde bölgeler bazında baktığımızda halkların farklılaştığı görülüyor. Mesela Belucistan, %90’ın üzerinde “muhafazakarları” reddetti.. Irak Şiileri de öyle görünüyor. Iraklı Şiileri, Tahran destekli Bağdat hükümetine açıkça cephe aldı.. Bir de Davutoğlu Tahran ziyaretinde “Ben sırf Türkiye adına değil, Körfez adına da buradayım” dedi. Bu açık bir mesajdı.

Rusya-İran ittifakına kısmen Irak ve yine kısmen Suriye'den başka destek olacak aktör yok yeryüzünde. ABD ise her türlü savaş gücünü elinde tutuyor olmasına rağmen bölgede halk desteği olmadığı için, çaresizlikten bölgeyi, bölge ülkelerini kaybediyor.. Dolayısıyla süper güç kabiliyetini de kaybediyor.

AB ise siyaseten ve sosyolojik olarak dağılmış ve çaresiz..
Türkiye, 3,5-4 milyon sığınmacıyı gözünü kırpmadan yıllarca misafir ederken o koskoca(!) AB, 1.5 milyon silahsız mülteciden korkmuş ve tırsmış durumda. Ya bu mültecinin bir de 3 bini silahlanıverse, dünyanın gözünde büyüttüğü AB’nin ne hallere düşeceğini hayal edin.

Kendince Türkiye’ye kafa tutan Berlin’in son çıkışlarına dikkat edin. Almanya'nın Türkiye politikasında keskin bir “U” dönüşü yaşanıyor.. Bu, belki kamuoylarına tam yansımıyor ama Almanya yeni dünya düzeninde yeni ittifaklar peşinde artık..

Rusya, Almanya’nın böyle yapabileceğini hiç beklemiyordu. Onun için Putin, Merkel’i devirmek ve cezalandırmak için belden aşağı çalışmaya başladı. Merkel ise gizlemiyor; çok açık konuşuyor, Türkiye’yi destekliyor. Bu sadece siyasi bir karar olmasa gerek.. Almanya, sırf köhnemiş, yaşlanmış bir AB ile yeni dünyada yer bulamayacağını gördü. Ayrıca ilk defa içindeki 3 milyon Türkün Almanya'yı ihya edebileceği gibi berbat da edebileceğini anlamış gibi görünüyor.

İslam dünyasında 15 ile 50 yaş arası 350 milyon erkek, “içi yanan” birer mücahit durumunda. Bunun önüne kimse geçemez.. Hepsi iyi yetişmiş savaşçı bunlar... Batı bunu gördü. İran da bunu gördü ve kendisine sempatiyle bakan her ülkedeki Şiileri kaybedeceği korkusu sardı Tahran’ı..

İran, Suriye'de tutunmakta zorlanıyor.. Lübnan'da artık Hizbullah istenmiyor.. Hizbullah örgütü, bu durumu kendi içinde bile sorgulamaya başladı.

Şimdi bu şartlarda, İran, Suriye'de Sünnilerle kuramadığı ittifakı Rusya ile mi kurabilecek? Bunu hangi Şii kabullenebilir?

Kim ne derse desin.. Belki ülkeler yandı, yanıyor; ama Arap Bahar'ı olmasaydı İslam dünyasındaki bu uyanış olmazdı. “Arap Baharı’nı ABD yaptı” diye konuşanlara şunu sormak lazım. “ABD, süper gücünü mahvetmek için mi öyle yaptı!?”

Küresel denklemde büyük bir kırılma ve dönüşüm yaşanıyor. Alışılmış, ezberlenmiş uluslararası ilişkiler denklemi alt-üst oluyor. Ama yine de biraz temkinle beklemekte fayda var. Çünkü son raddede başka yeni gelişmeler ve kaymalar da olabilir.

Ama inşallah inananlar için netice güzel olacak..

Alper TAN

7.3.2016



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 10.03.2016- 11:29


Nereden nereye:

La Stampa gazetesi, İtalya, 9 Mart: “Türkiye, AB'yi kontrol altında tutuyor."

Almanya İçişleri eski Bakanı Hans-Peter Friedrich, 10 Mart: “Türkiye bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.”

Doğu ile giriştiği bilek güreşini bırakmadan önce,
Son bir diş gösterme bekledim Batı'dan.
Ona dahi yetişmedi kudreti.

Susarak gizlenen Rusya'dan gayrısı,
Yine dizi dizi Ankara kapısında.

Dünya yavaş yavaş alışıyor,
Ah bir de biz alışsak.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 10.03.2016- 12:41


Neye alışmalıyız
Sn oskanateş.

Cok şeye alıştık zaten yalan hile dalavera haybeye umutlandırmaya.
Daha nelere alışmamız gerekiyor cebimizden çıkan adına vergi denilen nereye gittiğini bilmediğimiz şeylere alıştık
Devletin bizi soymasına alıştık ta devleti arkasına alan şirketlerin soymasına da alışmak üzereyiz. Daha nelere alışmalıyız.

Evet her türlü vaadlerle yerinden yurdundan ettiğimiz Suriyelileri bu gün sürekli AB ülkelerini tehdit eden devlet politikalarına da alışmak üzereyiz.
Yunan adalarını ucuz botlarla geçmek için her Suriyeliden alınan 1000 le 4000 dolar alındığını buna da devletin göz yumduğunu bilmekteyiz
O adalardaki Suriyelilerin avrupanın diğer ülkeleri için tehdit olduğunu bunuda şantaj olarak devlet bürokratlarını   kullandığına alıştık artık.

Avrupa ülke devletlerinin kendi halklarının burnunun kanamaması için yaptığı uğraşı sabote etmenin ne olduğunu alıştık.
Çünkü bu ülkede yaşadığımız halde hiç halkını seven halkı için kaygılanan İnönü den sonra   bir devlet yetkilisini görmedik.

Neye alışacağız
artık bu ülkede güvenlikli olarak gezmekten korkar olduk nerede ne zaman bir patlayacak hayatımız tehdit altında buna da alıştık.

Bir iki palavralı propagandaya mı alışmalıyız . Ona da alışıkız

Biz kimse ile bir yarışa girmek istemiyoruz rakip değiliz güven ve demokrasi istiyoruz işte buna bizi alıştıran hiç olmadı. onun için Avrupa da yaşayan insanları kıskanıyoruz.

yeter artık bıktık bu kahramanlık edebiyatlarından güven istiyoruz



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 11.03.2016- 12:39


Alıntı Çizelgesi: ozkanates yazmış

Yine aynı, varsa elinde verilerin paylaş.

Solculuk ve sağcılık Türkiye'ye hiç gelmedi.


Marx sosyalizmi, kapitalizmin anti-teziydi.
Bizde ise ne solculuk bir tez oldu, ne sağcılık.
Adalet ve merhametin tezi yok ki anti-tezi olsun.

Batı kültürü yağma kültürü: Böl, öldürt ve yönet.
İnsan insana düşman olmazsa Batı da olmaz.
En zayıf yerimizden yakaladı bizi,
Adalet ve merhametten.

Bu yüzden düştük birbirimize,
Ne oldu bilmeden.[/size]


------------------------------------------------------


Yanlış bilgi içindesiniz iş sadece tez karşı tez değil işin içinde daha ciddi konumlanış var Konu sağcılık solculukta değil sınıfsal yerleşim sizin için önem taşımasa da tarihsel incelemelerde bu konumlanış binlerce yıllık insanlığın birbiri ile çatışmasının tarihi.
tarih sadece sahların padişahların kralların tarihi değil bu tarihin içinde köleler ve onları köle yapanlarda var Mısırdaki o piramitler sadece o firavunların aklı becerisi ile yapılmadı o piramitlerin içinde binlerce köle kanı köle canı var. Lidya krallığı Roma İmparatorluğu da aynı tarih ve aynı sınıfsal yerleşimlerle oluştu.

Yakın tarihimiz de de bunlara rastlanır o çok öğündüğümüz osmanlı taihide sadece padişahlar sultanlar ve şehzadeler den ibaret değil.
İşte itelediğiniz hor gördüğünüz Marksizim tamda bunların eleştirisidir.
Tarih dün sınıflar mücaldelesi ise bu günde o sınıflar mücadelesinin devamıdır sadece sınıfların mevzilenişi değişmiştir.
Ogün sahlar krallar ve köleler vardı bu gün burjuvalar ve işçiler var.

İşte sorun solculuk sağcılık meselesi kadar basit bir ayrımdan ibaret değil. Onun için Marksizim kapitalizmin anti tezi değil bütün tarihin anti tezidir .
Dün sermaye birikimi köle kanları canlarının karşılığı iken, bu gün işçi kanı işçi canı olarak yansımaktadır onun için kolay anlatımdan çok kos koca dünya insanlık tarihinin anlatımını ortaya dökmek gerekir.
İnsanlık 4 duyguyu içinde taşır   1.acımak. 2 .nefret 3.sevgi 4. korku. bu duygular zaman içinde farklılaşır merhamette bu duyguların içinde yar alır.
Her insan güven içinde ömrünü tamamlamak ister insanın doğadaki durumu güven dir rakabet birbirini yok etmek mülkiyetle birlikte insana sonradan yüklenmiş yüklerdir.
Bu yüklere devlet ve sınırlarda katılmıştır İşte marksizim bu sınıralın insan üstündeki yükler olduğunu anlatmak için ortaya atılmış eleştirel teorilerdir.
Dünyanın her köşesi insanındır insan karekter itibarı ile canlıların en akıllısıdır beğni ile elini aynı anda kullanabilen hayatın her alanını sorgulayabilen var olan yapıları değiştirebilen tek canlı türüdür insan.

Eğer biz devleti sermayeyi mülkiyeti aramızdan çıkarırsak birbirimizle çelişkilerimiz çok azalacaktır. O zaman işte bütün devletleri aynı ve zaralı göreceğiz bizim sizin devlet diye bir düşmanlığımız olmayacaktır.

Çünkü dünya herkesindir ve o dünya her kes sığacak kadar büyüktür



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 16.03.2016- 16:01


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Neye alışmalıyız
Sn oskanateş.

Cok şeye alıştık zaten yalan hile dalavera haybeye umutlandırmaya.
Daha nelere alışmamız gerekiyor cebimizden çıkan adına vergi denilen nereye gittiğini bilmediğimiz şeylere alıştık
Devletin bizi soymasına alıştık ta devleti arkasına alan şirketlerin soymasına da alışmak üzereyiz. Daha nelere alışmalıyız.

Evet her türlü vaadlerle yerinden yurdundan ettiğimiz Suriyelileri bu gün sürekli AB ülkelerini tehdit eden devlet politikalarına da alışmak üzereyiz.
Yunan adalarını ucuz botlarla geçmek için her Suriyeliden alınan 1000 le 4000 dolar alındığını buna da devletin göz yumduğunu bilmekteyiz
O adalardaki Suriyelilerin avrupanın diğer ülkeleri için tehdit olduğunu bunuda şantaj olarak devlet bürokratlarını   kullandığına alıştık artık.

Avrupa ülke devletlerinin kendi halklarının burnunun kanamaması için yaptığı uğraşı sabote etmenin ne olduğunu alıştık.
Çünkü bu ülkede yaşadığımız halde hiç halkını seven halkı için kaygılanan İnönü den sonra   bir devlet yetkilisini görmedik.

Neye alışacağız
artık bu ülkede güvenlikli olarak gezmekten korkar olduk nerede ne zaman bir patlayacak hayatımız tehdit altında buna da alıştık.

Bir iki palavralı propagandaya mı alışmalıyız . Ona da alışıkız

Biz kimse ile bir yarışa girmek istemiyoruz rakip değiliz güven ve demokrasi istiyoruz işte buna bizi alıştıran hiç olmadı. onun için Avrupa da yaşayan insanları kıskanıyoruz.

yeter artık bıktık bu kahramanlık edebiyatlarından güven istiyoruz



Hakkı kardeşim, listen çok uzun.
Senin için en önemli olanı belirt,
Onu konuşalım, ondan başlayalım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ozkanates
[ ozkanates ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 20.08.2015
İleti Sayısı: 112
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ozkanates
Cevap Tarihi: 16.03.2016- 17:08


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Yanlış bilgi içindesiniz iş sadece tez karşı tez değil işin içinde daha ciddi konumlanış var Konu sağcılık solculukta değil sınıfsal yerleşim sizin için önem taşımasa da tarihsel incelemelerde bu konumlanış binlerce yıllık insanlığın birbiri ile çatışmasının tarihi.
tarih sadece sahların padişahların kralların tarihi değil bu tarihin içinde köleler ve onları köle yapanlarda var Mısırdaki o piramitler sadece o firavunların aklı becerisi ile yapılmadı o piramitlerin içinde binlerce köle kanı köle canı var. Lidya krallığı Roma İmparatorluğu da aynı tarih ve aynı sınıfsal yerleşimlerle oluştu.

Yakın tarihimiz de de bunlara rastlanır o çok öğündüğümüz osmanlı taihide sadece padişahlar sultanlar ve şehzadeler den ibaret değil.

Evet.


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

İşte itelediğiniz hor gördüğünüz Marksizim tamda bunların eleştirisidir.

Benim sözümde bu yok, tersi var.
Tekrar oku, açıkta kalan nokta varsa belirt.



Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Tarih dün sınıflar mücaldelesi ise bu günde o sınıflar mücadelesinin devamıdır sadece sınıfların mevzilenişi değişmiştir.
Ogün sahlar krallar ve köleler vardı bu gün burjuvalar ve işçiler var.

İşte sorun solculuk sağcılık meselesi kadar basit bir ayrımdan ibaret değil. Onun için Marksizim kapitalizmin anti tezi değil bütün tarihin anti tezidir.

Marksizim kapitalizmin anti-tezi,
Tıpkı kapitalizmin feodalizmin anti-tezi olması gibi.
Sen burada mülkiyet ilişkileri üzerinden bir genelleme yapıyorsun,
Ama üzerinde konuştuğumuz konu bu değil, "tez nedir, ne değildir" de değil.


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Dün sermaye birikimi köle kanları canlarının karşılığı iken, bu gün işçi kanı işçi canı olarak yansımaktadır onun için kolay anlatımdan çok kos koca dünya insanlık tarihinin anlatımını ortaya dökmek gerekir.
İnsanlık 4 duyguyu içinde taşır   1.acımak. 2 .nefret 3.sevgi 4. korku.

Aslında 1'dir: Aşk.
Korku aşkın daha az bilindiği hal.
Sevgi, acımak, merhamet, güven... aşkın halleri.


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

bu duygular zaman içinde farklılaşır merhamette bu duyguların içinde yar alır.
Her insan güven içinde ömrünü tamamlamak ister insanın doğadaki durumu güven dir rakabet birbirini yok etmek mülkiyetle birlikte insana sonradan yüklenmiş yüklerdir.
Bu yüklere devlet ve sınırlarda katılmıştır İşte marksizim bu sınıralın insan üstündeki yükler olduğunu anlatmak için ortaya atılmış eleştirel teorilerdir.
Dünyanın her köşesi insanındır insan karekter itibarı ile canlıların en akıllısıdır beğni ile elini aynı anda kullanabilen hayatın her alanını sorgulayabilen var olan yapıları değiştirebilen tek canlı türüdür insan.

Evet.


Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Eğer biz devleti sermayeyi mülkiyeti aramızdan çıkarırsak birbirimizle çelişkilerimiz çok azalacaktır. O zaman işte bütün devletleri aynı ve zaralı göreceğiz bizim sizin devlet diye bir düşmanlığımız olmayacaktır.

Çünkü dünya herkesindir ve o dünya her kes sığacak kadar büyüktür.

Elbette dostum,
Dünyada ortalama kişi başı gelir şu felaket halde bile 10.000 $
Kime yetmez bu para!

Ama hayat böyle değil,
İster sağcı ister solcu hepimiz ancak insanlarız.
Ve en solcular ve en sağcılardır anlattıklarına en uzak olanlar.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3]   4   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Burjuva Demokratik Devrimi ve Doğu Anadolu spartakus 3 3936 03.12.2014- 04:32
Etiketler   Anadolu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS