Iste sözde Sol ve Sosyalistlerin ibret verici bir yorumunu yayinliyorum. Bu yorum Sol portaldan alintilanmistir. Bosuna bunlar IP ve Perincek'i savunmuyorlar, stotükocularla sistemi savunma yarisina girmiyorlar,.......
Maske her gecen gün dahada düsüyor.
Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
Andımız
Yavuz Alogan
Hareket halindeki kitleler, geçmişte kalan ya da mevcut olup da fazla önemsenmeyen bir şeyi alır, ondan bir marş, bir slogan, hatta bir efsane üretirler. Hiç olmayacak bestelere güfte uydururlar. Unutulmuş, hatta bıkkınlık vermiş bir şeyi alıp dönüştürerek yüceltebilirler de. Bütün bunlar kendiliğinden olur ve hareketin o anki ihtiyaçlarına denk düşer, sonra da tarihe geçer.
Eski bir devrimci gençlik marşının sözleri (ne bir iki ne de beş on / çoğuz otuz altı milyon / işçi köylü gençlik asker / uyandık hep geliyoruz) bir çocuk şarkısının (kurumuş dallar sarı yapraklar / ağaçlara veda eder / onları alır hırçın bir rüzgâr / uzaklara sürükler) bestesine uydurularak mitinglerde ve yürüyüşlerde söylenmiştir, mesela.
Kiraz Zamanı şarkısı 1871 Paris Komüncülerinin en önemli mücadele marşlarından birine dönüşmüştür: Gelince size kiraz zamanı / Korkunuz varsa aşkın acısından / Sakının güzellerden.
Dağ Başını Duman Almış ne heybetli bir yürüyüş marşıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşları Erzurumdan Sivasa giderken araba arızalanınca bu marşı söyleyerek yürümüşlerdir. Bestesi bir İsveçliye ait olan şarkının güftesi çok ilginçtir: Tral lal la, diye şarkı söyleyen üç genç kız güneşli havada gezmeye çıkmıştır; yağmur yağar, etekleri ıslanır vb
Şubat 1917de Alman cephesinden Petrograda dağınık düzen yürüyen Rus askerleri Tanrı Çarı Korusun marşına ne sözler uydurmuşlardır. Marseillaise, Varzsaviyanka ve Enternasyonale daha vakit vardır.
Harekete geçen kitle elde bulunan malzemeye sarılarak ilerler.
Andımız da böyledir.
İlkokulda küççüklerimi koorumak, büyyüklerimi saaymak, diye okuduğum andın, yarım asır sonra milyonlar tarafından meydanlarda bir mücadele sloganı olarak haykırılması şahsen beni çok etkiledi. Bu işler böyle oluyor. Daha doğrusu böyle başlıyor. Hangi yöne gideceği, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, kadınları ve gençleriyle sokağa çıkan Cumhuriyetçi kitleye sosyalistlerin önderlik etme yeteneğine ve kararlılığına bağlıdır. Andımız gibi şeyleri çocukça bulan, küçümseyen ya da alaya alan, lafzına takılan kişiden ne sosyalist ne de devrimci olur.
Türkiyede bazı geçişler, hazırlıksız, çok ani ve AKPnin kaba elleriyle döke saça oldu; derin, onulmaz yaralar açtı.
Kürtler vardır, dediler. Sonra, Türkler yoktur, dediler. Yüzyıllardır kendisini Türk olarak tanımlayan kitleler, Peki biz kimiz? diye şaşırdılar. Boşnaksınız, Abhazasınız, Çerkezsiniz, Pomaksınız, Arnavutsunuz, Taciksiniz, Acemsiniz, Arapsınız, Lazsınız, Çingenesiniz siz; Türküm derseniz ırkçı olursunuz, yoktur böyle bir şey, dediler. Kürtler ile diğerlerinin otuz altı kısım tekmili birden Ümmedi Muhammedin parçasıdır, anasırı İslamdır, dediler. En önemlisi, şöyle dediler: Ulus yoktur, Ümmet vardır ve o ümmete Millet denir. Öyle mi?
Kendilerinin ulusal devletin yurttaşı değil sadece Allahın kulu, ümmetin birer unsuru olduklarını işiten, her şeyin haram ve helal olarak ikiye ayrıldığını; baş bağlamanın Allahın emri, Atatürk ile İnönünün ise iki ayyaş olduğunu iktidarda bulunanların ağzından duyan halkın isyan etmesinden, milyonlarca toplanıp bağıra çağıra Ne Mutlu Türküm Diyene! diye haykırmasından; indirilen TCleri, duvara merdiven dayayıp tırmanarak yerine koymasından, Gazi Paşanın resimleriyle sokaklara fırlamasından daha doğal ne olabilir?
Türkiye büyük bir devrime doğru gidiyor. AKP kendi durumunun farkında değil.
Ne meydanları dolduran Cumhuriyetçi milyonları ne de sürekli aldatılan Kürtleri AKPnin deli gömleğinin içine sokmak ve İslamî faşist ideolojinin hegemonyasıyla ezmek mümkündür. Dağda elinde silahla dolaşan gerilla kadını, üç çocuklu, başı bağlı, hamur teknesine zincirlenmiş kadına dönüştürsünler bakalım, becerebiliyorlar mı! Saçları özgür olunca kadın kirlenirmiş! Başörtüsü Allahın emriymiş, Allahın emrine karşı çıkılır mıymış! Sanki Allahın elçisi konuşuyor Bu kadar emir karşısında hepimiz yakası açılmadık söylemle birer Adanalıyık!
Yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Durduracak güçleri de yoktur. O kadar hassas konulara öylesine destursuz daldılar ki içine girdikleri labirentten çıkışları, debelendikçe gömüldükleri bataklıktan kurtuluşları yoktur. Devrim vaktidir.
* * *
Beni sürekli tivitleyen Cesime not: Şeyh Saitten demokrasi kahramanı çıkaracak kadar hödük olmaktansa, Topal Osman Ağanın manevi torunu olmayı tercih ederim.
Beni sürekli tivitleyen Cesime not: Şeyh Saitten demokrasi kahramanı çıkaracak kadar hödük olmaktansa, Topal Osman Ağanın manevi torunu olmayı tercih ederim.[/quote]
Evet senin gibiler devletin tetikcisi olan, Kürtlerin katlinde bas rol oynayan,... Topal Osman aganin manevi torunu olurlar, ama bunu yaparkende Sol ve Sosyalist maskelerini takarlar. Yaziklar olsun senin gibilerine!!!!! Her firsatta neden Kürt düsmanligi yaptiginiz, CHP ve Ulusalcilarla sistemi savunmak icin yaristiginiz acikca gözükmektedir. Sizin sosyalistliginiz olsa olsa nasyonal sosyalistlik olur ve öylesinizde.
Çıkış hazırlıklarımız sürerken, bazı yazarlarımıza TKPnin gazetesi, ne işin var ki soLda diye fısıldanmış, hatta orada değil, şurada yaz denmişti. Kimse oralı olmadı.
Tersi de yaşandı, soLa katkı koyan bazı isimler için bize ne arıyor soLda sorusu yöneltildi. Titizliklerinin sağlığımızı düşündüklerinden olmadığı kısa sürede ortaya çıktı, bir baktık ki ne arıyor diye sorduklarını el üstünde tutmaya, hatta soLdan koparmaya çalışıyorlar!
Oysa soL çıkarken, TKP bağını gizlemeden, parti gazetesi olmayacağız demişti, sözünde durdu. Öyle ki, deneyimli bir gazeteci dostumuz geçenlerde bu kadarını beklemiyordum vurgusuyla soLun üzerine parti gölgesi düşmemesini çok önemsediğini söyleme ihtiyacı hissetti.
TKP bağını nasıl ve neden gizleyeceğiz ki? İnsanları, okuru aptal yerine koymak olurdu bu. Parti yöneticisi yayın yönetmeni mi olur itirazı geldi, oysa bize göre bağımsız genel yayın yönetmeni daha büyük sorun yaratırdı, gerilim çıkar, bir de üstüne etrafı gönüllü ve de atanmış komiserler sarardı.
Genel hatlarıyla ilkelerimizi, yayın çizgimizi ilan edip yola çıktık. Katkıcılar, özellikle köşe yazısı hazırlayacak isimler belirlenirken, siyasi aidiyet üzerinde durmadığımız gibi, soLun arkasındaki siyasi iradeye boyun eğmeye yatkınlık da gözetilmedi. Tersine, soLun etkili olabilmesi, genel çizgiyle rezonansa girebilen aykırı katkılara da bağlıydı.
Burada karşılıklı etkileşim, güven ve dostluk esastı. Birlikte yola çıktığımız ya da sonradan soL ailesine katılanların neyi nasıl yazacaklarına müdahale edemezdik. Ettirirler miydi, bu da ayrı mesele!
Peki sonuç?
Geride kalan bir yılı aşkın sürede, birkaç kez, evet yalnızca birkaç kez, şu ya da bu ifadenin değiştirilmesi talebinde bulunduğumuz oldu. Ancak bunu ne ben Genel Yayın Yönetmeni olarak ne de gazeteden başka bir arkadaşımız taşıdığı sıfatla yaptı. Devreye soktuğumuz dostluk hukukumuzdu.
Aradan geçen sürede, soLda yazanların önemli bir bölümüyle kişisel olarak böyle bir hukuk geliştirebildiğimi söyleyebilirim. Bu ifadeyi değiştirseki bırakalım, nereden çıktı şimdi bu yazı diyebileceğim dostlarım var. Onlar da bana aynı şeyi yapabilir, hatta amma saçmalamışsın diye çıkışabilirler.
Ama kimse sansürcübaşı gibi davranamaz.
Türkiye ve Türkiye solu zor bir dönemden geçiyor, herkes hassas ve gergin. Özenli olmak gerekiyor, evet. Ancak böyle bir ortamda bile karşılıklı anlayış ve güvenle yola çıktığımız kişilere benim kişisel eğilimlerimi ya da bağlı bulunduğum siyasi hareketin standartlarını dayatmaya kalkmamdan saçma bir davranış olamaz.
İçinde katılmadığım ifadeler geçen yüzlerce yazı yayınlanmıştır şu ana kadar soLda ve bu son derece doğal. Eminim benim yazdıklarıma da söyleniyor, hatta öfkeleniyordur kimi yazarlarımız.
Okur ise buna bakmaz! İçlerinde zamanında ya da başka platformlarda kendi virgülüne dokunulduğunda ortalığı birbirine katan, bu resmen sansür, siz sansürcüsünüz diye olmadık tepkiler verenler var. Lakin gazete okuru sıfatıyla şuna yazdırmayın diye komut vermekte bir sakınca görmüyorlar. Haklarıdır, beklentilerini karşılayan bir gazete isterler.
Kimi tartışmayı, farklı düşüncelerin sürtüşmesini sever, kiminin tahammülü kalmamıştır aykırı sese Bir başkası gazeteyi namusu saymakta, elalem ne der kaygısıyla sütun bekçiliğine 
soyunmaktadır.
Risk almayan, ortalamacılıkta karar kılan, diğerlerine benzeyen bir gazeteden belki tatmin olmayacaktır ama hiç değilse uykusu kaçmayacak, huzur bulacaktır.
Şakası yok, hepsi haklı ve hepsi haksızdır. Gazete bütün bu beklentilerin tamamı ve ötesidir.
Peki bu işlerde bir sınır yok mudur?
Bilmiyorum bu sınırın nasıl belirleneceğini Gerçekten.
İki gündür, Seyit Rıza ve Topal Osman yüzünden okurla papazı bulduk.
Zaten ve sürekli küfredenler beni ilgilendirmiyor, onları dost filan da saymıyorum. soLun gerçek okurlarının tepkisinden söz ediyorum. soLda iki yazarın Seyit Rıza ve Topal Osmanla ilgili değerlendirmeleri, farklı hassasiyetleri olan okurlarımızın itirazıyla karşılaştı.
Ben bu durumda ne yapabilirim?
Son tahlilde, gazete yazarların görüşü gazeteyi bağlamazın ötesidir. Yazar tercihleri, gazetenin iç yapısı, işleyişi gazete yöneticilerinin sorumluluğundadır.
Yine de müdahale etmeme ilkesine sadık kalacağım. Büyük değer verdiğim soL katkıcılarının herhangi birine dönük linç girişimlerine prim verecek de değilim; değiliz. Bu özenin yazarlarımızca da paylaşılacağını ve soLun üzerine gereksiz gölgelerin düşmesine izin verilmeyeceğini biliyorum. Yapacağım, yapmam gereken, soL ailesinin iç iletişimini güçlendirmek, az önce vurguladığım dostluk hukukunun daha da gelişmesi için çaba harcamak.
Bir de şunu yapabilirim; Dersimde ya da başka diyarlarda geçmişte yaşanan vahşet ve trajedinin, aşiret reislerine, şeyhlere, şıhlara güzelleme yapıldığında ne yazık ki meşrulaştığını söyleyebilirim; birileri gericinin tekini aklıyorsa ben de Topal Osmanı sahiplenirim kızgınlığıyla Allahın cezası bir katili soL sayfalarına sıkıştırmanın pek de sağlıklı bir aydın tavrı olmadığını açıkça yazabilirim; antlarla arası zaten hiç hoş olmayan biri olarak Türkiyede bugün ant üzerinden devrimci bir politika geliştirilemeyeceğine, bu tür bir inatlaşmanın milliyetçi önyargıları canlı tutmaktan başka bir sonuç vermeyeceğine ilişkin fikrimi paylaşabilirim.
Gazete yöneticisi olarak değil, yazar Kemal Okuyan olarak!
Dediğim gibi, gazete yöneticisinin işi, gazetenin tercih ettiği yolda devam etmek ve yazar özgürlüğü ile yazar sorumluluğunu birbiriyle çelişir olmaktan çıkarmak. Okur da yardım ederse, ne güzel.
Sayin sibusa sizin kendi öz fikriniz hic yokmuda devamli baskalarinin yazilarinin kopyale yapistir yapiyorsunuz?
Kemal Okuyan "Ben bu durumda ne yapabilirim?
Son tahlilde, gazete yazarların görüşü gazeteyi bağlamazın ötesidir. Yazar tercihleri, gazetenin iç yapısı, işleyişi gazete yöneticilerinin sorumluluğundadır.
Yine de müdahale etmeme ilkesine sadık kalacağım. Büyük değer verdiğim soL katkıcılarının herhangi birine dönük linç girişimlerine prim verecek de değilim; değiliz. Bu özenin yazarlarımızca da paylaşılacağını ve soLun üzerine gereksiz gölgelerin düşmesine izin verilmeyeceğini biliyorum. Yapacağım, yapmam gereken, soL ailesinin iç iletişimini güçlendirmek, az önce vurguladığım dostluk hukukunun daha da gelişmesi için çaba harcamak." alintiladigim bu cümleleri kurarak kendisini ve TKP'yi kurtarmaya calisiyor ama bence bosuna caba harciyor bence. Zaten gidilen istikamet bu yönde.
Bu kadar acikca Sol ile asla alakasi olamayacak bir yazi yazan yazar icin ne bir cift söz söylüyor nede icerigi hakkinda. hadi yayinlamasina sansür koymuyor, neden icerigi hakkinda tek bir cümle söz etmiyor, yazari yanlis yazisindan dolayi elestirmiyor?
Ve siz neden konu hakkindaki kendi öz görüslerinizi belirtmiyorsunuz?
Bir yazı asmışsın, ve yazı konusunda söylediklerin de şunlar:
"Iste sözde Sol ve Sosyalistlerin ibret verici bir yorumunu yayinliyorum. Bu yorum Sol portaldan alintilanmistir. Bosuna bunlar IP ve Perincek'i savunmuyorlar, stotükocularla sistemi savunma yarisina girmiyorlar,.......
Maske her gecen gün dahada düsüyor. "
"Siz hala insanlari aldatabildiginizi sanin. Siz kim solculuk kim. "
1- Yazı tek bir yazar tarafından yazılmış ve neden çoğul bir ifade kullanıyorsunuz? "İp ve Perincek'i savunmak" ne anlama geliyor? Öyle söylüyorsun çünkü. Sizlerin yani kürt milliyetçilerinin jargonu kullanılmadığında İp ve Perincek savunmak anlamına mı geliyor?
2-Solculuğun-sosyalizmin ne olduğunu bildiğini sanmıyorum. Yıllardır buradasın ve bu knudaki sorularımıza tek bir yanıt veremedin? Benim hatırladığım avatarındaki DEniz Gezmiş resmini gösterdiğimizde "sadece sosyalistlerin simgesi mi, tek yumruk galatasaray'ın simgesi" şeklinde kaçamak yanıt vermiştin. Şu açıdan önemli, solu ve sosyalizmi tanımlayamayan biri neyin solculuk olup olmadığına nasıl karar verecek?
3-Yazı iki bölümden oluşuyor. İbretlik dediğin ve alıntı yaptığın bölüm yazarın tweetleşme konusu. Orda ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Muhtemeldir ki, özelde şeyh saiy ile topal osman çekişmesi olmuş. Özel bir tartışmayı böyle bir yazıya taşıması hata. Ayrıca "andımız" konusunu bu şekilde ele alması da hata. Ama konuyla ilgili bir şey söylenecekse, şeyh saitten demokrat çıkaran bir güruha karşı, cumhuriyet aydınlanmasını savunan biri olmayı yeğlerim şeklinde bir ifadeye ben de katılırım.
Solculuk mu; şeyh sait'te değil, Cumhuriyet aydınlanmasında yatıyor. Ama sorunu sadece kürt milliyetçiliği gözlüğüyle görür ve sol-sosyalist düşünceyle de en ufak bir bağın olmazsa, bu konuları anlayabilmek pek de mümkün olmaz.
NOT: Sözde sol-sosyalist forumlar sözü benim icadım ama sola-sosyalizme sırtını dönenlere olduğu kadar, bu konu üzerinde kafa yormayanların diline de pek yakışmıyor.
Bir yazı asmışsın, ve yazı konusunda söylediklerin de şunlar:
"Iste sözde Sol ve Sosyalistlerin ibret verici bir yorumunu yayinliyorum. Bu yorum Sol portaldan alintilanmistir. Bosuna bunlar IP ve Perincek'i savunmuyorlar, stotükocularla sistemi savunma yarisina girmiyorlar,.......
Maske her gecen gün dahada düsüyor. "
"Siz hala insanlari aldatabildiginizi sanin. Siz kim solculuk kim. "
1- Yazı tek bir yazar tarafından yazılmış ve neden çoğul bir ifade kullanıyorsunuz? "İp ve Perincek'i savunmak" ne anlama geliyor? Öyle söylüyorsun çünkü. Sizlerin yani kürt milliyetçilerinin jargonu kullanılmadığında İp ve Perincek savunmak anlamına mı geliyor?
2-Solculuğun-sosyalizmin ne olduğunu bildiğini sanmıyorum. Yıllardır buradasın ve bu knudaki sorularımıza tek bir yanıt veremedin? Benim hatırladığım avatarındaki DEniz Gezmiş resmini gösterdiğimizde "sadece sosyalistlerin simgesi mi, tek yumruk galatasaray'ın simgesi" şeklinde kaçamak yanıt vermiştin. Şu açıdan önemli, solu ve sosyalizmi tanımlayamayan biri neyin solculuk olup olmadığına nasıl karar verecek?
3-Yazı iki bölümden oluşuyor. İbretlik dediğin ve alıntı yaptığın bölüm yazarın tweetleşme konusu. Orda ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Muhtemeldir ki, özelde şeyh saiy ile topal osman çekişmesi olmuş. Özel bir tartışmayı böyle bir yazıya taşıması hata. Ayrıca "andımız" konusunu bu şekilde ele alması da hata. Ama konuyla ilgili bir şey söylenecekse, şeyh saitten demokrat çıkaran bir güruha karşı, cumhuriyet aydınlanmasını savunan biri olmayı yeğlerim şeklinde bir ifadeye ben de katılırım.
Solculuk mu; şeyh sait'te değil, Cumhuriyet aydınlanmasında yatıyor. Ama sorunu sadece kürt milliyetçiliği gözlüğüyle görür ve sol-sosyalist düşünceyle de en ufak bir bağın olmazsa, bu konuları anlayabilmek pek de mümkün olmaz.
NOT: Sözde sol-sosyalist forumlar sözü benim icadım ama sola-sosyalizme sırtını dönenlere olduğu kadar, bu konu üzerinde kafa yormayanların diline de pek yakışmıyor.
1. benim Kürt milliyetciligi yaptigiuma dair tek bir yorum gösterin yeter. Baskalarina laf atacaginiza kendinize bakin daha iyi olur. Bir bakiyorsun kürt millyietciligi yapiyorsun diyorsunuz, bir baska yorumunuzda gizli AKP'cilik yapiyorsun diyorsunuz, daha baskasinda da daha degisik ithamlarda bulunuyorsunuz. Yani dogru dürüst bir karar veremediniz.
Defalarca buradan söyledim, Sol-Sosyalist konularinda konusmak icin illada sizin anladiginiz bir Sol veya sosyalist olunmasi gerekmiyor, kaldiki normal bir vatandas olarak dahi herkes görüs bildirebilir, kimsenin tekelinde degil.
2. Deniz Gezmis'e sizinde fasist dediginiz Türk Soilu da sahipleniyor ve hatta son zamanlarda sizin eskiden fasist dediginiz ama su an nedense böyle tarif etmediginiz gürahlarda sahip cikiyor. Deniz gezmis sizin tekelinizdemi? 1980 öncesi agziniza dahi almiyordunuz hatirlatmak isterim. Yenimi kesf ettiniz ve kesf edince tekelinizdemi oluyor?
Ben burada size defalarca Sosyalizimden ne anladigimi acikladim ve hatta neden cöktügünüde. Ya sizden nasil bir aciklama geldi? Dedigim dedik caldigim düdük misali illada söyle olacak diyorsunuz. Siz önce hala savundugunuz sisitemin neden cöktügünü irdeleyemiyorsunuzki insanlari ikna etme konusunda basarili olasiniz. Siz bir dönemler ölesiye mücadele ettiginiz kesimler icin basitce "sol ici polemik" diyorsunuz ve neden bu konu hakkinda yillardir fikir ürettiginiz, teoriler ürettiginizi,.... hice sayiyorsunuz. "Polemik"
yapan bir kisi Sol ve Sosyalizmi nasil kavrayabilsinki?
TKP IP ve benzerleriyle ayni yolun yolcusu olma hedefinde ve bu arenada pastadan pay almaya calisiyor ama IP ve HKP TKP'ye buradan ekmek vermeyecege benziyor.
3. Siz Sol Portalin temsilcisimisinizde bu kadar heyecanli biur sekilde savunmaya geciyorsunuz? Baska bir gazetede size uymayan bir yazarin makalesi olsa hemen o gazete ve arkasindaki siyaseti tümüyle suclarsiniz ama söz konusu Sol Portal olunca yazilanlar sadece yazari bagliyor. Böyle "Sol ve sosyalist" bir gazete nasil oluyorda söven bir makale yazan yazara müsade ediyor burasida baska bir önemli soru.
Ben IP'nin mitinglerde "Mustafa Kemalin askerleriyiz, hepimiz Türküz, andimiza sahip cikacagiz,...." tipinden sloganlarini elestirirken sizin "ne var bu sloganlarda" diye sormanizi simdi daha iyi anliyorum.
Cok yakinda TKP'de aynen IP ve HKP gibi hic gizlemeden türkcü bir parti oldugunu, Sosyalist maskesi altinda siyaset yaptigini,..... tüm insanlara gösterecektir.
Yazın okunmuyor artık. Aynı şeyleri yazıp duruyorsun. Ne olduğunu kendin bile bilemediğin için, yazdıklarıma şaşırıyorsun.
Önce ne olduğuna karar ver, sonra da kavramların içini doldur, belki yazdıklarını kendin bile anlayabilir hale gelirsiniz.
Böyle sözde sol-sosyalist forumlardan aldığın ezberlerle bir şey anlatmış olmuyorsun!
Argümanin bittigi yere gelince yaptiginiz tutmu tekrarlamissiniz, hic sasmadim dogrusu.
Bazilarinin benim görüsümle örtüsmesi sizi bayagi rahatsiz etmise benziyor. Ben devamli kendi öz görüslerimi yaziyorum, sizin gibi sadece Sol Prtal'dan kopyale yapistir yapmiyorum. Dolayisiyla kimin ezber yazdigi belli.
Yüreginiz varsa AND'IN kaldirilmasi gec kalinmis kokmus bir sövenistlik oldugunu söyleyebilirsiniz. Ama siz yakinda aciktan sahipleneceksiniz. Simdi gene cevap olarak güzel bir polemik okuyacagima adim gibi eminim.
Sayin sibusa sizin kendi öz fikriniz hic yokmuda devamli baskalarinin yazilarinin kopyale yapistir yapiyorsunuz?
"Kemal Okuyan "Ben bu durumda ne yapabilirim?
Son tahlilde, gazete yazarların görüşü gazeteyi bağlamazın ötesidir. Yazar tercihleri, gazetenin iç yapısı, işleyişi gazete yöneticilerinin sorumluluğundadır.
Yine de müdahale etmeme ilkesine sadık kalacağım. Büyük değer verdiğim soL katkıcılarının herhangi birine dönük linç girişimlerine prim verecek de değilim; değiliz. Bu özenin yazarlarımızca da paylaşılacağını ve soLun üzerine gereksiz gölgelerin düşmesine izin verilmeyeceğini biliyorum. Yapacağım, yapmam gereken, soL ailesinin iç iletişimini güçlendirmek, az önce vurguladığım dostluk hukukunun daha da gelişmesi için çaba harcamak." alintiladigim bu cümleleri kurarak kendisini ve TKP'yi kurtarmaya calisiyor ama bence bosuna caba harciyor bence. Zaten gidilen istikamet bu yönde.
Bu kadar acikca Sol ile asla alakasi olamayacak bir yazi yazan yazar icin ne bir cift söz söylüyor nede icerigi hakkinda. hadi yayinlamasina sansür koymuyor, neden icerigi hakkinda tek bir cümle söz etmiyor, yazari yanlis yazisindan dolayi elestirmiyor?
Ve siz neden konu hakkindaki kendi öz görüslerinizi belirtmiyorsunuz? * Sorgulayan
Kemal in yazısı ya okunmamış ya da anlaşılamamış!
birileri gericinin tekini aklıyorsa ben de Topal Osmanı sahiplenirim kızgınlığıyla Allahın cezası bir katili soL sayfalarına sıkıştırmanın pek de sağlıklı bir aydın tavrı olmadığını açıkça yazabilirim; antlarla arası zaten hiç hoş olmayan biri olarak Türkiyede bugün ant üzerinden devrimci bir politika geliştirilemeyeceğine, bu tür bir inatlaşmanın milliyetçi önyargıları canlı tutmaktan başka bir sonuç vermeyeceğine ilişkin fikrimi paylaşabilirim.
Gazete yöneticisi olarak değil, yazar Kemal Okuyan olarak!
Yani neymiş? Y. Alogan a eleştiri varmış!
Alogan ın yazısının ÖDP,TKP,CEPHE ve diğer sosyalist,devrimci örgütlerle ilgisi neymiş??!
Sosyalistlerle?
Sayın şibusa nın görüşlerini nasıl,nerede,ne zaman,ne ile açıklayacağı kendi tasarrufundadır!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.