Mısırda general Sisinin komutasında kanlı bir darbe gerçekleşti. Ordu Müslüman Kardeşlerin lideri Cumhurbaşkanı Mursiyi iktidardan indirdi.
Bu darbenin haksızlığı ve uyguladığı şiddet ise bazı hakikatlerin üzerini örtmeye başladı.
Özellikle Türkiyede çok derin bir psikolojik harekat yürütülüyor.
Mısırda darbe ile iktidardan uzaklaştırılan Müslüman Kardeşlerin İslami kimliğine vurgu yapılarak sanki İslamcılara karşı seküler bir ordu darbe yapmış gibi bir hava estiriliyor.
Türkiyede darbeyi protesto eden kimi İslami çevreler nedense darbeci Sisi ve ekibinin Müslüman ve İslamcı kimliğini sürekli gizlemeye çalışıyorlar.
Oysa Mısırda darbeyi yapan da darbeye uğrayan da İslamcı hatta darbeye hiç gecikmeden ilk destek veren Selefi Nur Partisi İhvana kıyasla daha radikal İslamcı bir gelenek
Yani darbeyle indirilen İhvan darbecilere kıyasla ılımlı Müslüman
Darbenin arkasındaki en önemli ülkenin Müslümanların kutsal şehri ve Kabeyi yöneten Suudi Arabistan olduğu nedense unutturulmak isteniyor.
Suudi Arabistan kralı Abdullah darbeye desteğini açıklarken ordunun Mısırda teröristlere karşı mücadele ettiğini açıkladı.
Türkiyede daha dün Fatihte Mısırdaki darbeyi protesto eyleminde Kahrolsun Sisi kahrolsun demokrasi, geliyor hilafetin sesi diye bir pankart açıldı.
Türkiyede İhvana desteği arttırmak adına bilinçli bir propaganda yürütülüyor.
Darbeyi yapanlar seküler demokratlar, darbeye uğrayanlar ise ümmet için mücadele eden müslümanlarmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.
Oysa gerçek hiç de öyle değil. Mısırda darbeci yönetimin belirlediği yeni anayasada ilk madde şeriat oldu.
Mısırda El Sisi komutasındaki ordunun atadığı Adli Mansurun 33 maddelik geçiş anayasasında şeriat tanımı ilk maddeye kondu.
Yeni şeriat maddesi şöyle: Mısır Arap Cumhuriyeti; sistemi demokratik olan, vatandaşlık ilkesine dayanan, devlet dininin İslam, resmi dilin Arapça olduğu bir devlettir ve İslam Şeriatının ilkeleri (genel delilleri, temel ve fıkhi kuralları ile ehl-i sünnet vel cemaat öğretilerinde tanınan kaynakları da dahil), yasamanın ana kaynağıdır.
Mısırda müslümanlar zulüm görüyor şeklinde yapılan propaganda ile madalyonun diğer yüzü sürekli örtülüyor.
Müslümanlara zulmü Mısırın kendi eşi de başörtülü ve gayet koyu bir İslamcı olan general Sisi ile onu destekleyen İhvan dışı diğer İslamcı fraksiyonlar yapıyor.
Ayrıca Mısırda yaşanan bir Şii- Sunni mezhep çatışması da değil. Mısırda darbeyi yapan da darbeye uğrayan da Sunni
Mursinin tüm çabalarına rağmen İhvan ile masaya oturmayan Mısırdaki Selefi Nur Partisinin lideri Yunus Mahyun, devlet televizyonunda darbecilerle samimi bir şekilde görüntü vermekten hiç çekinmedi.
Türkiye kamuoyuna yönelik sürekli darbeye karşı ümmetin direnişinden, müslümanların dayanışmasından bahsedenler Mısırdaki darbecilerin İslami kimliğini gizleyerek gerçeklerin üzerine örtüyorlar.
Tıpkı Ortadoğuda olduğu gibi Mısırda da İslami fraksiyonlar birbirlerine düşmüş durumdalar. Bu Ortadoğuda mezhep çatışması olarak yaşanırken Mısırda ise Katar ve Suudi Arabistan eksenli bir çatışma olarak yaşanıyor.
Mısırdaki darbeci yönetimi ilk kutlayanlar Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri oldu.
Katarın Müslüman Kardeşler ile olan ilişkileri Körfez ülkelerini birbirine düşürdü ve gerilim Mısırda bir darbe ile sonuçlandı. Yani körfezin petro-dolar zengini İslam oligarkları Mısırda birbirlerine düştüler.
Körfezin petrol iktidarları Sunni İslam dünyasında kim lider olacak kavgasına tutuştular.
Türkiyede ise birileri ısrarla sanki İslamcı bir harekete karşı seküler bir ordu darbe gerçekleştirmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.
Bu kesimler sürekli cami, namaz gibi semboller üzerinden Türkiyede düzenli mağdur müslümanlar propagandası yapıyorlar. Oysa Mısırdaki darbeci ordu da en az İhvan kadar abdestli, namazında ve cami merkezli bir ordu
Ortadoğu ve Kuzey Afrikada doğalgaz ve petrol üzerinden yaşanan büyük bir kavga var. Enerji üzerinden oluşan büyük pasta bölgenin İslamcı oligarklarının iştahını kabartmş durumda ve bu nedenle bölgede liderliği birbirlerine kaptırmamak üzere kanlı bir kavgaya tutuşmuş haldeler.
Batı ülkeleri ve İsrail ise bu kavganın tam ortasında duruyorlar çünkü bu birbirlerine düşmüş İslam oligarklarının mallarını satacakları yağlı müşteriler onlar
Bu İslam oligarkları ülkelerindeki doğal zenginliklerin üzerine çöreklenmiş bildiğiniz bir tüccar sınıfı
Kendi halkları yoksulluk içinde yaşarken daha doğrusu varlık içinde yokluk yaşarken, bu petro-dolar zenginleri halkın elinde kalmış tek değerini yani inançlarını ipoteklemiş durumdalar.
Asıl yatırımlarını dini yönetmek üzerine yapmış olan bu tüccarların en büyük ticari başarıları dini tekelleştirebilmiş olmaları
Mısırdaki darbe de işte bu halkın tüm kutsal değer ve inançlarını ticaretlerinin sponsoru haline getirmiş İslam oligarklarının halk üzerinde uyguladığı zulmün bir parçasıdır.
Türkiyede cami çıkışlarında tekbir getirerek zulmü protesto eden müslümanlar kimin kime zulmünü protesto ettikleri üzerine de biraz düşünmek zorundadırlar.
Düşünmek iktidarların korktuğu en büyük eylemdir.
Eren Eğilmez / Sendika.org