Alıntı Çizelgesi: dreyfus yazmış
Toplumlarının yaşadıkları toplumsal gelişmenin seyri batı ve doğuda birbirinden farklı üretim tarzları doğurmuştur. Batıda ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist bir üretim tarzı gelişirken bu seyir doğu toplumlarında görülmez. Marks ve Engels bunun nedenini Asya Tipi Üretim Tarzı'na bağlar. ATÜT'te özel mülkiyetin gelişmemiş olması kapitalizmin doğu ülkelerinde gelişmemesinin ya da geç ve yukarıdan aşağı gelişmesinin nedeni olarak gösterilir. Benim sorum şu olacak: Batıda kapitalizmden sonra sosyalist bir sistem yaratılma olanağı varken, doğuda veya dünyanın herhangi bir yöresindeki gelişmemiş ülkelerde kapitalizm atlanarak sosyalizme ulaşmak mümkün müdür?
Sayın dreyfus :kendi açımdan sorunuza kısaca cevap verecek olursam,bu tartışma artık bitmiş bir tartışmadır.
Çünkü dünyamız emperyalist çağı yaşamakta ve bu çağda sosyalist devrimin nesnel koşulları her ülkede vardır. Yani emperyalizmin hegomanyası dünya da bugün ulaşamadığı köşe bucak bırakmamış, kendini tescilemiş, var etmiştir. Bu aynı zamanda şu demektir. Kapitalist ilşkileri ama şu biçim de ama bu biçim de Dünyanın en ucra köşelerine kadar ulaşmıştır,girmiştir.
Böyle bir durumda Dünya da kapitalist ilişkilerinin ulaşamadığı veya göstermediği ürettim ilişkisi yoktur. Bu anlamda toplumsal devrimler komünis hedefli devrimler olmak zorundadır. Elbette bu hedefe yöneliş kendi içinde devrimleri de kapsar. Örneğin burjuvanın tam anlamıyla egemen olamadığı ülkelerde farklı süreç izlemek zorundadır. Bu aynı zamanda Anti emperyalist olmak zorundır. Çünkü emperyalist ilişkiler içinde Burjuva dahi olsa toplumdsal devrimler mümkün değildir. Emperyalizm gelişimi ve hegomanyası bu burjuva anlamında ,ülkesinde burjuva ulusal pazar yaratma geliştirme olanaklarını yok etmiştir. Yani emperyalizm altında ulusların kendi kaderini atin veya özgürce kendi kendini yönetme imkan ve koşulları kalmamıştır. Emperyalizm bu sürece izin vermediği içinde gerici olmuş,toplumsal devrimlerin ki,demiş olduğumuz gibi ,burjuva anlamında dahi olsa önünü kesmiştir.
Emperyalizm ve dolayısıyla kapitalizm toplumsal gelişimin önünü kapatmış,böylesi çıkışlara karşı engeleyici ,örsleyici tutum almıştır. Ancak belirtmeliyim ki,emperyalizm
ekonomik gelişmişliği ifade eder. Bu emperyalizmin paradoksudur. Bir yandan kar ve sermaye birikimi için ekonomik gelişmişlik yanlısı olurken,diğer tarafatan ekonomik (nesnel dünya)gelişmesini sağlamaktadır. Ancak buna karşılık ekonomik gelişmişliğin getirdiği olması gereken hukuk,,toplumsal siyasal gelişmişliğe (üst yapı) karşı tavır alır ,bu gelişimi engeller. Yine sosyalizme yönelen toplumunun evresi olan burjuvanın tam ve tek başına ülkesine sahip çıkmasını engeller.
Diğer yandan yukarda sizin sorunuza muhatap olarak. Kapitalizmin gelişmediği ve kapitalist ilşkilerin esamesinin olmadığı toplumlar sosyalizme,burjuva toplumuna uğramadan sosyalit toplum oluştırabilrelermi?
Demiş olduğum gibi günümüzde her ne kadar artık bu tartışmaların geçersiliğini yitirdiğini kabul ediyorsamda bu tartışma sadece varsayım olarak tartışılabilinir. Ama öncelikle bunun için lenini alt etmemiz gerek.
Bu konuda iki kaynak biri marx, rusya için böyle bir olasalık üzerinde tartışmaya girişmiştir. İkincisi lenin döneminde moğolistan üzerinde diye biliyorum. Bu konuyla alakalı lenin sonrası pek kafaya da takmış değilim ve sadece üstün körü okumalarla yetindim.
Ancak meselenin felsefi tarafını tartışma olasalığından bahsedebilirim. Çünkü felsefe varlık sorunudur.tartışmalarını da bu kapsamda yürütür.
Örneğin: Köleci öncesi dönemde komünal yaşmda toplumsal ,o maddi dünyanın en ilkel döneminde toplumsal yaşam biçimi olabilirken,bu neden kapitalizm öncesi feodel sistemin egemen olduğu ve kapitalist ilşkilerin hiç bir olguusun bulaşmadığı sistem de olmasın.? fafklade olabilir.?
Çünkü marx nesnele dünyasının egemenliğini değil,insanın nesnelere hakim kılması gerektiğine söyleyen bir düşünce. Yani hayat bizi yönlendiremez,biz insanlar bu hayatı yönlendirebilir,insan denilen varlık bunu başabilir diyen düşüncedir marx'ın düşüncesi. Bunun için ''dünyayı yorumlamak basit iştir,esas dünyayı değiştirmek gerek ''diyendir. Böyle ise: feodel sistem içinde toplumsal yani insan iradesini ortaya koyabilecek oluşum da mümkündür. Ama nasıl. ? Bunun zorlukları vardır.
Bir insan hala birey olamamıştır,ağa ve feodel beye bağımlıdır. Bireye tapar,ama kendi birey olamamıştır.Keni bireyselliğini o ağda ve feodel beyde görür. Ve onun en büyük güce sahip olduğuna inanır. Yani şeyhi uçuran mürittir ve şeyhini ağasını feodel beyini uçurur.
Böylesi bir durumda topluma egemen olan iktidarı ele bu şeyhler,ağalar o yüce göklerde uçanlar ele geçirirse ve bunlarda toplumsal paylaşımcı ekonomik siyasal olgularını iradeleriyle oluşturularsa ancak sosyalizme doğru yol alınabilinir. Bu iktidarı ele geçirenleri şey,ağa feodel ağ demeyelim de üç yüz beş yüz sosyalizme amaç edinenleri koyarsak varacağımız yer tam burası olur.
Bence tüm mesele burada toplumsal olabilmektir. Örneğin şeyh bedrettin misali. Ancak biz şeyh bedrettinle toplumsal olunamıyacağını biliyoruz. Çünkü toplumsallık,birlikte üretmek ve birlikte tüketmek,tek şeyh Bedrettinle bunu başaramayız. Bu Şeyh bedrettini de aşan,toplumsallığı içeren,toplumsal katılım ,toplumsal karar verme ,toplumsal insiyattif koyma meselesidir ki ,bireyin iradesi ekonomik zor karşısında çaresizdir.