Yine şimidi bu kez kürt siyasal sempitizanlarında olay irrasyonel halden Rasyonel hale sokulma aşamasına geçtiler. Bu islamcı düşünceden kaynaklanan bir bir durum. Neymiş efendim kısasa kısas mış. Hatta Hamurabi konunlarına kadar dayandıranlar var. Neymiş efendim cizre silopide katliamlar yaşanıyormuş ve Batıdakiler buna tepki koymuyormuş . Bunun için meşru sayılabilinirmiş vs vs . Bunlar burjuva millliyetçileri. Burjuva ancak böyle düşünür. Zaten kendileri ulusalcı olduklarını ve bizde kendilerine burjuva özlü milliyetçi olduklarını söylüyorduk. Bu yaklaşımları da bunu doğrulamakta.
Güven Park olayını da daha öncekini de TAK üstlendi. Önce şunu söylemek gerek; TAK'ın kürt ulusalcılığından farklı ve bağımsız bir yapılanma olduğu iddiası çok inandırıcı değil. Ayrı bir yapılanma olduğu doğrudur, ama verdiği eylem kararlarının PKK'dan tamamen bağımsız olarak aldığı iddiası oldukça su götürür. Dolayısıyla bu eylemin sorumluluğu doğrudan doğruya kürt ulusalcılığının boynundadır. TAK ister apayrı ve bağımsız karar alabilen bir yapılanma olsun veya olmasın, böyle bir eylem ve sonuçları ortaya çıktığında PKK tarafından lanetlenmiş midir, yoksa gelen tepkilere göre bir bekleme dönemine mi girmişlerdir? Veya şöyle soralım, bu eyleme PKK'nin karşı çıkabileceği kimin aklına geliyor? Kandil defalarca şiddetin batıya-kentlere kayacağı mesajlarını vermedi mi?
Bu eylem ''irrasyonal'' bir eylem olmanın ötesinde halk düşmanlığı da barındıran bir vahşetten başka bir şey değildir. Çok açık ve çok net! Böyle bir vahşetten, böyle bir irrasyonaliteden rasyonallik de çıkmaz. ''Amacımız devletin güvenlik güçleriydi, ama...'' diyerek veya benzer bir retorik tutturularak böylesine vahşi bir katliam aklanamaz. Sadece Güven Park'taki eylem için değil, bir önceki için de geçerlidir söylediklerim. İnsanların üzerindeki giysinin ne olduğu kalleşçe düzenlenen katliamlara haklılık kazandırmaz. Kürt ulusalcılığının soldan sağa çark eden ideolojisi beklendiği gibi sonunda buralara kadar geldi. Yanlış olduğunun farkında değiller ki, hala ''devam edeceğiz'' diyorlar. Kürt ve Türk halklarının korku, şiddet ve ölümle iç içe yaşamasından patalojik bir keyif alıyorlar sanki; bu konuda paylarına düşen her şeyi yerine getiriyorlar.
Güven Park katliamı konusunda doğrudan kürt ulusalcılığının ve onun milliyetçi sempatizanları ile, bir kısım kuyrukçu tipler bu saatten sonra ''amaç sivil halk değildi, oradaki devletin milis güçleriydi'' söylemine sarılacaklardır. Muhtemelen bu eylemin Türk Halkı düşmanlığından kaynaklanmadığını da söyleyeceklerdir. Belki eylemi ve eylemci anlayışı savunabilmek adına başka şeyler de söylemeyi göze alabileceklerdir. Kimi inandıracaklarsa artık!
Amaç ve hedef ne olursa olsun bir araca 200 kg. bomba yüklemek ve o araçla bir kentin en kalabalık bir caddesine doğru yola çıkmak hedefin ne olduğundan bağımsız olarak terördür, katliama davetiye çıkarmaktır, eylemin katliamla sonuçlanması yönünde adım atmaktır. Tartışmasız böyledir ve böyle değerlendirilmek zorunluluğu vardır. En azından solcular, sosyalistler böyledir; koşullar ne olursa olsun...Kentin en kalabalık bir yerine 200-300 kg.lık bombalar yüklenmiş araçlarla hareket eymeye çalışmak onlarca, yüzlerce insanın ölümünü göze almak demektir. Böyle bir planlamada hedefin sivil veya askeri olarak hesaplanmış olmasının hiçbir anlamı yoktur. 200-300 kg.lık bombanın hareketten sonra nerede patlayacağının garantisi olmadığı gibi, hedeflenen yerde patlamasının bile hedef dışı varsayılan kesimleri etkilemeyeceğinin garantisi yoktur. Sonuçta kentlere bombayla girmenin ve kentlere bomba yerleştirmenin insanların kitlesel ölümünü göze almaktan başka bir şey olmadığını anlamak gerekiyor. Hiçbir akıl ve hiçbir siyaset bu akıldışı ve insanlık dışı katliama gerekçe bulamaz.
Kürt sorunu artık başka bir boyuta geçmiştir. Yanlışlık üzerine gelen yanlışlık, sonunda akıldışı bir zemine yerleşmiş bulunmaktadır. Milliyetçiliğin her türünün insana düşman bir yöne savrulmaya yatkın olduğunu hep söyleyegeldik. Kürt milliyetçiliğinin etnik siyaseti şimdi bu zemine yerleşmek üzere. Milliyetçiliğin bu tür konularda akılcılığı yitirdiği gerçeği bir yana, asıl üzerinde durulması gereken konu kendini solcu olarak niteleyenlerin artık bu kürt ulusalcılığını desteklemenin solculuk olduğu algısının yanlışlığını kavrayabilmesinde yatıyor. Kürt ulusalcılığı etnik siyasetine sol bir ambalaj geçirebilmek için sola ihtiyaç duyuyor; kendince birliktelikler kuruyor ve sola (ÖDP ve BHH'ye) çağrılar yapıyor. Artık bu illüzyondan sıyrılmak gerekiyor. Solun devre dışı kaldığı bir ortamın milliyetçilik savaşına sahne olacağını akılda tutmalıyız. Soldan müdahale ise öncelikle kürt milliyetçiliğine ve onun akıldışı siyaset ve eylemlerine karşı çıkmakla başlamalı.
Bu gidiş böyle sürerse, durduramazsak, iki halka da ölümden başka bir şey getirmeyecektir.
Ve unutmayalım, siyasi iktidarda da gözü dönmüş bir zihniyet var.
Bu ileti en son melnur
tarafından 17.03.2016- 15:42 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Ankara Kızılay'da geçtiğimiz pazar günü 37 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda kullanılan bombanın, bir kurye tarafından valiz içinde ve otobüsle Şanlıurfa'dan Ankara'ya getirildiği belirtiliyor.
Kızılaydaki kanlı saldırıda kullanılan bombayı Şanlıurfadan Ankaraya taşıyan M.V.D. gözaltında. M.V.D.nin Emniyet'teki ifadesinde Vahit A. bana Şanlıurfada siyah bir çanta vermişti. 10 Mart günü arayarak malzemeleri getirmemi söyledi. Aynı gün otobüsle Ankaraya yola çıktım. Ertesi sabah AŞTİye ulaştığımda beni Seher Çağla Demir ile Vahit karşıladı dediği öğrenildi.
Hürriyet gazetesinden Mesut Hasan Benli'nin haberine göre M.V.D., ifadesinde özetle şunları anlattı:
SİLAH VAR DEDİĞİ ÇANTAYI GÖMDÜK
11 Mart 2016 tarihinden 8-9 gün kadar önce Vahit A. ile görüştük. Birlikte Şanlıurfa DSİ Barajı yakınlarında bir noktaya gittik. Burada Vahit A., bana siyah renkli spor bir çanta verdi. Çantanın içerisinde ne olduğunu sorduğumda biri 5, diğeri yaklaşık 10 kglık iki adet plastik kap olduğunu, bu kaplardan birisinin içinde isot biberi, diğerinde ise biber salçası olduğunu ve ayrıca isotların içerisinde bir tabanca olduğunu belirtti. Çantayı Vahit A. ile birlikte Urfa Polis Okulu Kanal Yolu yakınında bir yere gömerek sakladık. Vahit halen devam eden mahkemeleri ve düşmanları olduğu için silah edindiğini söyledi. Bu tarihlere denk gelen bir günde Vahit, beni Seher Çağla Demir ile tanıştırdı. Seher ile sözlü veya nişanlı olarak birlikte olduklarını, Seherin ailesinden ayrı olduğunu ve kendisini aradıklarını, babasının tehlikeli olabileceğini söyledi.
SEHER, VAHİT'İN KARDEŞİNİN EVİNDE KALDI
25 Şubat 2016 (beyanlarına göre Ankaraya gelmeden iki hafta kadar önce perşembe günü) günü Vahit Şanlıurfadan yalnız başına Ankaraya döndü. Seher Çağla Demir tahminen U.A.nın (Vahit A.nın kardeşi) evinde kaldı. Vahit, Ankaraya gelmeden önce bana 100 TL verdi. 27 Şubat 2016 günü Vahit, beni kullanmakta olduğum cep telefonundan arayarak, Seher Çağla Demir için Ankaraya otobüs bileti almamı istedi. Pazar günü saat 21.00e bilet aldım ve Seher Çağla Demire U.A.nın evinde teslim ettim.
Bombalı saldırı eyleminde kullanılan aracın satın alınması sürecinden bilgim var. Vahit, aracı almadan bir gün öncesinde S. ismi ile bildiğim, yüzünü hiç görmediğim kişiyle bir telefon görüşmesi yaptı. Bu görüşmeyi kendisinin telefonu olmadığı için 11-12 yaşlarında A. isimli bir çocuğun telefonu üzerinden yaptı. Eylemde kullanılan aracın parasını S. olarak tanıdığım şahıs Vahit A.ya vermiş olabilir. Aracı almadan bir gün öncesinde Vahit, küçük bir kâğıt parçasına S.ye ait telefon numarasını yazarak bana verdi. 5 Şubat 2016 tarihinde Vahit, Şanlıurfada bulunduğu gün yanına telefonu almadan Suruç ilçesine gitti, birkaç gün sonra geldi.
'ÇANTANIN İÇİNDEKİLERE BAKARSAN...'
Ankaraya gelmeden bir gün öncesinde yani 10 Mart günü Vahit beni telefonla arayarak malzemeleri getirmemi söyledi. Aynı gün otobüsle Ankaraya gelmek amacıyla yola çıktım. Bindiğim otobüste tanıştığım bir şahsın telefonu ile Vahiti aradım ve görüştüm. Ertesi gün sabah saatlerinde AŞTİye ulaştım.
AŞTİye ulaştığımda Seher Çağla Demir ile Vahit beni karşıladı. Vahit, Seher Çağla Demiri nişanlısı olarak tanıttı. Aynı gün çantayı Vahite teslim ettim ve tekrar otobüsle Şanlıurfaya döndüm. Çanta içinde bomba olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Vahit A.nın, çantanın içindekine bakarsan senin için de sıkıntılı olur şeklinde tehdit içerikli söylemlerde bulunması nedeniyle çantanın içinde ne olduğunu kesinlikle görmedim.
Kürt sorunu artık başka bir boyuta geçmiştir. Yanlışlık üzerine gelen yanlışlık, sonunda akıldışı bir zemine yerleşmiş bulunmaktadır. Milliyetçiliğin her türünün insana düşman bir yöne savrulmaya yatkın olduğunu hep söyleyegeldik. Kürt milliyetçiliğinin etnik siyaseti şimdi bu zemine yerleşmek üzere. Milliyetçiliğin bu tür konularda akılcılığı yitirdiği gerçeği bir yana, asıl üzerinde durulması gereken konu kendini solcu olarak niteleyenlerin artık bu kürt ulusalcılığını desteklemenin solculuk olduğu algısının yanlışlığını kavrayabilmesinde yatıyor. Kürt ulusalcılığı etnik siyasetine sol bir ambalaj geçirebilmek için sola ihtiyaç duyuyor; kendince birliktelikler kuruyor ve sola (ÖDP ve BHH'ye) çağrılar yapıyor. Artık bu illüzyondan sıyrılmak gerekiyor. Solun devre dışı kaldığı bir ortamın milliyetçilik savaşına sahne olacağını akılda tutmalıyız. Soldan müdahale ise öncelikle kürt milliyetçiliğine ve onun akıldışı siyaset ve eylemlerine karşı çıkmakla başlamalı.
Bu gidiş böyle sürerse, durduramazsak, iki halka da ölümden başka bir şey getirmeyecektir.
Ve unutmayalım, siyasi iktidarda da gözü dönmüş bir zihniyet var.
İstiklal caddesinde patlatılan canlı bombayla birlikte solun kuyrukçu kesimi de kendini sorgulayacaktır. Umuyorum böyle yaparlar, kürt hareketinin eylemleri sadece halka zarar vermiyor, sola da zarar veriyor.
Bu konuda bakılması gereken noktalardan birisi de ortalama vatandaşın ne düşündüğüdür. Özellikle dikkat edilmesi gereken ise, çatışmanın yaşandığı bölgelerdeki Kürt vatandaşlarının tepkisidir.
Nihayet çatışmalı bölgelerde yüzlerce sivil insan devlet güçleri tarafından öldürülüyor ve kentleri harabeye çevriliyor. Bu durumda insanlar, batıdan da bir ses çıkmasını bekliyorlar ve bunun gerçekleşmemesi durumunda beklenti öfkeye dönüşüyor.
Şuan bölgede kimin neyi düşündüğünü bilebileceğimiz ampirik veriler yok. Ancak kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim; bölge insanı ortalama olarak şunu söylüyor; "yanlış bir eylemdir ancak devletin saldırıları karşısında neredeyse kaçınılmazdır"
Bu durum, nesnel bir gerçeğe işaret ediyor. Kürt halkının önemli bir kısmı, kerhen de olsa bu türden eylemleri destekliyor ya da hiç olmazsa kendince anlamlandırabiliyorsa, ortada ciddi bir durum vardır. Netice itibariyle örgüt dediğimiz, ayağını bastığı toprakların politikasını üretir. Elbette örgütsel akıl bireylerin aklını aşar. Ancak bireysel aklın örgüte yansımadığını iddia etmek de yanlış bir tutumdur. Yani demek oluyor ki, Kürt halkının içinde "Türklerden intikam alınmalı" minvalinde düşünenler var ki nihayet TAK var. TAK, Türk-Kürt bölünmesinin sinir uçlarında bulunuyor.
Bu bölünmeyi batıdan anlamak pek de kolay değil elbette. Nihayet buradaki asker ve polisler "ölürüm türkiyem" ve mehter marşlarıyla saldırıyorlar. "Türkün gücünü göreceksiniz" diye böğürüyorlar. Bulduğu boş duvarlara tc bayrağı resmediyorlar vs vs... Yani buradaki çatışma, devletin resmi unsurları tarafından, türkün kürde karşı zaferi gibi sunuluyor ve doğal olarak sıradan vatandaş da, karşısındaki güçleri sadece asker/polis/devlet olarak değil aynı zamanda Türk olarak da algılıyor.
İşte bu nirengi noktasında TAK devreye giriyor. Ortala vatandaşın bir şekilde anlayış gösterdiği eylemler TAK için gerçekleştirilebilir kılınıyor.
O halde solun, sadece TAK ile uğraşması ya da mahkum etmesi çözüm için yeterli değildir. Ortalama Kürt vatandaşının algınısı değiştirmesi gerekir. Bu ise daha derin ve kapsamlı bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Devletin yaptığı iş her türlü yasal olmayan davranışları yasal kurumlara yaptırmaktı. Devlet kürt bölgelerinde bunu yapıyor bu davranış biçimlerini batı bölgelerindeki kürtlere de yansıtıyor Devlet kürtler üzerinde özellikle HDP nin etkin olduğu bölgelerde kürt halkına terör uyguluyor PKK yı bahane ederek evlerini başlarına yıkıyor genç yaşlı çocuk kedi demeden öldürüyor. Bu görülüyor.
Buna karşı Türkiyenin geride kalan halkı hiçte duyarsız değildir çeşitli eylemlikler yapıyor bu eylemlerden devlet çok rahatsız oluyor ve eylemleri bastırmak için bu bölgelerde de silahsız terör uyguluyor
Hiç bir şey kolay elde edilmiyor hiç bir şeyide kimse kimseden saklayamıyor.
Böyle durumda TAK diye bir örgüt çıkıyor masum insanların üstünde öldürücü bir güç gösterisi yapıyor buna da bizim hoş görmemiz bekleniyor .
Yanlış ve barbarca bir eylemdir ankara halkına karşı yanlış, türkiye halklarına karşı yanlış, kürt halkına karşıda yanlış, bu eylemler ne kürt siyasetine sempatizanı arttırır ne kürt halkı ile eylem birliğini sağlar.
Bu eylemler tamda istihbarat örgütlerinin yapacağı eylem türleridir Birde insanlıktan nasibini almamış inanç örgütleri bunları yapabilir.Belki probagandisler bazı deli dolu öfkeli gençlerin yaptığı eylem türü deyip eylemi basite aldırmayı deneyebilirler ama işin içinde ölümler ve korkutma biçimleri vardır öyle gelip geçici bir şekil değildir.
Bu eylem biçimleri en fazla batıdaki kürtlere zarar verir eğer eylemciler bunu yapmak istiyorsa amaçları bu ise başarma olasılıkları yüksektir.
Bence bu TAK bir kürt örgütü ise (ben sanmıyorum) bu örgütü ya tasviye etmeliler ya eylem şekillerini değiştirtmelidirler çünkü çok zarar görecekler.Benim bile son günlerde kürtlere karşı düşünce biçimlerim değişmişken eski ayarlarıma dönmemi sağlayabilir bu örgüt ve eylem şekilleri.
Etrafımda bu eylemi savunamayan kürtler ve bu eylemden sonra kendi düşüncelerini sorgulayan solcular oluşmaya başladı.
İşte bu örgütün ve eylemin bıraktığı izler.
Bu ileti en son hakkı
tarafından 20.03.2016- 10:10 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Bu konuda bakılması gereken noktalardan birisi de ortalama vatandaşın ne düşündüğüdür. Özellikle dikkat edilmesi gereken ise, çatışmanın yaşandığı bölgelerdeki Kürt vatandaşlarının tepkisidir.
Nihayet çatışmalı bölgelerde yüzlerce sivil insan devlet güçleri tarafından öldürülüyor ve kentleri harabeye çevriliyor. Bu durumda insanlar, batıdan da bir ses çıkmasını bekliyorlar ve bunun gerçekleşmemesi durumunda beklenti öfkeye dönüşüyor.
Şuan bölgede kimin neyi düşündüğünü bilebileceğimiz ampirik veriler yok. Ancak kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim; bölge insanı ortalama olarak şunu söylüyor; "yanlış bir eylemdir ancak devletin saldırıları karşısında neredeyse kaçınılmazdır"
Bu durum, nesnel bir gerçeğe işaret ediyor. Kürt halkının önemli bir kısmı, kerhen de olsa bu türden eylemleri destekliyor ya da hiç olmazsa kendince anlamlandırabiliyorsa, ortada ciddi bir durum vardır. Netice itibariyle örgüt dediğimiz, ayağını bastığı toprakların politikasını üretir. Elbette örgütsel akıl bireylerin aklını aşar. Ancak bireysel aklın örgüte yansımadığını iddia etmek de yanlış bir tutumdur. Yani demek oluyor ki, Kürt halkının içinde "Türklerden intikam alınmalı" minvalinde düşünenler var ki nihayet TAK var. TAK, Türk-Kürt bölünmesinin sinir uçlarında bulunuyor.
Bu bölünmeyi batıdan anlamak pek de kolay değil elbette. Nihayet buradaki asker ve polisler "ölürüm türkiyem" ve mehter marşlarıyla saldırıyorlar. "Türkün gücünü göreceksiniz" diye böğürüyorlar. Bulduğu boş duvarlara tc bayrağı resmediyorlar vs vs... Yani buradaki çatışma, devletin resmi unsurları tarafından, türkün kürde karşı zaferi gibi sunuluyor ve doğal olarak sıradan vatandaş da, karşısındaki güçleri sadece asker/polis/devlet olarak değil aynı zamanda Türk olarak da algılıyor.
İşte bu nirengi noktasında TAK devreye giriyor. Ortala vatandaşın bir şekilde anlayış gösterdiği eylemler TAK için gerçekleştirilebilir kılınıyor.
O halde solun, sadece TAK ile uğraşması ya da mahkum etmesi çözüm için yeterli değildir. Ortalama Kürt vatandaşının algınısı değiştirmesi gerekir. Bu ise daha derin ve kapsamlı bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Ankara katliamını sıradan insan gerçekleştirmedi ki, haklılık payı olsun. Ankara katliamı PKK ve TAK'ın izlediği şiddet nedeniyle gerçekleşti. Sıradan insan ''bizleri Türkler öldürüyor'' demiyor, bunu söyleyen PKK ve TAK. Senin söylediğin gibi düşündüğümüzde Ankara katliamına haklılık vermiş oluruz.
Bu konuda bakılması gereken noktalardan birisi de ortalama vatandaşın ne düşündüğüdür. Özellikle dikkat edilmesi gereken ise, çatışmanın yaşandığı bölgelerdeki Kürt vatandaşlarının tepkisidir.
Nihayet çatışmalı bölgelerde yüzlerce sivil insan devlet güçleri tarafından öldürülüyor ve kentleri harabeye çevriliyor. Bu durumda insanlar, batıdan da bir ses çıkmasını bekliyorlar ve bunun gerçekleşmemesi durumunda beklenti öfkeye dönüşüyor.
Şuan bölgede kimin neyi düşündüğünü bilebileceğimiz ampirik veriler yok. Ancak kendi gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim; bölge insanı ortalama olarak şunu söylüyor; "yanlış bir eylemdir ancak devletin saldırıları karşısında neredeyse kaçınılmazdır"
Bu durum, nesnel bir gerçeğe işaret ediyor. Kürt halkının önemli bir kısmı, kerhen de olsa bu türden eylemleri destekliyor ya da hiç olmazsa kendince anlamlandırabiliyorsa, ortada ciddi bir durum vardır. Netice itibariyle örgüt dediğimiz, ayağını bastığı toprakların politikasını üretir. Elbette örgütsel akıl bireylerin aklını aşar. Ancak bireysel aklın örgüte yansımadığını iddia etmek de yanlış bir tutumdur. Yani demek oluyor ki, Kürt halkının içinde "Türklerden intikam alınmalı" minvalinde düşünenler var ki nihayet TAK var. TAK, Türk-Kürt bölünmesinin sinir uçlarında bulunuyor.
Bu bölünmeyi batıdan anlamak pek de kolay değil elbette. Nihayet buradaki asker ve polisler "ölürüm türkiyem" ve mehter marşlarıyla saldırıyorlar. "Türkün gücünü göreceksiniz" diye böğürüyorlar. Bulduğu boş duvarlara tc bayrağı resmediyorlar vs vs... Yani buradaki çatışma, devletin resmi unsurları tarafından, türkün kürde karşı zaferi gibi sunuluyor ve doğal olarak sıradan vatandaş da, karşısındaki güçleri sadece asker/polis/devlet olarak değil aynı zamanda Türk olarak da algılıyor.
İşte bu nirengi noktasında TAK devreye giriyor. Ortala vatandaşın bir şekilde anlayış gösterdiği eylemler TAK için gerçekleştirilebilir kılınıyor.
O halde solun, sadece TAK ile uğraşması ya da mahkum etmesi çözüm için yeterli değildir. Ortalama Kürt vatandaşının algınısı değiştirmesi gerekir. Bu ise daha derin ve kapsamlı bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Sn.birsoru;
Sizin ''nesnel bir gerçek'' dediğiniz şey gerçekte yıllardır süregelen bir sürecin ortaya çıkardığı zemindir. Siz ileri sürdüğünüz ''nesnel gerçeği'' veri olarak alıp onun üzerinden yürümesini istiyorsunuz. Ve eğer ''oradan yürürseniz'' varacağınız yer solun en azından bir kısmının içine düştüğü hatanın yinelenmesinden ve sonuçta bir kısır döngünün yaşanmasından başka bir sonuç vermez. Yapılması gereken, ''nesnel gerçek'' dediğiniz sonucun nasıl ortaya çıktığı üzerinden bir okuma yapılması ve o okumanın gerektirdiği bir konumlanış içine girilmesidir.
Türkiye uzunca bir zamandır, AKP gericiliği ile kürt milliyetçiliği arasındaki gelgit'li çatışma sürecinin baskısı altında. Bu süreç de her iki tarafta milliyetçiliği yükseltmekten başka bir işe yaramıyor. Sizin nesnel bir veri olarak aldığınız ''gerçek'' bu gerici çatışmanın sonucundan başka bir şey değil. Sol bu gerici kapışmaya farklı bir bakış açısı getirmeliydi ve bu çatışmanın dışında kalan bir fay hattına yerleşebilmeliydi. Baştan beri yapılması gereken buydu. Ama yapılmadı ve solun bir kısmı da ( ben buna kuyrukçu sol diyorum) bu çatışma sürecine ve sonuçlarına hiç müdahalede bulunmadan, müdahaleyi bile aklına getirmedin kürt milliyetçiliği saflarında hem kürt milliyetçiliğine biat etti ve hem de bu çatışmalı sürecin ortaya çıkardığı gericiliğe ( sizin nesnel gerçek dediğiniz şey) katkı koymuş oldu. Şimdi bu sonucu ileri sürüp ve sonuç üzerinden benzer bir siyasi mücadele çağrısı gerçekte bir kısır döngüyü işaret etmekten başka bir anlama da gelmiyor.
Baştan beri şunu söylüyorum. Kürt milliyetçi hareketle yollar ayrılmıştır. Kürt milliyetçiliğinin Türkiyelileşme gibi bir siyaseti yoktur. HDP bu konuda 7 Haziran öncesinde bir ''deneme'' yapmış, bu denemede ''başarılı'' da olmuş ama ''tehlike''yi sezen Kandil bu siyaseti bir daha ayağa kalkamayacak derecede toprağa gömmüştür. Kürt milliyetçiliği için amaç emperyalizmin eninde sonunda biçim vereceği yanıbaşımızdaki coğrafyada emperyalist planın içinde yer almaktır. Suriye mi, Irak mı, yoksa Türkiye ve İran'mı olur, nasıl olursa olsun buralarda özerk bir yapılanma oluşturabilmektir. Kürt milliyetçiliğinin Türkiye üzerindeki siyaseti bu planın bir parçasıdır ve kürt hareketi için büyük plan da budur ve strateji de bunun üzerine kuruludur.
Şimdi bu noktada Türkiye'li sosyalistlerin kendilerine sormaları gereken iki soru var:
1- Bölgedeki emperyalist planlara doğrudan-cepheden karşı çıkmalı mıyız? Karşı çıkmak zorunluluğu sırf kürt miliyetçiliğinin etnik planlarıyla örtüşmüyor diye ertelenmeli mi?
2-Kürt milliyetçiliğinin Türkiye ölçeğindeki mücadele stratejisi sizin ''nesnel gerçeklik'' olarak nitelediğiniz sonuçlara yol açıyorsa buradan sola bir alan açabilmek mümkün mü? Başka bir deyişle bu siyaset solun kabulleneceği bir siyaset tarzı mıdır?
Yanıt çok açık olmalı; emperyalizmle uyumlu bir sosyalist hareket olamaz. Emperyalizmin bölge üzerindeki plan ve programları reddedilmeli ve bu konuda aksi siyasetlere karşı kesin tavır alınmalıdır. ( Solun varlık nedeni.) İkinci soru ise, tam da sizin üzerinde gezindiğiniz konu. Kürt milliyetçiliğinin etnik siyasetine temelden karşı çıkılmalıdır. Bu hareket ülkede sınıf mücadelesinin zemini ortadan kaldırmaya yaramakta ve tekrar olacak, iki tarafta milliyetçi duyguları körükleyerek gerici iklimin bütün ülke toprağında yeşermesine yol açmaktadır. Bu yüzden sol bu iklime yol açan bütün siyasetlere karşı çıkmalıdır. AKP gericiliğine de karşı çıkılmalı kürt ulusalcılığının bu tür siyaset yapma biçimine de.
Türkiye halkı iki yapı üzerinde konsolide oluyor; bunlardan biri AKP gericiliği ise diğeri kürt milliyetçiliği. Türkiye sosyalist hareketi bu iki gücün dışındaki alanda kendi doğrultusunu belirlemelidir. Avantajımız ve bu konuda hiç küçümsenmemesi gereken konu, bu doğrultu üzerinde Haziran ayaklanması gibi bir gerçeğin yattığını unutmamak. Türkiye sosyalist hareketi Cumhuriyetin yarattığı bu aydınlanmacı, laik ve yüzü sola dönük kesimler üzerinden kendine bir yol haritası çizmeli ve ağırlığını bu damara vermelidir.
Melnur arkadaş; "nesnel gerçek"ten kastım olanı tarif mahiyetindedir. Yani biz istesek de istemesek de bir kısım Kürt vatandaş, yaşanan çatışmalar neticesinde batıda eylem yapacaktır. Ve bu dolayımla yine ciddi bir kısım Kürt vatandaşı da bu eylemleri kerhen destekleyecektir. Burada benim vurgu yaptığım esas nokta şudur; TAK'a karşı çıkmak ve eylemlerini mahkum etmekle siyaseten ilerlemek pek mümkün değil zira TAK'ın eylemlerini mahkum etmek ortalama bir Kürt vatandaşını bu tür eylemlerin yanlışlığına ikna etmekten çok daha kolaydır. Yani demek istediğim; şu durumda KÖH'ü ne yapacağız?
Buradan, elbette varmak istediğim nokta, elan bulunduğumuz noktadan daha ileri ve bir başka bağlamda ayrıştırıcı nitelikte eylemler yapmaktır. Yani solun kendisini başka temellerde inşa etmesidir. Fakat yine bu inşa sürecinde de Kürt sorununun her daim karşımıza çıkacağı da aşikar.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.