( Sosyalistler İmamoğlu'na oy verir mi? sorusu gelmişti face'te. )
Sosyalistler İmamoğlu'na oy verir mi? Verir kardeşim, neden vermesin? Eğer Erdoğan iktidarını geriletecek, onu yenilgiye uğratacak tek isim oysa bardağın boş tarafıyla oyalanmadan oy veririz, oy vermek gerekir. Çok mu zor bunu anlayabilmek? Kaldı ki toplumsal alanda sosyalizmin sesini yükseltebilmek ve sola alan açabilmenin yolu da buradan geçiyor. Bu ülkenin en temel sorununa kayıtsız kalarak, muhalefete muhalefet ederek, emekçi halkımızla aramızdaki açıyı daraltmak mümkün değildir. Sokağa çıkacak, yakıcı güncel sorunlar temelinde emekçi halkla kucaklaşacaksak hem yerelde ve hem de merkezi iktidardaki dinci gericiliğe karşı somut bir siyasi pozisyon alabilme becerisini gösterebilmeliyiz. Böyle bir siyasi pozisyon emekçi halkı yanımıza çekebilmenin de ilk ve öncelikli koşuludur. Yapamazsak, beceremezsek emin olun her seçim sonrasında sandıktan payımıza on binde birler ya da en fazla binde ikiler yazılacaktır. Yeterli gören, konfor alanlarını koruma çabasına ve yararsız alışkanlıklarını sürdürmeye devam etsin.
Aslında anlamak çok da zor değil. Ama sosyalist olmayı bilmem ne tarikatının bir neferi olmak gibi anlar ve biat etmek gibi bir davranış gerektirdiğini sanırsan olmaz. Türkiye günceli, dinci faşizm, her gün kadınlarımıza uygulanan şiddet, ekonomik iflas, sağlıktaki büyük çöküntü, eğitiminin eğitim olmaktan çıkması ve cemaat ve tarikatların artık eğitim kurumlarında görev üstlenir hale gelmesi gibi yakıcı sorunlar seni ilgilendirmez sanır ve kerameti kendinden menkul bir solculukmuş gibi sağda solda, kendini uzaydan gelmiş biri gibi gösterme çabası içinde dolaşırsın. Hiç kuşkum yok bu davranışın ve bu tipolojinin sosyolojik psikolojik nedenleri vardır ama bu davranışın solculukla, sosyalist olmakla hiçbir ilgisi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Biz değişmeden bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek. Katkı veremiyorsanız bari köstek olmayın. Samimiyseniz barı bunu yapmakla yetinin.
***
Sayfaya katılım gösteren bir arkadaşımıza verdiğim yanıt da bu.
***
... ülke bu hale gelmişken ve sosyalist sol da toplumsal alanda bu kadar etkisizken bir hata, bir yanlış olmalı. Bir yanlış yapıyoruz ve işin kötü yanı bu yanlışa hepimiz gözlerimizi kapayarak ortak oluyoruz. Erdoğan bey haklısınız ''solda birlik'' gerekiyor da, sorun bunun nasıl sağlanacağında gizli. Artık şuna çok eminim, sosyalist sol dünya yarılsa, ülke bölünse bir araya gelmez. Tamamı parti çıkarlarını, kendi konfor alanlarını koruma çabalarını her şeyden önde tutuyorlar. Öteden beri böyle bu. Türkiye solunun değişmez bir gerçeği haline geldi. Üye ve sempatizan kitle de hiç ses etmediği için bu kahredici durum da hiç değişmiyor ve değişmeyecek. Yapılması gerekenin doğru ve sonuç alıcı bir siyaseti benimseyen bir sosyalist partinin öne çıkartılmasıdır. Ben çözümün burada olduğunu düşünüyorum. Eğer binde birlere, on binde bilmem kaçlara mahkum hale gelmiş sosyalistlerimizi daha büyük yüzdelere çıkartma potansiyeli olan bir sosyalist partiyi öne çıkartıp, bir çekim merkezi haline getirebilirsek belki bu kötü gidiş değişebilir. Şu anda Erkan Baş genel başkanlığında TİP bu değişimi yaratabilecek bir özne gibi duruyor. Umarım böyle devam ederler ve başarırlar.
( Bu yüzden destek verilmesi gerektiğini düşünüyor, şu içinden geçtiğimiz süreci en iyi yorumlayan ve ona göre siyaset belirleyen sosyalist partimiz TİP gibi geliyor bana. Seçim sonuçları da bunu doğruluyor.)
Türkiye 22 yıldır adım adım ve bilinçli çabalarla rotasını doğuya çevirmiş, bu şekliyle karanlık bir sürecin içine girmiş ve handiyse orta doğulaşma yolunda hızla yol alan bir ülke haline gelmiştir. Böyle bir gerçeklik karşısında bu ülkenin cumhuriyetçi, yurtsever, sol ve sosyalist kesimlerinin ne yapması gerektiği ve ne yapmaya çalıştıkları konusunun yakıcı bir önemi bulunmaktadır. Selahattin Demirtaş'ın ''seni başkan yaptırmayacağız'' çıkışından aşağı yukarı yedi yıl sonra AKP ile görüşülmemesinin eksiklik olacağını söyleme ihtiyacı göstermesi ve DEM'in de bu minvalde AKP ile yeniden bir sözde ''çözüm süreci''ne yönelik açıklamaları ne kadar rahatsız ediciyse aynı şekilde anlı şanlı sosyalist partilerimizin de sanki normal bir ülkedeymişiz gibi, hala birlik olup olamama konusu bağlamında ''...solda güç kazanmanın yolu, cesareti toplayıp karşı mahalleye geçmektir. “Önce solun temsiliyetini almak gerekir” efsanesini unutup emekçi halkı örgütlemek, doğrudan doğruya toplumla yüzleşmektir doğrusu. Hem o zaman görülecektir ki, sol siyasetin işi diğer solculara değil emekçi kitlelere yöneliktir. Doğrusu gerçekten de budur.'' deyivermesi...- ne kadar umut kırıcı.
22 yıllık gerici bir iktidarı sandıkta bir türlü yenilgiye uğratamamanın dayattığı yorgunluk ve bıkkınlık duygusu mu, yoksa hala ve hala kendi konfor alanlarımızı kaybetmeme çabasının giderek kitleler tarafından anlaşılır hale gelmesinin yarattığı tedirginlikler mi?
Yıllar önce İlhan Selçuk yönetimindeki Cumhuriyet gazetesinin attığı spot ''Tehlikenin farkında mısınız?'' şeklinde idi. Hala farkında olmayanlar var ve en üzüntü vereni ve umut kırıcı olanı da aynı saflarda olduğumuzu varsaydığımız kesimlerin bu kapsama dahil olması.
22 yıl geride kaldı ve ülke her geçen gün çok daha kötüye gidiyor, içinde bulunduğumuz karanlık süreç çok daha ağırlaşıyor. Bence bu durum sadece ''kapitalizm'' denilerek geçiştirilmemeli, böyle bir yaklaşım muktedir hale gelen yönetimlerin hem çok hafifsenmesi ve hem de sol açısından kurulacak siyasetin istenen sonucu üretememesi anlamına gelecektir. Bence Erdoğan AKP'sinin iktidarda bulunduğu her seçim bir referandumdur ve sosyalistler açısından da ''paradigma'' mümkünse kazanabilmek, olmuyorsa kaybettirmek üzerine kurulmalıdır.
( Çok yineliyorum farkındayım ama altını çizme gereğini de duymaktan kendimi alıkoyamıyorum: TİP'in Mayıs 2023 başarısı ile diğer sosyalist partilerimizin süregelen başarısızlığının öncelikli nedeni bu farklılıkta yatıyor.)
Yoksula vergi üzerine vergi bindirip hayatı yaşanmaz hale getirenlerin ve aynı anda büyük büyük şirketlerin milyarlarca ve milyarlarca liralık vergi borçlarını bir çırpıda silebilmelerini...
Nedenini, nasılını...
TİP İzmir'de altı ilçede yarışa katılacağını duyurmuş. TİP'in haber kanalı BirGün yazıyor. Tıpkı daha önce TİP'in Ankara/Çankaya adayının İrfan değirmenci olduğunu duyurması gibi!
''...ortada umut bağlanacak bir CHP’nin kalmamasına üzülecek de değiliz. '' diyerek tamamlamış yazısını Aydemir Güler, SOLportal'daki cumartesi yazısında. Tam olarak doğruyu yansıttığı kanısında değilim. Ne yazık ki, hem 31 Mart için ve hem de 1 nisan ve sonrası için hala ve hala ortada ''umut bağlanacak bir CHP'' var. Ve dahası, sosyalistler, toplumsal alandaki etkilerini arttırabilecek bir siyasetle daha da kalabalıklaşma sürecine girip toplum için umut vaat edecek bir siyasi konuma ulaşamadıkları sürece CHP toplum nazarında ve yüzü sola dönük kesimler üzerinde umut vaat etmeye de devam edecek. Keşke salt CHP eleştirileri ve yakınmalarıyla CHP'ye yönelen kitleleri sosyalizme, sosyalist partilere kanalize edebilme mümkün olabilseydi. Ama değil, böyle değil. Bu taktiksel yaklaşım, içinde ne kadar doğru barındırsa barındırsın, sonuç alınabilecek bir siyasi yaklaşım değil.
Face'e yazdığım alttaki yazı bir arkadaşın, kadro partisi konusunda genel bir eleştirisine verdiğim yanıttı.
Sosyalistlerin kendi aralarında tartışmadıkları hiç bir konu kalmadı. Hala tartışıyorlar, ama sanırım bir türlü asıl tartışılması gereken konuya sıra gelmedi. Nedense gelmedi ve belki de özellikle gelmedi. Şuraya bağlayayım, bugün temel sorunumuz, öncelikli sorunumuz toplumsal alanda etkimizin nasıl arttırılacağıdır. ''Kadro partisi'' ile, ya da devrimci kitle partisi ile...-nasıl olursa olsun. Siyasal devrimin de sonrasında toplumsal dönüşümlerin de gerçeklik kazanabilmesinin yolu bu, toplumsal alanda etkimizi arttırabilmek. Ötesi dipsiz kuyudur. Türkiye'de yeterinden fazla kadro vardır; ortalık kadrodan geçmiyor. Eğer bir sosyalist parti yönetiminin yeterli kadroya sahip olmadığı iddiası varsa, böyle olduğu için de işçi sınıfının tarihsel misyonuna uygun stratejileri geliştiremeyecek iddiası ileri sürülüyorsa gereksiz bir eleştiridir bu. Toplumsal alanda güçlendikten ve kitle kazandıktan sonra hem bu kitleler içinde kadro çıkarılabilir ve hem de var olan ama bir şekilde parti dışında kalan aydınlardan bu ihtiyaç giderilir. Önemli olan kalabalık olmak, kitle kazanmak, sınıfın ve emekçi halkta bir partisel aidiyet yaratmak. Gerisi gelecektir. Adını geçirdiğiniz için söylüyorum, bana göre bu çerçeveye en uygun parti de şu anda TİP görünüyor; umarım devamını getirirler. Bu konuda hepimizin üzerimize düşen sorumluluğu da yerine getirmesi gerek...-diye düşünüyorum
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
