Leyla Zana yıllar sonra sözde ''çözüm süreci''nden söz ediyor, Başak Demirtaş durup dururken(!) ''İBB başkanlığına aday olabilirim'' diyor ve böylesi önemli açıklamalar gündeme gelirken İLERİportal'da küçücük bir esinti bile yok. Ne haber, ne yorum... Yani...
Bir haber sitesini bile yenileyemeyip güncelleyemeyen bir sosyalist partinin Türkiye konusundaki iddiası bir yerden sonra ciddiye alınmaz, alınamaz. TİP bu konuda neden çaresizliği oynamak durumunda kalıyor, anlayabilmek mümkün değil.
''Ne ondanım, ne öbüründen hepsi aynı, hepsi sermaye partisi. Ben komünistim, en kızılından. Sadece komünistlerin yanındayım. Gözüm başka bir şey görmez.''
Ne diyelim, aferin. İşe yarıyor mu bari?
Dinci gericiliği geriletmek için somut bir siyasetin var mı?
Sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini arttırabiliyor musun?
Bu ''kızıl komünist''(!) duruşun kitlelerde bir etki yaratıyor mu?
Anlamıyorlar, anlaşılmıyor, ülkenin adım adım İranlaşma sürecine girdiğini fark etmeden ve ona yönelik, onu geriletici veya merkezi ya da yerel iktidardan düşürücü siyasetler üretmeden solculuk yapılamaz. Kızıl komünistlik falan ise fazlasıyla absürt kaçıyor. Birileri bu konuda trollük yapabilir. Yüzlercesinin sanal medyada iş tuttuğu biliniyor. Hiç olmazsa sazanlık yapmayalım.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ''bütün seçim bölgelerinde aday çıkaracağız'' demiş CHP ile ittifak konusunda anlaşamayınca ve ardından da eklemiş: ''CHP DEMlenmeye devam etsin''. Sanki ''CHP'nin çocuğu'' Muharrem İnce değil de, İYİP Genel Başkanı Meral Akşener konuşuyor. İnsan üzülüyor. Türkiye'nin ilerici olduğunu varsaydığımız insanları da böyle...CHP'den de açıklama gelmiş. ''İzmir'den bir ilçenin belediye başkanlığını istedi.''
Siyasi iklimimiz ne zaman düzelir sorusunun yanıtlarından biri de bu tip ilkesiz siyasetçilerden kurtulduğu zaman olmalı...
Ekonomi çökmüş, sağlık sistemi diye bir şey kalmamış, hukuk yok, adaleti ara ki bulasın ve gün geçmiyor ki gencecik evlatlarımızın şehit haberleriyle sarsılmayalım. Dün de altı askerimiz şehit düşmüş! Yazık oluyor bu ülkeye...
Bu ülkenin insanlarına gerçekten yazık oluyor.
Bugün içinde debelendiğimiz çıkmazın ve insanımızı handiyse patlama noktasına getiren yanlışlıkların temel nedeni siyasi iktidardır, tek adam yönetimidir ve siyasi gericiliğin 22 yıldır insanımızın zihnini teslim alan egemenliğidir. Bu gerçeği öne çıkarmayan, karşısına almayan ve buna yönelik somut bir karşıtlık mücadelesi içinde bulunmayan bir sözde sınıfsal mücadelenin bugüne kadar toplumda hiçbir karşılığı yoktu, bundan sonra da olmayacak.
Ve o kadar etkisiz ve çaresiziz ki...
Yokuz.
Bir gerçek de bu.
Ülke yangın yeri ve sosyalist sol yok.
Ağır mı kaçıyor bilmiyorum ama ...
Belki farkında değiliz.
...hepimiz el birliğiyle bir konfor alanı yaratma çabası içindeyiz ve orada bir şekilde yer alma çabasını da sürdürüyoruz.
Oysa büyük fotoğraf başka.
( Geçenlerde bir sosyalist(!) arkadaş, Maçoğlu ve TKP birlikteliğinin gündeme oturduğu saatlerde, ''şimdi CHP düşünsün'' mealinde bir şeyler yazmıştı. Yaşanan gerçekliği böyle algılayan zihinler oluşuyor, artık. Yaşanan gerçeklikten kopuyoruz. Genç de değildi, örgütlü olduğunu da biliyorum. Sadece içi acıyor insanın.)
Bana öyle geliyor ki, özellikle sosyalist sola bulaştırılmış olan ajitasyon kültürü ve nerdeyse yerleşik hale gelen biat anlayışı da bir şekilde kırılmadığı sürece sosyalist solun kafasını yerden kaldırma olanağı da olmayacak.
Yaşamlarını yitiren gencecik çocuklarımıza sadece üzülmek ve sadece üzerimizden atamadığımız bir çaresizlik içinde olmak, ne kadar kötü.
2002'den beri söylüyorduk, söyleniyordu. AKP sıradan bir burjuva partisi değildir. Bugüne kadar anlaşılmadıysa Can Atalay'ın yargı süreci ve gelinen nokta da anlaşılamayacaktır. Türkiye artık başka bir ülke haline gelmiştir ve ne yazık ki, sosyalistler de dahil tüm sözde muhalif parti ve gruplar söylem ve eylemleriyle tek adam rejiminin değirmenine su taşımaktan öte bir şey yapmıyorlar.
Dün mecliste yaşananlar, sonra kürsü önündeki o kakofoni, içinde yaşadığımız durumu ne kadar da çok yansıtıyor. Bir tarafta Bekir Bozdağ var, ona alkış tutanlar ve ona bu pis işi yaptıranlar, öte yanda ise her şeye rağmen başı dik direnenler... Yani bir yanda kürsünün üzerinde oturan egemen yöneticiler var ve diğer yanda altta-azınlıkta olan boyun eğmeyenler. Bugünün fotoğrafı bu, gerçekliği de bu. Bu fotoğrafa göz kapayarak sınıf mücadelesi verilemez. Mümkün değil. Ya onlardan yana olacaksın, ya da kürsünün öbür yanında, altında olanlardan .Ve gerçeklik de buysa, bu gerçekliğe rağmen sınıfsal mücadele verilemez. Bunu kavradığımız ve gereğini somut bir şekilde yapabildiğimiz sürece bir şeyler bizim açımızdan uyarında gidiyor demektir. Yoksa...
Yoksa sadece kendimizi kandırırız...
Sadece egolarımızı tatmin ederiz.
Ve sadece kendi kişisel konfor alanlarımızı kaybetmemek üzere çabalar dururuz.
DEM İstanbul'da aday çıkarma kararı almış. Büyük olasılıkla 31 mart İBB seçimlerini de Erdoğan kazanacak! Yani neyin görüşmeleri yapılıyordu da anlaşma sağlanamadı, anlamak mümkün değil. Esenyurt'u bize vermezseniz biz de İstanbul'u cumhur ittifakının kazanmasından rahatsız olmayız mı denilmiş oluyor? DEM'in Türkiyelileşme siyaseti sanırım rafa kaldırılıyor.
Bir çay bahçesinde oturuyorduk, konu döndü dolaştı bugün açıklanan TUİK ve ENAG'ın enflasyon rakamlarına geldi. Arkadaşların hemen tamamı genelde sağdan kişilerdi. AKP ve Erdoğan yandaşı gibiydiler. Gibiydiler diyorum çünkü açıktan savunabilme cesaretlerinin olmadığını söyleyebilirim. ''Sol bir hükümet lazım'' diyerek konuyu biraz açmak istedim. CHP'yi kastederek ''İş bankası hisselerini kendi çıkarları için kullananlar halkı düşünmez'' mealinde bir karşı çıkış oldu. Biri söyledi, diğerleri kafa salladı. CHP'yi de kast etmemiştim ama öyle anladılar. Sol sözcüğünden bile korkuyorlar. İşin kötü yanı eğitimli insanlardı. Örnekse karşı çıkışını söze döken arkadaş doktordu.
Neden böyleydi, sağdaki arkadaşlar böyle de solda olduğunu söyleyenler, kendilerinin solcu olduğunu sananların önemli bir kısmı böyle değil miydi? Sağın eğitimli kesimi yaşanan sürece gözlerini kapıyor da, solda yer aldığını gördüğümüz kesimler farklı mı? Sorgulama ihtiyacı duymayan tarikat müritleri böyle de, girdikleri her seçimde yenilgi üzerine yenilgi yaşayan partilerin üye ve sempatizanlarının durumları çok mu değişik.
Nazım usta ne güzel söylemiş: ''Akrep gibisin kardeşim.''
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.