Örnekse tek partili bir sisteme dayanmaz. Sürecin tek partili ya da çok partili olması, hatta liberal partilerin olup olmayacağı konusu bir yorumlama işidir. Bilimsel sosyalizmi savunmak tek bir komünist partiyle ya da birden fazla partilerle sürdürülmesi gerektiğini savunanlar vardır.
Üstteki yazılarımdan birinde böyle söylemişim. Bence doğru bir yorumlama olmuş; bu konuda ''hayır, öyle olmaz'' ya da ''sosyalizm çok partilidir'' veya , ''sosyalizm tek bir partiyle sürdürülmelidir, farklı eğilimler, yorumlar o tek parti içinde savunulmalıdır'' gibi yaklaşımların tamamı tartışılabilir yorumlamalardır. Yazıyazforum'da bu konuda bir tartışmayı hatırlıyorum. Sanırım yine Baykuş arkadaş (İ.Seçil veya başka bir isimle yazmıştı) bir anlamda liberal demokrasiyi savunuyordu. Ya da ben öyle algılamıştım. Ama arkadaşımızın ''liberal parti bile olması lazım'' dediği aklımda kalmış. O zaman çok tepki göstermiştim. Sosyalist devrimin yapıldığı ve artık sosyalist kuruculuğun devreye girmesi gerektiği bir süreçte liberal partilere siyasette yer açarak gereksiz bir mücadeleyi sürdürmek durumunda kalmak kuruculuk konusunda sıkıntılara yol açabilirdi. Böyle bir yanıt vermiştim ve sanırım tartışma da o noktada kesilmişti. TKP'nin sosyalizm tanımında çok partil bir siyaset var, bunu o zaman da yazmıştım ama bu çok partililiğin liberal partilere açık olacağı pek akla yatkın değil gibi geliyordu bana. Geçenlerde bir yerde rastlamıştım, bir dergi ya da bir kitap olabilir, Metin Çulhaoğlu kendisine sorulan bir soruya verdiği yanıtta sosyalizmde liberal partilerin olabileceğini söylüyordu. Sanırım sosyalizmi tek partili bir süreç olarak tanımlama konusunda tek başımayım.
Samimiyet varsa, yanlışlarımız konusunda gerektiğinde öz eleştiri verebilme özgüvenine sahipsek ve ayrıca üslup da bu konuları tartışabilmeye uygunsa bu konu da dahil hemen her konu tartışılabilmeli. Baykuş arkadaşımız kapitalizmin demokrasi anlayışından çok daha ileri bir demokrasi anlayışını sosyalizmde gerçekleştirebilmeliyiz mealinde cümleler kurduğunda aslında doğru bir saptamada bulunuyordu. Evet, proleter diktatörlük dönemi liberal demokrasiden çok daha demokratik bir yapılanma ve işleyişe sahip olmalıdır. Bu konuda hiç kuşku duyulmamalı, ama bu daha demokratik yapı ve işleyiş nasıl bir biçim almalıdır, sorusunu da yüzeysel geçiştirebilmek mümkün olmamalı. Benim yaklaşımım buydu. Sosyalist demokrasi biçim olarak da öz olarak da hiç kuşkusuz düşünce özgürlüğünü yok edici ve sosyalizm üzerine tartışmaları kısıtlayıcı bir hal almamalı, ama libeal düşüncelerin partileşme durumunda sistemin biçim olarak da olsa liberal demokrasiden ne farkı olur? Böyle bir yapıda kuruculuğun gerçekleştirilmesinde sıkıntılar yaşanır gibi geliyor bana. Ama eskisi gibi bu konuda çok da rijit olmadığmı söyleyebilirim.
Belki tekrar olacak ama yinelemekte yarar var. Marks sosyalizm ile komünizmi aynı anlamlarda kullanmasına rağmen zaman içinde farklı tanımlamalar içinde kullananlara da rastlamak mümkün hale gelmiştir. Bu yüzden Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun geçenlerde SZC (Sözcü) tv.'deki konuşmasında söylediği ''komünist değilim sosyalistim'' sözlerini fazla yadırgamamak gerek. Her komünist sözcüğün pek çok anlamında aynı zamanda sosyalist olduğu söylenebilir, evet, her komünist aynı zamanda sosyalisttir ama her sosyalistin komünist olduğu iddia edilemez. Kimileri ulusal sınırlar içinde geçici değil kalıcı bir daha güzel bir ülke tanımlamasında bulunabilir. O daha güzel bir dünya (ülke) tanımlamasında komünisterin savunageldiği gibi geçici bir durum söz konusu değildir. Bu tür sosyalizm tanımlamalarında hem kar amacı gütmeyen ''sosyalist işletmelerin'' ve hem de piyasa koşullarında kar amacı güden özel sektörün yanyanalığı savunulmaktadır.
Konu biraz daha açılacaksa, Marksist (bilimsel) sosyalizm anlayışından farklı bir sosyalizmi savunanlar da kapitalizme ve düzenin hoyratlığına karşıdırlar. Daha farklı bir düzen savunusu içindedirler ama bu savudukları düzende proletarya diktatörlüğü yoktur ve dahası bir devlet biçimi olan proletarya diktatörlüğüne de karşıdırlar. Siyasal bir devrimi de savunuyor olabilirler ama o sosyalist devrimin taşıyıcısı işçi sınıfı değil, toplumun farklı kesimleri olabilir. Komünistlerin siyasal mücadelede sonal amaç durumunda olan sömürünün bulunmadığı enternasyonal ve sınıfsız devletsiz formasyon bu tür sosyalizm anlayışlarında da bulunmaz. Üstte değinildiği gibi ulusal sınırlar içinde karma bir ekonomik sisteme bağlı olarak içinde yoksulluğun, olmadığı, eşitsizlik ve adaletsizliklerin bulunmadığı daha demokratik bir toplumsal formasyonu savunuyor olabilirler.
Daha farklı yorumlarda bulunularak kapitalizme karşıtlık bağlamında farklı düzen arayışlarının sosyalizm olarak adlandırılması mümkün olabilir. Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun sözleri bu bağlamda yorumlanmalıdır. Marksist anlamda bilimsel sosyalist ideolojik mücadelenin bu tür sosyalizm anlayışlarını dışlayacağı, dışlaması gerektiği anlamına gelmez, diye düşünüyorum. Dahası faşizmin egemenlik kurmaya çalıştığı, cemaat ve tarikatların siyasal ve toplumsal alanı önemli ölçüde etkilediği bir düzende ideolojik mücadele gerekçesi adı altında bu tür farklı sosyalizm yorumlarına karşı kategorik karşı çıkışların yararlı olabileceğini de düşünmüyorum. Bugüne bağlarsak, marksist anlamda bir sınıf mücadelesinin yaşadığımız coğrafyadaki belirleyiciliğine son verme çabalarının asla savsaklanmaması gerektiğini düşünüyorum. Maçoğlu'nun sosyalizm anlayışının farklılığı ve hatta bu konularda çok daha farklı sol-sosyalizm yorumlarının da bulunması ideolojik mücadele adı altında kategorik bir karşı çıkışı gerektirmemelidir.
Ne zaman öyle bir zaman ve ne de verili koşullar böyle bir karşı çıkışa uygunluk gösteriyor.
Bir üstteki yorumumda ''Marksist (bilimsel) sosyalizm anlayışından farklı bir sosyalizmi savunanlar da kapitalizme ve düzenin hoyratlığına karşıdırlar. Daha farklı bir düzen savunusu içindedirler ama bu savudukları düzende proletarya diktatörlüğü yoktur ve dahası bir devlet biçimi olan proletarya diktatörlüğüne de karşıdırlar. Siyasal bir devrimi de savunuyor olabilirler ama o sosyalist devrimin taşıyıcısı işçi sınıfı değil, toplumun farklı kesimleri olabilir. Komünistlerin siyasal mücadelede sonal amaç durumunda olan sömürünün bulunmadığı enternasyonal ve sınıfsız devletsiz formasyon bu tür sosyalizm anlayışlarında da bulunmaz. Üstte değinildiği gibi ulusal sınırlar içinde karma bir ekonomik sisteme bağlı olarak içinde yoksulluğun, olmadığı, eşitsizlik ve adaletsizliklerin bulunmadığı daha demokratik bir toplumsal formasyonu savunuyor olabilirler.'' demişim. Bilimsel sosyalizm ile sosyalizm arasındaki farkı bu şekilde ortaya koymaya çalışmışım. Başka yorumlar da yapılabilir elbet. Ama daha da basit ve anlaşılabilir olmak için şöyle de denilebilir ki Marksist ustaların nihai (sonal) amaçlarının enternasyonal düzeyde sınıfsız ve devletsiz bir formasyondan geçtiği gerçeği yatar. Şöyle:
Bilimsel sosyalizmi, yani Marksist sosyalizmi, bir başka deyişle komünizmi (ütopik) sosyalizmden ayıran en temel farklılık komünizmin kapitalizm içinde, kapitalist üretim ilişkileri çerçevesinde onun kötücül yanlarını törpüleyerek daha insancıl ve daha yaşanabilir bir düzen anlamına gelmediğidir. Komünizm doğrudan kapitalizmi ortadan kaldırmayı amaçlar. Marks'ın sosyalizminin sonal amacı insanlığın özgürleşmesini sağlamaktır. İnsan kapitalizm altında özgür değildir. Ürettiğine yabancıdır, diğer insanlara ve kendine yabancılaşmıştır. Bu yabancılşmanın nedeni de özel mülkiyetin varlığıdır. Özel mülkiyet ortadan kaldırılmadan insan bu yabancılaşmadan kurtulamaz ve gerçek özgürlüğü tadamaz. ( sorun sadece kapitalizm altında daha iyi bir yaşam değildir.)Bu yüzden ütopik sosyalizm ile bilimsel sosyalizm arasındaki temel fark bu özel mülkiyet karşıtlığında yatar. Komünizm özel mülkiyetin ve özel mülkiyeti yaratan tüm koşulların ortadan kaldırıldığı bir toplumsal düzendir ki, bu yüzden tarihin ( ve komünizmin) bu ileri aşamalarnda sömürünün ortadan kaldırılmasına paralel olarak sınıflar da devlet de ortadan kalkar. Devlet zorunlu olmaktan çıkar ve sönümlenir. Bilimsel sosyalizm ile ulusal sosyalizm arasındaki farkın da temelde bu olduğu söylenebilir.
( Böyle bir fark olması, bilimsel sosyalizmin enternasyonal niteliği onu ulusal ölçekli sosyalizm anlayışlarından ayırmakla birlikte bu durum ulusal ölçekteki sınıf mücadelesinin önemsiz kılınacağı anlamına gelmez. Proletarya enternasyonalizminin gerçekleşebilme koşulları, öncelikle adına vatan-yurt dediğimiz toprak parçasında gerçekleşir ve bu ideolojiden yana olanların da önceliği ( bu nedenle) ulusal ölçekte devrim perspektifidir. Ulusal ölçekte devrim perspektifi olmadan, dile getirilmeden, o doğrultuda bir sınıf mücadelesi savunulmadan ve gereği de yapılmadan dillendirilen bir enternasyonalizm sadece bir gevezeliktir ve gerçekte burjuva kozmopolitizminden başka bir şey de değildir. Bu durum özellikle reel sosyalizmin çözülüşünden sonra Fukuyama'nın ''tarihin sonu'' çığırtkanlığından sonra liberallerin sola etkisinden, girdi yapmasından ve bir kısım solcunun da bu baskılar altında liberalleşmesinden kaynaklanmaktadır.)
Bu ileti en son melnur
tarafından 19.09.2023- 03:35 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Bu başlığa bir ek yapılabilir, daha doğrusu bir gerçekliğin altı kalınca çizilebilir. Ulusal ölçekte devrim perspektifi savunulmadan Marksizm adına yazılıp çizilenler gerçekte burjuva kozmopolitizmidir. Reel sosyalizmin çözülüşünden sonra Fukuyama'nın da işaret ettiği şekliyle liberallerin sola girdi yapmasından kaynaklanmaktadır ve bu nedenle bu sözde enternasyonal komünistler ve keskin komünistlerle liberaller arasında pek de bir fark kalmamıştır.
Sol liberal kavramı boşyere ortaya çıkmadı.
Öyleyse bir komünist için belirleyicilik taşıyan şey ulusal ölçekte devrim perspektifi olduğunun altı çizilmeli ve eğer böyle bir stratejiden yoksunluk söz konusuysa bilimsel sosyalist ideoloji açısından hemen hemen hiçbir şeyin olmadığı söylenebilir.
Sosyalizm ile komünizm arasındaki farklar kullananların bu kavramlara verdiği anlama göre de değişkenlik gösterir. Örnekse Marks'a göre komünizm ve sosyalizm aynı anlama gelirdi. Sosyalizm kendisinden önce çok daha yoğun biçimde kullanıldığından komünizm terimini yeğlemiştir. Marks'ta komünizmin birinci aşaması sosyalizm daha yüksek aşaması ise komünizmdir şeklinde bir ayrım da yoktur. Ben de çoğu kez bu iki kavramı ideolojik olarak aynı anlama karşılık gelecek şekilde kullanırım, Belirtmem, öne çıkarmam, altını çzmem gerektiğinde Marksist sosyalizm veya bilimsek sosyalizm kavramlarını yeğlemeye çalışırım. Ama özellikle ülkemizde kendilerini komünist olarak tanımlamaya çalışanlarla sosyalizme farklı anlamlar yükleyerek kullananlar arasında şöyle bir temel fark olduğu söylenebilir. Genel olarak Kürt ulusalcılığının kullanılış biçiminde sosyalizm ile komünizm arasında bir benzerlik yoktur. Sosyalizm sistemin/düzenin daha demokratikleştirilmesi, daha adil bir düzleme oturtulması, insan haklarına saygılı vb. bir yapıyı savunmak olarak nitelenirken komünizm ise bu sürecin sınıfsız ve devletsiz bir aşamaya kadar uzatılmasını kapsar. Bu yüzden Kürt ulusalcılığının sosyalizm kavramıyla işaret ettiğiyle komünistlerin sosyalizme yükledikleri anlam arasında böyle bir temel fark olduğu da söylenebilir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.