Ankara saldırısından AKP mi kazançlı çıktı? TKP 1920, HKP ve TİKP o saldırıyı yorumladı...
17 Şubatta Ankarada TAKın (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) gerçekleştirdiği ve 29 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı saldırıyı PKK sahiplenmiş, HDPli Van Belediyesi katliamı gerçekleştiren Abdülbaki Sömer için taziye çadırı kurmuş, HDPli vekiller çadırı ziyaret etmişti.
Özellikle Ankara saldırısı sonrası bazı sosyalist çevrelerden PKKya çok sert tepkiler geldi.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920 saldırının ertesi günlerde peş peşe açıklamalar yaptı ve PKKnın AKPnin gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimiyle içli dışlı olduğunu, emperyalizmin doğrudan işbirlikçisi şovenist-militarist bir konuma kaydığını ve ABD emperyalizmine asker yazıldığını belirtti.
Sol portal yazarı İlker Belek yazısında Sol halk sınıflarından kopmamak için Kürt hareketinden kopmalı, Emperyalizmin kanatlarıyla özgür uçulmaz tespitlerinde bulunuyor.
Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) eski Genel Sekreteri Ercan Bölükbaşı da İleri Haberdeki yazısında Ankara saldırısını AKPye kazandıran eylem olarak nitelendirdi.
Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP)nden yapılan açıklamada ise Dost kim düşman kim? Terör belasından kurtulmak için öncelikle bunun saptanması gerekiyor. ABD ve piyonları olan PKK ve RTE kliği hedefe konulmadan terörün üstesinden gelinemez denildi.
AYNI EMPERYALİST POLİTİKA PAKETİNİN PARÇALARI
TKP 1920den yapılan açıklamada, PKKnin katliamı pervasızca sahiplenmesi, ABD ve Avrupanın PKK/PYD ilişkisini inatla bilmezden gelmesi, PYDye açık desteğini sürdürmesi, PKK ve PYDnin ABD ve AByle işbirliğini yoğunlaştırması, PYDnin Suriyede ABDye iki üs vermesi, ABD ve ABnin AKPyi PKKyle müzakereye zorlaması aynı emperyalist politika paketinin parçalarıdır denildi.
Açıklamada, 17 Şubat 2016 ikinci Ankara katliamı emperyalizmin Türkiye halkına verdiği ultimatomdur. Emperyalizm Türkiyenin işçi ve köylülerine, bütün emekçilerine, bütün yurttaşlarına teslimiyeti dayatıyor uyarısında bulunuldu.
PKK AKPNİN GERİCİLİK, VURGUNCULUK ve SAVAŞ REJİMİYLE İÇLİ DIŞLI OLDU
Halka zarar veren, onları hedef seçen bütün eylemler ağır birer suçtur tespitinde bulunan TKP 1920, 21 Şubat tarihli PKKnın Dönüşümü başlıklı açıklamasında PKKyı Daha en başından Kürt işçi ve emekçilerinin toplumsal kurtuluşunu, Kürt halkının ulusal eşitliğini ve özgürlüğünü değil, kapitalist ve emperyalist efendilerle uzlaşmayı seçen ulusal oportünist bir örgüt olarak nitelendirdi.
Açıklamada, PKK şu sözlerle sert bir dille eleştirildi:
Sosyalist sistemin yıkılmasına ve emperyalizmin Ortadoğunun devrimci demokratik güçlerine karşı açtığı işgal ve istila savaşlarına, bölgede dinci gericiliği körüklemesine bağlı olarak uzlaşmacı konumunu bile koruyamadı ve adım adım yozlaştı. Kaderini Kürt halkının, Türkiye ve Ortadoğu halklarının kaderinden büsbütün ayırdı. AKPnin gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimiyle içli dışlı oldu. AKPnin Ortadoğuya yeniden hâkim olmuş büyük Osmanlı imparatorluğu hayali çerçevesinde özerk Kürdistan projesine katıldı.
ABD EMPERYALİZMİNE ASKER YAZILDI
Suriye halkının sömürgeci istilaya kahramanca direnişi, Türkiye halkının Gezi ayaklanması ve Mısır halkının İhvan diktatörlüğünü devirmesiyle çöken bu projeden sonra; PKK doğrudan doğruya ABD ve ABye yaslanmaya karar verdi.
Ulusal uzlaşmacı bir platformdan emperyalizmin doğrudan işbirlikçisi şovenist-militarist bir konuma kaydı. ABD emperyalizmine asker yazıldı, Ortadoğu halklarını birbirine kırdırmayı amaçlayan bölgeler, kantonlar ve cepler politikasını benimsedi, Rojavada ABDye üs verme noktasına kadar geriledi.
17 Şubat 2016 ikinci Ankara katliamı bu gerici dönüşümün en kesin işaretidir.
Kuşkusuz, başta Kürt halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halkları bu gerici dönüşüme gereken yanıtı vereceklerdir.
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Başkanı Nurullah Ankut, Ankara saldırısı sonrası yaptığı açıklamada, "Meclisteki 4 Amerikancı Parti de yani AKP de, CHP de, MHP de, HDP de; IŞİD de, ÖSO da, El Kaide de, El Nusra da, Fetih Ordusu da, PKK de, PYD de, YPG de ABDnin değişik enstrümanlarıdır, oyuncularıdır, piyonlarıdır. ABD bunları oynatır, birbiriyle kapıştırır, kimisini şeytanlaştırır, kimisini melekleştirir, süreç içinde bu şeytan ve meleklere yer değiştirtir, rol değiştirtir, oyunun sonunda da amacına, en azından büyük ölçüde ulaşır. İşte bunu yapıyor 25 yıldan bu yana Ortadoğudaki kanlı savaşlarıyla" dedi.
'Tetikçisi kim olursa olsun, hangi Amerikancı grup içinde yer almış olursa olsun, bu katliamın birincil plandaki projecisi de, yöneticisi de ABD Emperyalistleridir, onların casus örgütleridir. İkincil plandaki sorumlularıysa ABDnin yukarıda adlarını andığımız yerli işbirlikçileridir, suç ortaklarıdır' diyen Ankut, "Ortadoğudaki ve ülkemizdeki savaşın, böylesi vahşi, canavarca bir ruh haliyle işlenmiş katliamların ve bunlarda hayatını kaybeden her bir insanın en önde gelen katili, azmettiricisi ABD Emperyalistleridir" ifadelerini kullandı.
Özetçe bu savaş, onun yürüttüğü bir savaştır, onun komutası altında yürütülen bir savaştır.
SOL HALKTAN KOPMAMAK İÇİN KÜRT HAREKETİNDEN KOPMALI
KPye yakınlığıyla bilinen Sol Portalın yazarı İlker Belek de, 25 Şubat tarihli Sol Kürt hareketinden tamamen ayrışmalı başlıklı yazısında, Ayrışmak solu zayıflatmaz tespitinde bulunuyor.
Kürt hareketi herhangi bir anlamda solcu değil diyen Belek, Solu tanımlayan unsur işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını savunmaktır. Solun programının başköşesinde, ikirciksiz biçimde, üretim araçlarının kamulaştırılması yazar. Kürt hareketinin bu hedefle uzaktan yakından ilişkisi yok ifadelerini kullanıyor.
Kürt hareketinin programının 1980lerden beri önemli değişiklikler geçirdiğinin altını çizen ve bunları sıralayan Sol portal yazarı, hareketin kendi kendisini kilitleyen strateji hatasından söz ediyor ve buna örnek olarak da hendek savaşlarını veriyor.
Kürt hareketinin temel yanılgısının emperyalizm gerçekliğini kabul etmemesi olduğu belirtilen yazıda, Oysa sonuç en nihayetinde kesin bir bağımlılık ilişkisiyle sonuçlanacaktır. Görmek için beklemeye gerek de yoktur. Sonuç Rojavada ortadadır. Amerikan silahıyla özgürlük mücadelesi verildiği sanılmakta, üstelik yaşananlar Stalingrad olarak nitelenebilmektedir deniliyor.
EMPERYALİZMİN KANATLARIYLA ÖZGÜR UÇULMAZ
İlker Belek, yazısının devamında Emperyalizmin kanatlarıyla özgür uçulmaz diyor ve Sola çeşitli uyarılarda bulunuyor:
Türkiye siyasetinde önemli bir boşluk mevcut. Halkın tüm toplumsal sorunların faturasını düzene keseceği bir netleşmenin zemini nesnel olarak mevcut.
Düzen içi siyasi aktörlerin birbirlerinden herhangi bir farkı bulunmayan önerileri, tamamen ilkesiz siyaset tarzları boşluğun belirleyicileri.
Sol bu boşluğu sınıfsal-halkçı bir program ile doldurma şansına sahip.
Yapacağı ilk şey bağımsız hareket edebilme cesaretini gösterebilmesi.
Belirtmeye gerek yok: Kürt hareketinden ayrışmak, Kürtlerin toplumsal, sınıfsal, ekonomik sorunlarına uzaklaşmak, Kürt hareketinin tabanıyla ipleri koparmak anlamına gelmiyor.
"AKPYE KAZANDIRAN EYLEM
Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) eski Genel Sekreteri Ercan Bölükbaşı da HTKPye yakınlığıyla bilinen İleri Haberdeki yazısında Ankara saldırısını AKPye kazandıran eylem olarak nitelendiriyor.
Bölükbaşı, yazısına şöyle devam ediyor: Birlikte mücadele çağrılarını sivillerin öleceği kesin olan intihar saldırılarının izlemesine, kamusal alanlara dönük tehditlerin sürmesine karşı böyle bir hakka sahip değiliz. Açık ve net, karşıyız. Çünkü bu saldırılar AKPye temel gıdası olan kan siyasetini sürdürme olanağı veriyor. Kürt düşmanlığını güçlendiriyor. AKP-Saray rejimine zaman kazandırıyor.
İktidarın yalanları ve katliamları için bu sayede daha geniş bir kabullenme hali sağlanabiliyor.
Toplumsal muhalefet, tam da güçlenme olanağı bulacakken yine kısır çekişmelerin arasında kayboluyor. İktidara karşı direnme azmi olan kesimlerin arası daha da açılıyor. Cerattepe gibi bir zafer yalnızca Artvine ait olarak kalıyor, tüm ülkeye mal olamıyor. Öyle kaldıkça da AKP kırılganlık dönemini çok da bir şey kaybetmeden atlatmak için zaman kazanıyor. AKP için daha fazla zaman ne anlama mı geliyor? Yanıtların pek de hayırlı olmadığını gördük, görüyoruz.
DOST KİM, DÜŞMAN KİM?
Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) Genel Başkanı İsmail Durna da Terörün Gerçek Sahibi Kim? ABD Terör Dahil Her Yola Başvuruyor başlıklı açıklamasında Dost kim düşman kim? Terör belasından kurtulmak için öncelikle bunun saptanması gerekiyor. ABD ve piyonları olan PKK ve RTE kliği hedefe konulmadan terörün üstesinden gelinemez dedi.
'Müttefik olarak görülen ABD ve İsrail ülkemizde terörün en büyük destekçisidir diyen Durna, Türkiye Güneydoğu illerinde terörle boğuşurken ABD, PYD (PKK)nin terör örgütü olmadığını ısrarla açıklamaya devam etti. Bununla da yetinmedi. Kobanide eğittiği terör örgütünü en modern silahlarla donattı. Savaşmaları için Türkiyeye göndermeye devam ediyor ifadelerini kullandı.
İsmail Durna, şöyle devam etti: Şimdi gördünüz mü, ülkemizde terörün gerçek sahibi kimmiş? Şimdi gördünüz mü Ankarada bombaları kimin patlattığını? Bütün bu acı gerçekler ortada iken terör nasıl önlenir? Anti-emperyalist mücadeleyle Amerikan emperyalizmi kovulmadan, işbirlikçileri alt edilmeden terör önlenemez. Terörü önlemenin yolu emekçilerin halk iktidarından geçer. Bunun da yolu Türküyle, Kürdüyle, Alevisi, Sünnisiyle emekçilerin merkezinde olduğu Ulusal Demokratik Halk Cephesinin örgütlenmesinden geçer.
Türkiye emekçileri teröre boyun eğmez. Amerikan emperyalizmi döktüğü kanda boğulacaktır!
Şenol Çarık
Odatv.com
Bu ileti en son ayhan
tarafından 27.02.2016- 11:34 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Ankara katliamı üzerine görüş bildiren başka sol parti yok mu? Emep, SDP, HTKP nerede? Katliam olmamış gibi mi davranıyorlar?
sol haberde Özgür Şen'in yazısı da bu konuda.
Ankara'daki bomba kimleri öldürdü?
Özgür Şen
Ankara bombacısının kimliği kesinleşti. Aynı eylemi IŞİD veya türevleri yapmış olsa konuşacak ama gerçekten konuşacak olanların zavallı suskunluğu bugünün Türkiyesi'ni anlamak için ne çok ipucu içeriyor.
Susarak anlatan yalnızca Kürt hareketi değil. Onlar bir taraf ve savunulacak bir yanı olmayan, gayrimeşru bir eyleme dair pozisyon almak zorundalar. Onlar yaptı çünkü.
Ama peki siyasette gerçek manasıyla bir taraf olmadan taraf olmaya çalışanlar... Kürt ulusal hareketinin arkasına dizildiklerinde kendilerini taraf sananlar. İşte asıl susarak anlatan onlar.
Ne mi anlatıyorlar? Yoklar, yok olmuşlar, tam olarak bunu anlatıyorlar.
Siyaset yapma hakkını kaybeden bir hareket nasıl varolabilir? Otuza yakın insanın öldüğü, onlarcasının yaralandığı, tüm dünyanın gündemine girmiş, bölgedeki gelişmeleri doğrudan etkileyecek bir eylem için sözünü söylerken yalnızca bombanın pimini çekene bakanlar siyaset yapabilir mi?
Eylemin nasıl ve nerede yapıldığının, kimleri hedef aldığının hiç önemi yok mu?
Solculuğun ilkeleri, devrimci ahlak.. Bunlar insanın aklına geldiğinde tartıştığı soyut kavramlar değiller, tam da böyle zamanlarda lazım oluyorlar.
Her koşulda emekçilerin çıkarlarını aramayanlar, işçilerin gerçek kurtuluşunun, devrimin yolunu gözlemeyenler karanlık çöktüğünde fenersiz kalıyorlar. Düşmanının düşmanına koşulsuz dost olarak bakanlar kör şiddete karşı failden bağımsız iki cümle kuramıyorlar.
İkinci Ankara katliamında sorumlunun yalnızca AKP olduğunu söylemek, AKP'yi zor duruma düşürmüyor, tam tersine rahatlatıyor. AKP'nin Türkiye'nin bu noktaya gelmesindeki ağır sorumluluğunu kimse inkar edemez. Ancak her yeri dökülen, piyasanın, gericiliğin, Batılı güçlerin esiri olmuş ülkenin dehşet verici halinin tek sorumlusu AKP değil.
AKP'nin ne olduğu belli. Ne yapmaya çalıştığı da... AKP bu.
Ama AKP'ye direnmeyen veya AKP'nin ekmeğine yağ süren, kendi çıkarları için gerektiğinde AKP'ye destek vermekten çekinmeyenlerin de ne olduğu belli. Ne yapmaya çalıştıkları da... Türkiye'nin muhalefeti de bu işte!
Bu karanlık içinde patronlar hâlâ kârlarına kâr katmakla meşgulse, Türkiye'nin bir İslam devleti olmasına ramak kalmışsa, ülke en ağır savaş suçlarının sorumlusu olma utancını taşıyorsa, AKP başarısını yalnızca kendi yaptıklarına değil, karşıtlarının yapamadıklarına da değil yapmak istemediklerine borçlu.
Tamam muhalefetin boyu da çapı da bu kadar. Ama kendisine sol diyenler ne yapıyor? İmralı tutanaklarında AKP ile yapılan pazarlıkları geçtik, kendileri için söylenenler hakkında tek cümle kuramayanlar, bunlara cevap veremeyenler, Ankara'daki kör şiddete dair de konuşamıyorlar.
Erdoğan'a hayat öpücüğünü genelkurmayın üç yüz metre yanında patlayan bomba değil işte bu ortam veriyor. Sonra ana akım medyada Türkiye'de ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın AKP'ye yarar diye şaka yapılıyor. Aslında ülkede siyasetin bitmek üzere olduğu itiraf ediliyor.
Bu tabloya eklemlenen herkes, nedeni veya biçiminden bağımsız, bitmekte olan siyasetin bir parçası haline geliyor. HDP'nin veya CHP'nin peşine takılmak sonucu değiştirmiyor. Düzen siyaseti ülkeyi yok ederken, doğal olarak kendisine tabi olanları da yok ediyor.
Patlayan bombalar yalnızca orada olanları değil, sonrasında siyaset yapamayanları da öldürüyor.
Bu ileti en son umut
tarafından 27.02.2016- 22:30 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.